Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Türkiye Siyaset
Türkiye’de İslamcılığın kültürel entropisi
Ahmet Okumuş
TÜR­Kİ­YE’NİN son dö­nem tar­tış­ma­la­rı, şa­i­rin “kav­ra­ya­mam hal­ler için­de ha­lim” de­yi­şi­ni ha­tır­la­tı­yor. Olup bi­ten­le­ri an­la­mak­ta cid­di zor­luk­lar ya­şa­dı­ğı­mız dö­nem­ler bun­lar. Dün­ya­da ve Tür­ki­ye’de olup bi­ten­le­re sıh­hat­li ve den­ge­li tah­lil­ler ge­tir­me­de zor­lan­dı­ğı­mız dö­nem­ler. Ye­ni bir eşi­ğe yak­laş­tı­ğı­mı­zı his­se­di­yo­ruz. Bel­ki de da­ha şim­di­den bir eşik­te ol­du­ğu­mu­zu. Kıy­me­ti bi­li­nir­se, eşik­te ol­mak ve eşik­ten bak­mak ye­ni açı­lım­la­ra ka­pı açıp, ye­ni mey­dan oku­ma­la­ra ha­zır­lar. Otan­tik tec­rü­be­ler, sa­hi­ci du­yuş­lar, en bi­ze ait de­ne­yim­ler, eşik­ler­de be­li­rir. Ye­ri gel­miş­ken söy­le­ye­lim, mo­dern in­san, eşik tec­rü­be­si gi­de­rek aza­lan in­san­dır. Ka­dim kül­tür­le­rin bin­bir ri­tü­el ve tö­ren­sel kut­sa­ma ile ken­di­le­ri­ne bağ­lan­dı­ğı eşik tec­rü­be­le­ri gi­de­rek gün­de­lik ha­ya­tın ti­ran­lı­ğın­da si­lik­le­şi­yor. Fi­lo­zof Wal­den­fels’e gö­re, eşik tec­rü­be­si na­mı­na bi­ze ka­lan, ne­re­dey­se yal­nız­ca uyu­ya­kal­mak ve uyan­mak. Do­ğum, ölüm ve ev­li­lik gi­bi bir­çok tec­rü­be ar­tık pek de eşik tec­rü­be­si ola­rak, ya­ni ara­da olu­şa ta­nık­lık et­ti­ği­miz sü­reç­ler ola­rak ya­şa­nıp de­ne­yim­len­mi­yor­lar. Ara­da oluş, ya­ni Ef­la­tun’un me­taxy’si, Ga­za­li’nin deh­liz’in­de ol­mak; ya da bü­yük in­san­lık dra­mı­na, be­şe­rin ka­dim öy­kü­sü­ne or­ta­sın­dan da­lı­ver­mek.
Tüm bun­la­rı mo­dern­li­ğin bi­zim na­hi­ye­miz­de yay­gın olan ba­yat eleş­ti­ri­le­ri­ne bir ye­ni­si­ni ek­le­mek için söy­le­mi­yo­rum. Za­ten mo­dern in­san te­ki­nin eşik tec­rü­be­si gi­de­rek azal­sa da ta­rih, in­san kü­me­le­ri­ni ye­ni eşik­le­re ta­şı­yan bir olum­sal­lık için­de akıp gi­di­yor. Me­se­le­yi va­ro­luş­sal dü­zey­den çe­kip, in­san­lık du­ru­mu­mu­za iliş­kin bir de­ği­ni ol­mak­tan çı­ka­rıp, gün­ce­li­mi­ze yak­laş­tı­rır­sak, bu­nu da­ha bir ber­rak gö­re­bi­li­riz. Gün­ce­li­mi­zi be­lir­le­yen­se as­la salt si­ya­sal olan de­ğil­dir; ama ay­nı za­man­da fik­rî ufuk­la­rı­mız­dır.
Fik­rî ufuk­lar söz ko­nu­su ol­du­ğun­da İs­la­mi ke­si­min ta­li­hi di­ğer­le­rin­den pek de fark­lı ol­ma­dı. Ge­çen yir­mi-otuz yıl­da söy­le­dik­le­ri­mi­zin sı­nır­la­rı­na ulaş­mış bu­lu­nu­yo­ruz. “Söy­le­ye­cek sö­zü­müz var” di­ye or­ta­ya çık­mış­ken, ça­bu­cak söy­lem­sel sı­nır­la­rı­mı­za ge­lip da­yan­dık. Bu­gün Tür­ki­ye’de hiç­bir sos­yo-en­te­lek­tü­el çev­re­de is­tik­rar­lı bir iler­le­me, bir ufuk ge­niş­le­me­si kay­de­dil­mi­yor. Bu ne­den­le ol­sa ge­rek her ke­sim ken­di­ni sos­yal pe­da­go­ji­ler­le iş gör­me­ye alış­tı­rır ol­du.
İs­la­mi ke­sim 80’ler­de ve kıs­men 90’lar­da yap­tı­ğı en­te­lek­tü­el ham­le­le­rin ef­su­nu­nu ça­buk yi­tir­di. O dö­nem­ler­de sık­lık­la ya­pı­lan İs­lam bi­li­mi, ge­le­nek, İs­lam ik­ti­sa­dı ve an­ti-psi­ki­yat­ri gi­bi ör­nek ni­ce tar­tış­ma ne­re­ye bağ­lan­dı, han­gi ye­ni der­ya­la­ra açıl­dı, han­gi top­rak­ta tu­tu­nup fi­liz ver­di ta­kip ede­mi­yo­ruz. Bu de­mek­tir ki bir dö­ne­min an­lı şan­lı fik­rî söy­lem­le­ri kül­tü­rel bir en­tro­pi için­de yi­tip git­ti. 28 Şu­bat mıy­dı tüm bu ne­fes tı­ka­nık­lı­ğı­nın so­rum­lu­su? El­bet­te o me­şum dö­ne­min tah­rip­kâr et­ki­le­ri biz­de bir ta­kat so­ru­nu ya­rat­tı. Fa­kat dö­nüp ne­yi ta­lep et­ti­ği­mi­ze, ne­yin pe­şi­ne düş­tü­ğü­mü­ze bir da­ha bak­ma­mız gerekir. “İs­la­mi ke­sim” di­ye ken­di­sin­den söz et­me­yi adet et­ti­ği­miz ke­si­min bir sos­yal psi­ko­lo­jik pro­fi­li çı­ka­rıl­sa, man­za­ra­nın içi­mi­zi fe­rah­la­ta­ca­ğı­nı san­mam. Evet, or­ta­da utan­ma­dan ve usan­ma­dan ül­ke­de psi­ko­lo­jik ha­re­kât uy­gu­la­yan odak­lar var. Her tür­den esas­lı in­ki­şa­fın önü­nü tı­ka­yan… Fa­kat bir ho­ca­mın Os­man­lı eli­ti­nin son dö­nem te­ma­yül­le­ri­ne iliş­kin tes­pi­ti bi­ze de ışık tu­ta­cak ni­te­lik­te: “Ne­den­se Os­man­lı, Ver­sa­il­les Sa­ra­yı’nın şa­şa­a­sı­na ken­di­ni ça­buk kap­tır­mış.”
As­lın­da ba­şın­dan be­ri sa­hi­ci bir ‘biz’i arı­yor­duk. La­kin sa­hih bir ‘biz’ ara­yı­şı­na dal­mış­ken za­man­la ev­ren­sel­le­ri­mi­zi te­ren­nüm et­mek­ten ge­ri düş­tük. Ni­te­kim bu sa­hih­lik ara­yı­şı­nın İs­la­mi en­te­lek­tüa­lizm mu­hi­tin­de ge­lip da­yan­dı­ğı son ke­şif de Türk­lük ol­du. Oy­sa me­de­ni­yet­le yo­la çık­mış­tık. La­kin onu da gi­de­rek cı­lız­la­şan bir kim­lik si­ya­se­ti­nin kur­ba­nı ol­mak­tan kur­ta­ra­ma­dık. Bu­gün eli­miz­de­ki sa­hih­lik söy­lem­le­riy­le ne­ye da­vet edil­di­ği­miz hâ­lâ müp­hem ol­sa da ne­ye kar­şı bi­len­me­ye çağ­rıl­dı­ğı­mız aşi­kâr. Giz­li-açık bir ku­şat­ma­ya kar­şı di­ren­me­ye çağ­rı­lı­yo­ruz. Ruh­la­rı­mı­zın, di­mağ­la­rı­mı­zın, gi­de­rek va­tan­la­rı­mı­zın ku­şa­tıl­ma­sı­na kar­şı di­ren­me­ye. Kü­re­sel ka­pi­ta­liz­miy­le, or­yan­ta­liz­miy­le, he­ge­mo­nik söy­lem­le­riy­le, si­lah­lı-si­lah­sız iş­gal­le­riy­le ha­yat dün­ya­mı­zı ko­lo­ni­ze eden güç­le­re kar­şı bir du­ruş ala­bil­me­ye çağ­rı­lı­yo­ruz. Bu­nu an­la­mak zor de­ğil. Fa­kat bu çağ­rı, ar­tık da­ha özen­li bir di­li ge­rek­ti­ri­yor, zi­ra ev­ren­sel­le­ri­mi­zi ber­rak­laş­tır­ma gay­re­ti­ni ye­de­ği­ne al­ma­yan her yer­li­ci­lik nam­ze­di söy­lem, sa­hi­bi­nin elin­de pat­la­ya­cak­tır. Özel­lik­le bu­gün dün­ya ve Tür­ki­ye Müs­lü­man­la­rı­nın sos­yo­lo­ji­si bu­nu gö­zü­mü­ze sok­mak­ta­dır.
Ye­ni bir eşi­ğe yak­la­şı­yor­sak eğer ve fik­rî ufuk­la­rı­mız bu­lan­dıy­sa, ye­ni bir oku­ma ve bil­gi­len­me de­ne­me­si­ne atıl­ma­mız, ye­ni­den fi­kir iş­çi­li­ği­ne so­yun­ma­mız ge­rekir. Ye­ni bir oku­ma sü­re­ci­ne gir­me­li­yiz, ama bu 80’ler­de­ki ve 90’lar­da­ki gi­bi bir ha­ki­kat ara­yı­şı­nın par­ça­sı ol­ma­lı, bu­gün­kü gi­bi ka­ri­ye­rist rüz­gar­lar al­tın­da bir oku­ma de­ğil. O dö­nem­ler, her şe­ye rağ­men bir bil­gi­len­me, bir fik­rî in­ki­şaf, öz­gü­ven ve eleş­ti­ri dö­ne­miy­di. He­men hiç­bir ana tar­tış­ma bir ye­re bağ­lan­ma­dıy­sa da, cid­di ve de­rin­le­me­si­ne bir öğ­ren­me, bir ih­ya tec­rü­be­si ola­rak ya­şan­dı o dö­nem­ler. Ben­ze­ri bir in­ki­şaf; fik­ri hür, vic­da­nı hür in­san­lar elin­de bir in­ki­şaf, bu­gün en çok ih­ti­yaç duy­du­ğu­muz şey. İş­te tam da bu ne­den­le tüm ener­ji­mi­zi, he­ye­can ve ta­lep­le­ri­mi­zi, si­ya­se­te tes­lim ede­me­yiz. İş­te bu ne­den­le, ken­di­mi­zi, ku­rum­la­rı­mı­zı, hat­ta fik­ri­ya­tı­mı­zı si­ya­set­ten ge­re­ğin­ce kıs­kan­ma­sı­nı bil­me­li­yiz.

Paylaş Tavsiye Et