Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (June 2009) > Kapak > Kürt meselesinde çözümün eşiğinde
Kapak
Kürt meselesinde çözümün eşiğinde
Taha Özhan
29 MART ye­rel se­çim­le­ri­nin dik­kat çe­ki­ci so­nuç­la­rın­dan bi­ri­si de Kürt me­se­le­sin­de ye­ni bir dö­nüm nok­ta­sın­da ol­du­ğu­mu­zun or­ta­ya çık­ma­sı ol­du. Sa­de­ce ya­kın geç­mi­şi he­sa­ba kat­tı­ğı­mız­da çey­rek yüz­yı­la ula­şan Kürt so­ru­nu ar­tık bü­tün ta­raf­la­rı çö­zü­me ic­bar et­mek­te­dir. Tür­ki­ye, Kürt me­se­le­si­ni çö­ze­me­ye­cek ka­dar kü­çük bir ül­ke de­ğil; PKK da bu me­se­le­de ni­ha­i sö­zü söy­le­ye­cek ka­dar bü­yük bir güç de­ğil. Do­la­yı­sıy­la PKK te­rö­rü­nün bi­ti­ril­me­si ve Kürt me­se­le­si­nin çö­zül­me­si­nin bü­tün so­rum­lu­lu­ğu Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti dev­le­ti­nin omuz­la­rın­da­dır. Ge­li­nen nok­ta iti­ba­rıy­la Tür­ki­ye’nin bu so­ru­nu “çö­zü­yor­muş gi­bi” ya­pa­rak ye­ni on­yıl­lar ge­çir­me­si­ni ka­bul ede­me­yiz.
 
I.
Ab­dul­lah Öca­lan’ın Tür­ki­ye’ye tes­lim edil­me­si­nin ar­dın­dan hem PKK hem gü­ven­lik bü­rok­ra­si­si hem de Tür­ki­ye ka­muo­yu kı­sa bir “don­du­rul­muş ça­tış­ma” dö­ne­mi ya­şa­dı. Bu kı­sa su­hu­let dö­ne­mi AK Par­ti’nin ik­ti­da­ra gel­me­si, Irak’ın iş­ga­li ve AB sü­re­ciy­le 2007 se­çim­le­ri­ne ka­dar uza­dı. 1985’ten bu ya­na ilk kez te­rö­rün beş yı­la ula­şan kıs­mi aza­lı­şı­na şa­hit­lik et­tik. 2007 se­çim­le­riy­le bir­lik­te AK Par­ti ik­ti­da­rı Irak’ın iş­ga­li­ne dâ­hil ol­ma­ma­nın “bir be­de­li ola­rak” te­rö­rün ya­kı­cı yü­züy­le se­çim ön­ce­si “ta­nış­tı­rıl­dı”. 2005 “Kürt me­se­le­si açı­lı­mı”nı ol­duk­ça “nor­mal­leş­miş” bir or­tam­da faz­la­ca mu­ha­le­fe­te ma­ruz kal­ma­dan dil­len­di­ren AK Par­ti, te­rö­rün ye­ni­den yük­se­li­şiy­le, Kürt me­se­le­si­nin ya­kı­cı­lı­ğı­nı be­del öde­ye­rek fark ede­bil­di. Öy­le ki şid­de­tin ol­duk­ça dü­zen­li bir fre­kans ile top­lum­sal ve si­ya­si ge­ri­lim­le­ri­mi­zi na­sıl ko­lay­ca pro­vo­ke ede­bil­di­ği­ne son iki yıl­da şa­hit ol­duk. Sa­de­ce şid­de­tin si­ya­si ve top­lum­sal kim­ya­mı­zı boz­ma­sı­na de­ğil; ay­nı za­man­da Kürt me­se­le­si bağ­la­mın­da tar­tış­tı­ğı­mız ko­nu­la­rın ar­tık bir fa­sit da­ire­den baş­ka bir şey ol­ma­dı­ğı­nı da fark et­tik. TRT-Şeş, ka­mu bü­rok­ra­si­nin Kürt me­se­le­si­ne da­ir ne ka­dar iro­nik bir du­rum­da ol­du­ğu­nu gös­te­ren en tra­jik ör­nek ol­du. Öy­le ki “ol­ma­yan bir kav­min”, “ol­ma­yan di­liy­le”, “Türk­çe­nin fark­lı bir ma­hal­li leh­çe­siy­le”, TBMM ka­yıt­la­rı­na gö­re “an­la­şıl­ma­yan bir dil” ile dev­le­ti­mi­zin te­le­viz­yo­nu ya­yı­na baş­la­dı. Tür­ki­ye bö­lün­me­di. Kı­ya­met kop­ma­dı. Türk­çe­yi kim­se unut­ma­dı. Hep­sin­den önem­li­si TRT Şeş rey­ting re­kor­la­rı kır­ma­dı. Kurt­lar Va­di­si hâ­lâ Türk­le­rin de Kürt­le­rin de en fa­vo­ri di­zi­si. Olan tek şey Kürt­çe­nin nor­mal­leş­me­siy­di. Kürt­çe­nin sa­de­ce si­ya­sal ge­ri­lim­ler, ta­ri­hî kav­ga­lar, te­rör ve kan ile anı­lan bir dil ol­ma­dı­ğı­nın med­ya eliy­le gös­te­ril­me­siy­di.    
 
II.
Kürt me­se­le­si­nin çö­zü­mün­de bir kı­rıl­ma nok­ta­sın­da­yız. Tıp­kı 1993’te ve 1999’da ol­du­ğu gi­bi. Özal­lı yıl­la­rın so­nun­da Kürt so­ru­nu­nu çöz­mek için ol­duk­ça uy­gun bir or­tam oluş­muş, Cum­hur­baş­ka­nı Özal’ın ve­fat et­me­siy­le bü­yük bir fır­sat he­ba edil­miş­ti. Ay­nı şe­kil­de 1999’da Öca­lan’ın Tür­ki­ye’ye tes­lim edil­me­siy­le ye­ni bir im­kan doğ­ma­sı­na rağ­men koa­lis­yon hü­kü­me­ti­nin sü­re­ci ol­duk­ça kö­tü yö­net­me­siy­le bu fır­sat da el­den ka­çı­rıl­mış­tı. AK Par­ti hü­kü­me­ti dö­ne­min­de ise iniş­li-çı­kış­lı bir şe­kil­de Kürt me­se­le­siy­le mu­ha­tap olan Tür­ki­ye, ye­ni bir fır­sa­tın eşi­ği­ne gel­miş du­rum­da. Bu ye­ni dö­nem­de Kürt me­se­le­si­nin di­na­mik­le­ri bel­li bir yol ha­ri­ta­sıy­la in­si­cam içe­ri­sin­de; fa­kat müs­ta­kil ola­rak ele alı­nır­sa ba­şa­rı el­de edi­le­bi­lir. Kürt me­se­le­si ile PKK, Ku­zey Irak ile te­rör, gü­ven­lik ile de­mok­ra­si, si­vil in­si­ya­tif ile as­ke­ri yak­la­şım ken­di bağ­lam­la­rın­da de­ğer­len­di­ril­me­li­dir. Top­lam­da ay­nı so­ru­nun fark­lı bo­yut­la­rı­nı ta­rif ve tah­kim eden yu­ka­rı­da­ki baş­lık­la­rın, mu­ci­ze­vi bir do­ku­nuş ile Kürt me­se­le­si­ni çöz­mek bir ya­na, da­ha faz­la kan­gren ha­le gel­me­si­ne se­bep ol­ma­la­rı ga­yet muh­te­mel­dir.
 
II­I.
Kürt me­se­le­si­nin çö­zü­mü­nün fii­lî adım­la­rı her­han­gi bir çö­züm stra­te­ji­si­nin cü­zi bo­yu­tu­nu teş­kil edi­yor. Asıl so­run ala­nı top­lum­sal trav­ma­mı­zı ta­mir et­me­mi­zi ge­rek­ti­ren me­se­le­nin po­li­tik psi­ko­lo­ji bo­yu­tu­dur. Bu ise so­ru­nun bir “dev­let me­se­le­si” ol­du­ğu­nu or­ta­ya ko­ya­rak, bü­tün ke­sim­le­rin ve ku­rum­la­rın aza­mi des­te­ği­ni ala­cak ve el­le­ri­ni ta­şın al­tı­na koy­ma­la­rı­nı sağ­la­ya­cak si­ya­sal bir uz­la­şıy­la müm­kün­dür. Hiç­bir hü­kü­met, mu­ha­le­fe­tin ve gü­ven­lik bü­rok­ra­si­si­nin des­te­ği­ni al­ma­dan mez­kur so­run­la mu­ha­tap ola­maz. AK Par­ti hü­kü­me­ti­nin de, ön­ce­lik­le MHP ve DTP’nin des­te­ği­ni bel­li sı­nır­lar da­ire­sin­de al­ma­dan Kürt me­se­le­sin­de cid­di­ye alı­na­bi­le­cek adım­lar at­ma­sı müm­kün gö­zük­me­mek­te­dir. Bu si­ya­se­ten ol­duk­ça an­la­şı­la­bi­lir bir du­rum­dur. An­la­şı­la­ma­yan du­rum ise, ih­ti­yaç du­yu­lan des­te­ğin alı­na­bil­me­si için ar­zu­la­nan adım­la­rın atıl­ma­ma­sı, ris­kin da­ğı­tıl­ma­sı­na yö­ne­lik aşi­kâr bir si­ya­sal ile­ti­şi­min or­ta­ya kon­ma­ma­sı­dır. Hü­kü­met Kürt me­se­le­sin­de MHP ve DTP ile “ça­tı­şa­rak” mu­ha­tap ol­du­ğu sü­re­ce, sa­de­ce çö­züm­den uzak­laş­mak­la kal­ma­mak­ta, ay­nı za­man­da hiç­bir şey yap­ma­dan da­ha faz­la ko­ru­ya­bi­le­ce­ği si­ya­sal ta­ba­nı­nı da ze­de­le­mek­te­dir. 22 Tem­muz’dan bu ya­na, AK Par­ti söy­lem dü­ze­yin­de MHP ve DTP’yi mu­ha­tap al­mak­sı­zın bu­gü­ne ka­dar at­tı­ğı adım­la­rı at­mak­la ye­tin­sey­di, 29 Mart se­çim­le­rin­den da­ha fark­lı bir tab­lo çı­ka­ra­bi­lir­di. Eko­no­mik ya­tı­rım­lar, TRT-Şeş, Ku­zey Irak’la iyi iliş­ki­ler, üni­ver­si­te­ler­de Kürt­çe kür­sü­ler vs. gi­bi fii­lî po­zi­tif adım­la­rı, ne­ga­tif si­ya­sal ile­ti­şim yak­la­şı­mı ko­lay­ca nes­he­de­bil­di. Ne­ti­ce­de, AK Par­ti ta­ba­nın­dan DTP ve MHP’ye ka­çı­şı en­gel­le­ye­me­di. Do­la­yı­sıy­la iyi ça­lı­şıl­mış bir si­ya­sal ile­ti­şim stra­te­ji­si, Kürt me­se­le­si­nin po­li­tik psi­ko­lo­ji­si­ni yö­net­me­nin ba­şın­da gel­mek­te­dir.
 
IV.
Kürt me­se­le­si­nin do­ğur­du­ğu bir PKK ger­çe­ği var. An­cak gel­di­ği­miz nok­ta iti­ba­rıy­la Kürt me­se­le­si PKK’nın bir so­ru­nu de­ğil. Bu ol­duk­ça ba­sit gö­rü­nen se­bep­ten do­la­yı Kürt me­se­le­si PKK’nın de­ğil Tür­ki­ye’nin so­ru­nu. Bu­gün Kürt me­se­le­si adı­na di­le ge­ti­ri­len ve bi­li­nen ta­lep­le­rin bü­yük bir kıs­mı hal­le­dil­se da­hi PKK var­lı­ğı­nı sür­dür­me­ye de­vam ede­cek­tir. Öy­le ki PKK ile Kürt me­se­le­si ara­sın­da­ki ta­bi­i se­bep-so­nuç iliş­ki­si za­man içe­ri­sin­de an­lam­sız­laş­mış­tır. Ar­tık PKK’sız bir Kürt me­se­le­si; Kürt me­se­le­siz bir PKK ta­rif et­mek müm­kün­dür. PKK Kürt me­se­le­si­ni kul­la­na kul­la­na tü­ket­miş hal­de­dir. Ay­nı şe­kil­de Kürt me­se­le­si ana­liz­le­rin­de PKK da kul­la­nı­la kul­la­nı­la tü­ke­til­miş­tir. Bu­gün iti­ba­rıy­la han­gi­si­nin han­gi­si­ni var et­ti­ği bel­li de­ğil­dir. Bu muğ­lak tab­lo­ya Kürt me­se­le­si­nin doğ­ru­dan mu­ha­ta­bı olan her par­ti ve ku­rum da ek­le­ne­bi­lir. Var­lık se­be­bi­ni ya da güç dev­şir­me ba­ha­ne­si­ni Kürt me­se­le­si­ne bel­li oran­da borç­lu olan her olu­şum ve ku­rum da ay­nı çe­liş­ki içe­ri­sin­de­dir.
 
V.
O hal­de, Tür­ki­ye Kürt me­se­le­sin­den ba­ğım­sız bir şe­kil­de de PKK so­ru­nu ile mu­ha­tap ol­mak zo­run­da­dır. Tam da bu se­bep­ten do­la­yı, ey­lem­le­ri­ne baş­la­dı­ğı 1984’ten bu ya­na “PKK si­lah­sız­lan­dı­rıl­mak­ta­dır”. Bu bit­mez tü­ken­mek bil­mek “PKK’nın si­lah­sız­lan­ma­sı” sü­re­ci Kürt me­se­le­si­nin çö­zü­mü­ne bağ­lan­mak­ta­dır. Kürt me­se­le­si­nin çö­zü­mü ise PKK’nın si­lah bı­rak­ma­sı­na. Eğer si­ya­sal bir yu­mur­ta-ta­vuk eg­zer­si­zi­ne Tür­ki­ye’nin en de­ğer­li on­yıl­la­rı­nı bir kez da­ha fe­da et­mek is­te­mi­yor­sak bu fa­sit da­ire­den hız­la çı­ka­rak ger­çek­ler­le yüz­leş­me­miz ge­rek­mek­te­dir. PKK, Kürt me­se­le­si da­ire­sin­de müs­ta­kil bir va­kı­a ola­rak ele alın­ma­dı­ğı sü­re­ce “iyi şey­ler ol­ma­sı”nı di­le­mek­ten öte­ye ge­çe­me­yiz. Ay­nı şe­kil­de DTP, Kürt so­ru­nu­nun so­nu­cu ola­rak var ol­mak­ta­dır. Fa­kat bu tes­pit DTP’nin bir Kürt me­se­le­si ol­du­ğu­nu or­ta­ya koy­maz. PKK’nın bir PKK; DTP’nin ise bir DTP so­ru­nu bu­lun­mak­ta­dır. Ve bu so­run­la­rı Kürt me­se­le­sin­den çok da­ha ön­ce­lik­li­dir. PKK ör­gü­tün ge­le­ce­ği ko­nu­sun­da ça­re­siz ol­du­ğu ka­dar; DTP’de Kürt me­se­le­si­nin as­ga­ri bir dü­ze­ye düş­tü­ğü du­rum­da par­ti­nin ne ola­ca­ğıy­la meş­gul­dür. Hem PKK’nın hem de DTP’nin ca­ri so­run­la­rı­nı dev­let ak­lıy­la Tür­ki­ye çöz­mek du­ru­mun­da­dır. Eğer Tür­ki­ye bu­gün ih­ti­yaç du­yu­lan adım­la­rı ata­maz­sa, ya­rın Tür­ki­ye’nin ye­ri­ne baş­ka güç­ler ol­duk­ça ra­hat bir şe­kil­de fark­lı adım­la­rı at­mak­tan ge­ri dur­ma­ya­cak­lar­dır.

Paylaş Tavsiye Et