Türkiye Cumhuriyeti’nin “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesi şöyle bir ibareyle tamamlansa yeridir: “Ama bölgede savaş!” Gerçekten de Türkiye’nin komşularıyla ilişkileri hep çatışmaya dayalı olageldi. İlk defa, 21. yüzyılın eşiğinde bir hükümet, biraz da emperyal güçlere “dayılanarak”, “Ben komşularımla çatışmak istemiyorum!” diyor. “Komşularla Sıfır Sorun” veya kısaca KSS siyaseti bu iradenin eseridir.
Batılılar ve onlardan çok da Batıcı medyamız bunu hemen “Örtük İslamcılık” diye etiketledi. Oysa amaç Irak, Suriye ve İran kadar; Yunanistan, Ermenistan, Gürcistan, Bulgaristan gibi sayıca daha fazla ve Müslüman olmayan ülkelerle de alabildiğine barış içinde yaşamaktı. Barışçı bir dış siyaseti hemen kendilerince lekelemek isteyenler, daha önceki çatışma ortamından (maddi veya manevi) çıkarı olanlardı. Bugün Ermenistan’la bile en yüksek düzeyde kurulan ilişkiler, Türkiye’nin “Yurtta, Bölgede ve Dünyada Barış” ilkesine sahicilik kazandıracak ve ülkemizi küresel güç olma yolunda kuvvetlendirecektir.
Ali Aslan, Türk dış politikasının kültürel kodlarının bir dönüşümden geçtiğini; “Irak’a Komşu Ülkeler Forumu” veya “Kafkasya İstikrar ve İşbirliği Platformu” gibi düzenlemelerin Türkiye’nin düzen kurucu niteliğini pekiştirdiğini vurguluyor. Türkiye böylece “Doğu’ya sırt çevirmiş Batılı” bir ülkeden, “Batıda Batılı, Doğuda Doğulu” bir ülkeye doğru bir tür metamorfoz yaşıyor.
Yunanistan ile ilişkilerimize ayna tutan Cüneyt Yenigün, KSS siyasetiyle Türk-Yunan ilişkilerinde olumlu anlamda köklü değişimler yaşandığına işaret ediyor. İster Kıbrıs ister Ege sorununda olsun, Yunanistan’la daha önce “savaş tehdidi” eşliğinde sürdürülen müzakereler, şimdi Türkiye’nin bir adım önde yürüdüğü medeni görüşmelere yerini bırakmış gözüküyor.
Futbolun dış siyaset üzerindeki dönüştürücü etkisine(!) dikkat çeken Bülent Aras, KSS siyasetinde tek istisna gibi gözüken Ermenistan’la bu sayede geliştirilen diplomasinin iki ülke ilişkilerinin normalleşmesine ciddi katkı yapacağını düşünüyor.
KSS siyaseti hiç kuşkusuz en büyük semeresini güneyde verdi. Z. Tuba Kor’un işaret ettiği gibi, Türkiye hem Irak, hem de Suriye ile tarihinin belki de en barışçıl dönemini yaşamaya başladı. Başta Hatay sorunu olmak üzere kangren olmuş bir sürü sorun adeta çöpe atıldı.
Son olarak Hakkı Uygur, Türkiye’nin Ortadoğu’ya yönelik hamlelerinin en fazla İran’ı etkilediğini ve İranlı yöneticilerin ezberini bozduğunu dile getiriyor.
Ezber bozmadan ciddi bir güç olamazsınız.
Paylaş
Tavsiye Et