Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (September 2009) > Kültür Sanat
Kültür Sanat
Lübnan dağlarında müzikten sığınak
Tüm Arap dünyasını ama en çok da Beyrut ve Filistin’i şiirlerinde yeni baştan yaratan büyük şair Mahmud Derviş öleli tam bir sene oldu. Her yıl Beyrut’ta düzenlenen ve Ortadoğu’nun en büyük sanat festivallerinden biri olarak kabul edilen Beidettine Festivali’nde dünyanın en haklı kavgasının şairinin aziz hatırası için bir klasik müzik konseri düzenlendi Ağustos ayı içerisinde. Edward Said Konservatuvarı bünyesinde 2004 yılında Filistin diasporası ve halen Filistin’de yaşayan gençlerden kurulan Filistin Gençlik Orkestrası’nın Lübnan’da verdiği konser büyük ilgi uyandırdı. Arap dünyası içinde biricik olma vasfını taşıyan orkestranın Lübnan dağlarında halen nöbet bekleyen şairi, ölümünün birinci yıldönümünde unutmamış olması ve sürgünde yaşayan Filistinlilerin binlerce adsız kahramanını temsil eden Arap Ahmed isimli şiirinin bestelenmiş halini seslendirmesinin, geçtiğimiz Mayıs ayındaki seçimlerden sonra halen bir hükümet kurulamamış Lübnan’da farklı bir hava estirdiğini söylemek yanlış olmaz. Aslında bunu bir dua cümlesi olarak söylemekte fayda var. Çünkü yoğun Türkiye gündemi nedeniyle ulaşan haberlerin genelde önemsenmediği bölgede, bugünlerde özellikle de Lübnan’da yeni bir iç savaşın çıkması an meselesi. Arap Ahmed’den yükselen çığlık umulur ki, savaşın çıkmasına engel olur. Zira Mahmud Derviş de öyle demiyor muydu şiirinde?
“ben arap ahmed
gelsin kuşatmacılar!
benim kal’am gövdem
gelsin kuşatmacılar!
ateş hattıyım ben
kuşatacağım onları
çünkü göğsüm
sığınaktır halkıma
gelsin kuşatma!”
Arap Ahmed sadece bir şiir değil, koskoca bir milletin ilahisi olma niteliğini de taşıyor. Altı yaşında ülkesinden ayrılmak zorunda kalan ve Beyrut’un yanışına gözleriyle şahit olan Mahmud Derviş, şiirlerinde Beyrut’a bütün kasideleri söylemişti zaten. Lübnanlı besteci Marcel Khalife’nin bestelediği Arap Ahmed şiirinin seslendirildiği ve dünyanın dört bir yanında yaşayan 75 Filistinli gençten oluşan orkestranın verdiği konser öncesinde müzisyenler, yaşanan güzel geceye yakışmayacak uzun ve meşakkatli bir yolculuk yaptılar. Orkestranın halen Filistin’de yaşayan ve İsrail pasaportu taşıyan üyeleri Lübnan’a geçebilmek için tam 25 saat karadan yolculuk yapmak zorunda kaldı. Seçimlerden sonra Lübnan sınırında bir vızıltı halinde devam eden Hizbullah-İsrail çatışması buna sebep olarak gösterilebilir. Diğer Arap ülkelerinde bu tür zorluklarla karşılaşmadıklarını söyleyen orkestra üyesi 19 yaşındaki Faik Mari, yine de böylesine prestijli bir festivalde, Marcel Khalife’nin yanında çalmaktan dolayı çok mutlu olduklarını söylüyordu. Bu arada Marcel Khalife’nin Filistin Ulusal Marşı dâhil birçok ünlü Arap ezgisine hayat verdiğini hatırlatmakta fayda var.
Geçtiğimiz beş yıl içerisinde Almanya, Bahreyn, Suriye gibi değişik ülkelerde konserler veren Filistin Gençlik Orkestrası, geçtiğimiz yıl ilk defa bir ilke imza atarak Filistin’de “Kudüs Benim Şarkımdır” isimli bir konser vermişti.

Tavsiye Et
Osmanlı Donanması’nın Seyir Defteri
Osmanlı Beyliği 14. yüzyıl başında Ortaçağ dünyasının karanlık deniziyle tanıştı. Venedik ve Cenevizlilerle yapılan savaşlar, Rumeli fütuhatı, ilk tersânelerin kuruluşu bu dönemde gerçekleşti. İstanbul’un Fethi beylikten imparatorluğa geçiş sürecini noktalarken, Akdeniz ve Karadeniz’i siyasi coğrafyada birleştirecek güçlü bir donanmanın da temelleri atıldı. Rönesans’ın sonlarında korsanlığın etkisi azaldı ve Barbaros Hayreddin Paşa’nın kişiliğinde Osmanlı denizciliği altın çağını yaşadı. Yeni Dünya’nın keşfi denizcilik dünyasında devrim yapmıştı. Geleneksel Venedik kadırgalarından İspanyol kökenli kalyonlara geçildi; kas gücünün yerini rüzgâr gücü aldı. Osmanlı donanması 18. yüzyıldan 20. yüzyıla uzanan modernleşme sürecinde öncü bir rol oynadı. Batılı denizcilik eğitimi, yeni teknolojilerin uygulanması ve modern donanma organizasyonu bu dönemin eseriydi. Kalyondan zırhlıya geçen Osmanlı deniz gücü artık İmparatorluk adına son sözü söylemeye başlayacaktı.
Bütün bu tarihî sürece, yani Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan denizciliğin serüvenine ışık tutan Osmanlı Donanması’nın Seyir Defteri: Gemiler, Efsaneler, Denizciler isimli sergi 15 Mayıs’ta Pera Müzesi’nde ziyarete açıldı. Sergi birbiriyle bütünleşen üç farklı deniz mitolojisini iç içe geçiriyor. Osmanlı denizcilik tarihinin zihinlere kazınmış gemileri, katıldıkları savaşlar ve bu savaşlarda efsaneleşen kahramanlar, tarihsel boyutuyla uygarlık sahnesinde yerlerini alıyorlar. Kurgunun merkezinde geleneksel denizcilik anlayışından modern denizciliğe geçişin olağanüstü serüveni var. İktidar arzuları, yıkılan tahtlar ve insanın kendi kaderini denizle özdeşleştirmesi bu serüvenin ardındaki belki de en eski öykü. Günümüze miras kalmış 16. yüzyıl Osmanlı kadırgasından Yavuz zırhlısına uzanan bir tarihin köşe taşları, denizcilerin anılarıyla yeniden günışığına çıkıyor.
Geleneksel denizcilik yöntemlerinden modern denizciliğe geçişin serüveni ortaya koyan Osmanlı Donanması’nın Seyir Defteri: Gemiler, Efsaneler, Denizciler sergisinin küratörlüğünü İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Osmanlı Araştırmaları Bölümü Yöneticisi Ekrem Işık üstlenmiş. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı İstanbul Deniz Müzesi’nin desteğiyle hazırlanan ve 16. yüzyıl Osmanlı kadırgaları, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi denizcilerinin resimleri ile döneme ait çeşitli belgelerin yer aldığı sergi 4 Ekim’e kadar ziyaret edilebilir.

Tavsiye Et