Yeni Bretton Woods umutları boşa çıktı
Dünya ekonomisinin %85’ine hakim önde gelen gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerden müteşekkil G-20’ler grubu liderleri, yaşanmakta olan küresel ekonomik krizden çıkış ve gelecekte benzer krizlerin tekrarına engel olacak adımları görüşmek üzere 15 Kasım 2008 tarihinde Washington’da bir araya geldi. Zirve sonunda yayınlanan bildirideG-20’lerin küresel ekonominin yeniden canlanması ve dünya finans sisteminde yapılacak reformlar için birlikte çalışmaya kararlı oldukları vurgulandı. Buna göre iç talebi teşvik edici mali önlemler alınmasına ve küresel bir serbest ticaret anlaşması için çalışma yapılmasına karar verildi. Ayrıca küresel finans piyasalarıyla ulusal regülasyonlar arasındaki uyumsuzluğa dikkat çekilmekle birlikte finans piyasalarında şeffaflığın arttırılması ve yeni regülasyonlara gidilmesi konularında anlaşma sağlandı. Uzmanlara göre finans piyasaları küreselken regülasyonlar ulusal bazda kalmaya devam edecek. Hal böyleyken zirve öncesi bazı liderlerce dile getirilen, İkinci Dünya Savaşı sonrası dünya ekonomik sisteminin yeni baştan tesis edildiği Bretton Woods benzeri bir anlaşmanın gerçekleşme umutları sönmüş oldu. Zira dünya ekonomik sisteminde köklü bir değişiklik için “yeni küresel finansal mimari”nin esaslarına uygun küresel kurumların oluşturulması ve küresel çapta düzenlemelere gidilmesi gerekiyor.
Ekonomik krizden ekolojik krize
Küresel ekonomide yaşanan kriz dünya gündemini meşgul ederken yine küresel bir nitelik arz eden ekolojik kriz gözlerden uzak kalıyor. Dünya Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF) tarafından hazırlanan Yaşayan Gezegen Raporu’na göre gezegenimiz finans krizinden çok daha önemli bir ekolojik krizle karşı karşıya bulunuyor. Rapora göre doğal kaynaklara olan talebimiz dünya kaynaklarının kaldırabileceğinden üçte bir oranında daha fazla ve şayet talebimiz şimdiki hızıyla artmaya devam ederse 2030 itibarıyla yaşam tarzımızı devam ettirebilmek için bir gezegene daha ihtiyacımız olacak. Öte yandan raporda yer alan ve doğal zenginliğimizi gösteren WWF Yaşayan Gezegen Endeksi’nde 1970’ten günümüze %30’luk bir azalma görüldü. Bunda iklim değişikliği, ormanlık alanların tahribi ile kirlilik ve aşırı avlanma sonucu deniz canlılarındaki azalma etkili oldu. Raporu açıklayan WWF yöneticisi James Leap, sonuçlarını düşünmeden kısa dönemli tatmin arayan ekolojik davranışlarımızı finans kurumlarının ekonomik davranışlarına benzetti. Zira finans kurumlarının kısa dönemli büyük kâr hevesleri uzun dönemde dünya ekonomisini krize sokarken; doğal sermayemizi ihtiyatsızca tüketmemiz de dünyamızın gelecekteki refahını tehlikeye atıyor.
Krizde yeni aşama küresel durgunluk
Amerikan finans piyasalarında başlayan ve küresel bir hal alan likidite krizi reel ekonomiye sirayet ediyor. Ekonomi çevrelerince genel olarak kabul gören “GSYH’de 2 çeyrek üst üste büyüme olmaması durumunda bir ekonomi durgunluğa girmiş sayılır” kuralı uyarınca önde gelen gelişmiş ülkelerin ekonomileri resmen durgunluğa girmiş bulunuyor. 2008 yılı üçüncü çeyrek büyüme rakamlarına göre dünya GSYH’sinin %55’ine sahip Amerika %0,3, Avro Bölgesi %0,2, İngiltere %0,5 ve Japonya %0,1 küçülerek resmen durgunluğa girdi. Gelişmiş ülke ekonomilerinde görülen bu durgunluk dış ticaret kanalıyla gelişmekte olan ülke ekonomilerini de etkiliyor. Nitekim Çin ekonomisinde büyümenin yılsonu itibarıyla %8’e gerilemesi bekleniyor. Dünyanın önde gelen 30 ülkesini bünyesinde barındıran Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD)’ne göre dünya ekonomisindeki durgunluk 2009 yılında da devam edecek ve OECD bölgesinde %0,3’lük bir küçülme görülecek. Öte yandan küresel durgunluğun etkisiyle petrol fiyatları 48 dolar seviyelerine kadar geriledi. Uzmanlara göre petrol fiyatlarındakine benzer düşüşlerin diğer ürünlerde de yaşanmasıyla önümüzdeki dönemde durgunluğa ek olarak deflasyon da görülebilir.
Kriz dalgaları körfeze ulaştı
Tüm dünyayı vuran mali kriz, etkisini ekonomileri petrole dayanan Körfez ülkelerinde de hissettiriyor. Temmuz ayında 147 doları bulan petrol fiyatlarının 48 dolara kadar gerilemesi, hesaplarını yüksek petrol fiyatlarına göre yapan Körfez ülkelerini kara kara düşündürüyor. Zira uzmanlara göre Körfez ülkelerinin denk bütçe tutturabilmeleri için petrol fiyatlarının 60 doların altına düşmemesi gerekiyor. Öte yandan Suudi Arabistan başta olmak üzere bölge borsalarında son altı aydaki düşüş oranı %45’i buldu ve krizin etkisiyle bölgedeki finans kurumları sıkıntıya girdi. Bu yaşananlar bölge ülkelerini çeşitli önlemler almaya sevk etti. Birleşik Arap Emirlikleri ülkedeki tüm mevduatlara tam güvence getirdi ve finans kurumlarına sermaye enjekte etti. Suudi Arabistan ise bankaları için acil yardım fonu oluşturdu ve faiz oranlarında indirime gitti. Ayrıca Katar ve Kuveyt, Bağımsız Varlık Fonları vasıtasıyla finans kurumlarına destek sağladı.
Ortak Tarım Politikası’nda bir reform daha
Brüksel’de bir araya gelen Avrupa Birliği Tarım Bakanları, Avrupa Ortak Tarım Politikası (CAP)’nda yeni reformlar yapılması konusunda anlaştı. Buna göre Avrupalı çiftçiler CAP kapsamında aldıkları teşviklerin %10’unu kırsal gelişim alanında harcayacaklar ve süt ürünleri sektöründeki kotalar 2015 yılı itibarıyla tamamen kaldırılacak. Kırsal gelişim alanındaki harcamaların arttırılmasıyla su yönetimi, bio-çeşitlilik ve yenilenebilir enerji gibi alanlarda iyileşme amaçlanırken, süt kotalarının kalkmasıyla da bu sektörün liberalleşmesi hedefleniyor. Uzmanlara göre son yıllarda yapılan reformlara rağmen CAP, halen oldukça masraflı ve son derece sınırlı bir kesime yarar sağlıyor. Zira CAP kapsamında Avrupa nüfusunun sadece %5’ini oluşturan çiftçilere AB bütçesinin %45’ini teşkil eden 44 milyar avro tutarında teşvik sağlanıyor.
Amerikan otomotiv endüstrisi can çekişiyor
Son dönemde satışları hızla düşen ve büyük oranda zarar eden Amerikan otomobil endüstrisinin devleri General Motors (GM), Ford ve Chrysler hükümetten 25 milyar dolar tutarında finansman talep etti. Konuyla ilgili açıklama yapan GM Başkanı Rick Wagoner 3. çeyrekte 4,2 milyar dolar zarar ettiklerini vurgulayarak yardım gelmemesi durumunda yılsonuna kadar nakit sıkıntısından dolayı iflas edebileceklerini bildirdi. Öte yandan, Ford’un 3. çeyrek zararı 3 milyar doları bulurken şirket hisseleri son bir yılda %70 değer kaybetti. Chrysler’in satışlarında ise %25’lik bir düşüş görüldü. Hal böyleyken GM’nin olası iflasının zincirleme etkisiyle Ford ve Chrysler’i de iflasa sürükleyebileceği düşünülüyor. Bu üç büyük şirketin 250 bin işçi çalıştırdığına ve dolaylı yollardan 4 milyon iş yarattığına değinen uzmanlar, yaşanabilecek bir iflasın Amerikan ekonomisini altüst edebileceğine işaret ediyorlar.
Tavsiye Et
IMF ile anlaşmaya az kaldı
Mayıs 2008’de sona eren 19. stand-by anlaşmasının ardından Uluslararası Para Fonu (IMF) ile yola devam etmekte isteksiz davranan hükümet, içeriden ve dışarıdan gelen yoğun baskıya boyun eğmiş gibi gözüküyor. Karşılıklı yapılan açıklamalardan, anlaşmanın yapılacağının kesinleştiği, ancak detaylar üzerinde çalışıldığı anlaşılıyor.
Kasım ayı içerisinde çeşitli sivil toplum örgütleri ülkedeki durumun istikrara kavuşturulması için IMF ile derhal bir stand-by anlaşması yapılmasının gerekli olduğunu bildirmişlerdi. Dünya Bankası Türkiye Direktörü Ulrich Zachau da Türkiye’nin gelecek yıl 130 milyar dolarlık dış finansmana ihtiyacı olacağını söylemişti. Öte yandan, derecelendirme kuruluşları Standard & Poor’s, Türkiye’nin yerli para cinsinden kredi notunu durağandan negatife çevirmiş, Moody’s Türkiye’nin ihtiyati stand-by yerine normal bir stand-by anlaşmasını tercih etmesi gerektiğini açıklamış, Fitch de Türk bankalarının kısa vadede bazı zorluklarla karşı karşıya olduğunu belirten bir rapor yayınlamıştı.
Bankalar kriz fırsatçılığına soyundu
680 milyar YTL’lik aktif büyüklüğüyle finans kesiminin yaklaşık %75’ini oluşturan, yeniden yapılandırma sonrasında mali yapısını güçlendiren ve son yıllarda kârına kâr katan Türk bankacılık sektörü, kriz yangınına körükle gidiyor. Yaşanan sıkıntılı günleri kendileri için bir fırsata dönüştürmek ve kârlarını arttırmak isteyen bankalar, hükümet yetkililerinin ve reel sektör temsilcilerinin uyarılarına aldırış etmeden, kullandırdıkları kredileri geri çağırmaya başladı. Kredilerini kapatamayan firmalara fahiş faizler uygulanırken, kredilerin yenilenmesi işlemiyle de faiz oranları yükseltiliyor. Döviz olarak kullandırılan krediler de, vadeleri dolmadığı halde yüksek kurdan YTL’ye çevriliyor. Bankaların kriz fırsatçılığı ve ticari ahlaksızlık olarak tanımlanabilecek bu uygulamaları sonucu, zaten talep daralması nedeniyle zor günler geçiren birçok firma, faaliyetlerini durdurma veya işçi çıkarma gibi tehlikelerle karşı karşıya gelmiş bulunuyor.
Merkez Bankası faizleri indirme kararı aldı
Merkez Bankası (MB) Para Politikası Kurulu, Kasım ayı içerisinde yaptığı toplantıda faiz oranlarında değişikliğe gitti. Alınan karara göre, gecelik borç alma faiz oranı 50 baz puan düşürülerek, %16,75’ten %16,25’e indirildi. Aynı şekilde, gecelik borç verme faiz oranı da %19,75’ten %18,75’e düşürüldü. MB Başkanı Durmuş Yılmaz, “Küreselleşme ve Para Politikası” başlıklı konferansın açılış konuşmasında, PPK’nın aldığı kararın gerekçelerini açıkladı. Yılmaz, enflasyona ilişkin kaygıların bütün dünyada azaldığını, finansal sistemdeki akışkanlığın ve kredi piyasalarının etkin biçimde çalışmasının sağlanmasının öncelikli hale geldiğini ifade etti. Ayrıca kurdaki değişimlerden kaynaklanacak olumsuzlukların, enerji ve emtia fiyatlarındaki düşüşlerle dengeleneceğini düşündüklerini de sözlerine ekledi. Bundan sonraki aşamada, T.C. Merkez Bankası’nın, fiyat istikrarını sağlama temel amacıyla çelişmemek kaydıyla, uluslararası piyasalardaki sorunların ekonomi üzerindeki etkilerini sınırlamak için üzerine düşeni yapmaya devam edeceğini de vurguladı.
Türkiye’ye bir not da IIRA’dan
2005 yılında Bahreyn’de kurulan, ortakları arasında İslam Kalkınma Bankası ile beraber birçok banka ve sigorta şirketinin de bulunduğu İslam Ülkeleri Uluslararası Derecelendirme Ajansı (IIRA), ilk kez derecelendirdiği Türkiye’nin görünümünü “durağan” olarak açıkladı. Yapılan açıklamada, Türkiye’de son yıllarda sağlıklı bir ekonomi ve finans yönetiminin uygulandığı belirtilirken, Türkiye’nin küresel finansal krizden kaynaklanabilecek dalgalanmalara karşı hassas olduğu bildirildi.
Öte yandan, yabancı yatırımların azaldığı kriz ortamında Körfez sermayesini ülkeye çekmek isteyen hükümet, kâr-zarar ortaklığına dayanacak ve Hazine’nin garantisi altında olacak tahvilleri piyasaya sürmeye hazırlanıyor. Bu tür tahviller, İslam Ülkeleri Uluslararası Derecelendirme Ajansı tarafından derecelendirilebiliyor.
Sermaye piyasalarına yeni düzenlemeler getirildi
Küresel ekonomik krizin etkisini göstermeye başlamasının ardından, sermaye piyasalarını güçlendirmek amacıyla uygulanması düşünülen düzenlemeler TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi. “Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında”ki kanunla yurtdışındaki paralara güvence verilerek Türkiye’ye getirilmesi ve yurtiçinde yastık altında tutulan paraların ülke ekonomisine kazandırılması amaçlanıyor. Garanti altına alınan mevduat miktarını belirleme yetkisini Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’ndan alarak iki yıllığına Bakanlar Kurulu’na veren madde de kabul edildi. Öte yandan, hisse senedi piyasasında sadece yerli yatırımcıların ödediği %10’luk stopaj, Bakanlar Kurulu’nun aldığı kararla kaldırıldı. Böylece bu piyasadaki yerli-yabancı ayrımı da ortadan kaldırılmış oldu.
İşsizlik artıyor
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından yapılan Hanehalkı İşgücü Araştırması’nın Temmuz, Ağustos ve Eylül sonuçları açıklandı. Buna göre, Türkiye’deki işsizlik oranı %9,8 ve işsiz sayısı 2 milyon 439 bin kişi olarak hesaplandı. Tarım dışı işsizlik oranı ise, geçen yılın aynı dönemine göre 0,8 puanlık artışla %12,7 seviyesine yükseldi. Ağustos 2008 dönemi itibarıyla istihdam edilenlerin %28,1’i tarım, %19,5’i sanayi, %5,9’u inşaat, %46,5’i ise hizmetler sektöründe yer alıyor. Aynı dönemde, işgücüne katılma oranı %48,9 olarak gerçekleşti. Bu oran erkeklerde %73, kadınlarda ise %27,1 oldu. Öte yandan, herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna kayıtlı olmadan çalışanların oranı, önceki yılın aynı dönemine göre 2,1 puan azalarak %46,6 seviyesine geldi.
Tavsiye Et