Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (November 2004) > Dünya Siyaset > “Pişmanlık Günleri”, pişman edecek!
Dünya Siyaset
“Pişmanlık Günleri”, pişman edecek!
Hatice Boynukalın Şenkardeşler
“13 YAŞINDAKİ İman el-Hams, elinde çantasıyla okul yolunda, İsrail askerlerinin ateş etmesi sonucu öldü. Hastane yetkilileri Hams’ın minik bedeninden tam 20 kurşun çıkardıklarını açıkladı. Küçük İman’ın vücuduna şarjöründeki tüm mermileri boşaltan İsrail subayı aklandı.”
“10 yaşındaki Gadir Muheymar, sınıfında, sırasında otururken göğsüne isabet eden bir kurşuna yenik düştü.”
“Yaşları 14’ün altında iki çocuk, Süleyman Ebu Ful ve Ziyad Ebu Zeyd oyun oynadıkları bir sırada İsrail tanklarından atılan bir bombayla cansız düştüler.”
“İsrail askerleri avlanma mevsiminde gibiler. İnsan, komutanların askerlerine ‘çok sayıda Filistinli öldürmeden gelmemelerini, çocukları okullarında vurmakta tereddüt etmemelerini, ahlakî hiçbir gerekçenin onları yaptıklarından alıkoymamasını’ söylediğini kolaylıkla hayal edebiliyor.”
 Abdulvehhab Bedirhan,
El-Hayat Gazetesi
 
“Gazze’de varolan savaş yalnızca Sederot’taki yerleşimcileri ilgilendirmiyor. Bu savaş İsrail vatandaşı olan her bireyi çok yakından ilgilendiriyor. Bu bir ölüm kalım savaşı!”
 
Abraham Teroş,
Maariv Gazetesi
 
Yine Kan, Yine Gözyaşı
Tüm dünya, Ekim ayında Batılı medya organlarının ve BM tarafından yapılan açıklamaların da yönlendirmesiyle ABD’deki seçim kampanyasını, Bağdat ve Samara’yı, Büyük Orta Doğu’da demokrasinin yaygınlaştırılmasını ve de Taba’da Hilton Oteli’ndeki patlamayı izlemekle meşguldü. Gazze’de İsrail’in işlediği insanlık suçları ise gündemi pek fazla meşgul etmedi. Oysa bu yıl da Filistinliler, Mübarek Ramazan ayını yine gözyaşı, yine kan, yine ıstırap içinde karşıladı.
İsrail’in Gazze’ye düzenlediği kanlı operasyona uygun bulduğu ad Filistinliler için “Pişmanlık Günleri.” “Pişmanlık Günleri” romantik-drama türü, sinema filmine ya da TV dizisine uyarlanmış bir hikaye için oldukça uygun bir başlık! Ancak ABD ve uluslararası camianın yeşil ışık yakmasıyla İsrail, bunu Filistinliler için bir günlük yaşantı haline dönüştürdü.
El-Ahram gazetesinden Selahaddin Hafız’a göre İsrail Başbakanı Ariel Şaron bu başlıkla Filistinlilerin acı çekeceklerini, kan kaybedeceklerini ve bu yüzden de işgal altındaki topraklarda yer alan yerleşim birimlerine Kassam Füzeleri’ni göndermelerinden dolayı pişman olacaklarını kastediyor.
Ancak görünen o ki “Pişmanlık Günleri” ve ondan önce gerçekleştirilen operasyonlar yalnızca bu olaya sessiz kalan Arapları pişman etmeyecek. Aynı zamanda gelecekteki günler, Filistin topraklarında gerçekleştirdiklerinden dolayı İsrail’e tepki göstermeyen tüm dünya ülkelerine pişmanlık günleri olarak yansıyacak.
 
Vurdumduymaz Tavır
İsrail’in son saldırısında dikkat çeken husus, özellikle de Arap medyasının, ciddi anlamda bir görmezden gelme tavrı geliştirmesiydi. Bazı gazeteler olayları başından itibaren ilk sayfalarında vermedi. Diğer bir kısmı ise haberi baş sayfadan sunsa da, ikincil haber niteliğinde bir dil kullandı. Arap basın camiası bu tavrıyla sanki yalnızca Filistinlilerde değil, tüm Arap kamuoyunda Filistin davası konusunda bir bıkkınlık, bir yüksünme örneği sergiliyordu.
Aslında Arap yönetimleri ve medyasının bugüne kadar Filistin meselesinde izlediği tavrı şu aşamalarla özetlemek mümkün: Önce sınırsız bir seferberlik; ardından bir rehavet, yorgunluk ve ümitsizlik hali; son olarak da vurdumduymazlığa uzanan bir süreç! El-Hayat gazetesi yazarı Azmi Bişara’nın da deyimiyle, “Bu meseleler bu şekilde halledildikten! sonra geriye konuşulup tartılaşacak tek bir iç açıcı konu kalıyordu: Filistin yönetimi ve iç meseleleri, Filistin yönetiminin Filistin halkını temsil yeteneği ve yönetimde değişim yapılmasının zorunluluğu! Sanki İsraillilerin işlediği cinayetler yalnızca olayın küçük bir ayrıntısını oluşturmakta. Bu kesimler İsrail ordusunun, direniş hareketlerini durdurmak için topyekûn Filistin halkının cezalandırılması gerektiği inancından hareketle bu katliamları gerçekleştirdiğini bilmiyor mu?!”
Nitekim Arap ve Müslüman ülkelerin son olaylar üzerine verdiği tepkiler ve yaptığı açıklamalarda yumuşak bir söylem kullanması dikkat çekti. İsrail’in Gazze’de yaptığı katliamları görüşmek amacıyla toplanan Arap Birliği toplantısından da kimsenin haberi olmadı. Toplantıda alınan kararlar ise çekingen bir üslupla dile getirildi.
 
İlişkiler İlerliyor
Fehmi Huveydi, “Araplar tam olarak nerede duruyor?” sorusuyla başladığı yazısında Filistinlilerin Araplar adına yürüttüğü Arap-İsrail kavgasında yalnız kaldıklarından bahsediyor. Körfez ülkelerinden birinin Dışişleri Bakanı’nın, New York’ta verdiği bir demeçte İsrail Dışişleri Bakanı’yla görüşmesinin çok doğal olduğunu açıkladığını okuyunca gözlerine inanamadığını söyleyen Huveydi, asıl can alıcı gerçeği yazının devamında açıklıyor: “Anlayamadığım şeylerden biri de Arap ülkeleriyle yıl be yıl artan ekonomik işbirliğine karşın İsrail, nasıl olup da bize karşı düşmanlığını ve kibrini artırıyor? Binlerce kişiyi evsiz bırakan ırkçı duvar, evleri yıkıp mahsulleri yok ettikçe, yine İsrail’in Gazze ve Batı Şeria’da uyguladığı şiddet ve terör arttıkça, kişi dehşete düşer ve tüm bunların neticesinde Arap ülkelerinin İsrail ile olan ticari ilişkilerini donduracağını ya da en azından gerileteceğini düşünür. Oysa tablo bunun tam aksini gösteriyor. İsrailli yetkililerin hazırladığı rapora göre İsrail’in Arap dünyasına ihracatının miktarı bu yılın ilk çeyreğinde 85 milyon doları buldu. Bu, geçen seneye göre %68 oranında bir artış demekti. Buna karşılık İsrail’in Arap ülkelerinden ithalatı ise 42 milyon dolara yükseldi. Yani bizim ihracatımızda da %18 dolayında bir artış meydana geldi.”
 
Değişim Irak ve Filistin’le Gelecek!
İsrail Savunma Bakanı Şaul Mofaz, bu askerî operasyonun daha da devam edeceğini söylüyor. Ta ki Filistin direnişinin altyapısını çökertene, özellikle de yeşil hattın içerisinde kalan Yahudi yerleşim birimlerine yönelik saldırılarda, Kassam Füzesi denilen basit silahların kullanımını önleyene dek.
Oysa El-Quds el-Arabi gazetesine göre, “Gerçekte direnişin alt yapısı diye bir şey yok! Çünkü direniş ne üslere, ne fabrikalara, ne de zırhlı ya da zincirli arabalara sahip. Direnişin elindeki tek güç Allah’a ve davalarının adaletine inanmış gençlerdir. İsrail’in topraklarına tecavüzüne karşılık bu gençler, intikam için kendi bedenlerini feda etmeye razıdırlar. Yine İsrail ordusunu ve komutanlarını rahatsız eden Kassam Füzeleri ise Filistinlilerin gerçekleştirdiği çok ilkel bir buluştur. Buna, Araplardan destek görmedikleri ve civar devletlerden silah yardımı alamadıkları için mecbur kalmışlardır. Zira bu ülkelerin şu an tek derdi İbrani Devleti ile olan sınırlarının güvenliğini sağlamak olmuştur.
Filistin ve Irak halkı bu ümmetin şerefi ve onuru için en değerli çocuklarını kurban vererek çok pahalı bir bedel ödüyor. Her iki halk da şimdiye dek hiçbir an İslam’a ve Araplığa mensubiyetlerinden dolayı pişmanlık duymadılar. Belki de ortak düşman İsrail ve ABD’ye karşı yürütülen Irak ve Filistin’deki direniş, bölgede uzun zamandır beklenen değişimin belkemiğini oluşturacaktır. Bu değişim ise, istiklal ve demokrasi yönünde olacaktır.”

Paylaş Tavsiye Et