Konuşan: Nuh Yılmaz
Ergenekon davası konusunda ABD’nin yaklaşımını nasıl tarif edebilirsiniz? Bu konuda farklı taraflar ya da yaklaşımlar nelerdir?
Ergenekon, Türkiye’de ulusalcı akıma denk düşen bir oluşum. Bu akım da Türkiye’de son 6-7 yılda iki ana konudan güç topladı: Siyasal İslam’ın yükseliyor olduğu algısı ve Kürt meselesi. Ulusalcılar açısından AK Parti’nin iktidara gelişi, irticanın iktidara gelişiydi. AK Parti ile beraber Fethullah Gülen Hareketi’nin de çok güçleniyor oluşu, bunlara paralel giden diğer bir kaygı konusuydu.
ABD’nin bu ulusalcı akıma nasıl baktığına gelirsek, bence özellikle Siyasal İslam konusunda ulusalcılarla ABD’deki neocon dediğimiz kesimlerin kaygıları örtüşüyor. Bunlar arasında da özellikle Başkan Yardımcısı Dick Cheney’nin ofisindeki isimler ya da Elliott Abrams gibi Ulusal Güvenlik Konseyi ekibinde danışman yardımcısı olarak çalışanlar sayılabilir. Bunlar zaten 1 Mart Tezkeresi, Hamas lideri Halid Meşal’in Türkiye’ye daveti, İsrail’in bizzat Başbakan tarafından “Devlet terörü yapıyor” diye suçlanması gibi nedenlerle kırgınlardı AK Parti hükümetine. Dolayısıyla AK Parti’ye karşı ulusalcı ya da Ergenekoncu bir oluşum, neocon penceresinden baktığımızda “desteklenecek” demesek bile, anlaşılır görülebilecek ve “rejim kendisini koruyor” şeklinde tarif edilebilecek bir şeydi.
Fakat son iki-üç yılda Ergenokon’a ya da ulusalcı akıma sempati duyabilecek neocon hareket çok zayıfladı. Dolayısıyla ABD’nin bakışı şu anda “sistemin içindeki parazitin atıldığı” şeklinde. Bu parazitin atılması için de Türkiye’de sağlam bir demokrasi, güçlü bir yargı olması, AK Parti’nin de meşru bir şekilde iktidarda kalması lazım. AK Parti’nin yargı darbesi gibi bir durumla iktidardan gitmesi ancak neoconları sevindirebilecek bir olaydı. Rice, Gates, Hadley gibi bürokrasideki önemli isimlerin ise AK Parti’nin iktidarda kalmasını ciddi şekilde istediklerini düşünüyorum. Önceleri darbe olursa askerlerle ilişkimiz nasıl olur diye bir korku vardı. Şimdi ise ABD’nin pozisyonu da yavaş yavaş AB ile uyuşuyor. ABD, Ergenekon konusunda da AK Parti’nin kapatılması davası konusunda da oldukça demokrat bir tavır sergiliyor.
Şüphesiz bunda AK Parti’nin ortalığı fazla germeme stratejisi de etkili oldu. AK Parti ortalığı gerse, yani erken seçim ilan etse, sert bir tutum takınıp “Bu yargı darbesidir, kabul etmiyoruz” deseydi, ABD’de de bu gerilimin etkisiyle acaba darbe olur mu şüphesi doğardı. Ancak bugün bırakın askerî darbeyi AK Parti’nin kapatılma ihtimali bile önceki aylara göre yarı yarıya azalmış görünüyor.
Geçen yaz seçimler öncesinde ABD’de iki konu öne çıkmıştı. Biri muhtemel bir CHP-MHP koalisyonu, diğeri ise ulusalcı-neocon ittifakı. Ergenekon ve kapatma davaları beraber değerlendirildiğinde, şu anda da Washington’da bu tarz yeni işbirliği ya da ittifak arayışları görüyor musunuz?
Böyle bir arayış görmüyorum. Hele Ergenekon’la bağlantılı olarak hiç görmüyorum. AK Parti’nin kapatılması ile ilgili ABD’nin tavır değişikliği, aslında ABD’nin AK Parti’ye daha ciddi bir şekilde sahip çıkması anlamına gelebilir. ABD, AK Parti’ye mesaj vermek istiyor olsaydı, ona destek olarak değerlendirilebilir kaygısıyla Hadley gibi üst düzey bir ismin ziyaretinin tam da dava öncesinde gerçekleşmesini engelleyebilirdi. Dışişleri ya da Beyaz Saray’da AK Parti’den hoşlanmayan kesimler çok etkili olsaydı, Rice’ın çeşitli toplantılarda AK Parti lehine sarf ettiği sözler daha dengeli olabilirdi. Benim gördüğüm kadarıyla şu anda ABD’nin böyle bir arayışı yok. Zaten bu yönetim 6 ay sonra gidiyor. Bu sürede askerî darbe ya da yargı darbesi gibi ciddi bir gelişme olmayacağını da yavaş yavaş anlamaya başladılar. Şu 6 ay içinde AK Parti’yle ne kadar iş yaparlarsa o kadar iyi olur diye düşünüyorlar. Suriye-İsrail dolaylı görüşmelerine Türkiye’nin aracılık etmesi de bunda çok etkili oldu. Türkiye’nin Ortadoğu’da yükselen profili AK Parti’ye puan getirdi.
MHP-CHP gibi bir alternatif ancak yargı darbesi ya da 28 Şubat benzeri bir durumda olabilirdi. Öyle bir durumda da ABD’nin ulusal çıkarları açısından arayacağı alternatif şu andaki CHP ya da MHP değil, başına ABD’yle ve Batı’yla barışık, AB’yi önemseyen Kemal Derviş gibi bir ismin geçeceği bir CHP olabilirdi. Yani ulusalcı değil yeni sol çizgide, Tony Blair’in İngiltere’de yaptığı gibi 3. Yol tipi sosyal demokrat, kapitalizme açık ve ABD ile ilişkilerde aktif bir parti. Kemal Derviş’in başında olduğu bir muhalefet, ABD açısından şu anki CHP’ye göre çok daha tercih edilir. Böyle bir hareket hem daha ciddi muhalefet yapar, hem de AK Parti’ye alternatif oluşturur. ABD’nin gözünde AK Parti’nin alternatifi şu anki MHP ya da CHP değil.
Paylaş
Tavsiye Et