TARİH: 14 Aralık 2006. Yer: Filistin ile Mısır topraklarını birbirine bağlayan Refah geçidinin Mısır tarafı. Filistin Başbakanı İsmail Haniye, çıktığı ilk yurtdışı gezisi sırasında topladığı, Filistin hükümeti ve halkına yönelik uygulanan ambargonun etkilerini bir parça hafifletecek mali yardımlarla Refah geçidinde çaresizce bekl(etil)iyor. İsrail tarafıyla yapılan müzakereler sonucunda beraberinde getirdiği yardımları bırakması şartıyla Haniye’nin Gazze’ye giriş yapmasına izin veriliyor. Filistin Başbakanı’nın elleri kenetlenmiş, kaldırım üzerinde oturan fotoğrafının eş-Şark el-Awsat gazetesinde yayımlanmasının hemen ardından kıyametler kopuyor.
Birçokları tarafından “acziyetin zirvesi” olarak nitelenen bu olayın ardından yaşanan gelişmeler, Filistin hükümetine yönelik ekonomik ve siyasi boykotun kırılmaya başlamasıyla birlikte sanki önceden yazılmış bir senaryonun alelacele sahneye konduğu düşüncesini akıllara getiriyor.
Senaryo Adım Adım İşliyor
Bu olaydan yalnızca iki gün sonra, 16 Aralık Cumartesi günü, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas yaptığı konuşmada Filistin siyasetinin içinde bulunduğu darboğazdan kurtulması için erken seçime gidilmesi gerektiğini söylüyordu. Abbas’ın bu talebine, 25 Ocak 2006 tarihinde yapılan ve uluslararası gözlemciler tarafından belki de Ortadoğu’da yapılanların en ‘nezih’i olarak nitelenen seçimlerde meclisteki sandalyelerin çoğunluğunu elde eden Hamas’ın karşı çıkması ise hiç kimseyi şaşırtmadı. Sonuçta Filistin, kendi halkı arasında tarihinde gördüğü en şiddetli çatışmalara sahne oldu.
Hamas, el-Fetih ve çeşitli gruplar arasında aylar süren “ulusal birlik hükümeti” kurma çabaları ve yer yer çatışmalarla sonuçlanan gerginlikler, yerini çok sayıda Filistinlinin öldüğü ve kimilerince iç savaş olarak nitelenen şiddetli çarpışmalara bıraktı. Başbakan Haniye ve Filistin Dışişleri Bakanı Mahmud ez-Zahhar’a yönelik suikast girişimleri ve el-Fetih’e bağlı Filistin İstihbarat Örgütü şeflerinden Baha Beluşe’nin üç çocuğunun öldürülmesi gibi korkunç eylemlerin ardından yükselen tansiyon, tarafların birbirine karşı kullandığı üslup ve silahların da sertleşmesine neden oldu. Bırakın dinî kaygıları bulunan Hamas gibi bir hareketi, ulusal çıkarları önceleyen hiçbir direniş hareketinin yeltenmeyeceği bu tip eylemlerin arkasında kim(ler)in olduğu sorusu ise oluşan kargaşa ortamında buharlaşıp uçuverdi.
El-Fetih hareketinin önemli isimlerinden Muhammed Dahlan’ın, Haniye’ye karşı düzenlenen suikast girişiminde parmağı olup olmadığı sorulduğunda “bu benim için bir şeref olurdu” demesi ise esef verici olayların unutulmayacak karelerinden yalnızca biriydi.
Abbas Kumar Oynuyor
Abbas’ın aldığı erken seçim kararı ise, en itidalli kesimler tarafından dahi şaşırtıcı bulundu. Böyle bir seçeneğin gündeme getirilmesinin bir iç savaşa yol açmasa bile, büyük bir kargaşaya sebebiyet vereceği neredeyse kesindi. Abbas’ın bunu öngörmemesi imkansızken, neden böyle bir adım attığı sorusu kafaları iyice karıştırdı.
Parlamentoyla beraber başkanlık seçimlerinin de erkene alınmasını isteyen Abbas’ın, bu seçimlerin yapılması sonucunda olup biteceklerin hesabını yapmaması düşünülemez. Seçimleri Hamas’ın kazanması durumunda Filistin hükümetine -aslında halkına- karşı 11 aydır süren ambargonun kaldırılmayacağı ortadayken ve açlık tehdidiyle karşı karşıya kalmalarına rağmen Hamas seçmeninin partilerine sahip çıkacağını yapılan kamuoyu yoklamaları göstermekteyken, Abbas’ın böylesi bir riski göze alarak erken seçim kararını dile getirmesi “acaba seçimlere müdahale mi edilecek?” sorusunun yüksek sesle tartışılmasına yol açtı.
Uygulanan ağır ambargoyla insanların açlıkla imtihan edildiği Filistin’de yapılacak bir erken seçimin halkın gerçek tercihini yansıtacağını söylemek fazla iyimserlik olur. Yine herhangi bir konuda ortak görüş açıklaması hiç de kolay olmayan 10 Filistinli grubun, özellikle de Hamas’ın parlamento seçimlerine katılmasına karşı çıkan direniş gruplarının, erken seçimler konusunda Hamas’ın yanında yer alması ise Filistin tarihinde nadir görülen bir vakıa.
Öte yandan ABD ile birlikte İsrail ve İngiltere’den alelacele gelen destek mesajları ise Abbas imajının Filistinliler arasında daha da sarsılmasına sebep oldu. Bu nedenle yaşanan gelişmelerin, önümüzdeki dönemde yalnız kalacak olan el-Fetih hareketi üzerinde Hamas’tan daha şiddetli bir etki yapacağı muhakkak.
Amaç İktidar Olunca!
Kimilerine göre dışişleri, maliye ve iletişim bakanlıklarına hakim olamamaktan yakınan Hamas hükümeti için bu teklif, bulunmaz bir fırsattı. Zaten iktidar olup muktedir olamamaktan şikayet eden Hamas yetkililerinin, sessiz sedasız emaneti sahibine yani el-Fetih hareketine iade etmesi için bundan daha uygun bir teklif de zaman da bulunamazdı. Yönetimin el değiştirmesi fikrine bir türlü alışamayanların öne sürdüğü böylesi argümanlar, iktidar mücadelesinin tozu dumanı arasında Filistin davasının arka plana atılma tehlikesiyle karşı karşıya kalmasına neden oluyordu. Aslında bu olup bitenlerle Filistin yönetiminin, başında kim bulunursa bulunsun, halkın sırtında bir yük olmaktan öte bir rol oynamadığı bir kez daha görüldü.
Olaylar sonrasında Başbakan Haniye’nin yaptığı konuşma oldukça yapıcıydı. Haniye, kanlı çarpışmalar, kaçırma olayları ve silahlanma yarışı karşısında takınılması gereken en doğru tutumun diyalog çalışmalarını başlatıp sürdürmek olduğunun altını çizdi. Abbas’ın da “ulusal birlik hükümeti” kurma çalışmalarına tekrar başlama konusunda karar alması, şimdilik tarafları teskin etmişe benziyor. Aç bırakılan Filistin halkının Hamas’a olan güveninin sarsıldığı bir dönemde patlatılan erken seçim bombası, şimdilik rafa kaldırılsa da Filistin’de iç barış halen pamuk ipliğine bağlı.
Aslında Filistin’de yaşananlar, Ortadoğu’da işgal ve baskıcı rejimler altında şekillenen toplumların içine düştüğü handikapların sadece bir yüzü. Bu bölgelerde çatışan tarafların ortak noktası ise, kendilerini halklarının tek meşru temsilcisi olarak öne çıkarmaları ve dış müdahalelere karşı ülke bağımsızlığını koruduklarını iddia etmeleri.
Programları, söylemleri ve iddiaları ne kadar farklı olursa olsun tüm tarafların halk nezdinde destekçileri mevcut. Bölgede yaşananlar da göz önünde bulundurulduğunda Filistin’de kısa vadede herhangi bir tarafın üstünlük sağlaması mümkün görünmüyor.
Paylaş
Tavsiye Et