Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (August 2008) > Türkiye Siyaset > Yaşasın Meşrutiyet
Türkiye Siyaset
Yaşasın Meşrutiyet
Bekir Berat Özipek
1908 DEVRİMİ, sa­de­ce yu­ka­rı­dan bir de­ği­şi­me ve­ya bir İt­ti­hat­çı dar­be­si­ne in­dir­ge­ne­me­ye­cek ka­dar ge­niş top­lum­sal des­te­ğe sa­hip bir ha­re­ke­ti ifa­de edi­yor­du. İs­tib­dat yö­ne­ti­mi­ne kar­şı bir­lik­te ve­ri­len bir mü­ca­de­le­nin ar­dın­dan ge­len 1908 Dev­ri­mi, çok par­ti­li de­mok­ra­si­nin ye­şe­re­bi­le­ce­ği bir sos­yo-po­li­tik or­ta­mın te­si­si an­la­mı­nı ta­şı­yor­du. Res­mî ta­ri­hin an­lat­tı­ğı­nın ak­si­ne, biz­de çok par­ti­li ha­ya­ta ge­çiş ve fark­lı si­ya­si kim­lik­le­rin ya­rış­tı­ğı bir si­ya­si or­ta­mın te­si­si, 1946’dan çok ön­cey­di. (Bu bağ­lam­da Cum­hu­ri­yet dö­ne­min­de “çok par­ti­li ha­ya­ta ge­çiş” ifa­de­si yan­lış olup, Ah­met Ku­yaş’ın isa­bet­le be­lirt­ti­ği gi­bi “çok par­ti­li ha­ya­ta dö­nüş” ve­ya “ye­ni­den ge­çiş” de­mek ge­re­kir). İkin­ci Meş­ru­ti­yet son­ra­sı, İt­ti­hat Te­rak­ki’nin ya­nın­da Hür­ri­yet ve İti­laf Fır­ka­sı, Ah­rar Fır­ka­sı ve Os­man­lı Sos­ya­list Fır­ka­sı gi­bi si­ya­si ak­tör­le­rin dam­ga­sı­nı vur­du­ğu, bu­gün­kün­den da­ha ge­niş bir si­ya­si yel­pa­ze ve can­lı bir si­ya­si tar­tış­ma or­ta­mı te­sis edil­miş ve gö­re­ce is­tik­rar için­de bir si­ya­si re­ka­bet ve mü­ca­de­le pra­ti­ği ya­şan­mış­tı. Ona son ve­ren de bi­ze de­mok­ra­si­nin bol gel­me­si de­ğil, bir dar­bey­di. İt­ti­hat­çı­la­rın Bâb-ı Âli bas­kı­nıy­dı.
“Uğur­suz bir gü­nün yıl­dö­nü­mü” di­ye yaz­dı bir ga­ze­te­ci. Ona gö­re 1908, Os­man­lı’yı yı­kan bir ta­ri­hî sü­re­ci ifa­de edi­yor­du. Bu yak­la­şım, ta­ri­hi yan­lış oku­ya­rak bu­gün­kü öz­gür­lük ta­lep­le­ri­ni mah­kum et­mek için öte­den be­ri kul­la­nı­lan yan­lış bir akıl yü­rüt­me­yi ifa­de edi­yor. Çün­kü yı­kı­mı ge­ti­ren öz­gür­lük de­ğil, yi­ne/baş­ka tür­den bir is­tib­dat­tı; sa­va­şa ve par­ça­lan­ma­ya ka­pı açan da 1908 Dev­ri­mi de­ğil, 1913 Dar­be­si’ydi ve fe­la­ket olan öz­gür­lük­çü de­ğil İt­ti­hat­çı zih­ni­yet­ti. Hâ­lâ da öy­le.
Bu­gün, 1935’e ka­dar Hür­ri­yet Bay­ra­mı ola­rak kut­la­nan, ama Tek Par­ti dö­ne­min­de ya­sak­la­nan bir gü­nü ye­ni­den keş­fe­di­yo­ruz. Unut­tu­rul­mak is­te­nen bir dev­ri­min, 1908 Dev­ri­mi’nin 100. yı­lı­nı anı­yo­ruz. Onu unut­tur­ma­ya ça­lış­ma­nın bu­gü­ne iliş­kin se­bep­le­ri var. Mev­cut res­mî ide­olo­ji, ön­ce­ki dö­ne­mi her tür­lü kö­tü­lü­ğün ken­di­sin­de so­mut­laş­tı­ğı bir an­ci­en régi­me (eski re­jim) ola­rak tas­vir et­mek is­te­di­ği ve baş­tan be­ri de­mok­ra­si­ye so­ğuk bak­tı­ğı için, bu top­rak­lar­da­ki en de­mok­ra­tik si­ya­si dö­ne­mi ve or­ta­mı be­ra­be­rin­de ge­ti­ren ola­yı gör­mez­den ge­li­yor. İt­ti­hat­çı­la­ra kar­şı olan ba­zı mu­ha­fa­za­kâr­lar da, İt­ti­hat­çı te­rö­rü­nün al­ter­na­ti­fi­nin is­tib­dat ol­du­ğu­nu sa­na­rak bu yan­lı­şa kat­kı­da bu­lu­nu­yor­lar. Abdülhamid ik­ti­da­rı­nın oto­ri­ter ol­du­ğu, İt­ti­hat­çı yö­ne­ti­min ise to­ta­li­ter ve­ya çok da­ha bas­kı­cı bir dü­ze­ni, bir dev­let te­rö­rü­nü ifa­de et­ti­ği doğ­ru­dur; Abdülhamid dö­ne­min­de­ki bas­kı­nın abar­tıl­dı­ğı, öz­gür­lük adı­na ona mu­ha­le­fet eden pek çok ki­şi ve gru­bun öz­gür­lük­çü ol­ma­dık­la­rı­nın son­ra­dan or­ta­ya çık­tı­ğı, on­la­rın is­tib­dadı bi­le arat­tık­la­rı da. Ama Sa­id Nur­si’den Meh­met Akif’e ka­dar pek çok de­mok­rat İs­lam­cı­nın da için­de yer al­dı­ğı Meş­ru­ti­yet yan­lı­la­rı için çö­züm her­han­gi bir bas­kı re­ji­mi de­ğil­di. On­la­rın o dö­nem­de di­ğer öz­gür­lük­çü ay­dın­lar gi­bi al­dık­la­rı si­ya­si po­zis­yo­nu ve is­tib­dada kar­şı ver­dik­le­ri hür­ri­yet mü­ca­de­le­si­ni dar­be son­ra­sı ta­ri­he in­dir­ge­mek ha­ta­lı­dır. On­la­rı en faz­la, de­mok­ra­si­nin ye­şe­re­bi­le­ce­ği is­tik­rar­lı bir si­ya­si or­ta­mı, meş­ru­ti mo­nar­şi­yi ko­ru­ya­ma­dık­la­rı ve­ya tu­tar­lı bir si­ya­si prog­ra­ma sa­hip ol­ma­dık­la­rı için eleş­tir­mek müm­kün­dür; is­tib­dada kar­şı çık­tık­la­rı için de­ğil. Eğer Meş­ru­ti­yet’i ger­çek­leş­ti­ren ku­şak son­ra­sın­da­ki dar­be­yi en­gel­le­ye­bil­miş ol­say­dı, ül­ke­yi sa­va­şa sok­mak­tan kat­li­am­la­ra ka­dar bir­çok fe­la­ket ya­şan­ma­ya­bi­lir ve bel­ki de bu­gün pek çok Ba­tı Av­ru­pa ül­ke­sin­de­ki­ne ben­zer bir de­mok­ra­tik re­jim te­sis edil­miş ola­bi­lir­di.
Ama ol­ma­dı. İs­tib­da­da kar­şı gös­te­ri­len ko­lek­tif mü­ca­de­le, tu­tar­lı bir ah­la­ki te­mele ve si­ya­si prog­ra­ma da­yan­dı­rı­la­ma­dı ve kay­be­dil­di. İş­te İkin­ci Meş­ru­ti­yet’in bu­gün ders alın­ma­sı ve şim­di­ki de­mok­ra­si mü­ca­de­le­si­ne ışık tut­ma­sı ge­re­ken yö­nü bu­dur. Çün­kü is­tib­dat son­ra­sı yö­ne­ti­me el ko­yan dar­be­ci­ler ile Meş­ru­ti­yet ara­sın­da­ki kav­ga hâ­lâ sü­rü­yor.
Bu­gün, 100 yıl ön­ce dev­rim ya­pıp İkin­ci Meş­ru­ti­yet’i ka­za­nan ve son­ra kay­be­den ku­şa­ğın bı­rak­tı­ğı yer­den çok uzak­ta de­ği­liz. Bu­gün de hür­ri­yet, ada­let ve mü­sa­vat mü­ca­de­le­si ve­ri­yo­ruz. Bu­nu ba­zen de­rin bir çe­te­yi tas­fi­ye et­me­ye ça­lı­şır­ken, ba­zen bü­rok­ra­tik oli­gar­şi­ye kar­şı de­mok­ra­tik si­ya­se­ti sa­vu­nur­ken, ba­zen si­ya­si par­ti­le­ri ka­pat­mak is­te­yen­le­re kar­şı du­rur­ken, ba­zen de ken­di ik­ti­dar­la­rı­nı ko­ru­mak için bi­zi din, soy ve kö­ken ay­rı­mı te­me­lin­de bir­bi­ri­mi­ze dü­şür­me­ye ça­lı­şan­la­ra kar­şı bir­bi­ri­mi­zin hu­ku­ku­nu gö­ze­tir­ken ya­pı­yo­ruz. Bu­gün de bir hür­ri­yet mü­ca­de­le­si ve­ri­yo­ruz. Yüz yıl ön­ce­ki or­ta­ma gö­re de­za­van­taj­la­rı­mız ve avan­taj­la­rı­mız­la.
İl­kin­den baş­la­ya­cak olur­sak, Ab­dül­ha­mid is­tib­da­dın­dan çok da­ha bas­kı­cı bir re­ji­min ağır tah­ri­ba­tı­nın mi­ra­sı­nı ta­şı­yo­ruz. Kı­rı­lan­la­rın tü­mü­nü ya­pış­tır­mak bu­gün ar­tık müm­kün de­ğil. Ama avan­ta­jı­mız da var. Ya­şa­dı­ğı­mız bü­tün acı­la­ra ve sı­kın­tı­la­ra rağ­men bu­gün geç­miş­te hiç ol­ma­dı­ğı­mız ka­dar güç­lü­yüz. Çün­kü bu­gün, is­tib­dat kar­şı­sın­da, onu ye­ne­bi­le­cek ye­ga­ne si­ya­si bi­lin­cin ah­la­ki ze­mi­ni­nin ye­şer­di­ği bir ta­rih­sel anı ya­şı­yo­ruz.
Bu­gün sa­yı­la­rı az da ol­sa, ay­rım­sız in­san hak­la­rı te­me­lin­de her­kes için in­san onu­ru­na ya­ra­şır bir sos­yo-po­li­tik or­ta­mın te­sis edil­me­si adı­na bir­lik­te mü­ca­de­le ve­ren­ler var. Ev­ren­sel hu­kuk ve de­mok­ra­si gi­bi il­ke­le­rin işa­ret et­ti­ği bir si­ya­si al­ter­na­tif, Ab­dül­ha­mid re­ji­mi­ni yık­ma­yı kur­tu­lu­şun ga­ran­ti­si ola­rak gör­me ha­ta­sı­na dü­şen ku­şak­tan fark­lı ola­rak bi­zi avan­taj­lı kı­lı­yor. Bu­gün Tür­ki­ye top­lu­mu­na da­ha iyi bir si­ya­si al­ter­na­ti­fi öne­ren­ler, sa­de­ce ne­yi is­te­me­dik­le­ri­ni de­ğil, ne­yi is­te­dik­le­ri­ni de so­mut­laş­tır­ma­nın gay­re­ti için­de­ler. Genç Si­vil­ler’de, He­nüz Öz­gür Ola­ma­dık İni­si­ya­ti­fi’nde ve­ya Kar­şıt­lar Yan Ya­na Ha­re­ke­ti’nde ifa­de­si­ni bu­lan, he­nüz çok ye­ni ama ge­li­şen bir ah­la­ki ve si­ya­si al­ter­na­tif bu. Ve eğer şim­di­ki za­ma­na dam­ga­sı­nı vur­ma­yı ba­şa­rır­sa, ba­zı­la­rı­nın kö­tü an­lam­da kul­lan­dı­ğı bir “Üçün­cü Meş­ru­ti­yet”, bu ül­ke­de de­mok­ra­si­nin baş­lan­gıç gü­nü ola­cak.

Paylaş Tavsiye Et