Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (July 2006) > Müzik
Müzik
III. Selim: Hayatı, Sanatı, Eserleri
M. Fatih Salgar
İstanbul: Ötüken Yayınları, 2001
Os­man­lı İm­pa­ra­tor­lu­ğu’nun 28. pa­di­şa­hı olan Sul­tan II­I. Se­lim, II­I. Mus­ta­fa ile Mih­ri­şah Sul­tan’ın ilk oğul­la­rı ola­rak 24 Ara­lık 1761’de dün­ya­ya gel­di. He­nüz beş-al­tı yaş­la­rın­day­ken dev­rin ön­de ge­len ilim adam­la­rın­dan oluş­tu­ru­lan bir he­yet ta­ra­fın­dan ye­tiş­ti­ril­me­ye baş­la­dı. Ba­ba­sı­nın ölü­mü üze­ri­ne ye­ri­ne I. Ab­dül­ha­mid geç­ti. Bu de­vir II­I. Se­lim’in ka­fes ar­ka­sı dö­ne­mi­ne denk ge­lir. O za­man­lar şeh­za­de­ler ‘ka­fes’ de­ni­len da­ire­ler­de bir tür ha­pis ha­ya­tı ya­şar­lar ve pa­di­şa­hın iz­ni ol­mak­sı­zın an­ne­si da­hi ol­sa kim­se ile gö­rüş­tü­rül­mez­ler­di. An­cak yi­ne de I. Ab­dül­ha­mid’in II­I. Se­lim’e şef­kat ve sev­giy­le dav­ran­ma­sı so­nu­cun­da Şeh­za­de Se­lim ka­fes ha­ya­tı­nın yıp­ra­tı­cı şart­la­rın­dan bir de­re­ce­ye ka­dar ko­run­du. Dev­le­tin ar­dı ar­ka­sı­na sa­vaş­lar­la bo­ğuş­tu­ğu ve as­ke­rî açı­dan za­yıf­la­ma­ya baş­la­dı­ğı bir dö­nem­de tah­ta çı­kan II­I. Se­lim, “Ni­zam-ı Ce­did” kap­sa­mın­da bir yan­dan or­du­yu güç­len­dir­me­ye ça­lı­şır­ken, di­ğer yan­dan da tek­nik ko­nu­lar­da pek çok ye­ni­lik yap­ma yo­lu­na git­ti. II­I. Se­lim ule­ma­nın ve dev­let er­kâ­nı­nın ka­hir ek­se­ri­yet­le te­fes­süh et­me­si, rüş­ve­tin zi­ya­de­siy­le yay­gın­laş­ma­sı gi­bi olum­suz ge­liş­me­ler­le mü­ca­de­le et­tiy­se de ça­ba­la­rı­nın ba­şa­rıy­la so­nuç­lan­dı­ğı söy­le­ne­mez. Hat­ta yü­rüt­tü­ğü ye­ni­lik­ler de Kö­se Mu­sa Pa­şa ve Şey­hü­lis­lâm Ata­ul­lah Efen­di gi­bi ik­ti­dar düş­kü­nü şah­si­yet­le­rin çe­şit­li kış­kırt­ma­la­rı ne­ti­ce­sin­de II­I. Se­lim’in so­nu­nu ha­zır­la­dı. Ta­rih­te Ka­bak­çı Mus­ta­fa İs­ya­nı ola­rak bi­li­nen ha­di­se­nin aka­bin­de taht­tan in­di­ri­len II­I. Se­lim’in ye­ri­ne IV. Mus­ta­fa geç­ti ve II­I. Se­lim, Ha­rem da­ire­si­ne hap­se­dil­di. Sul­tan’ın taht­tan in­di­ril­me­si oto­ri­te boş­lu­ğu do­ğur­du ve dev­let ka­de­me­le­rin­de­ki bo­zul­ma­yı art­tır­dı. II­I. Se­lim’in ye­ni­den tah­ta çık­ma­sı­nı is­te­yen Alem­dar Mus­ta­fa Pa­şa ve yan­daş­la­rı, IV. Mus­ta­fa’ya bu ta­lep­le­ri­ni ilet­ti­ler. IV. Mus­ta­fa’nın bu tek­lif kar­şı­sın­da çok öf­ke­len­me­si üze­ri­ne Alem­dar Mus­ta­fa Pa­şa Aka­ğa­lar ka­pı­sı­nı zor­la kı­rıp içe­ri gir­mek is­ter­ken; Sul­tan’ın çev­re­sin­de­ki ba­zı ki­şi­ler II­I. Se­lim’in ve Şeh­za­de Mah­mud’un öl­dü­rül­me­si için emir ver­di­ler. Baş­çu­ha­dar Ab­dül­fet­tah, Ha­zi­ne Ket­hu­da­sı Ebe Se­lim, Dâ­rüs­saâ­de Ağa­sı Ne­zir Ağa ve bir­kaç bos­tan­cı cel­lâ­dı Ha­rem da­ire­si­ne gi­re­rek II­I. Se­lim’i kat­let­ti­ler. II­I. Se­lim’in ha­zin bir şe­kil­de öl­dü­rül­me­den ön­ce ki­tap oku­yup du­a edi­yor ol­du­ğu, na­maz kıl­dı­ğı, ney üf­le­di­ği gi­bi çe­şit­li ri­va­yet­ler var­dır; an­cak öl­dür­me­ye ge­len­le­re kar­şı ne­yiy­le ken­di­ni sa­vun­du­ğu yay­gın bir bil­gi­dir. Bu ki­tap­ta, 28 Tem­muz 1808’de bu dün­ya­dan ay­rı­lan II­I. Se­lim’in ha­ya­tı ve sa­na­tıy­la il­gi­li bil­gi­le­rin ya­nı sı­ra onun bes­te­le­di­ği eser­le­rin 78 ta­ne­si­nin no­ta­la­rı yer alı­yor. Ar­şiv­ler­de bu­lun­ma­sı ge­re­ken de­ğer­li bir kay­nak... /Cihat Arınç

Tavsiye Et
Gönül Saraylarında Bir Sultan: III. Selim
Yapım: TRT Müzik Dairesi Başkanlığı, 1999
Zor­lu bir dö­nem­de dev­le­ti yö­ne­ten II­I. Se­lim, hü­zün­lü ba­kış­la­rı, hey­bet­li ama mü­te­va­zı du­ru­şuy­la der­viş meş­rep bir pa­di­şah­tı. Mev­le­vî­li­ğe ya­kın­lı­ğı se­be­biy­le, bu ta­ri­ka­tın fel­se­fî kö­ke­nin­de­ki “ye­ni­len­me, ta­ze­len­me” fik­ri­ni hem sa­nat hem de si­ya­sî ha­ya­tın­da tat­bik et­me­ye ça­lış­mış­tır. Hat­ta onun bu ye­ni­lik­çi tu­tu­mu­nun iz­le­ri­ni, Sû­zi­di­lâ­râ ma­ka­mın­da bes­te­le­di­ği ayin-i şe­ri­fin baş­lan­gı­cın­da­ki şu söz­ler­de sür­mek de müm­kün­dür: “Dil­be­ri vü bî di­li es­râr-i mast / Kâr kâr-i mast ü çün o yâr-i mast / Nev­bet-i köh­ne-fü­rû­şan der gü­zeşt / Nev­fü­rû­şâ­nim ü in bâ­zâr-i mast” (Gü­zel­lik ve âşık­lık bi­zim sır­rı­mız­dır / Bu iş bi­zim işi­miz, çün­kü sev­gi­li­yiz / Es­ki­miş sa­tı­cı­la­rın gü­nü geç­ti git­ti / Şim­di bi­zim pa­za­rı­mız­da ye­ni şey­ler sa­tı­lı­yor). Eser­le­ri­nin bü­yük ço­ğun­lu­ğu­nu ka­fes ha­ya­tı sı­ra­sın­da bes­te­le­yen Se­lim-i Sâ­lis, ter­tip et­ti­ği Ev­câ­râ, Şev­kef­zâ, Sû­zi­di­lâ­râ, Pe­sen­dî­de, Şev­ku­ta­rab gi­bi baş­lı ba­şı­na bir ma­kam kim­li­ği­ne sa­hip ma­kam­la­rın ya­nı sı­ra, Arâz­bâr­bû­se­lik, Ne­vâ­kür­dî, Ras­tı­ce­dîd, Ger­dâ­ni­ye­kür­dî gi­bi ka­rar­da ya­hut esas ma­ka­mın bün­ye­si için­de­ki çeş­ni­ler­de zen­gin­leş­ti­ril­miş ma­kam­lar ter­tip et­miş, unu­tul­muş pek çok ma­ka­mın da ih­ya edil­me­si­ne kat­kı­da bu­lun­muş­tur. Ken­di dö­ne­min­de ya­şa­yan mü­zis­yen­le­ri, bes­te­kâr­la­rı ve mu­si­ki il­miy­le uğ­ra­şan na­za­ri­yat­çı­la­rı zi­ya­de­siy­le teş­vik ve tal­tif et­miş­tir. Ken­di bes­te­le­di­ği eser­le­ri, çev­re­sin­de­ki mü­zis­yen­le­re tak­dim et­miş ve ten­kit et­me­le­ri­ni is­te­miş, bu hu­sus­ta açık gö­rüş­lü­lü­ğün de öte­sin­de ıs­rar­cı dav­ran­mış­tır. Bu da­hi onun ge­liş­me­ye açık ta­bi­atı­na gü­zel bir mi­sal teş­kil eder. Tan­bur ve ney ça­lan II­I. Se­lim, hem saz eser­le­ri hem de söz­lü eser­ler ile re­per­tu­va­rı­mı­za mu­az­zam bir zen­gin­lik ka­zan­dır­mış­tır. Bu al­büm­de, Sul­tan bes­te­kâ­rı­mı­zın na­di­de eser­le­rin­den se­çi­len ör­nek­ler Alâ­ed­din Ya­vaş­ca’nın yö­net­ti­ği TRT rad­yo sa­nat­çı­la­rın­dan olu­şan ko­ro­nun ya­nı sı­ra, Do­ğan Dik­men ve Me­li­hat Gül­ses gi­bi so­list­ler ta­ra­fın­dan ic­ra edi­li­yor. / Cihat Arınç

Tavsiye Et
Şevki Bey (1860-1891)
Solist: Ahmet Özhan
İstanbul Tarihî Türk Müziği Topluluğu
Yapım: T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, 2006
1860 se­ne­sin­de Fa­tih’in Kum­ru­lu­mes­cit sem­ti­nin Pi­rinç­çi Ma­hal­le­si’nde dün­ya­ya ge­len Şev­ki Bey, ilk tah­si­li­nin aka­bin­de Rüş­di­ye’ye de­vam et­ti ve me­zun ol­du. Se­si­nin gü­zel­li­ği ve mu­si­ki­ye olan yük­sek ka­bi­li­ye­ti ile dik­kat­le­ri celp edip Mu­zi­ka-i Hu­ma­yun’a alın­dı. Mu­si­ki­de ilk ho­ca­sı Ti­ca­ret ve Na­fi­a Ne­za­re­ti kâ­tip­le­rin­den Nec­med­din Bey ol­mak­la bir­lik­te, asıl üs­ta­dı Mu­zi­ka-i Hu­ma­yun’da be­ra­ber ol­du­ğu ün­lü bes­te­kâr ve ha­nen­de Ha­cı Arif Bey idi. Arif Bey’den mu­si­ki­nin pra­tik yö­nü­ne iliş­kin bil­gi­ler öğ­ren­di ve onun sa­nat­kâr ki­şi­li­ği­nin bü­tün in­ce­lik­le­ri­ni kav­ra­dı. Bu se­bep­le­dir ki, Şev­ki Bey, Ha­cı Arif Bey’in de­va­mı ola­rak ka­bul edi­lir. Us­ta­laş­tık­tan son­ra sa­ra­yın fa­sıl top­lu­lu­ğun­da ha­nen­de­lik yap­ma­ya baş­la­yan Şev­ki Bey, da­ha son­ra sa­ra­yın di­sip­lin­li ha­ya­tın­dan sı­kıl­dı ve is­ti­fa ede­rek sa­ray­dan ay­rıl­dı. Bun­dan son­ra ve­fa­tı­na ka­dar Güm­rük Ne­za­re­ti’nde kâ­tip­lik yap­tı. 18 Tem­muz 1891’de ya­kın dos­tu olan Bey­ler­bey­li Güm­rük­çü Rah­mi Bey’in evi­ni zi­ya­ret et­tik­ten son­ra ani bir kalp sek­te­siy­le ha­ya­ta göz­le­ri­ni yum­du ve er­te­si gün ce­na­ze­si ka­la­ba­lık bir top­lu­luk­la kal­dı­rı­la­rak, Bey­ler­be­yi ile Kuz­gun­cuk ara­sın­da bu­lu­nan Nak­kaş­ba­ba Me­zar­lı­ğı’na def­ne­dil­di.
Otuz bir yıl­lık kı­sa ha­ya­tı­nı rin­da­ne bir şe­kil­de ya­şa­yan Şev­ki Bey, şar­kı­la­rın­da söz ile se­sin ahenk­le kay­naş­ma­sı­nı bü­yük bir iti­na ile ba­şar­mış­tır. Güf­te ve bes­te ara­sın­da­ki ahenk­te gös­ter­di­ği bu ba­şa­rı ve eser bes­te­le­mek nok­ta­sın­da­ki ve­lûd ki­şi­li­ği se­be­biy­le sık­lık­la ken­di­sin­den alt­mış se­ne ev­vel öl­müş olan mo­dern Li­ed’in ya­ra­tı­cı­sı Schu­bert’e ben­ze­ti­len Şev­ki Bey, his­le­ri­nin bü­tün sı­cak­lı­ğı­nı ve in­ce­li­ği­ni şar­kı­la­rıy­la te­ren­nüm et­miş ve ni­ha­yet o da Schu­bert gi­bi genç ya­şın­da öl­müş­tür. Muh­te­lif ma­kam­lar­da yüz­ler­ce şar­kı bes­te­le­yen Şev­ki Bey’in me­se­lâ sa­de­ce Uş­şak ma­ka­mın­da bes­te­le­di­ği iki yü­zü aş­kın ese­ri var­dır. Eh­li­ne ma­lûm­dur ki, ay­nı ma­kam çer­çe­ve­si içe­ri­sin­de bir­bi­ri­ne ben­ze­me­yen bu ka­dar eser bes­te­le­ye­bil­mek an­cak müs­tes­na bir ka­bi­li­ye­tin işi ol­sa ge­rek­tir. Kuv­vet­li bes­te­kâr­lı­ğı sa­ye­sin­de ya­rım sa­at içe­ri­sin­de bir bes­te ya­pa­bil­di­ği, hat­ta ba­zı gün­ler se­kiz-on eser bes­te­le­di­ği ri­va­yet olu­nur. Bu şe­kil­de bi­ne ya­kın eser bes­te­le­yen Şev­ki Bey, ölü­mü­ne ya­kın bir ta­rih­te “Ar­za lâ­yık de­ğil am­ma hü­ne­rim / Nâ­çi­za­ne bi­ni bul­du ese­rim” de­miş­tir. On yıl­lık bir sa­nat ha­ya­tı­nın mah­su­lü olan bu bin eser­den yal­nız­ca bir bes­te, bir yü­rük se­mai ol­mak üze­re iki yüz on ka­dar şar­kı­sı gü­nü­mü­ze ulaş­mış­tır. /Cihat Arınç

Tavsiye Et