Oryantalizm, Aydınlanma çağı sonrası Batı Avrupalı beyaz adamın Doğu hakları ve kültürüne yönelik dışarıdan, ötekileştirici ve önyargı dolu yorumlarını içeriyor. Terimi bu bakış açısından ve olumsuz manada kitaplarında kullanan Edward Said, Oryantalizm’i, Avrupa kültürünün Şark’ı siyasal, sosyolojik, askerî, ideolojik, bilimsel, imgesel olarak çekip çevirebilmesini sağlayan bir disiplin olarak tanımlar. Tanımlayan, tanımlananın üstündedir ve Oryantalizm bu anlamda aslında kendisi için neyin iyi olduğunu bilmeyen, dişil, edilgen, barbar olarak çizilmiş Şarklı temsilleri üzerinden Batı’nın “yönetilmeye muhtaç Şark” üzerindeki hakimiyet iddiasını temellendirir, sömürgeci emelleri besler ve meşrulaştırır. Oryantalleştirilmiş, egzotikleştirilmiş Doğulu imajları, geç 17. yüzyıl ile erken 20. yüzyıl arasındaki sanat yapıtlarında da yaygın bir şekilde kendini gösterir. Bilhassa 19. yüzyıl resimlerinde, Doğulu erkek yozlaşmış, şehvet düşkünü ve barbar; Doğulu kadınlar ise özellikle harem tasvirlerinden aşikâr olduğumuz haliyle hakimiyet altına alınmaya istekli ve Batılı erkeğin hayallerini süsleyecek bir tarzda aşırı derecede erotikleştirilmiş olarak temsil edilir. 19. yüzyılın başından İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar bu alanda egemen olan Britanya, oryantalist sanat ürünleri açısından zengin bir birikime sahiptir.
Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi; 26 Eylül 2008-11 Ocak 2009 tarihleri arasında, dünyanın en köklü sanat kurumlarından biri olan Tate Britain ve British Council işbirliğiyle hazırladığı ve Britanya oryantalist resminin dünyadaki en önemli örneklerinin yer aldığı “Doğu’nun Cazibesi”: Britanya Oyantalist Resmi sergisine ev sahipliği yapıyor. Sergiye paralel olarak Pera Müzesi, Osmanlı İstanbul’u ve Britanya Oryantalizmi başlıklı uluslararası bir sempozyum da düzenliyor. 27-28 Kasım 2008 tarihlerinde Pera Müzesi Oditoryumu’nda gerçekleştirilecek olan sempozyum, Osmanlı ve Oryantalist sanatı ve kültürü ile Osmanlı ve Britanya tarihi konularında uzman akademisyenleri ve küratörleri bir araya getiriyor. (Tel: 0 212 334 99 00)
Tavsiye Et
Fototrek Fotoğraf Merkezi’nin Ekim ayı konuğu belgesel fotoğrafın dünyadaki önemli kurumlarından biri olan Alexia Vakfı. 1991’den bugüne kadar profesyonel fotoğrafçılara fotoğraf hikayelerini oluşturmalarına fırsat tanıyacak burslar veren Alexia Vakfı, özellikle kuruluş amacı olan dünya barışı ve kültürler arası anlayışa katkıda bulunabilecek fotoğraf projelerini destekliyor. Vakıftan son 15 yılda burs kazanmış çalışmalara yer veren Dünyaya Bakan Gözler isimli sergisi, 10 Ekim 2008’de Fototrek Fotoğraf Merkezi’nde açılıyor.
Siyah-beyaz fotoğraftan oluşan sergi, aralarında Jan Dago, Heidi Bradner, Roger Lemoyne, Francesco Zizola, Justin Yurkanin, Teru Kuwayama, Marcus Bleasdale, Peggy Peattie, Ezra Shaw, Laura Lkeinhenz, Wesley Law, Ramon Jimenez Cuen, Darcy Padilla, John Mc Connico, Matt Black, Elena Fava Emerson, Susana Frohman ve Ami Vitale’in de bulunduğu 18 fotografçının çalışmalarını içeriyor. Sergideki çalışmalar Tibetli göçmenlerin Hindistan’daki hayatlarından petrol borularının çevreyi kirletmesine, Meksika’daki sokak çocuklarından Çernobil faciasının kalıntılarına, Müslüman göçmenlerin devam ettirdikleri geleneklerden Afrika’daki dünya yiyecek programına kadar birçok farklı konuyu kapsıyor. Alexia Vakfı tarafından Michele Stephenson editörlüğünde kitaplaştırılan Dünyaya Bakan Gözler sergisi, daha önce New York’ta BM binasında, Çin’de Uluslararası Fotoğraf Festivali’nde ve Tokyo’da BM Enformasyon Merkezi’nde sergilenmiş. Dünyanın çeşitli noktalarında gerçekleştirdikleri fotograf projeleri ile World Press Photo, Yılın Uluslararası Fotografı Ödülü (POYi), NPPA (National Press Photographers Asssociation), Magnum Inge Morath gibi çok sayıda prestijli ödül kazanan fotografçıların çalışmalarını içeren sergi, 31 Ekim 2008’e kadar ziyarete açık. (Tel: 0212 251 90 14)
Tavsiye Et
Sıcak yaz günlerinin üçüncü sınıf korku, beşinci sınıf aksiyon-macera filmleriyle dolu sıkıcı vizyon programından nihayet kurtuluyoruz. Yaklaşan yeni sinema sezonunun habercisi olan Filmekimi, yedinci yılında yine dopdolu bir programla karşımızda. Bu yıl 10-16 Ekim tarihleri arasında düzenlenecek olan Filmekimi, dünyanın saygın film festivallerinde ilgiyle karşılanan ödüllü filmleri ve ustaların merakla beklenen son yapıtlarını da içeren 21 filmlik programı, Beyoğlu Emek Sineması’nda sinefillerle buluşturuyor. Hafta içi gündüz seanslarının yine 3,5 YTL olacağı programda, önümüzdeki sezonda vizyona girecek filmleri çok önceden görme imkanı bulacağımız Filmekimi Galaları’nın bilet fiyatları ise 15 YTL olarak belirlendi.
Galalar bölümünde özellikle Fernando Meirelles’in Nobel ödüllü yazar José Saramago’nun romanından uyarladığı son filmi Körlük dikkat çekiyor. Körlük, herkesi kör eden bir salgınının hızla yayıldığı modern bir kentte salgından etkilenmeyen bir kadının öyküsünü anlatıyor. İsrailli yönetmen Ari Folman’ın uzun metrajlı animasyonu Beşir’le Vals ise bir diğer merakla beklenen gala filmi. Beşir’le Vals, izleyiciyi yirmili yaşlarında İsrail ordusunda askerlik yapan Ari Folman’ın gözünden 1982’deki ilk Lübnan Savaşı’na ve Sabra-Şatila katliamına götürüyor. Bu yıl Cannes’da Altın Palmiye’yi kapan ve Paris’te zorlu bir ortaokulda görev yapan bir edebiyat öğretmeninin yaşadıklarına odaklanan Laurent Cantet imzalı Sınıf, yine Cannes’dan Büyük Ödül’le dönen İtalyan mafya epiği Gomorra, Filmekimi galaları arasında ilgi çeken diğer filmler.
Galalar dışında programda Norveç sinemasının dahi yönetmeni Bent Hammer’ın, “uygulamalı varoluşçu felsefe” olarak tanımlanan ve tren makinisti yaşlı Horten üzerinden ölümü mecazi bir şekilde ele alan filmi O’Horten, Oscar’lı belgeselci Erol Moris’in Ebu Garip’teki işkencelere ışık tuttuğu belgeseli Standard Operating Procedure, Aşk Zamanı isimli başyapıtından hatırlayacağımız Wong Kar Wai’nin distopya üzerine güncel düşünceleri antik dönem Çin’ine uyarlayan epik melodramı Zamanın Külleri, Kim Ki Duk’un son filmi Rüya, Wim Wenders’in metafizik öğelerle bezeli bir gerilim, aynı zamanda felsefi bir makale niteliği taşıyan son filmi Palermo’da Yüzleşme ve İsrail devletinin ulusal güvenliği tehdit ettiği için yıkmak istediği limon bahçesini canla başla savunan Filistinli dul bir kadının öyküsünü anlatan Limon Ağacı izlenmeyi özellikle hak eden filmler arasında.
Bu yılki Filmekimi’nin en öne çıkan filmi ise anime efsanesi Hayao Miyazaki’nin son yapımı Küçük Denizkızı Ponyo. İnsan olmak isteyen ama bu arada farkında olmadan dünyanın ekolojik dengesini bozan kırmızı elbiseli bir Japon balığının öyküsünü anlatan film, Miyazaki severlerin gözünü gönlünü doyuracak bir görselliğe sahip.
Tavsiye Et