Yaşayanların, ölülerin aklına ihtiyacı var mıdır? “Yok” diyenler, her gün yeni baştan Amerika’yı keşfetmek zorunda. Ölülerin aklını tek akıl sayıp kendi düşünme yetilerini iptal edenler ise Amerikaları keşfedenlere hizmetkâr olmaya mahkum.
Töre süzülmüş bilgidir, damıtılmış marifet. Onu kişi veya zümre çıkarlarına alet etmek, asıl büyük cinayet. Türkiye’deki katliamlar törenin değil, töresizliğin eseri.
Ali Murat Yel, Türk aydınının ülkedeki yozlaşmaları sosyolojik olarak açıklayamadığını; topluma farklı bir kimlik dayatmaya çalışan yabancılaşmış “geleneksel” aydınlarımızın her olumsuz durumu töre kavramına yükleyerek rahatladıklarını vurguluyor.
Yasin Aktay’a göre, Mardin katliamı ve benzeri cinayetler, çözülen eski değer sisteminin yerine yeni bir değer sisteminin konulamadığının göstergesi. Töre ve namus cinayetlerinin Türkiye’nin en temel toplumsal sorunlarından biri olduğunu belirten Mazhar Bağlı ise, bu iki kavramın köklerinin eski Yunan ve Roma’ya kadar uzandığına; bu problemi okumamışlara veya belli etnik gruplara yüklemenin hem kolaycılık hem de haksızlık olduğuna dikkat çekiyor.
Töre kavramının son zamanlarda sadece kadın konusuna indirgenmiş olmasına isyan eden Nazife Şişman, bu yaklaşımın “Oryantalizmin tüm Doğu’yu bir dişi olarak kodlaması” ile örtüştüğünü söylüyor. Modernleşemeyen Güneydoğu’nun iki arada bir derede kaldığına dikkat çeken Tayfun Atay ise, cinayetlerin töreyi hayata geçirememekten kaynaklandığını vurguluyor. “Törede kan davası erkekler arasında sürer, kadına ve çocuğa dokunulmaz!”
Töresizlik töre olunca, koru(yu)cular eşkıyalaşır.
Paylaş
Tavsiye Et