Mustafa Armağan
İstanbul: Ufuk Kitapları, 2003
Araştırmacı yazar Mustafa Armağan’ın son kitabı “Osmanlı: İnsanlığın Son Adası” ismiyle yayımlandı. Armağan bu kitabında son dönem Osmanlı tarihine ilişkin gelişmekte olan literatürün önemli bir dökümünü de ortaya koyuyor. Yazar, Osmanlı Tarihi Devrimi adını verdiği ve özellikle Halil İnalcık, Mehmet Genç, Şevket Pamuk, İlber Ortaylı gibi Türk akademisyenlerle; Donald Quataert, Rifa’at Ali Abou-El-Haj, Suraiya Faroqhi gibi liste olarak uzatılabilecek Türkiye dışından birçok değerli Osmanlı tarihçisinin, Osmanlı tarihini derin yapı analizlerine tâbi tuttukları eserlerindeki birçok önemli tespit ve tartışmalarını eserine taşımış. Osmanlı tarihi çalışmaları alanında yaşanan bu bilgi devrimi, yazarın eseri hazırlamasında hem teşvik edici, hem de kışkırtıcı etkiler oluşturmuşa benziyor.
Osmanlı tarihine ilişkin süregelen birçok ön kabulü tartışmaya açan Armağan; kapitülasyonlardan, Osmanlı erkek egemenlik söylemine ve harem tartışmalarına, Osmanlı vergi sisteminden, Patrona Halil olayına kadar birçok konuda yeni verileri değerlendirmeye açıyor. Eserin genel yapısı şöyle tavsif edilebilir: Osmanlı tarihine ilişkin, özellikle İngilizce literatürde yayımlanan son dönem Osmanlı çalışmalarının bazı önemli noktalarını öne çıkarmakta, Braudel, Collingwood, Benjamin, Laroui gibi tarih felsefecilerinin felsefî iddialarını Osmanlı tarihi özelinde temellendirmeye çalışmakta ve Osmanlı tarihinin oryantalist dikotomilerden bağımsız düşünülmesi gerektiği tezini işlemekte. Armağan, eserinde, resmi tarih ve bilimsel tarih olarak kabaca sınıflandırılabilecek tartışmalarla ilgili olarak da, kafalarda önemli soru işaretleri oluşturacak tespitlerde bulunuyor. Armağan’ın geniş bir zaman ayırdığı ve emek verdiği bu eseri, kendini ve dolayısıyla tarihini ‘bilme’ye koyulmuş kişiler için lezzetli bir düşünce ziyafeti sunuyor. / Alim Arlı
Tavsiye Et
Edward W. Said
Çeviri: Aylin Üçler
İstanbul: İletişim Yayınları, 2004
Hatıratlar, geleceğe yollanan mektuplardır. Geçmişe, hatıratlar görsellik kazandırır. Onlar sayesinde tek boyutluluktan kurtulan tarih, insanî bir nitelik kazanır. Bu nedenle hatıratların bir sıcaklığı vardır. Entelektüellerin yazdıkları hatıratlar ise, okurlarına, bir taraftan düşünce, toplum, siyaset, ekonomi ve kültür tarihi hakkında canlı tanıklıklar sunarken, diğer taraftan da yazarlarının düşünce evrenindeki karanlık noktaları aydınlatır.
Yersiz Yurtsuz böylesi bir kitap. Edward W. Said’in 1991 yılında kanser hastalığına yakalandığını öğrendiğinde kaleme almaya başladığı ve 1999 yılında tamamladığı bu kitap, İletişim Yayınları tarafından geçtiğimiz günlerde Türkçe’ye kazandırıldı.
Avrupa’nın egzotik bir Doğu miti inşa ederek kendi dışındaki dünyayı nasıl tahakküm altına aldığını işlediği Şarkiyatçılık isimli kitabı ile meşhur olan ve oryantalizm, edebiyat, siyaset, müzik, felsefe ve tarih alanlarında önemli eserler veren Said’in, kişisel gelişimine etki eden faktörlerin neler olduğunu, entelektüel ve siyasi gündemini nelerin belirlediğini ve kimlerden ne denli etkilendiğini Yersiz Yurtsuz’da bulabiliyorsunuz. Yersiz Yurtsuz, kişisel, coğrafî ve dilsel anlamda “yersiz yurtsuz” bir entelektüelin, adı İngiliz, soyadı Arap, milliyeti Amerikan bir insanın, iki dünya arasında kalmış, araftaki bir düşünürün öyküsü. Kitap, İkinci Dünya Savaşı’nın Arap dünyası üzerindeki etkileri, Filistin problemi, İsrail’in kuruluşu, Lübnan İç Savaşı, Orta Doğu barış süreci gibi siyasi gelişmeler hakkında da okuruna önemli bilgiler sunuyor. Sürükleyici doğası ve başarılı bir biçimde Türkçe’ye aktarılması dolayısıyla oldukça rahat okunuyor. Bundan dolayı kitabın çevirmeni Aylin Ülçer’i ve editörü Asena Günal’ı tebrik etmek gerekiyor. / Fahrettin Altun
Tavsiye Et
Walter Stace
Çeviri: Abdüllatif Tüzer
İstanbul: İnsan Yayınları, 2004
Son yıllarda gerek Batıda, gerekse daha yavaş bir seyirle de olsa ülkemizde mistik olana ilginin uyandığı gözlemleniyor. Bu biraz da kişisel gelişim yöntemleriyle ve bireysel mutluluk arayışlarıyla cilalanmış bir arayışın tezahürü. Bu cilalı görünümün taşıdığı ve okurlara dayattığı ‘hafiflik’ ve ‘laubalilik’, çok derinde bulunan ve kendisine ancak kemal-i ciddiyetle ulaşılabilecek olan tartışmaları bu kitapların okurlarının gözünden gizliyor.
Walter Stace’e ait olan ve dilimize Abdüllatif Tüzer tarafından çevrilen Mistisizm ve Felsefe, felsefenin mistik olanla irtibatı, mistik kökleri, felsefe ile mistisizmin birbirlerine bakışları üzerine eğiliyor. Doğu dinleriyle kurduğu tanışıklık sonrasında insanın mistik deneyimi ile ilgilenmeye başlayan Stace, deneyci bir felsefe geleneğinden geliyor. Kitap esasen felsefî anlamda üzerinde konuşulması güç olan mistisizmin üzerinde konuşmayı deneme çabasına dayanıyor.
Bu yönüyle kitap mistisizm ve felsefe arasındaki ilişkiyi ve bu ilişkinin niteliğini, mistik deneyimin duyu deneyimi karşısındaki konumunu ortaya koyma noktasında oldukça farklı ve dikkat çekici çözümlemeler sunuyor. / Bekir Sağlam
Tavsiye Et