İNGİLİZLER Hint Alt Kıtası’ndan ayrılma kararını verdiklerinde, bu geniş coğrafya için demokratik bir yönetim öngördüler. Müslümanlar, İngilizler gelmeden önce yüzyıllar boyunca Hindistan’ı hâkimiyetleri altında bulundurmuş olmalarına rağmen Alt Kıta’da hiçbir zaman çoğunluğu oluşturamadılar. Dolayısıyla birleşik ve demokratik bir Hindistan çatısı altında hep azınlık statüsünde kalacaklarını hesaplayan Müslümanlar da inançlarına göre hayat sürebilecekleri bir vatan istediler.
1947’de Müslümanlar Pakistan’ı, Hindular ise Hindistan’ı kurdular. Alt Kıta inanç temelli olarak bölüşüldü. Müslümanların çoğunlukta olduğu vilayetler Pakistan’a (bugünkü Pakistan ve Bangladeş) Hinduların çoğunlukta olduğu vilayetler ise Hindistan’a verildi. Bir-iki istisna dışında büyük sorunlar ve acılarla da olsa “bölünme” tamamlandı.
Hindistan’ın en verimli ve güzel bölgelerinden biri olan Keşmir Vadisi, halkının çoğunluğu Müslüman olmasına rağmen gayrimüslim bir yönetime sahipti. Bu yüzden de Keşmir “bölünme” sırasında doğrudan Pakistan’a verilemedi ve statüsünün belirlenmesi ertelendi. Ancak İngilizler bir şekilde idareleri altına aldıkları her yerde oynadıkları oyunu burada da tekrarladılar. Alt Kıta’dan çekilirken Keşmir ve birkaç vilayeti sorunlu bölge olarak arkalarında bıraktılar.
Keşmirlilerin Pakistan’a ilhak için Keşmir’in o dönemdeki hâkimi olan Mihrace Hari Singh’e karşı ayaklanmaları, Keşmir sorununun da başlangıcını teşkil etti. Duruma müdahil olan Hindistan devleti askerleri ile Müslüman milisler arasında çıkan çatışmalar BM’nin araya girmesiyle durduruldu ve bir “Ateşkes (Kontrol) Hattı” oluşturuldu. İşte bu söz konusu “hat” halen Pakistan ile Hindistan arasında de facto (fiilî) bir sınır işlevi görüyor.
“Bölünme” sırasında Müslüman milislerin ele geçirdiği Keşmir’in küçük bir kısmı “Hür (Azad) Keşmir” adıyla Pakistan’ın eyaletlerinden biri haline gelirken, daha geniş kısmı Kuzey Toprakları adıyla yine Pakistan’ın sınırlarına dâhil oldu. Hint işgali altındaki bölüm ise Hindistan’a ilhak edildi ve anayasaya eklenen bir madde ile Cammu ve Keşmir Eyaleti, Hindistan’ın “bölünmez” bir parçası haline getirildi.
1962 yılında ise Keşmir’de başka bir güç daha arz-ı endam eyledi. Hindistan’ın aynı yıl Çin ile giriştiği savaşta Keşmir’in bir parçası Çin tarafında işgal edildi. Bu işgal günümüzde de halen devam ediyor
Keşmir’deki savaşın BM’nin araya girmesiyle durdurulduğunu söylemiştik. BM Güvenlik Konseyi sorunun çözümü için Keşmir’de halk oylaması öngören bir karar aldı ve bölgeye gözlemciler gönderdi. Fakat Hindistan’ın oyalama taktikleri ve araya giren savaşlar ve dayatmalar yüzünden bu halk oylaması şu ana kadar yaptırılamadı.
1989 yılına kadar direnişini pasif olarak sürdürmekte olan Keşmirliler, Afganistan’da Sovyetler Birliği’ne karşı verilen mücadeleden de aldıkları ilhamla Hint hükümetine karşı silahlı gerilla faaliyetlerine başladılar. Bu silahlı mücadele günümüzde de farklı gruplar tarafından sürdürülüyor. Silahlı mücadelenin zirve noktası 1999’da Keşmir’in Kargil bölgesinde yaşandı. Hint işgali altındaki Kargil bölgesine sızan Keşmirli militanlar, her ikisi de daha yeni nükleer kulübe girmiş Hindistan ile Pakistan’ı karşı karşıya getirdi. Uluslararası güçlerin de müdahalesiyle iki ülke arasında sonunun nereye varacağı belli olmayan bir savaşın çıkması önlendi ve Keşmir meselesi soğumaya bırakıldı.
Keşmir Direnişinde Yeni Sayfa
En son 2002’de karşılıklı yığınak yapmaya başlayan iki ülke, 2004’ten sonra ilişkilerini normalleştirme sürecini başlatınca bölgeye nispeten bir sakinlik geldi. Ta ki geçtiğimiz Mayıs ayında Hint işgali altındaki Keşmir yönetimi, bir Hindu tapınak vakfına yaklaşık 400 dönümlük bir arazi bağışlayana kadar. Hinduların Keşmir topraklarında bulunan kutsal mekâna yaptıkları ziyaret esnasında konaklamaları için tapınak vakfına bağışlanan bu arazi Keşmir halkını ayaklandırdı ve 6 kişinin ölümü ile sonuçlanan gösteriler sonucu Keşmir eyalet hükümeti bağışı geri almak zorunda kaldı.
Bu sefer itiraz sırası Cammu bölgesinde çoğunluğu oluşturan Hindulara gelmişti. Karara isyan eden Cammu Hinduları, hükümete ve Müslümanlara karşı kanlı gösterilere başladılar. Ve en önemlisi de dağlık Keşmir’e giden tek lojistik yolunu trafiğe kapatarak Keşmir’e ambargo uygulamaya çalıştılar. Ancak Hinduların bu girişiminin Hint hükümetine iki büyük zararı oldu. Öncelikle Keşmir’de sorun başladığından beri dinî temelde karşı karşıya gelmeyen ve ayrışmayan toplumlar, artık din ekseninde de çatışmaya başlıyorlar. Keşmir’deki dinî temelli gerginlik şimdilerde gittikçe tırmanıyor. İkincisi ise Keşmir halkı yeniden Hindistan’dan ayrılmak ve Pakistan’a iltihak için sesini yükseltiyor. Aralarındaki bütün sorunları bir kenara iten Keşmirli Müslümanlar, birlik ve beraberliklerini güçlendiriyorlar. Ve bu durum da Hindistan’ı oldukça endişelendiriyor.
Dolayısıyla sık sık uygulanan sokağa çıkma yasağına rağmen Keşmir halkı, Hindistan ve eyalet hükümetlerine karşı ayağa kalkmış durumda. Özellikle Cuma namazları sonrası Keşmir şehirlerinde oldukça büyük gösteriler düzenleniyor. Açıkçası Hint işgaline karşı Keşmir halkının direnişi yeni bir döneme girmiş bulunuyor. Tamamen sivil inisiyatifle ve siyasi bir şemsiye grup olan “Tüm Partiler Özgürlük Konferansı” çatısı altında yürütülen bu protesto eylemlerinin, zaten kırsal kesimde Hint güvenlik güçlerine karşı silahlı mücadele veren militan grupların silahlı eylemlerini de tırmandırması bekleniyor.
Peki, hem siyasi hem de silahlı kanattan yürütülen bu mücadelenin başarıya ulaşma şansı var mı? Aynı zamanda birer nükleer güç olan Hindistan ile Pakistan’dan herhangi birisinin Keşmir’i diğerine bırakması, içinde bulunulan statüko çerçevesinde pek de mümkün gözükmüyor. Zira Keşmir meselesi artık her iki ülke için de psikolojik önemi ağır basan milli bir dava haline gelmiş bulunuyor. Akıbetinin ne olacağı gayet meçhul olan bu psikolojik savaşı kaybetmeye bu şartlarda Pakistan da Hindistan da tahammül edemez.
Tabii ki Hint işgali altındaki Keşmir’de yaşanan toplumsal iniş çıkışlar, Pakistan-Hindistan ilişkilerini doğrudan etkileyecektir. Buna rağmen bölge halkı için en uygun çözüm olan halk oylamasının gerçekleşme şansı çok zayıf. Aslında iki ülke de “Ateşkes Hattı”nın daimi sınır olarak kabul edilmesine sıcak bakıyorlar ama bir türlü bu yönde atım atmaya d yanaşmıyorlar. Hem Pakistan hem de Hindistan’ın zorda kalması durumunda başvuracakları son çare ise birleşik Keşmir’e bağımsızlık verilmesi.
Hindu tapınak vakfına arazi bağışı, Keşmir direnişinde yeni bir sayfa açtı. Tekrar ivme kazanan direnişin, Hindistan ile Pakistan’ın başına neler açacağını ise zaman gösterecek.
Paylaş
Tavsiye Et