TÜRKİYE’NİN medya düzeni içinde işgal edilen konumlardan tefrik edilmesi ilk bakışta kolay olmayan bir habercilik pratiğiyle, geçen iki yıl içinde gündem belirleyen bir gazete konumuna yerleşen Taraf, zamanla medya alanındaki yapıda çatlaklar yaratan işlevler üstlendi. Bu çatlaklar, Türkiye’nin iktidar alanındaki yerleşik ilişkiler düzeninin sürdürülmesi için sermaye-medya-bürokrasi arasında yaratılan ölümcül simbiyosis ve kurulu medya düzenini daha güçlü biçimde sorguya açıyor. Medyatik doksozofinin, haber üzerindeki gizleme ve filtreleme çalışmaları boşa çıktıkça, taşlaşmış kanaatler içten içe çürümeye daha açık hale geliyor. Sadece Türkiye’de değil, birçok ülkede medya-sermaye ilişkileri son otuz yıldır artan bir yoğunlukla sorgulanıyor. Bugünlerde içinden geçilen küresel ekonomik krizde, büyük medya gruplarının birçoğunun ekonomik krizi yaratan faktörleri sistematik biçimde toplumun dikkatinden kaçırdığı çok daha açık biçimde görülüyor. Le Monde Diplomatique’in direktörü Serge Halimi gazetenin Ekim 2009’daki başyazısında, kirli iktidar ve baskı gruplarıyla ortakyaşarlık içindeki medyaların parlamenter demokrasinin mevcut krizindeki etkilerini tartışarak bağımsız medyaların hayati önemine değiniyor. Pek çok ülkede büyük medya grupları ile yerleşik iktidar grupları arasındaki ilişkiler, toplumun habere çarpıtılmadan, gizlenmeden ve filtrelenmeden erişmesinin önündeki engeller kalktıkça ve medya alanında demokratik denetime tâbi bir bağımsız habercilik geliştikçe ifşa edilebiliyor.
Taraf’ın habercilik alanındaki yeri, farklılığını yaratan özellikleriyle yakından bağlantılı. Öncelikle büyük bir sermaye grubunun patronajına tâbi değil. Fakat sadece bu özelliği etki gücünü doğurmuyor. Bir başka özelliği, gazetenin yazar ve habercilerinin birçoğunun ana akım medyanın içinden gelen isimler olması. Bu özellik, ana akım medyanın haberi işleme ve filtreleme konusundaki maharetlerini bilen bu gazetecilerin, yazdıkları haberlerin etki gücünü artıracak yolları da açmalarını sağlıyor. Ana akım medya düzeninin pratik bilgisine sahip isimlerin gazeteyi çıkarması, yaptıkları haberlerin ana akım medya içinde yarattığı sarsıntıyı da açıklayan bir değişken. Yine gazete, entelektüel cesaret bakımından Türkiye’nin gazete okurunun pek alışık olmadığı bir açıklık ve samimiyete sahip.
Taraf’ın bir diğer özelliği, siyasi liberalleri, bazı sosyalistleri, sol-liberalleri, bazı muhafazakâr yazarları ve radikal demokratları bir araya getiren bir kompozisyona sahip olması. Yazarlarının bir kısmı teknik, klinik, realist yorumlar yapan meslek erbabı gazeteci sınıfına girerken, bir kısmındaki sinik hava ironik olduğu zamanlarda bazen eğlendirici olabilirken bazen de rahatsız edici biçimler kazanabiliyor. Yazarlık pratiği bakımından Türkiye’deki gazete yazarlarında -Perihan Mağden gibi bazı isimler hariç- pek görülmeyen bir yoğun samimiyet havası, Gökhan Özgün’ün yazılarında ortaya çıktığı haliyle, siyasi yazı diline bazı yenilikler getirmeye adaydı. Fakat bu yazıların sürdürülememesi, içten bir iletişimsel eylemin, çarpıtılmış iletişim koşullarında olduğu zaman yazara maliyetini de gözler önüne seriyor. Başyazar müessesesinde Ahmet Altan’ın bunu daha az maliyetle götürebildiği görülüyor. Yine birçok yazarın katkıları zaman zaman günlük bir gazete için “fazla” denebilecek ve ana akım medyadaki entelektüel açığa meydan okuyacak tarzda bir dolulukta olabiliyor. Bu bakımdan Taraf’ın diğer medyalardan ayrı tekil bir konuma sahip olması, gazetenin genel söyleminde milliyetçiliğe koyduğu bilinçli mesafeyle ilgili görünüyor. Her ne kadar Taraf’taki belirgin liberal dilin farklı siyasi gerekçelere dayandırılabilecek birçok açmaz ve çelişkileri olsa da -ki bu konuda benim de rezervlerim var- özgürleştirici olmadığı asla söylenemez.
Nuri Bilge Ceylan’ın Üç Maymun filmi, Türkiye’deki insan ilişkilerinde sıklıkla karşılaştığımız bir durumu sert bir biçimde gündeme getiriyordu. Ceylan’ın işaret ettiği üç maymunu oynama halinin Türk medyasının her kanadında epey bir geçmişi olduğu bilinse de, bunun sürdürülebilirliğinin limitlerine gelinmiş durumda. Tam da böyle bir ortamda, Taraf’ın haberciliği bu üç maymun haberciliğini tartışmaya açtı. Artık medyatik doksozofinin oynadığı mutlu azınlık oyunları daha huzursuz bir burjuva etiğine evriliyor. Habercilik alanının huzura kavuşması üç maymun dekorunun ekonomi politiğine bağımlı olmayan bağımsız medya alanının genişlemesine bağlı. Çünkü ATV-Sabah satışı, medya-sermaye-bürokrasi ortakyaşarlığına bağımlı medyanın gelebileceği en suya sabuna dokunmayan noktayı gösteren bir örnek. Satış öncesinin açık ve kısmen cesur haberciliği, yerleşik ilişkileri yeniden üretecek alanlara açıldıkça günden güne eridi. Türkiye birçok alanda gelişmeler gösterse de üçüncü-dünyalılık haline bağımlılıktan çıkamıyor. Fikrî üçüncü dünyalılığımızın zihinsel koordinatlarını yeniden üreten alanların başında da yozlaşmış medya alanı geliyor. Medya alanının toplumsal duyarlılıkları, eşitsizlikleri, haksızlıkları bağırabilmesi, hesap verebilir ve hesap sorabilir bir haberciliği ve özgürleştirici bir haber etiğini geliştirebilmesi için üç maymun dekorunun bozulması gerekiyor. Bunun için bağımsız medyaların alanını genişletecek bir tartışmaya ihtiyaç olduğu ise gün gibi aşikâr.
Paylaş
Tavsiye Et