Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (November 2009) > Türkiye Ekonomi > Türkiye ekonomisinin direnişi nereye kadar?
Türkiye Ekonomi
Türkiye ekonomisinin direnişi nereye kadar?
İbrahim Öztürk
EKO­NO­Mİ, bek­len­ti­ler ok­ya­nu­sun­da yü­zen bir ge­mi gi­bi­dir. Ge­le­cek­ten bek­le­nen bir şey yok­sa, kö­tüm­ser­lik ha­va­yı kap­la­mış­sa, böy­le bir or­tam­da üre­tim ve tü­ke­tim ka­rar­la­rı er­te­le­nir, eko­no­mi­nin di­ren­me şan­sı kal­maz.
Tür­ki­ye’de 2007 yı­lın­da enf­las­yo­nun ya­nı sı­ra gö­re­ce­li bir dur­gun­luk sı­kın­tı­sı baş gös­ter­di. Bu iki so­ru­nun de­rin­leş­me­si po­tan­si­yel bir stagf­las­yon teh­li­ke­si­ni içe­rir­ken, bu eği­li­min dün­ya­da da be­lir­gin­leş­ti­ği gö­rü­lü­yor. Şu an­da dün­ya­da gö­re­ce­li bir dur­gun­luk ve arz şo­ku­na da­ya­lı bir enf­las­yo­nist bas­kı ol­du­ğun­dan Tür­ki­ye ile dün­ya­nın so­run­la­rı pa­ra­lel. Tür­ki­ye’nin bu dö­ne­min­de dik­kat­le ta­kip edil­me­si ge­re­ken üç te­mel de­ğiş­ken var: Eko­no­mik bü­yü­me, fi­yat is­tik­ra­rı ve fi­nan­sal is­tik­rar.
Bü­yü­me, Tür­ki­ye’de 2002-2007 ara­sın­da 24 çey­rek­tir ilk de­fa ke­sin­ti­siz bir şe­kil­de de­vam edip, 2007’de gö­re­ce­li ola­rak ya­vaş­la­dı. Top­lum­sal be­de­li ağır ol­sa da bu bir ter­cih de­ğil, zo­run­lu­luk­tu. Zi­ra dı­şa­rı­nın ve içe­ri­nin bu ka­dar bo­zul­du­ğu bir or­tam­da “aya­ğı­nı yor­ga­nı­na gö­re uzat” ku­ra­lı­nı ih­lal edip, sür­dü­rü­le­bi­lir bü­yü­me­nin alt­ya­pı­sı­nı oluş­tur­ma­dan kay­nak­lar üze­rin­de aşı­rı bas­kı ya­pa­rak bü­yü­me­ye de­vam et­mek son de­re­ce teh­li­ke­li ola­bi­lir­di. Bu du­rum­da çok da­ha faz­la dış açık ve kon­trol­den çık­mış bir enf­las­yon al­gı­la­ma­sı ne­de­niy­le şu sı­ra­lar­da Tür­ki­ye eko­no­mi­si di­ren­mek bir ya­na çok­tan bir kri­zin eşi­ği­ne gel­miş ola­bi­lir­di. Fır­sat dö­nem­le­ri risk al­ma, kriz dö­nem­le­ri ise ted­bir­li ol­ma za­ma­nı­dır. Kriz or­ta­mın­da önem­li olan kat­la­nıla­bi­lir ma­li­yet­le­ri iyi ta­nım­la­mak ve bu­na gö­re bir ter­cih­te bu­lun­mak­tır.
Bü­tün bu za­ru­ret­le­re rağ­men iki önem­li ge­liş­me bu­ra­da not edil­me­li: İlk ola­rak, ya­şa­mak­ta ol­du­ğu­muz tür­den iç ve dış olum­suz kon­jonk­tür­ler­de da­ha ön­ce­le­ri Tür­ki­ye bü­yük bir kri­ze gi­rer­ken, şim­di %4,5 ora­nın­da bü­yü­me­yi ba­şar­dı. İkin­ci ola­rak enf­las­yon­da Tür­ki­ye, 2007 yı­lı he­de­fi­ni sek­tir­miş ol­sa da, dün­ya­da enf­las­yo­nu­nu dü­şü­ren az sa­yı­da­ki ül­ke­nin ba­şın­da yer al­dı. An­cak bun­dan son­ra bü­yü­me ve enf­las­yon ala­nın­da risk­le­rin art­ma­sı bek­len­me­li. Zi­ra 2002-2005 ara­sın­da enf­las­yo­nun düş­me­si­ni müm­kün kı­lan pa­ra­met­re­ler ter­si­ne dön­müş du­rum­da.
Ger­çek­ten de 2005 yı­lı­nın so­nu­na ka­dar enf­las­yo­nu dü­şü­ren sü­reç­te en bü­yük iki kat­kı, ka­mu ma­li den­ge­le­rin­de (büt­çe açı­ğı ve borç yü­kü) mey­da­na ge­len iyi­leş­me­ler ve re­el sek­tör­de kay­de­di­len bü­yük ve­rim­li­lik atı­lı­mın­dan gel­di. Büt­çe açı­ğı GSYH’nin %16,5’in­den (2001 so­nu) %0,7’si­ne (2006 so­nu) ge­ri­le­yin­ce enf­las­yo­nu az­dı­ran en bü­yük amil or­ta­dan kalk­tı. Ay­nı şe­kil­de kıs­mi ve­rim­li­lik 100 ba­zın­dan 170’e, top­lam fak­tör ve­rim­li­li­ği 1990-2001 ara­sın­da­ki “yok me­sa­be­si”n­den %45’e sıç­ra­dı. Böy­le­ce 2002 yı­lın­dan be­ri em­ti­a fi­yat­la­rın­da kay­de­di­len baş dön­dü­ren ma­li­yet ar­tış­la­rı­nın hız­lı bü­yü­me dö­ne­min­de enf­las­yon üze­rin­de oluş­tu­ra­ca­ğı olum­suz et­ki bas­tı­rıl­dı.
So­run şu ki; 2006 or­ta­sın­dan son­ra eko­no­mi­de­ki ve­rim­li­lik ar­tı­şı ile ka­mu ma­li den­ge­le­rin­de­ki dü­zel­me­nin do­ğal sı­nı­rı­na ge­lin­di. An­cak gir­di ma­li­yet­le­rin­de­ki re­kor ar­tış hız kes­me­di­ği gi­bi, art­ma­ya de­vam et­ti. Ulus­la­ra­ra­sı or­tam bo­zul­du ve arz yön­lü enf­las­yon bas­kı­sı ar­tık dün­ya­nın bir so­ru­nu ha­li­ne gel­di. Böy­le­ce 2002-2005 dö­ne­min­de­ki sü­re­cin ter­si yön­de bir bas­kı or­ta­ya çık­tı. 2002-2005 yıl­la­rı ara­sın­da, yıl so­nun­da or­ta­ya çı­kan enf­las­yon ger­çek­leş­me­le­ri her se­fe­rin­de he­def­le­rin bir hay­li al­tın­da kal­dı­ğın­dan, hem Mer­kez Ban­ka­sı’nın hem de hü­kü­me­tin enf­las­yon­la mü­ca­de­le­de gü­ve­ni­lir­li­ği (kre­di­bi­li­te­si) art­tı. Oy­sa 2006-2007 yıl­la­rın­da enf­las­yon he­def­le­ri tut­ma­yın­ca kre­di­bi­li­te za­af­la­rı or­ta­ya çık­ma­ya ve bek­len­ti ida­re­si ar­tan oran­lar­da zor­laş­ma­ya baş­la­dı.
Ni­te­kim 2007 yı­lın­da ta­lep ye­re ça­kıl­dı­ğı ve bü­yü­me %4,5 mer­te­be­si­ne ge­ri­le­di­ği hal­de enf­las­yon he­de­fi tut­ma­dı. Bu ko­şul­lar­da enf­las­yo­nu dü­şür­mek üze­re ta­le­bin da­ha faz­la bas­tı­rıl­ma­sı im­ka­nı kal­ma­dı­ğı gi­bi, bu­nu te­min et­mek üze­re sür­dü­rü­len gö­re­ce­li yük­sek fa­iz po­li­ti­ka­sı­nın ne­den ol­du­ğu dur­gun­lu­ğun sos­yal ma­li­ye­ti de bir hay­li de­rin­leş­ti. Bu me­yan­da ta­le­bin da­ha faz­la bas­tı­rıl­ma­sı için pi­ya­sa­nın aşı­rı li­ki­di­te­siz bı­ra­kıl­ma­sı da dâ­hil ol­mak üze­re, da­ral­tı­cı pa­ra po­li­ti­ka­la­rı­nın gev­şe­til­me­si ge­re­ği or­ta­ya çı­kı­yor. Enf­las­yo­nu az da ol­sa dü­şür­me­nin be­de­li bir hay­li ağır olu­yor. Zi­ra eko­no­mi du­ra­ğan­lı­ğa gi­rer­ken, iş­siz­lik ora­nı 2001 kri­zi eşi­ği­ne doğ­ru yük­se­li­yor. İç pi­ya­sa­da­ki dur­gun­luk şir­ket­le­rin kâr­la­rı­nı eri­tir­ken, ka­pan­ma ris­ki­ni de ar­tı­rı­yor.
Fi­nan­sal is­tik­ra­rı ise ban­ka­cı­lık, ha­ne hal­kı, re­el eko­no­mi ve ka­mu sek­tö­rü üze­rin­den ay­rı ay­rı ta­kip et­mek ge­re­ki­yor.
Ban­ka­cı­lık­ta ya­ban­cı pa­ra po­zis­yo­nu açı­ğı 2001 yı­lın­dan çok da­ha “düz­gün” ol­mak­la be­ra­ber, az da ol­sa hâ­lâ “risk” var. An­cak ban­ka­la­rın çok güç­lü bir ser­ma­ye ye­ter­li­lik ora­nı mev­cut. Var­lık­la­rın için­de kre­di­le­rin ora­nı %50 iken, kre­di ris­ki ise son de­re­ce dü­şük (net tah­si­li ge­ci­ken ala­cak­la­rın ora­nı %0,3).
Re­el sek­tö­re ge­lin­ce kı­sa va­de­li borç­la­rın top­lam borç­lar için­de­ki pa­yı 2001 yı­lı­na na­za­ran ge­ri­le­miş ol­mak­la bir­lik­te, Tür­ki­ye’nin ben­zer ül­ke­le­re na­za­ran kı­sa va­de­li borç­lu­lu­ğu da­ha yük­sek. Yi­ne re­el sek­tö­rün “do­la­ri­zas­yon” ora­nı ben­zer ül­ke­le­rin için­de en yük­sek se­vi­ye­de sey­re­di­yor. Ban­ka­cı­lık ke­si­mi dı­şın­da­ki sek­tö­rün “var­lık­lar ek­si yü­küm­lü­lük­ler” şek­lin­de ta­nım­la­nan ya­ban­cı pa­ra açık po­zis­yo­nu, 70 mil­yar do­lar ci­va­rın­da. An­cak açık po­zis­yon ve­ren şir­ket­le­rin güç­lü ih­ra­cat eği­lim­le­ri ol­du­ğu, bu­nun da du­ru­mu nor­mal­leş­ti­ri­ci et­ki­de bu­lu­na­ca­ğı açık. Yi­ne olum­lu bir ge­liş­me ola­rak, re­el sek­tö­rün top­lam borç öz kay­nak ora­nın­da ve “fa­iz öde­me gü­cü”nde de bü­yük bir iyi­leş­me­nin ol­du­ğu gö­rü­lü­yor.
Ha­ne­hal­kı için fi­nan­sal is­tik­ra­ra ba­kıl­dı­ğın­da 2003’te dö­vi­ze en­deks­li kre­di­le­rin top­lam­da­ki pa­yı­nın %9’dan 2007’de %4,5 ci­va­rı­na ge­ri­le­di­ği gö­rü­lü­yor. Ke­za ha­ne­hal­kı­nın yü­küm­lü­lük­le­ri­nin 2006 so­nun­da GSYH’ye ora­nı Av­ru­pa’da %65, Do­ğu Av­ru­pa’da %25, Tür­ki­ye’de ise sa­de­ce %10 ci­va­rın­da. Bu­nun an­la­mı, Tür­ki­ye’de ha­ne­hal­kı­nın bü­yük bir borç yü­kü al­tın­da ya­şa­ma­dı­ğı ve bu­ra­dan kay­nak­la­na­cak bir öde­me sı­kın­tı­sı ne­de­niy­le sek­tör­le­rin ve ban­ka­la­rın bü­yük bir sı­kın­tı içi­ne gir­me­ye­cek­le­ri­dir.
Son ola­rak ka­mu ke­si­mi­nin fi­nan­sal is­tik­ra­rı ele alın­dı­ğın­da ön­ce­lik­li ola­rak re­vi­ze mil­li ge­lir ra­kam­la­rı­na gö­re net ka­mu borç sto­ku­nun GSYH’ye ora­nı­nın %30, brü­tü­nün %42 ve AB ta­nım­lı ola­rak ba­kı­la­nın ise %40 ban­dı­nın al­tı­na sark­tı­ğı gö­rü­lü­yor. Yi­ne mer­ke­zî hü­kü­me­tin borç yü­kü­nün dö­vi­ze en­deks­li mik­ta­rı­nın 2000 yı­lın­da­ki %65 ban­dın­dan ge­ri­le­ye­rek %30 ban­dı­na düş­tü­ğü gö­ze çar­pı­yor. Mev­cut du­rum­da dö­vi­ze en­deks­li ka­mu bor­cu­nun GSYH’ye ora­nı %3,5 dü­ze­yin­de bu­lu­nu­yor. Ha­zi­ne’nin borç yö­ne­ti­mi stra­te­ji­si­nin bir par­ça­sı ola­rak dö­viz, de­ğiş­ken ve sa­bit fa­iz­li borç­lar ara­sın­da bir den­ge ku­ru­la­rak risk­ler as­ga­ri dü­zey­de tu­tul­ma­ya ça­lı­şı­lı­yor. Son ola­rak 75 mil­yar ban­dın­da dal­ga­la­nan dö­viz re­zerv­le­ri­nin GSYH’ye ora­nı da %12 gi­bi ye­ter­li sa­yı­la­cak bir dü­zey­de.
Fi­nan­sal is­tik­rar ko­nu­sun­da or­ta­ya çı­kan so­nuç, Tür­ki­ye’nin gös­ter­ge­le­ri­nin alarm ça­la­cak ve bü­yük bir en­di­şe oluş­tu­ra­cak ma­hi­yet­te ol­ma­dı­ğı, an­cak ted­bi­rin el­den bı­ra­kıl­ma­dan risk ida­re­si­nin ka­li­te­si­nin da­ha da ar­tı­rıl­ma­sı ge­rek­ti­ği­dir.

Paylaş Tavsiye Et