ABD, BUSH iktidarı döneminde büyük miktarlarda bütçe açığı ve cari açık vermeye başladı. Bu açıklar kısa vadede, ekonominin biraz olsun canlanması gibi, bazı olumlu neticeler doğursa da uzun vadede büyük sorunlara yol açacak görünüyor. ABD ekonomisinin dünya ekonomisindeki ağırlığı göz önünde bulundurulursa, sorunların da ülke sınırlarını aşacağı tahmin edilebilir.
Bütçe Kötüye Gidiyor
ABD ekonomisinde, 2000 yılının ortalarından itibaren gerilemeye başlayan büyüme oranları, vergi kesintileri ve istihdamı artırmaya yönelik adımlar sayesinde son dönemde tekrar yükseliş sürecine girdi. Ancak vergi kesintilerine, ülke içi güvenlik ve askerî operasyonlar için yapılan harcamalar eklenince, 2000 yılında fazla veren ABD bütçesi, bu dönemde milli gelirin %5’i kadar açık verdi. Böylece son dört yılda mali dengede kaydedilen gerileme GSYİH’nin %7’sini buldu. 2000-2004 mali yılları arasında yaşanan bu durum, 50 yılı aşkın süredir bu alanda yaşanan en hızlı gerileme. Açık düzeyi, Soğuk Savaş’ın devam ettiği ve uzay savaşları gibi maliyetli projelerin söz konusu olduğu 20 yıl önceki seviyesine ulaşmış durumda.
Kısa vadede bu konuda bir iyileşme umudu da yok. İMF uzmanı Nicoletta Batini, Nisan ayında yayımlanan bir raporda, açığın GSYİH’ye oranının gelecek beş yıl içerisinde, bugünkü düzeyini koruyacağını iddia ediyordu. Bush yönetimi ise, bütçedeki öngörüsünde, aynı dönem zarfında bu oranın bugünkü düzeyinin yarısına düşeceğini belirtmişti.
Bugünkü açıkları 20 yıl öncesinden ayıran önemli bir fark, açığı dengelemenin daha zor oluşu. Yakın zamana kadar özellikle bilişim teknolojilerindeki gelişmeler sayesinde artan verimlilik oranları, yapısal sorunların çözümünün ertelenmesine imkan sağlıyordu; ancak o sürecin sonuna gelindi. Askerî harcamaları kısıtlamak da o kadar kolay görünmüyor. ABD ekonomisi bugün, o dönemdekinden daha güçlü; ancak özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrası doğan ve kaynaklarda ‘’baby boom’’ (bebek patlaması) olarak tanımlanan nesle mensup çok sayıda insanın 2012’den itibaren emeklilik yaşına gelecek olması ve insan ömrünün uzamış olması, sosyal güvenlik sistemi ve dolayısıyla bütçe üzerindeki baskının yakın gelecekte daha da artmasına neden olacak.
Cari Açık Şimdilik Korkutucu Değil
Büyük ölçüde vergi indirimleri ile sağlanan bugünkü mali genişleme politikasının hem ABD, hem de dünyanın diğer ülkeleri için önemli sonuçları olacak. İlk olarak, kısa vadeli ‘mali çarpan’ etkisi nedeniyle artan tüketim oranları hem ABD’de, hem de dışarıda ekonomik aktivitenin artmasına neden oluyor. İkinci olarak, orta vadede tüm dünyada reel faiz oranlarının artması bekleniyor. Bu da, özel tüketimin ve yatırımların gerilemesine neden olarak, küresel verimlilik artış oranlarını ve üretim düzeyini düşürecek. Üçüncü olarak, vergi oranlarındaki değişiklikler ABD’deki çalışma ve tasarruf alışkanlıklarını etkileyecek. Son olarak da mali genişleme, cari açıktaki artışın daha da fazla olmasına sebep olacak. Uzun vadede bütün bunlar, doların değerinin düşmesi, ABD’deki tüketimin gerilemesi ve dünyanın geri kalan kısımlarında tüketimin artması ile sonuçlanabilir.
Buna ilaveten, cari açık daha şimdiden tüm zamanların en yüksek düzeylerine ulaşmış durumda; dış borçlar hızla artıyor ve bundan dolayı ABD ekonomisi döviz piyasalarındaki dalgalanmalara her zamankinden daha duyarlı. Ancak giderek artan dış ticaret açığına rağmen cari açık, şimdilik bütçedeki dengesizlik kadar korkutucu görünmüyor.
Greenspan, Mayıs ayındaki bir konuşmasında, özellikle mali piyasaların küreselleşmesi sayesinde, yaklaşık %5’lere varan cari açığı finanse etmenin ABD için mümkün olabildiğini bir kez daha vurguladı. Muhtemel bir krizi engelleyecek en önemli sebep, uluslararası finans piyasalarındaki esneklik. Greenspan, aynı konuşmasında yatırımcıların, yatırım sepetlerinde ABD piyasasındaki varlıkların ağırlığı yükseldikçe, bu yatırımların getirisine bakmaksızın, riski dağıtmak için farklı piyasalara yöneleceğini belirtti. Bu sayede de faiz oranları, varlık fiyatları ve döviz kurlarının sorunsuz biçimde (borç ve cari açık krizi bunu daha maliyetli bir şekilde gerçekleştirmeden) dengeye geleceğini ifade etti. Bu açıklamada dikkat çekici olan, ABD’nin açıklarının endişe verici olmamasının, yabancı yatırımcıların muhtemel portföy tercihlerine bağlı olması. Bir başka deyişle, küresel kapitalizmin patronu da spekülatörlerin insafına kalmış durumda.
Gelecek Parlak Değil
ABD’nin bütçesi 2000’de 236 milyar dolar fazla vermişti. Bu yıl ise 500 milyar doları aşkın bir açık vermesi bekleniyor. Bütçe dengesindeki bu olumsuz değişim Kore Savaşı’nda yaşanan değişim oranının 2 katına varmış durumda. Benzeri bir süreç 1980’lerin ortalarında da yaşanmış ve biraz acı verse de, alınan önlemler ve verimlilik artışları sayesinde, 1990’ların ortalarında atlatılmıştı. Bush yönetimi, gelecek 5 yıl içinde bütçe açığını, herhangi bir yapısal değişikliğe gitmeden şu andaki düzeyinin yarısına indirmeyi planlıyor; ancak Bush yönetimi Irak Savaşı konusunda da fazlasıyla iyimserdi. Yapılan tahminler, yönetimin iyimserliğinin bu kez de abartılı olduğu yönünde.
Nitekim Greenspan de aynı konuya dikkat çekti. Bu kadar düşük seyreden tasarruf oranları ile, bütçe açığını sürdürmenin olanaksızlığını; açığın, piyasa mekanizması tarafından kolaylıkla giderilemeyeceği için uzun vadede mali istikrarsızlığa yol açabileceğini hatırlattı.
Eğer gerekli adımlar atılmazsa, ABD ekonomisinin gelecek 20 yıl içerisinde, hızla artacak emekli nüfusunun da ekonomiye getireceği maliyetler sebebiyle önemli gelir kaybına uğraması muhtemel. Bu durum ise özellikle ev satın almak için uzun vadeli krediler almış ABD’liler için ciddi sorunlar doğuracak. Bugünlerde tüketim alışkanlıklarını değiştirmeyi düşünmeyen ABD vatandaşlarını, yakın gelecekte hayli büyük problemler bekliyor.
Paylaş
Tavsiye Et