Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (August 2006) > Müzik
Müzik
Türkiye’de Çingene Müziği
Melih Duygulu
İstanbul: Pan Yayıncılık, 2006
 
Çal kemanı raks edelim
Bütün günler zevk edelim
Çengileri oynatalım
Bütün günler zevk edelim
 
Çingeneler… Kâh size “Abe beş liradır be! Gel, gitme, sana ikiye olur” diyen sevimli bir çiçekçi teyze… Kâh siz yolda yürürken “Abe güzel abim, veresin avcunu da bakayım falına, kısmetinden haber vereyim!” diyen bir falcı bacı… Yahut siz otobanda arabanızla hızla giderken trafik kurallarını hiçe sayarak ağır ilerleyen bir at arabasıyla ansızın önünüze çıkıveren bir “sürücü”… Belki bir vapur iskelesinin yanında darbukasıyla neşelenen ve neşelendiren ufak bir çocuk… Ya da klârnetiyle etrafındakileri şenlendiren ince bıyıklı bir amca… Şurası bir gerçek ki, aynı şehirde birlikte yaşadığımız bu insanları pek az tanıyoruz. Kültürleri, sosyal yapıları, tarihî köklerine ilişkin bilgilerimiz kalıpyargılara dayanan televizyon filmleriyle sınırlı. Melih Duygulu, konservatuardan mezun olduktan sonra kendisini Türkiye’deki müzik kültürlerini araştırmaya adamış. Çeşitli yörelere ait birçok türkü ve deyişi kitap hâlinde yayımlamış, ayrıca sayısı yirmiyi aşan müzik albümünü “Arşiv Serisi” adı altında hazırlamış. Türkiye’de Çingene Müziği: Batı Grubu Romanlarında Müzik Kültürü başlıklı bu kitap, Duygulu’nun uzun süren çalışmasının mahsulü. Üç bölümden oluşan kitabın ilk bölümünde Türkiye’de yaşayan çingeneler ve çingene kültürü (Türkiye’nin batısında yaşayan Romanlar üzerinden) isim, tarihsel arka plan ve köken itibarıyla inceleniyor; dil, din, evlilik, düğün, eğlence ekseninde tahlil ediliyor. İkinci bölümde çingene şarkılarının müzikal yapısı, çingene müzisyenlerin kullandığı çalgılar, icra teknikleri, doğaçlama icra vb. hususlar ayrıntılı bir şekilde ele alınıyor. Üçüncü bölümde ise çingene müziği repertuarını oluşturan çeşitli ezgi örneklerine notalarıyla birlikte yer veriliyor. Kitabın önemli bir tarafı, incelediği müzikal kültürü antropolojik bir perspektiften ele alması, çingenelerle ilgili İngilizce, Almanca, Fransızca kaynaklardan yararlanmanın yanı sıra Türkiye çingeneleriyle ilgili çok sınırlı olan kaynakçayı yeterli bulmayıp, gerekli bilgileri bizzat kendi tecrübesiyle derlemesi ve literatüre kazandırmasıdır. Bu büyük emeğini “mütevazı” olmakla niteleyen Duygulu, kaynakların azlığı, metodolojik güçlükler, vb. karşılaşılacak çeşitli zorluklara rağmen çingeneler üzerine daha fazla alan araştırması yapılması gerektiğini söylüyor. Türkiye’de yayımlanan ilk çingene monografisi olma özelliğini taşıyan kitabını okuyucusuna takdim ederken, ayrıca hazırlamakta olduğu “Türkiye’de Çingene Kültürü” başlıklı çalışmasının da müjdesini veriyor. / Cihat Arınç

Tavsiye Et
Mustafa Kandıralı
Yapım: Uzelli Müzik, 2006
Küçük yaşlarındayken Kandıra’dan kalkıp İstanbul’a gelen ve çok zor şartlar altında kendisini buradaki müzisyenlere kabul ettiren Mustafa Kadıoğlu (Kandıralı), 10 Temmuz 1930’da İzmit’te doğdu. İstanbul’daki ilk zamanlarında Kemanî Âmâ Recep ve Kanunî Sıtkı Bey’le tanıştı, pek çok bakımdan onlardan yardım gördü. Şevki Şakrak Tiyatrosu’nda ve İsmail Dümbüllü Tiyatrosu’nda çalmaya başladıktan sonra bazı şehirdışı turnelere de gitme fırsatı buldu. 1950’li yılların ikinci yarısında İsmail Şençalar, Kadri Şençalar, Sadun Aksüt başta olmak üzere önemli müzisyen arkadaşlarıyla çalışmalar yaptı ve onların tavsiyesi üzerine Nevzat Atlığ tarafından İstanbul Radyosu’na alındı. Radyo icraları sayesinde ünü sanat camiasında yayıldı ve önde gelen plak şirketlerinden teklifler almaya başladı. Derken, Odeon’la yaptığı anlaşma sonucunda 78 devirli ilk taş plâğını hazırladı ve plâğın bir yüzüne “Salon Çiftetellisi”ni, diğer yüzüne ise “Anadolu Oyun Havası”nı çaldı. Behiye Aksoy, Safiye Ayla, Zeki Müren gibi büyük seslerin orkestralarında yer aldı. Sanatla uğraştığı yıllar boyunca yüz elli kadar plak, yirmiden fazla kaset dolduran Kandıralı, bayram programlarının da vazgeçilmezlerinden biri olarak yirmi yıl boyunca TRT ekranlarında göründü. Elli yıllık sanat hayatında, dünyanın dört bir tarafında konserler verdi. Kandıralı çiftetelliler, roman havaları ve yerel müziklerin yanı sıra Türk musikisinin fasıl adabı içerisinde peşrev, saz semaisi, şarkı ve beste gibi türlerin icrasına da çeşitli vesilelerle eşlik etti; bugüne kadar Türkiye’de ve yurtdışında yüz otuz klârnet sanatçısı yetiştirdi. Bu albümde Haydar Haydar, Bahriye Çiftetellisi, Priştine Oyun Havası, Tavas Zeybeği, Aydın Roman Havası, Hicaz Dolap başta olmak üzere on beş kayıt yer alıyor. Hüsnü Şenlendirici’yle birlikte Türk dinleyicilerin ilgisini üzerinde toplamaya başlayan ‘klârnet’ sazını ustasından dinlemek için değerli bir albüm… Son olarak, Anlayış okurlarına bu tanıtım yazısı vesilesiyle haber vermek isterim ki, Kandıralı, ustası ‘Şükrü Tunar’ anısına 29 Ekim’de Ayvalık’ta düzenlenecek etkinlikte yirmi iki yıl aradan sonra sahneye çıkacak ve “Bizlere yeni bir tavır getirdi” diyerek andığı hocasının hatırası için klârnet çalacak. Meraklılarına duyurulur... / Cihat Arınç

Tavsiye Et
Aşkın Kanunu
Yeşilçam Müzikleri-1
Yapım: Kalan Müzik, 2006
Kalan Müzik, Belkıs Özener/Sahibinin Sesinden albümüyle başlattığı Yeşilçam Şarkıları dizisini yepyeni albümlerle sürdürüyor. Bunlardan ilki, Türk filmlerinin unutulmaz müziklerinin yer aldığı Aşkın Kanunu. Gerçekten de Türk sineması, içerdiği müzikleri merkezine alan, hatta bazen bütün bir filmi bir şarkı etrafında kurgulamaktan geri durmayan bir geleneğe sahip. Feride, Sonbahar Rüzgârları, Buruk Acı, Beklenen Şarkı, Gurbet, Ağlama Değmez Hayat, Arım Balım Peteğim ve Samanyolu başta olmak üzere pek çok film, isimlerini dahi çevrildikleri dönemin beğenilen şarkılarından almıştır. Filmin başrol oyuncusu, genellikle ya o şarkının söylendiği sırada âşık olmuştur ya da onun aşk acısını en yoğun yaşadığı an şarkının söylendiği andır. Şarkılı sahne, filmin akışı içerisinde zirveyi teşkil eder. Hatta filmin senaryosu seçilen şarkının sözlerinin bir açılımıdır. Türk filmlerine özgü bu durumun sinema geleneğimiz için bir zaaf yahut ayrıcalık olduğu başka bir tartışmanın konusudur; fakat bu meyanda seslerini perdelerin meşhur oyuncularına ödünç veren Münir Nureddin Selçuk, Zeki Müren, Neşe Karaböcek, Barış Manço gibi meşhur sanatkârların da bu filmlerin gizli başrolünü oynadıklarını söylemek herhâlde bir mübalâğa olmayacaktır. Perdenin meşhurlarına katkı sağlayan ses sahiplerini şükranla anmak ve ileriki yıllarda da hatırlamak için böyle bir diziyi başlatan Kalan Müzik, yeni açılımlarla hizmetlerini sürdüreceğini gösteriyor. / Cihat Arınç

Tavsiye Et