Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Dosya
ABD ve ORTADOĞU
Ortadoğu coğrafî değil, siyasi bir terim. Ne Orta’nın doğusu, ne Doğu’nun ortası. Dün Edirne’ye kadardı, bugün Tahran’a, yarın belki Delhi’ye. Hegemonik güçler dünya coğrafyasını siyasi emellerine göre isimlendiriyorlar.
ABD, gücünün sınırlarını fark etmeyen muhteris bir hegemon. İktisadi alanda kaybettiklerini, askerî yöntemlerle geri kazanmak istiyor. Batı uygarlığının iki yüzyıldır yücelttiği demokrasi idealini de bu uğurda harcamaktan çekinmiyor.
Ali A. Mazrui, ABD’nin “haklara dayalı bir iç felsefe ile kaba güce dayalı bir dış siyaset arasında ikiye bölündüğünü” söylüyor. Dört asırdır diğer medeniyetlerle savaş halinde olan Batı’nın sırasıyla soykırıma, köleleştirmeye ve emperyalizme dayalı ilk üç çatışmadan sonra, şimdi de ABD öncülüğünde küresel imparatorluğa dayalı dördüncü medeniyetler çatışmasını yaşadığının altını çiziyor.
Richard Falk, demokratik bir Ortadoğu’nun ABD ve İsrail için kâbus olduğunu söylerken yerden göğe kadar haklı. Falk’a göre, “toplumsal İslam’ı laik devletin anayasal meşruluğuna bağlılığıyla uzlaştıran” AK Parti yönetiminde bir Türkiye, Ortadoğu’nun yeniden inşasında anahtar rol oynayacak.
ABD’nin Afganistan’da Taliban güçlerini alt edemediğini vurgulayan siyaset bilimci Hasan Kösebalaban, sözde teröre karşı savaşın ABD bakımından hüsranla sonuçlanacağını ileri sürüyor. Chalmers Johnson ise, askerî çözümlere odaklanan ABD’nin hiçbir küresel kördüğümü çözemeyeceğini, çünkü “dürüst bir arabulucu olma vasfını yitirdiğini” dile getiriyor.
ABD’nin Irak’tan çekildiğine dair ifadelere temkinli yaklaşmak gerektiğine dikkat çeken Nuh Yılmaz ise, ABD’nin ek asker sevkıyatıyla şu anda Irak’ta işgalin başından beri bulundurduğu en fazla asker sayısına ulaştığını belirtiyor.
Irak Savaşı’nın büyük ölçüde petrolle bağlantılı olduğunun altını çizen Ebru Afat, şimdi bu sürecin İran’a saldırı planlarıyla devam ettirilmek istendiğini vurguluyor. ABD, rasyonel bir kararla İran operasyonunu diplomasi yoluyla değil de askerî yollarla gerçekleştirmek isterse, “sadece bölgeyi ateşe atmakla kalmayacak, eninde sonunda kendisini de vuracak olan büyük bir kaosun fitilini de ateşlemiş olacak.”
Ateş sadece düştüğü yeri yakmaz!

Paylaş Tavsiye Et