Yıl: 1, Sayı: 3
Kış 2008
Gençlik programları, gençlik projeleri, gençlik teşkilatları, üniversite kulüpleri, gençlik ekleri vb. etkinliklerin dal budak sardığı günümüzde “Bir gençliktir gidiyor” desek de, çoğu yazıda dillendirildiği gibi, alışkanlıklarımız, yaşayış biçimlerimiz itibarıyla hayli tekdüze ve neredeyse birbirinin aynı bir gençlik tasavvuruyla karşı karşıyayız. Küreselleşmenin etkisi, tüketim kültürünün gençliği fetişleştirerek ve gençlik dürtülerini sürekli didikleyerek yeni tarzlarla, imajlarla onu çok satan bir meta haline dönüştürmesi, gençliğin kapitalist dolaşım içinde yeni biçimlerle sarmalanması, gençlerin piyasa ekonomisinin belkemiği haline gelmesi, rekabetin ayakta kalmanın olmazsa olmaz şartı olarak sunulması, kariyer yapmanın toplumsal yükümlülüklerin önüne geçmesi, metroseksüellik örneğinde görüldüğü gibi “genç kalma”nın popülerleşmesi gibi nedenlerle parçaları içten içe oynayan, adeta kıkırdak bir zeminde boy veren bir gençlik tanımlaması bu. Sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçmenin, ulusalcılık-evrenselcilik, dindarlık-laiklik gibi çoğul kimliklerle yaşamanın farklı bir gençlik algısı oluşturduğu tezlerini de yukarıdaki listeye ekleyebiliriz pekâlâ.
Gençlik dergileri ise, yine bu “konsept” içinde kendilerine bir alan açıyor.
Seminerler, paneller, sempozyumlar, yayıncılık faaliyetleri ve diğer etkinlikleriyle tanıdığımız Kültür Ocağı Vakfı (KOCAV), Türk Kültürü ve İncelemeleri dergisinin ve KOCAV Bülteni’nin yanına, “bağımsızlığını ilan edip rengâhenk sularda güncelin, edebiyatın, sanatın, mizahın, tarihin ve aklınıza gelebilecek her konuda yaşamın dalgalarında sörf yapan” gençlerin çıkardığı Rengâhenk dergisini de ekledi.
Daha çok, eli kalem tutan gençlerin deneme, makale, şiir ve hikâyelerine yer verilen derginin, ilk sayısındaki “kültür, sanat, edebiyat dergisi” alt başlığının sonraki sayılarda “söyleyecek sözümüz var”a dönüşmesi, Rengâhenk’in çıkış hedefleri açısından daha isabetli bir seçim gibi gözüküyor.
Derginin 3. sayısında Dr. Alaeddin Yavaşça ile Türk musikisi üzerine bir röportaj yapılmış. “Defter-i Kadim”de kahvenin tarihten bugüne macerası anlatılmış. “Kalemişi”nde Topkapı Sarayı’nda unutulan bir çelebi, Münirî Efendi anılmış. Tekno-can, Üniversite Günlüğü, Serbest Kürsü, Sinema, III. Göz, Raftakiler köşelerinin yanı sıra, dergide geçtiğimiz aylarda kaybettiğimiz Sabahattin Zaim Hoca da unutulmamış ve bir konuşmasından pasajlara yer verilmiş. /Nermin Tenekeci
Paylaş
Tavsiye Et