PAKİSTAN, Eylül ayında Amerikan ve İngiliz mali piyasalarında yaşanan çöküntünün tozu dumanı arasında, tarihinin belki de en kritik dönemine kapı açan gelişmelere maruz kaldı. Önce Pakistan’ın Afganistan sınırındaki aşiretler bölgesine ABD tarafından düzenlenen kara operasyonu geldi. Ardından da ülke, başkent İslamabad’da yabancıların yoğun olarak kaldığı Marriott Oteli’ne düzenlenen ve “Pakistan’ın 11 Eylül’ü” olarak nitelendirilen korkunç terör saldırısıyla sarsıldı.
ABD-Pakistan İlişkilerinde Kırılma
Amerikan Özel Kuvvetleri’ne bağlı ekiplerin 3 Eylül sabahı Peştun aşiretlerin yaşadığı Pakistan’ın Afganistan sınırında bir köyde saklanan Taliban ve el-Kaide militanlarına karşı düzenlediği kara harekatı, iki ülke ilişkilerinde dönüm noktası olabilir. Zira operasyon ABD’nin Pakistan topraklarında, üstelik de Pakistanlı yetkililerin bilgisi ve onayı olmaksızın gerçekleştirdiği kamuoyuna açık ilk kara harekatı niteliğini taşıyor. Militanların yanında 20 kadar sivilin de ölümüne neden olan bu operasyonun ardından Amerikan casus uçaklarının aynı bölgeye birkaç gün arayla gerçekleştirdiği hava saldırıları sonucunda da onlarca sivil hayatını kaybetti.
ABD’nin Afganistan politikasında yapmayı planladığı değişikliklerin bir parçası olan 3 Eylül operasyonu, George Bush yönetiminin Afganistan ve Irak’tan sonra üçüncü cepheyi Pakistan’da açtığının bir işareti. Ancak ABD’nin Afganistan’da Taliban ve el-Kaide karşısında yaşadığı çöküşün Pakistan’a yansıması şeklinde yorumlanabilecek bu girişime, başta Genelkurmay Başkanı Eşfak Kayani olmak üzere Pakistan ordusu büyük tepki gösteriyor. ABD’nin müdahalesi, Pakistan’ın egemenliğini dünyanın gözü önünde ihlal etmekle kalmıyor, Peştun milliyetçiliğini kışkırtıp Pakistan otoritelerine yönelik öfkeyi arttırıyor ve yine Afganistan sınırındaki Belucistan eyaletindeki ayrılıkçılığı güçlendirme tehlikesini barındırıyor.
Bu değişikliğin Aralık 2007’de uğradığı suikastta hayatını kaybeden Pakistan eski başbakanı Benazir Butto’nun eşi Asıf Ali Zerdari’nin, istifa eden General Pervez Müşerref yerine cumhurbaşkanı seçildiği bir sırada gündeme gelmesi de dikkat çekici. Nitekim 6 Eylül’de parlamento tarafından cumhurbaşkanı seçilen ve 9 Eylül’de yemin ederek görevine başlayan Zerdari, koltuğuna oturur oturmaz kendini tam bir çıkmazın içinde buldu. Eşi Butto’nun ABD’ye verdiği Taliban ve el-Kaide ile Müşerref’ten daha sert mücadele etme sözünün varisi Zerdari, zaten bu yönde adımlar atacaktı. Fakat ABD’nin bu mücadeleye Pakistan’ı adeta bir muz cumhuriyeti konumuna indirger şekilde dâhil olması, Zerdari’nin hareket alanını oldukça daraltıyor.
Peki ama ABD’nin bu tavır değişikliğinin arkasında ne yatıyor? 80’ler boyunca Afganistan’ı işgal eden Sovyetler Birliği’ne karşı savaşan mücahitleri ve bugün el-Kaide adını alan oluşumu CIA ile Pakistan istihbarat teşkilatı ISI birlikte örgütlemişlerdi. Keza Pakistan’ın 90’larda Afganistan’ı kontrol etmek için Peştun aşiretleri arasında Taliban’ı yapılandırmasına da ABD destek vermişti. Ancak 2000’de Bush yönetiminin iktidara gelmesiyle hegemonyasını sert güç kullanarak kurma dönemine giren ABD’nin, yükselen güçler Çin ve Hindistan ile yeniden ayağa kalkan Rusya karşısında Afganistan’a yerleşmek istemesi dengeleri değiştirdi. 11 Eylül’ün açtığı alanı değerlendiren ABD, 7 Ekim 2001’de Afganistan’a müdahalesini başlattı.
Afganistan’a İngiltere ile birlikte müdahale eden ABD, el-Kaide lideri Usame bin Ladin’e ev sahipliği yapan ve 90’ların sonundan beri ülkeyi kontrol eden Taliban’ı kısa sürede devirdi ve Kabil’e yerleşti. 2003’te Afganistan’daki uluslararası gücün komutasını devralan NATO’nun şemsiyesi altında 30.000 Amerikan, 8.000’e yakın da İngiliz askeri görev yapıyor. Fakat Irak’ta kısmen de olsa bir istikrar sağlamayı başaran ABD, Afganistan’ın güneyinde ve doğusunda hâkimiyet kuramıyor. Gerek Amerikan gerekse de diğer NATO güçleri, Taliban, el-Kaide ve 1979’daki Sovyet işgalinden beri kendi mevzisinde çarpışan Gulbettin Hikmetyar liderliğindeki Hizb-i İslami’den gelen saldırılar karşısında ağır kayıplar veriyor.
Bu durum karşısında Afganistan politikasını yenileme ihtiyacı duyan Bush yönetimi, 2009 başında Afganistan’a 8.000 asker daha gönderme kararı aldı. Afganistan’daki Amerikan güçlerinin komutanı General David McKiernan ise en az 15.000 ek askere daha ihtiyaç duyulduğunu söylüyor. 18 Eylül’de Londra’da yapılan ve 26 NATO üyesi ülkenin savunma bakanlarının katıldığı toplantıda Washington, müttefiklerinden Afganistan’ı istikrara kavuşturmak için 20 milyar dolar istedi. ABD Afganistan’a yılda 6 milyar dolar yardım yapıyor. Buna askerî harcamalar de eklendiğinde Afganistan, mali krize giren Amerikan ekonomisi için tam bir kara delik haline geliyor.
ABD’nin en yakın müttefiklerinden biri olan Pakistan’a yönelik bu yeni tavrının arkasında işte bunlar yatıyor. Özellikle Pakistan’ın aşiretler bölgesindeki Kuzey ve Güney Veziristan, el-Kaide’nin eylemlerine lojistik destek sağlıyor ve “Amerikan ve NATO güçlerini Afganistan’dan çıkarma” misyonunu paylaşan Pakistan ve Afgan Taliban’ı arasında bir köprü işlevi görüyor. Şimdiye kadar Taliban ve el-Kaide güçleriyle Pakistan topraklarında yüz yüze çatışmalara girmekten kaçınan, buralara ara sıra düzenlediği hava saldırıları ile yetinen ABD, Taliban üzerindeki kontrolünü tamamen yitirmek istemeyen ISI’ye de artık güvenmediği için doğrudan müdahale etme yolunu tercih etmiş görünüyor.
Pakistan Kendi 11 Eylül’ünü Yaşıyor
Pakistan’ı 20 Eylül akşamı vuran korkunç saldırı, bütün bu tepki ve endişeleri haklı çıkarttı. Akşam saatlerinde İslamabad’daki Marriott Oteli’ne bomba yüklü araçla gerçekleştirilen terör saldırısı sonucu aralarında yabancıların da bulunduğu 50’yi aşkın kişi hayatını kaybederken 300’e yakın kişi de yaralandı. Marriot Oteli’ni harabeye çeviren saldırıları üslenen İslam Fedaileri adlı az bilinen örgüt, Amerikan hedeflerine yönelik saldırılara son vermek için öncelikle ABD-Pakistan işbirliğinin bitmesini istedi. Pakistan İçişleri Bakanı Rahman Malik, saldırıdan Cumhurbaşkanı Zerdari ile Başbakan Yusuf Rıza Geylani’nin son anda kurtulduğunu, Meclis Başkanı’nın bu lüks Amerikan otelinde verdiği iftar yemeğinin yerinin son dakikada değiştirildiğini duyurdu. Ancak otelin Pakistanlı işletmecisinin sözcüsü bunu yalanladı.
Başkan adayları Cumhuriyetçi John McCain ile Demokrat Barack Obama’nın ABD’nin mevcut Afganistan-Pakistan stratejisini benimsemelerine bakılırsa Pakistan’ı çok zor günlerin beklediği söylenebilir. Yine de nüfusu 200 milyona yaklaşan nükleer silah sahibi Pakistan gibi bir ülkeyi kaosa sürüklemenin ateşle oynamaya benzediği unutulmamalı. Alev alması halinde bu ateş, sadece bölgeyi değil başta “kendisini yakan” olmak üzere tüm dünyayı kül edecek bir yangına dönüşebilir.
Paylaş
Tavsiye Et