Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (August 2007) > Dünya Siyaset > Hedef: Bölünmüş Filistin
Dünya Siyaset
Hedef: Bölünmüş Filistin
Refik Abdüsselam
Çeviren: Hatice Boynukalın Şenkardeşler
ABD’NİN, Tel-Aviv’de ikamet eden Filistin-İsrail Koordinatörü General Keith Dayton’un gözetiminde aşamalı ve birbirine bağlantılı olarak yürürlüğe koyduğu, Hamas hareketini yalnızlaştırarak devre dışı bırakma yönündeki planlarını tamamlamaya çabaladığı bir sırada, Haziran ayının ortalarında Hamas’ın askerî kolu harekete geçti. Hamas’ın amacı, Gazze’deki Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı koruma şubesi merkezlerini ve Cumhurbaşkanlığı Muhafızlığı’nı ele geçirmekti. Yaşanan olaylar sonucunda Mahmud Abbas liderliğindeki özerk yönetimin Gazze’deki varlığına son verilerek, onun yerine Hamas’ın başını çektiği yeni bir yönetim kuruldu. Bu yeni veriler, ABD ve İsrail’in tüm hesaplarını alt üst ediyordu. Zira hiç kimse, Filistin güvenlik birimlerinin bu denli çabuk ve ani bir biçimde çökeceğini beklemiyordu. Yine hiç kimse -Hamas’a yakın çevreler de dahil- hareketin, rakibini gafil avlayan bu saldırıyı gerçekleştirmesine ihtimal vermiyordu.
ABD ve ortağı İsrail, Filistin ulusal birlik hükümeti projesini başarısızlığa uğratmak noktasında kararlıydı. Bunun için Filistin halkı üzerinde siyasi ve ekonomik ambargonun gittikçe şiddetlenmesi için çaba harcadı. Sonrasında el-Fetih ve Hamas hareketlerinin vardığı Mekke Anlaşması’nın başarısızlığa uğraması için de olağanüstü bir mesai verdi. Tüm bu gelişmelerin arka planında, Filistin’deki iç kargaşanın derinleştirilmesi ve bunun bir iç savaşa dönüştürülmesi amacı yatmaktaydı. Arap dünyasının mali ve siyasi ambargonun kaldırılmasında gösterdiği tereddüt ise -Riyad Zirvesi’nde bu ambargonun kaldırılması yönünde karar alınmasına rağmen- Filistin’deki iç mücadelenin fitilini ateşliyor ve sorunların silah yoluyla dile getirilip çözülmesi yönünde bir evrilmenin gerçekleşmesine neden oluyordu. Mısır’ın, Suudi Arabistan’ın Filistin’de inisiyatif almasından rahatsızlık duyması ve Mekke Anlaşması’nın yürürlükten kaldırılarak yerine kendisine daha fazla söz hakkı tanıyan başka bir anlaşmanın imzalanması yönünde uğraş vermesi de durumun daha da içinden çıkılmaz bir hale gelmesine yol açıyordu.
ABD, İsrail ve hatta Avrupa ülkelerini Gazze’de olan bitenler konusunda rahatsız eden, Filistin güvenlik birimlerinin bu bölgede hüsrana uğramasıdır. Bu yıkımın anlamı, Filistin’deki durumu adı geçen ülkelerin arzu ettiği gibi şekillendirecek ve direnişi dizginleyecek en temel aracın elden çıkmasıdır. Zira bu birimler İsrail ordusunu, söz konusu topraklarda bilfiil hazır bulunmak yükünden, dolayısıyla da bunun getireceği yükümlülükler ve askerlerini kaybetme tehlikesinden de uzak tutuyordu. ABD ve müttefiki İsrail’i endişelendiren daha önemli nokta ise operasyonlar sonucunda Hamas’ın eline geçen istihbarat bilgileri ve sırlarıdır. Bu durum İsrail’in Filistin’de, hatta bölgesel düzeyde güvenlik ve istihbarat faaliyetlerinin başarıya ulaşmasını engelleyecek niteliktedir.
ABD ve İsrail çevrelerini gerçekten rahatsız eden bir başka olgu ise Gazze’deki durumun Batı Şeria’ya da bulaşma tehlikesidir. İşte bu sebeple ABD ve AB, Feyyad liderliğindeki olağanüstü hükümete destek vermek üzere alelacele İsrail’in yanında saf tutmaya özen gösterdi. Hükümetin bekası için gerekli olan siyasi ve mali yardımlar da -yine aynı taraflarca- esirgenmedi. Tüm bunlar, Filistin güvenlik birimlerinin çökmesini engellemek ya da Gazze’deki senaryonun Batı Şeria’da tekrarlanmasının önüne geçmek için yapılıyordu.
Ancak öte taraftan ABD ve İsrail, Gazze’de üzerinde durulması ve yararlanılması gereken bazı kazanımların var olduğunu da gözden kaçırmış değil. Zira iç bölünme, Filistinlileri önceden hiç olmadığı kadar zayıflatmış durumda. Bu nedenle içinde bulundukları durum, onlarda ABD ve İsrail taleplerini yerine getirme konusunda öncekine nazaran çok daha elverişli bir hal oluşturabilir. Bu gerçek, Filistin cephesinde hakiki manada bir muhatap bulunmadığını öne sürerek Abbas’la bir araya gelmekten kaçınan İsrail Başbakanı Olmert’in neden alelacele Mısır’da Şarm eş-Şeyh Zirvesi’ni düzenlemeye kalkıştığının da bir cevabı niteliğinde. Hedef açık: Bush yönetimi ve onun yanında İsrail’in, “ılımlı Arap ekseni” olarak isimlendirdiği cepheyi, Tahran’dan Şam’a oradan da Gazze’ye uzanan “şer ekseni” olarak adlandırdığı oluşuma karşı güçlendirmek... Daha sonra ise ufukta öncekine göre çok daha fazla belirginleşen İran’a savaş açma stratejisine yönelik siyasi ortamı hazırlamak ve bölgesel ittifakları örgütlemek amaçlanıyor.
Tüm göstergeler Bush idaresinin, peşinden de müttefiki İsrail’in Filistin içerisindeki bölünmeyi daha da derinleştirmeye yönelik politikalarını sürdüreceğine işaret ediyor. Diğer taraftan ise komşu Arap ülkelerine, bölünmüş Filistin saflarını birleştirmeye, toparlamaya yönelik çaba göstermemesi için baskı yapmaya devam edecek. Zira Bush yönetimi ve müttefik İsrail’in halihazırdaki hedefi, Filistin cephesini iç savaş ve kargaşaya boğmak ve bu durumun yarattığı elverişli koşullar sayesinde toprakların Yahudileştirilmesi, yerleşim birimlerinin artırılması ve ırkçı duvarın yapımının tamamlanmasıdır. Avrupa’nın tutumu ise Avrupalıların bilindik daha sakin ve diplomatik üslupları doğrultusunda ortaya koyacakları siyasi açıklamalar ve kullandıkları dil dışında, ABD ve İsrail’in siyasi çizgisinin çok da fazla dışına çıkmayacaktır. ABD ve Siyonist lobilerin politikalarına yakınlığıyla bilinen Nicolas Sarkozy’nin Fransa’da cumhurbaşkanı seçilmesi, yine Almanya’da Merkel yönetiminde sağcı bir hükümetin iktidarda olması ve Britanya’nın geleneksel İbrani devletine yakın politikaları... Tüm bu gerçekler, Avrupalıların ABD ve İsrail politikalarına mesafeli durmasının önüne geçmektedir.
Ancak özellikle Mısır’ın tutumunda son zamanlarda meydana gelen gelişme ve Suudi Arabistan’ın Hamas ve el-Fetih arasındaki çatlağı onarmak üzere daha dengeli ve yapıcı bir tutum içine girmesi, ABD, İsrail ve hatta Avrupa ülkeleri için daha zorlu bir aşamanın başladığına işaret etmektedir.
* Bu yazıyı Anlayış için kaleme alan Dr. Refik Abdüsselam, el-Cezire Araştırma Merkezi üyesidir.
 

Paylaş Tavsiye Et
Yazara ait diğer yazılar
Refik Abdüsselam