GEÇEN sene tam bu zamanlarda, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in başkanlık koltuğunu devredip devretmeyeceği veya bir halef tayin edip etmeyeceği tartışılıyordu. Tahminlerin çoğu, Putin’in başkanlığı kendine yakın birine devretse bile iktidarı bırakmayacağı yönündeydi. Zira son sekiz senede oluşan iktidar şemasının mimarı olan bir kişinin sistem dışında kalamayacağı düşünülüyordu. Beklenildiği gibi Dimitri Medvedev devlet başkanı seçilirken, Putin’in başbakanlık görevine geldiği Mayıs ayından beri geçen süre ve özellikle Güney Osetya’daki savaş, Rusya’da iplerin aslında kimin elinde olduğunu açıkça ortaya koydu.
Bununla beraber, savaşın hemen akabinde kapıya dayanan ekonomik krizin, Başbakan Putin’i zor durumda bıraktığı ve nüfuz kaybına uğrattığı sezilmekteydi. Geçtiğimiz ay yaşanan son gelişmelerle birlikte Putin’in artık Kremlin’e hızlı bir dönüş yapacağıyla ilgili çeşitli senaryolar yeniden üretilmeye başlandı.
Görevdeki Devlet Başkanı Medvedev’in geçen ay Federal Parlamento’daki mutat yıllık konuşmasında gündeme getirdiği anayasa değişikliği teklifi, ilgili tartışmaların alevlenmesine yol açtı. Medvedev, seçim barajını indirmeden küçük partilerin parlamentoda bir şekilde temsil edilmelerinin sağlanması, vali adaylarının yerel seçimlerde birinci olan siyasi parti tarafından devlet başkanına teklif edilmesi, hükümetin parlamento önünde hesap vermesi vs. gibi Rusya’daki mevcut politik sistem içinde pek de önemli gözükmeyen öneriler sıraladı. Ancak bu öneriler içinde asıl dikkat çekeni, yasama ve yürütme organlarının görev sürelerinin uzatılmasıyla ilgili olanıydı.
Medvedev’in değişiklik teklifine göre, parlamentonun alt kanadı Duma beş yıl, devlet başkanı ise altı yıl görevde kalabilecek. Bütün bu önerilerin, liderliğini Putin’in yaptığı iktidar partisi Birleşik Rusya’nın 20 Kasım’da yapılan yarım günlük 10. Kongresi’nde jet hızıyla görüşülerek desteklendiğini ve aynı tarihlerde Duma’da müzakere edilerek tasvip edildiğini de belirtmek gerekiyor.
Peki, tüm bunlar ne anlama geliyor? Her ne kadar söz konusu anayasa değişikliklerinin bir sonraki dönemden itibaren geçerli olacağı belirtilse de, bir sonraki dönemin değişikliğinin, Medvedev’in göreve başlamasının daha altıncı ayında ve hem de bu kadar ivedilikle kabul edilmesinin başka bir açıklaması olmalı. Bu doğrultuda, Medvedev’in yakın bir zamanda bir yolunu bulup istifa edeceğinden ve yeniden seçimlerin yapılacağından bahsediliyor. Siyaset yorumcularının birçoğu, yakın bir zamanda artık “âdet yerini bulsun diye” yapılacak seçimlerde Putin’in eski makamına rahatlıkla geri geleceğini dile getiriyorlar.
Şartlar Putin’in Dönüşünü Kolaylaştırıyor
Şayet bu öngörüler ciddiyse, o halde Putin geri dönüş planını acil bir şekilde uygulamaya koymuş demektir. Putin’in geri gelme niyeti işin başından beri bilinmekle beraber, onun bu acele edişi ile son aylardaki gelişmeler arasında doğrudan bir bağlantı rahatlıkla kurulabilir. Rusya’nın son yıllardaki siyasi sisteminin, Putin’in kimliği ve nüfuzu etrafında şekillendiğinin öncelikle belirtilmesi gerekir. Sistemi inşa eden birisi olarak Putin’in, başbakanlık gibi ikincil bir pozisyonda kendi etkisini uzun süre korumakta zorlanması da çok doğal. Çünkü Rusya’da bu mevkideki bir kişinin manevra alanı kısıtlı, yetkisi az, sorumluluğu da çoktur ve muhtemel bir krizde sorunların faturası ona kesilebilir.
Bunun yanında, son aylardaki gelişmeler de Putin’in itibarına halel getirecek nitelikte. Gürcistan ile yaşanan beş günlük savaşta Rusya somut olarak hiçbir şey kazanmamanın yanında maddi kayıplara uğradı; sadece savaşın maliyeti 16 milyar dolar civarındaydı. Yabancı yatırımcılar ülkeden çekilmeye başlarken, “yakın çevre”deki devletler Rusya’ya daha bir mesafeli davranmaya yöneldiler; örneğin Özbekistan, Avrasya Ekonomi Topluluğu’ndaki üyeliğini askıya aldı. ABD, AB ve Türkiye gibi aktörler de Kafkasya’da daha fazla aktif olmaya ve bölgede Rusya’yı by-pass edecek enerji ulaşım hatlarına doğrudan destek vermeye giriştiler. Dolayısıyla, Moskova tarafından bu bölgede izlenen milliyetçi saldırgan çizginin, komşularla sorun yaşamanın yanında bölgesel ve küresel bağlamda bir gerilime yol açtığı ve ülke menfaatlerini zaafa uğrattığı söylenebilir.
Ağustos ayında birdenbire düşen petrol fiyatlarıyla beraber mali kriz Rusya’da da kendini iyice gösterdi. 120 dolara petrol satan Rus şirketleri, şimdilerde bunun yarısı fiyata alıcı bulmakta zorlanıyorlar. Önemli bir girdi kaynağı olan petrol, birkaç ay önceye dek bütçe fazlasına neden olurken, şimdi gelecek yılın bütçesinde açıklar söz konusu. Merkez Bankası Başkanı S. İgnatyev’in açıklamasına göre, ruble kurunu desteklemek için üç ay içinde 100 milyar dolar harcandı. Her ne kadar Maliye Bakanı A. Kudrin, rezervlerin yedi yıl daha yetebileceğini söylese de, ülkenin uluslararası para rezervleri son birkaç ayda beşte bir oranında azaldı. Ekonominin petrol-doğalgaz bağımlısı olması ve banka kredilerinin durdurulması sonucunda büyük şirketler de işlerini askıya almaya ve işçi çıkarmaya yöneldiler. Mesela Rusya’nın en büyük kamyon üreticilerinden biri olan ve 50 bin çalışanı bulunan Kamaz şirketi, iki haftalığına üretimi durduracağını ve on işçisinden birinin işine son vereceğini açıkladı. Bu gidişat, sosyal programların uygulanmasını da zora sokuyor.
Öte yandan yıllardır gerçekleştirilmeye çalışılan ordu reformu da ayrı bir tedirginlik kaynağı. Zira önümüzdeki aylarda hemen hemen her kademeden subay kadrosunda %40 oranında tenkisata gidileceği beyan edildi ve çoğu emekli edilecek üst düzey askerler arasında 200 de general yer alıyor. Orduda yapılacak reformların subaylar arasında pek anlaşılmadığı, genellikle devlet kontrolündeki basına dahi yansıyor. Bu da güvenlik birimleri mensupları arasındaki memnuniyetsizliğin bir göstergesi.
Tüm bu hususlar yan yana geldiğinde, gerek yönetici elit gerekse de halk arasında ülkedeki mevcut durumdan memnun olmayan geniş bir kitlenin zuhur etmeye başladığı hissediliyor. Başbakan Putin’in bu iki grup içindeki reytinginin de inişe geçtiği gözlemlenebilir. Hülasa, nüfuzu pek güçlü iken anayasayı değiştirme gereği duymayan eski Başkan’ın, şimdi “topun ağzındaki Başbakan” durumuna geldiği ve kendi konumunu ve itibarını zamanında kurtarmak için yeniden güvenli bir yer olan Kremlin’e dönüşü hızlandırdığı anlaşılıyor.
Kim ne derse desin, post-Sovyet coğrafyada en sağlam koltuk, başkanlık koltuğu. Şimdilik Vladimir Jirinovski’nin “Devlet başkanını resmen hükümdar ilan edelim” şeklindeki çılgın önerisi kabul görmese de, manzarada olağanüstü bir aksilik doğmazsa Putin, yeni anayasal değişiklikler sonucunda iki “altı yıllık dönem” daha çarlığına devam edecek gibi görünüyor.
Paylaş
Tavsiye Et