ÇEÇEN direnişinin liderlerinden Şamil Basayev’in ölümü, Temmuz ayı boyunca Rus kamuoyunu meşgul eden önemli konulardan biriydi. 10 Temmuz’da Çeçenistan’a komşu İnguşetya’daki bir köyde patlayıcı yüklü bir kamyonun infilak etmesi sonucu hayatını kaybeden Basayev, Rus ordusuna karşı ses getirici bazı operasyonlar düzenlemekle tanınmaktaydı.
Daha önce altı kez ölüm haberi çıkan Basayev’in Rusya İç Güvenlik Örgütü (FSB) tarafından düzenlenen özel bir operasyonla öldürüldüğü üst düzey resmî makamlarca ilan edildi. Ancak ayrıntılar konusunda ciddi hiçbir ipucu verilmemesi ve basında geniş şekilde yer alan çelişkili iddialar dikkate alındığında, olayın bir özel operasyon değil, bir kaza sonucu meydana geldiği söylenebilir. Nitekim Çeçen direnişçilerin internet kaynakları da bunu teyit etmektedir. Hele söz konusu patlayıcıların Irak’tan götürüldüğüne dair malumat da hiç inandırıcı görünmemektedir; çünkü bu malzemenin üç ülkeden rahatlıkla geçirilebilmesi neredeyse imkânsızdır. Zaten yurtdışında bu kadar riske girmek yerine, bu patlayıcıları para karşılığı Kuzey Kafkasya’daki Rus askerlerinden veya örneğin Azerbaycan’ın Ermeni işgali altında bulunan Dağlık Karabağ bölgesindeki Ermenilerden temin etmek de mümkündür.
Şamil Basayev, ilginç mücadele geçmişine sahip birisiydi. Sovyet Hava Kuvvetleri’nde askerliğini yapmış ve Moskova’daki üniversitelerin birinden devamsızlık yüzünden henüz ikinci sınıftayken atılmıştı. Ağustos 1991’de Moskova’da yaşanan ve birkaç ay sonra SSCB’nin dağılmasına yol açacak gelişmeleri tetikleyen başarısız darbe girişimi sırasında, dönemin Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Boris Yeltsin’in de içinde bulunduğu Rusya parlamento binası Beyaz Ev’in savunmasında yer almıştı. Basayev aynı yıl Çeçenistan’da Rus özel güçlerini bertaraf etmek için Cevher Dudayev ile beraber çalıştı. 1992-1993’te Abhazya’da Gürcüler aleyhine operasyonlara katıldı. Basayev’in burada Rus askerî istihbaratı GRU ile temasta olduğu söylenmektedir.
Şamil Basayev 1993’ten sonra Rus ordusuna karşı çok etkili ve yıpratıcı eylemler düzenleyerek adını tüm dünyaya duyurdu. Rusya’nın başını o dönemler epey ağrıtmış olmalı ki Rus güvenlik güçleri Beslan olayının akabinde Basayev’in yerini bildirene 10 milyon dolar ödül verileceğini ilan etmişti. Savaş sonrasında Çeçenistan’da ordu ve yönetimde üst düzey görevlerde bulunan Basayev, 1997’de yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Aslan Mashadov’un ardından %23,5 oyla ikinci sırada yer aldı. Bu kadar hareketli bir hayat yaşayan Basayev, ölürken pek çok sırrı da kendisiyle beraber mezara götürdü. 1999’da ülkesini ikinci bir savaşa sürükleyen Dağıstan baskınının ve Beslan olayının iç yüzünü hiç kimse tam olarak bilemeyecek.
Basayev’in hayatını kaybetmesi, Çeçen Direniş Hareketi’ni, en azından psikolojik anlamda olumsuz etkileyecektir. Son bir buçuk yıl içerisinde Mashadov da dâhil olmak üzere birçok tecrübeli Çeçen komutan hayatını kaybetti. Bu bağlamda Çeçen direnişçilerinin komuta kademesinde önemli değişiklikler yaşandığını da not etmek gerekir. Haziran ayında bir çatışmada öldürülen Çeçen direnişçilerin başkumandanı Abdulhalim Sadulayev’in yerine Doku Umarov getirilmiştir. Çeçen mukavemetinin Avrupa’daki temsilcisi Usman Ferzauli, Basayev’in Çeçen direnişinin sembolü olduğu düşüncesine hiç katılmamakta, Gürcistan’daki Çeçen temsilci Hizri Aldamov da her şeye rağmen mücadelenin süreceğini ifade etmektedir. Bu arada, özellikle askerî analizciler direnişçilere genç nesilden yeni katılımların olabileceğine de işaret etmektedirler. Tuğgeneral Pavel Zolotarev, Kuzey Kafkasya’da gerilimin sürmesini isteyen sistem-içi güçlerin mevcut olduğunu, zira onların bu durumdan beslendiğini dile getirmektedir. Öte yandan, Moskova Carnegie Center’dan Kafkasya Uzmanı Profesör Aleksey Malaşenko ise şu anda bölgedeki silahlı direnişçi sayısının bini geçmediği görüşündedir.
Çeçenistan iç politikasının Basayev’in ölümüyle birlikte hareketleneceği tahmin edilmektedir. İç politikanın farklı aşiret (teyp) yapıları arasında bir uzlaşmaya dayandığı Çeçenistan’da Kremlin, son 6-7 senedir eski müftü Ahmet Kadirov’un klanına yatırım yapmaktaydı. Kadirov ilk savaşta Rusya’ya karşı cihat ilan etmiş, ikinci savaşta ise Rusların safına geçmiş ve cumhurbaşkanlığı görevine getirilmişti. 2004’te direnişçiler tarafından öldürülen Kadirov’un şimdi başbakanlık koltuğunda oturan oğlu Ramzan, neredeyse ülkenin tek hâkimi olarak sınır tanımaz zalimliği ile babasına rahmet okutturmaktadır. Siyasi Teknolojiler Merkezi’nden Aleksey Makarkin, şayet Basayev’in ölümünün ardından ülkeye istikrar gelirse, Kremlin’in de bugünkü Kadirov yönetiminin alternatiflerini arayacağını kaydetmektedir. Malaşenko’ya göre ise Moskova’nın asıl kaygısı, Kadirov ile Çeçen toplumunun çoğunluğu arasındaki uyuşmazlıktır.
Öte yandan Çeçenistan’da savaşın getirdiği yıkımlar ve komşu ülkelere sığınan mültecilerin durumu tasvir edilemez derecede kötüdür. Bu meyanda, İnguşetya Cumhuriyeti’nde 20 binden fazla Çeçen mülteci bulunmakta, ancak vatanlarına geri döndükleri takdirde işkence görme ihtimalleri ve evlerinin savaşta yıkılması onların geri dönüşlerini engellemektedir. Şimdiki Cumhurbaşkanı Alu Alhanov’un danışmanı German Vog’un ANN haber ajansına yaptığı açıklama, Çeçenistan’daki insanî meşakkatin resmî bir ağızdan tüm çıplaklığıyla ifadesidir:
“Savaş, Çeçenistan’ı tanınmayacak derecede değiştirdi. Çeçen halkı, Sovyetler dönemi dâhil hiçbir zaman sosyoekonomik açıdan iktidara bu kadar bağımlı kalmamıştı; 1,1 milyon nüfusun neredeyse 400 bini işsiz! Bu ise, on binlerce ailenin devlet yardımına muhtaç olarak yaşaması demek. Her dört aileden üçünün evi tamamen yerle bir olmuş ve hiçbir malvarlıkları kalmamış. Sözgelimi, geçenlerde Komsomol’sk köyü sakinleri toplu bir dilekçeyle başvuruda bulunmuşlardı; köyleri ciddi hasar görmüş ve ev-barklarının %80’nini kaybetmişler. Bunlar geçici yerlerde veya akrabalarının yanında sıkıntılar içinde yaşamaktadırlar.”
Diğer taraftan, direnişçilere yönelik sivil hayata geçme çağrıları da devam etmektedir. 14 Temmuz’da FSB Başkanı Nikolay Patruşev, direnişçilere teslim olmaları için bir şans daha tanındığını, iki hafta içinde teslim olanların adil yargılanacaklarını beyan etmiştir. Bu sürenin uzatılacağı da belirtilmektedir. Siyasî bir sürecin başlatılması gerektiğini defalarca tekrarlayan Çeçen direnişçilerin yurtdışındaki temsilcisi Ahmet Zakayev ise, Çeçenlerle makul bir ilişki kurulmadıkça direnişin de süreceğini bildirmektedir. Görüldüğü gibi, bundan sonraki süreçte Kremlin’in Kadirov yönetimiyle ilişkilerini gözden geçirmesi ve çözüm için siyasî alanda makul adımlar atması önem kazanacaktır.
Paylaş
Tavsiye Et