Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (November 2008) > Ekonomide Gündem
Ekonomide Gündem
Ekonomide Gündem Dünya / Kasım 2008
Amerika seçime ekonomi gündemiyle giriyor
4 Kasım’da yeni başkanını seçecek olan ABD’de ana gündem maddesini giderek ağırlaşan ekonomik kriz oluşturuyor. Zira ABD finans piyasalarında başlayan kriz reel sektöre yayılma emareleri gösteriyor ve krizin etkileri sıradan Amerikalının hayatında günbegün hissediliyor. Hal böyle olunca başkan adaylarının ana mesajlarını ekonomi oluşturuyor. Amerikalıların %95’inin yararlanacağı bir vergi indirimi ile herkesin yararlanabileceği bir sağlık sistemi sözü veren Demokrat aday Barack Obama, orta ve alt sınıflara yönelik vergi indiriminin harcamaları arttırarak ekonomik canlanmaya neden olacağını belirtiyor. Obama ayrıca ekonomide daha fazla devlet gözetimini ve daha kontrollü bir serbest ticareti savunuyor. Cumhuriyetçi aday John McCain ise büyük işletmelerin ödediği vergilerde indirime gitmeyi ve sağlık sektöründe rekabeti arttırarak maliyetleri düşürmeyi vaat ediyor. McCain’e göre, daha az regülasyon, daha fazla serbest ticaret ve sermaye üzerindeki vergilerin azaltılması ekonomik büyümeye yol açacak.
 
“Kapitalizm köşeye sıkıştı”
Büyük Buhran’dan bu yana yaşanan en büyük ekonomik krizin tüm dünyayı etkisi altına aldığı şu günlerde, kapitalizmin ya da müdahalesiz kapitalizmin akıbeti tartışma konusu haline geldi. Joseph Stiglitz ve George Soros gibi meşhur münekkitler, yaşanan krizi, Reagan-Thatcher iktidarlarıyla uygulama alanı bulan piyasa köktenciliğine dayalı neoliberalizme bağlıyorlar. Bu görüşe göre, piyasa köktenciliğinin piyasaların kendini düzenleyeceği inancıyla regülasyonsuz bir ortam yaratması yaşanan krizin esas sebebi. Bugünse bu inanç bir kenara bırakılmış görünüyor. Zira yaşanan kriz, piyasa köktenciliğinin en çok hâkim olduğu Amerika ile özelleştirmenin doğum yeri İngiltere’de hükümetleri, bankacılık sektörünün büyük bir kısmını kamulaştırmaya sevk etti. Öte yandan tüm dünyada piyasalara devlet müdahalesini savunan eğilimler ağırlık kazanıyor. Tüm bu yaşananlar liberal kapitalizmin yılmaz müdafii The Economist dergisini endişelendiriyor. The Economist’e göre iktisadi serbesti ve onun tecessüm ettiği kapitalizm, av köpekleri tarafından (!) kıstırılmış, köşeye sıkışmış durumda. Dergi kapitalizmin, eksikliklerine rağmen, insanoğlunun yarattığı en iyi sistem olduğunu belirtip kapitalizme inananları onun için savaşmaya çağırıyor.
 
Buzlar ülkesinde peri masalı sona erdi
Bir zamanlar dünyanın en yaşanabilir ve müreffeh ülkesi olarak gösterilen İzlanda bu tatlı rüyadan uyanmışa benziyor. Geleneksel olarak balıkçılık ve çiftçiliğe dayalı bir ekonomiye sahip olan İzlanda’da 2003 yılında üç büyük bankanın özelleştirilmesiyle bankacılık giderek bu sektörlerin yerini aldı. Bankacılık sektörü dış piyasalardan aldığı ucuz kredileri Kuzey Avrupa’nın dört bir yanında borç olarak vererek kısa bir sürede 125 milyar avroluk bir büyüklüğe ulaştı. Bu esnada İzlanda milli geliri ise sadece 14,5 milyar avro düzeyindeydi. Aynı dönemde İzlanda halkının tüketimi de borca dayalı bir şekilde hızla arttı ve ülkede suni bir refah ortamı oluştu. Fakat küresel likidite kriziyle birlikte kredi piyasalarının donması, dış piyasalarda kredi bulamayan İzlanda bankalarını yükümlülüklerini yerine getiremez hale getirdi. Bankacılık sektörünün göreceli büyüklüğü muhtemel bir devlet eliyle kurtarma operasyonunu imkansız kıldığından İzlanda fiilen iflas etti.
 
Dünya yeni finans sistemini arıyor
Küresel finans kriziyle boğuşan gelişmiş ülkeler, krizi atlatmaya yönelik adımlar atmaya devam ediyorlar. ABD’nin 700 milyar dolar tutarındaki banka kurtarma operasyonunun ardından İngiltere 680 milyar dolar, Avro bölgesi ülkeleri ise 2,5 trilyon dolar tutarındaki meblağlarla bankalarını yeniden sermayelendirip, hâkim hissedar konumunu alacaklar. Kısa vadeli bu çözümlere ek olarak Kasım ayında krizin başlangıç yeri olan New York’ta gelişmiş yirmi ülkenin katılımıyla yeni bir küresel finans sisteminin tartışılacağı Küresel Finans Zirvesi toplanacak. Zirvede finans dünyasının yeni baştan düzenlenmesi ve IMF ile Dünya Bankası’na yeni roller verilmesi bekleniyor. Bu bağlamda zirve, 2. Dünya Savaşı sonrası küresel ekonomik sistemin yeni baştan oluşturulduğu Bretton Woods görüşmelerini hatırlatıyor.
 
Küresel kriz Asya’ya 1997’yi hatırlatıyor
1997’de yaşanan finansal krizin hâlâ hafızalardan silinmediği Asya ülkelerinde küresel likidite krizi endişe ile karşılanıyor. Krizin etkisiyle Asya borsalarında sert düşüşler görülürken başta Japonya, Güney Kore ve Endonezya olmak üzere bölge ülkelerinin ekonomi yönetimleri, güven arttırıcı önlem olarak finans piyasalarını likidite ile destekleyeceklerini açıkladılar. Çin’de ise ekonomik büyümenin krizin etkisiyle hız kesmesi, hükümeti vergi indirimlerine gitmeye ve altyapı yatırımlarını arttırmaya sevk etti. Asya ekonomilerinin krizin yaşandığı 1997’ye kıyasla bugün çok daha sağlam olduklarını belirten uzmanlara göre, bölgedeki bankacılık sistemi daha güçlü, döviz rejimleri daha esnek ve yabancı döviz rezervleri daha kuvvetli.
 
İranlılar ekonomik gidişattan kaygılı
71,5 milyonluk nüfusu ve zengin petrol yataklarıyla Ortadoğu’nun önde gelen güçlerinden olan İran ciddi ekonomik sorunlarla karşı karşıya. Enflasyon oranının %29,4’e ulaştığı ülkede işsizlik oranı ise %9,6’yı bulmuş durumda. Hal böyleyken İran halkı gidişattan hiç de memnun değil. Nitekim İran Meclisi tarafından yapılan bir araştırmaya göre halkın %90’ı enflasyonu, %83’ü mesken ihtiyacını, %78’i işsizliği ve %72’si düşük gelir seviyesini en önemli sosyal sorunlar arasında görüyor. Öte yandan bir dönem 140 doları bulan petrol fiyatlarının 70 dolar seviyesine kadar gerilemesi, gelirinin önemli bir bölümü petrol ihracatına dayanan İran’ı zora soktu. Bununla başa çıkmak isteyen hükümet bir İktisadi Dönüşüm Planı hazırladı. Plana göre teşviklerin kısılması, özel sektöre daha fazla özgürlük tanınması ve ülkenin petrol gelirine olan bağımlılığının azaltılması hedefleniyor.

Tavsiye Et
Ekonomide Gündem Türkiye / Kasım 2008
Küresel kriz ekonomik göstergeleri altüst ediyor
Küresel kriz, Ekim ayında ekonomik göstergelerde ciddi değişikliklere yol açarken, öncelikli olarak döviz piyasasını etkiledi. ABD dışındaki ülkelerin kredi daralmasının önünü açmak için faizleri hızla düşürme olasılığı ve gelişmekte olan ülkelerdeki satış hareketleri doların dış piyasalarda değerlenmesine neden oldu. Ekim ayında dolar/YTL paritesi 1,73 YTL’yi geride bırakırken, avro/dolar paritesi 1,27 ile son iki yılın en düşük seviyesine indi. Bu arada Merkez Bankası Para Politikası Kurulu gecelik borçlanma faiz oranını %16,75’te sabit tutarken, borç verme faiz oranını %20,25’ten %19,75’e düşürdü. Ayrıca MB, ihtiyaç halinde döviz piyasasına müdahalede bulunacağını ifade etti. Öte yandan Temmuz sonunda varili 147 dolara kadar çıkan petrol fiyatları, Ekim ayının sonuna doğru 70 doların altına düştü. Fiyatların yüksek düzeyde seyrettiği dönemde 26 milyar dolar olması beklenen bu yılki petrol faturasının, fiyatların düşmesi nedeniyle 20 milyar dolarla sınırlı kalacağı tahmin ediliyor. 
 
İş Forumu Kongresi İstanbul’da yapıldı
1995 yılında Müslüman milletler arasındaki ticaret ve işbirliği bağlarının kuvvetlendirilmesi amacıyla Pakistan’ın Lahor şehrinde kurulan ve 1996’dan bugüne kadar Türkiye’de MÜSİAD tarafından iki yılda bir düzenlenen İş Forumu Kongresi (IBF)’nin 12.’si 21-26 Ekim tarihlerinde İstanbul’da yapıldı. 61 ülkeden 2.200 işadamı ve delegenin katıldığı kongrede yayınlanan sonuç bildirisinde, küreselleşme ve klasik finansal kuruluşların çöküşünün hızlanmasının ortaya koyduğu tehdit ve fırsatlar göz önünde bulundurularak, üye ülkelerin daha fazla ekonomik ve finansal bütünleşmesinin hedeflendiği bildirildi. Ayrıca İslam ülkeleri, Batılı-kapitalist merkezli para sisteminden ayrılmaya ve değerlerine uygun olarak alternatif ödeme, rezerv birimleri ve mevduat sistemlerinin oluşumunu hızlandırmaya davet edildi. Son olarak, 13. IBF Kongresi’nin Kahire Ticaret Odası ev sahipliğinde 11-16 Ekim 2009 tarihinde Kahire’de yapılmasının kararlaştırıldığı ve üye ülkelerin geniş heyetlerle katılmayı taahhüt ettikleri açıklandı.
 
Küresel krize karşı hükümetin hamleleri
Ağustos 2007’de başlayan ABD menşeli küresel kriz, dünyanın ekonomik dengelerini sarsmaya devam ediyor. ABD, Rusya ve AB ülkeleri ardı sıra açıkladıkları kurtarma paketleri ile yangını söndürmeye çalışırken, Türkiye de ihtiyaç hissedilen alanlarda hamle yapmaya başladı. Küresel krizin muhtemel etkilerine karşı Merkez Bankası (MB), 2002’de sona erdirdiği döviz repo piyasasındaki aracılık faaliyetlerine yeniden başladı. Böylece bankalar MB aracılığıyla birbirlerinden borç alabilecekler. Kriz sürecinde azalan yabancı sermayenin olumsuz etkilerini bertaraf etmek isteyen hükümet, mevduat üzerinden alınan vergileri düşürerek yurtdışındaki Türklerin mevduatını ülkeye getirmeyi hedefliyor. Diğer taraftan dış kredi akışının daralması ile bankaların kredileri ihtiyatlı kullanması, küçük ve orta ölçekli işletmeler (KOBİ) üzerinde menfi bir etki oluşturuyor. Menfi etkiyi gidermek için Maliye Bakanlığı, KOBİ’lerin bankalardan alacağı kredi faizinin 11 puanını bütçeden karşılamayı planlıyor. Öte yandan Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, IMF ile ihtiyati stand-by için görüşmeler yapılabileceğini ifade ediyor.
 
Türkiye milli gelirde 1 trilyonu aşacak
TBMM’ye sunulan 2009 yılı bütçe tasarısına göre, önümüzdeki yıl gayri safi yurtiçi hasılanın 1,1 trilyon lira olması planlanıyor. 1 Ocak itibarıyla YTL’den TL’ye dönüleceği için bütçedeki rakamlar TL cinsinden hesap ediliyor. Buna göre, gelirlerin 249 milyar TL, giderlerin ise 262 milyar TL olduğu bütçede 13 milyar TL açık verilecek. Tasarıda Türkiye’nin büyüme hızı %4, yılsonu enflasyon oranı ise Merkez Bankası’nın hedefiyle uyumlu biçimde %7,5 olarak yer alıyor. 44 milyar TL faiz dışı fazlanın verileceği belirtilen tasarıya göre, bunun milli gelire oranının %3,5 olması bekleniyor. 2008’e göre 2009 yılı için tahsis edilen ödenek içerisinde Milli Savunma Bakanlığı’nın payı %6,1’den %5,6’ya düşerken, Milli Eğitim Bakanlığı’nın payı %10,5’ten %10,8’e çıkarıldı. 
 
TK’dan GSM şirketlerine tatlı sert uyarı
Küresel kriz bütün sektörlerde hesaplı adım atmaya neden olurken, Telekomünikasyon Kurumu (TK) Başkanı Tayfun Acarer bilişim sektöründeki firmaların personel çıkarmamaları ve istihdam konusunda maksimum çabayı göstermeleri ihtarında bulundu. Aksi takdirde GSM firmalarının en küçük bir yanlışına ceza vereceklerini ifade etti. Acarer, bilişimin lokomotif bir sektör olarak diğer sektörleri etkilediğini ve halihazırda içinde bulunduğumuz kriz döneminde sektörde yapılacak ihalelerin ülke ekonomisine müspet katkı sağlayacağını söyledi. Ayrıca ihale kurallarına göre yatırımlarda kullanılacak materyallerin %50’sinin ülke içinden temin edilme şartının yer almasının yan sanayiyi hareketlendireceğini kaydeden Acarer, iyi bir şekilde idare edilirse bilişim sektörünün diğer sektörleri ateşleyeceğini vurguladı.
 
Türkiye düşük büyüme ile yola devam edecek
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) Türkiye Masası Başkanı Rauf Gönenç, bu yıl içerisinde küresel krizle ilgili OECD’nin yayınlayacağı raporda, 2009 yılı için Türkiye’deki ekonomik büyümenin tehlikeli bir şekilde fren yapacağına yer verildiğini ifade etti. Mevcut durumda Türkiye’nin IMF ile başlattığı görüşmelerin olumlu sonuçlanmasının gerekli olduğunu kaydeden Gönenç, finansal destek olmasa da IMF’nin ülke ekonomisini yakından takip etmesi ve dünyaya rapor etmesinin Türkiye için yararlı olacağını vurguladı. Dünya Bankası Türkiye Direktörü Ulrich Zachau ise, yaklaşık 190 milyar dolar borcu olan özel sektörün borç çevirme riskinin dikkatli bir şekilde izlenmesinin önemli olduğunu ifade etti. Zachau, ülkenin sanayi, turizm, hizmetler ile ihracat ve ithalata dayalı sektörlerinin krizden öncelikli olarak etkileneceğini tahmin ediyor.   

Tavsiye Et