Cihat Aşkın, Hakan Şensoy ve Aşkın Ensemble
Yapım: Kalan Müzik, 2007
1968 yılında İstanbul’da orta halli bir ailenin üç çocuğundan biri olarak dünyaya gelen Cihat Aşkın, hafız ve imam olan babası Sami Aşkın’ın, oğlunun klasik müzik merakına verdiği büyük destek sayesinde müzik sahasında derinleşme fırsatı buldu. Ailesinde müzikle uğraşan kimse olmamasına rağmen, henüz ilkokuldayken ilk bestelerini yapan Aşkın, Ziya Osman Saba’nın bir şiirini bestelediğinde sekiz yaşındaydı. Beşiktaş Güzelleştirme Cemiyeti’nde keman çalışına hayran olduğu Mesut Duran’dan ilk müzik derslerini almaya başlayan sanatkâr, 11 yaşında İTÜ Türk Müziği Devlet Konservatuarı’na girdi. Konservatuarda, özel Yetenekli Çocuklar Sınıfı’nda Prof. Dr. Ayhan Turan ile keman eğitimine başladı. Keman çalmayı Prof. Turan’dan “Suzuki tekniği” adı verilen bir yöntemle öğrendikten bir yıl sonra okuldaki ilk resitalini verdi; ilk orkestra konserini ise 16 yaşında İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’yla Tchaikovsky’nin “Keman Konçertosu”nu çalarak verdi. 1989 yılında mezun olduktan sonra Londra’ya giderek Kraliyet Müzik Koleji’nde Prof. Dr. Rodney Friend ile çalıştı ve solistlik diploması aldı. Hemen akabinde Londra City Üniversitesi’nde Prof. Yfrah Neaman ile çalışmalarına devam etti. 1993 yılında yüksek lisansını, 1996’da da doktorasını tamamlayarak Müzik Doktoru unvanını aldı; 1998 yılında doçent oldu. 1990’lı yıllarda pek çok uluslararası yarışmada ödüller alan Cihat Aşkın, başta Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası olmak üzere ülkenin tüm orkestraları ile konserler, Anadolu’nun birçok yerinde halk için resitaller verdi. Daha önce yine Kalan Müzik tarafından yayımlanan Minyatürler (1998), Ege’nin Türküsü (2001) ve Umutsuz (2004) adlı CD’lerinden sonra, Hakan Şensoy’un şefliğinde Aşkın Ensemble ile kaydettiği son albümü İstanbulin’de Aşkın, 19. yüzyılın yenileşme devrinin oyun havaları ile onların 20. yüzyıla ait uzantılarına yer veriyor. 1800’lerdeki Batılılaşma hareketleri içinde halkın görüntüsünü değiştiren unsurlardan biri olan, “yakaları çeneye kadar uzanan ve düğmeyle iliklenen bir tür uzun ceket” manasındaki İstanbulin kelimesine gönderme yapan albümde, Çargâh Oyun Havası, Sultaniyegâh Sirto, Hicaz Mandıra, Hicaz Sirto gibi anonim eserlerin yanı sıra Tanburî Cemil Bey, Nuri Halil Poyraz, Kemanî Sebuh Ağa, Santurî Edhem Efendi, Sadi Işılay gibi saz müziğinin en önemli bestekârlarının eserleri modern keman repertuarına aktarılarak dinleyicinin beğenisine sunuluyor. Cihat Aşkın, bu albümde kendisi için dile getirilen “Bu toprağın kemancısı” sözünü ne kadar hak ettiğini bir kez daha gösteriyor. /Cihat Arınç
Tavsiye Et
Kemal Sahir Gürel
Yapım: Kalan Müzik, 2007
Film müziği, eklektik bir bütün olan sinema filminin önemli bir unsurudur. Bir sahnenin, bir mekânın, bir kişiliğin kendilerine özgü müzikleri olur bir filmde. Müzik, filmin karakteristik yapısının belirginleştirilmesi için olmazsa olmaz bir araçtır. Türkiye’de sayıları gün geçtikçe artan televizyon dizi filmleri ve sinema salonlarında gösterime giren Türk filmleri, film besteciliğinin gelişmesine de katkı sağladı. Dizilere müzik yapan bir besteci olan Kemal Sahir Gürel, dizi müziklerinin son dönemlerde popüler olmasını şöyle açıklıyor: “Diziler reyting yarışı için yapılıyor. Bazen tek başına senaryo yeterli olmuyor. Dolayısıyla birçok takviyeye ihtiyaç duyulabiliyor. Senaryonun tıkandığı, oyunculuğun yavan kaldığı noktalarda müzik yardımcı bir unsur. Bunu kendi projelerimiz için demiyorum; çünkü farklı olduğumuzu düşünüyorum. Ama dağılmak üzere olan birçok dizinin müzik tarafından kurtarıldığını gördük. Son dakikada ipten müzik sayesinden dönen diziler oluyor. Bu yapımcıların dikkatini çekti. Bu nedenle son yıllarda daha popüler.” Gürel, bu soundtrack albümünde Sultan Makamı (2003), Kurşun Yarası (2003), Aşka Sürgün (2005), Hasret (2006), Esir Kalpler (2006), Kırık Yaşamlar Diyarı (2006), Binbir Gece Masalları (2003), Bir Aşk Hikâyesi (2004) gibi dizi ve animasyon filmleri için yapmış olduğu müzik parçalarını bir araya getiriyor. İyi bir arşiv çalışması… /Cihat Arınç
Tavsiye Et
Yalçın Çetinkaya
İstanbul: İnsan Yayınları, 2001
İslâm medeniyetinde sanat düşüncesine ve sanatların teknik ve teorik yapısına yönelik birçok eser, “hazine viranede olur” sözünü hatırlatırcasına gün geçtikçe tozlu raflar arasından bir bir açığa çıkartılıyor. İhvân-ı Safâ’da Müzik Düşüncesi, bu eserlerin açığa çıkması için bir ilk adım çalışması olarak beliriyor. Yalçın Çetinkaya, ilk baskısı 1995’te yayımlanan eserinde sanat düşüncesi geleneğimizin önemli bir ayağını oluşturan İhvân-ı Safâ’nın müzik felsefesini inceliyor. Hermesçi, Pisagorcu ve Yeni-Eflâtuncu felsefelerin terkibinden oluşan Risaleler adlı İhvân-ı Safâ’ya ait kolektif eser, 51 risaleden müteşekkil. Çetinkaya, söz konusu eserin bir parçası olan Musiki Risalesi’ni ve genel olarak İhvân’ın ve döneminin müziğe yaklaşımını tetkik ediyor.
İhvân’a göre, dinleyenlerin ruhlarında çeşitli etkiler meydana getiren musiki, sevinç ve ferahlık vakitlerinde olduğu kadar, hüzün ve elemli zamanlarda ve hatta mabetlerde, çarşı pazarda, savaş ve barış vakitlerinde dinlenir. Müzik aynı zamanda ibadethanelerde, katı kalpleri yumuşatmak, gafil nefisleri cehalet uykusundan uyandırmak, onları ruhanî makama ve hayat evine teşvik edip, oluş (kevn) ve bozuluş (fesâd) âleminden çıkarmak, madde denizinde boğulmaktan ve tabiata esaretten kurtarmak için de tatbik edilir. İhvân’a göre bazı peygamberlerin şeriatlarında müziğin haram kılınmasının sebebi, onun bu faydalı işlevlerinin dışında oyun ve eğlence, dünya lezzetlerine rağbet ve süflî arzular yolunda kullanılmasıdır. Bununla beraber müzik, bedenlerin zor ve yorucu gelen eylemleri başarmasında destek olur ve dinçleştirir. Savaşlarda insanları cesaretlendirmek için kullanılması da, bu etkisi sebebiyledir. Görüldüğü gibi, İhvân, Risaleler’de müziği hem psikolojik hem de kozmolojik açıdan incelemiştir.
Çetinkaya’nın kitabının ilk bölümünde musikinin genel tarifleri, musiki konusunda İslâm dünyasındaki tartışmaların genel çerçevesi ve matematiksel bir bilim olan musikinin diğer ilimler arasındaki yeri üzerinde duruluyor. İkinci bölümde İhvân’ın öncüleri sayılan Hermes, Pisagor, Plotinus, el-Kindî ve el-Fârâbî gibi düşünürler ve onların mensup olduğu yahut kurucusu sayıldığı düşünce sistemleri, ayrıca onların müzik anlayışları kısaca ele alınıyor. Üçüncü bölümde ise İhvân-ı Safâ ve onların Musiki Risalesi inceleniyor. Değerli bir çalışma… /Cihat Arınç
Tavsiye Et