Medeniyet dediğin, tek dişi bile kalmamış bir canavar mıdır? Mütekebbir bir edayla başörtüsü aleyhine konuşup duranları izledikçe, “aynen öyledir” demekten başka çaremiz kalmıyor. Nedir bu nefret, bu kibir, bu saygısızlık? İnsanın kendisi için bir hak araması, o hak hoşumuza gitsin gitmesin, son derece normaldir. Çünkü kendisi için istiyor.
Eski bir okul arkadaşım sinsice soruyor: Peki, sen de eşcinsellerin hak taleplerini kabul ediyor musun? Ben eşcinsellikten hoşlanmıyorum, doğru. Fakat eşcinselin “kendisi için” bir şey istemesini de normal buluyorum. Siz de örtüden hoşlanmayın; fakat kendiniz için bir şey isteyin, mesela örtünmeme hakkını savunun. “Ben örtüden hoşlanmıyorum, o halde sen örtünme!” Bu zorbalığı ne demokrasiyle ne laiklikle ne de insanlıkla bağdaştırmak mümkün.
Hükümete açık çağrı: Sakın örtünme hakkını basit bir öğrenci hakkı saymayın. Örtü, yurttaşlık hakkıdır, insanlık hakkıdır! Devlete açık çağrı: Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklal!
Ocak ayının en önemli gelişmesi Ergenekon Operasyonu’ydu. Devletin derinlerine uzanan çeteler çözülmeden Türkiye’nin demokratik ve müreffeh bir ülke olması hayal.
Şubat dosyasında Kuzey Irak Kürtlerine mercek tuttuk. Kabile liderliği ile ulusçu entelektüel liderlik arasında sıkışan Irak Kürtleri, gelecekleri konusunda korku ve umutlu bir bekleyiş içindeler. Kutbettin Kılıç, Altan Tan, Tamer Korkmaz, Mesut Özcan ve Hakkı Uygur’un analizleri, sadece Kürtlerin arayışlarına değil, onlar üzerinden nüfuz mücadelesi sürdüren küresel/bölgesel güçlerin hesaplarına da ışık tutuyor.
Bu ay SöyleşiYORUM konuğumuz, başı dik ilim adamı Mustafa Şentop. Üniversitelerde başörtüsü sorununun sadece Anayasa’ya bir hüküm koymakla çözülemeyeceğini düşünen Şentop, hukukî düzenlemeyle beraber zihniyet çerçevesinin de dikkate alınması gerektiğini söylüyor.
Zihinleri kapalı olanlar, başları kapalılara tahammül edemiyor olmasın!
Paylaş
Tavsiye Et