Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (November 2008) > Dosya > Bastırılmış nefretin diyalektiği ve PKK
Dosya
Bastırılmış nefretin diyalektiği ve PKK
İbrahim Zarif
PKK, Tür­ki­ye so­lu­nun 68 mi­ra­sı­nın pa­ra-mi­li­ter­leş­me­si ve bu­nun te­ori­zas­yo­nu (Gez­miş-Ça­yan-Kay­pak­ka­ya fark­lı­laş­ma­sı) ne­ti­ce­sin­de 1970’ler­de ide­olo­jik çe­kir­de­ği oluş­muş (Le­ni­nist par­ti ön­der­li­ği dok­tri­ni), Ab­dul­lah Öca­lan’ın ki­şi­sel ide­olo­jik for­mas­yo­nu ve de­ği­şi­miy­le ide­olo­ji­si te­şek­kül et­miş, Kürt­le­rin ta­rih­sel ola­rak bu­lun­du­ğu ko­şul­la­rın ge­nel or­ta­mın­da neş­vü­ne­ma bul­muş, si­lah­lı şid­de­ti si­ya­si bir amaç için yay­gın­laş­tı­ra­rak kul­lan­mış, te­rör po­li­ti­ka­la­rı­nı top­lum­sal­laş­tır­mış bir ha­re­ket. Fa­kat PKK’nın ide­olo­jik dün­ya­sı­nı kav­ra­mak, ay­nı za­man­da Tür­ki­ye’de özel­lik­le 1908’den be­ri sü­re­ge­len ide­olo­jik buh­ran­la­rın ka­rak­te­ris­ti­ği­ni an­la­ma­yı da zo­run­lu kı­lı­yor. O ne­den­le de Tür­ki­ye’nin si­ya­sal ta­ri­hi­nin otur­du­ğu ro­ta­la­rı ve Ke­ma­list dev­le­tin de­ğiş­me/de­ğiş­me­me di­na­mik­le­ri­ni bir ara­da dü­şün­mek ge­re­ki­yor.
Bu bir­lik­te var oluş ha­li, son yıl­lar­da ül­ke­nin tüm kesimlerinin ha­let-i ru­hi­ye­si­ne sin­miş olan yor­gun­luk ve bık­kın­lı­ğın te­mel se­be­bi as­lın­da. Tür­ki­ye ve PKK’nın ide­olo­jik bu­na­lım­la­rı ara­sın­da­ki eş­za­man­lı­lık ise ol­duk­ça öğ­re­ti­ci. Ad­nan Men­de­res’in mu­ha­fa­za­kâr mo­dern­leş­me si­ya­se­ti­nin cun­ta­cı­lar ta­ra­fın­dan tas­fi­ye edi­le­rek 27 Ma­yıs ide­olo­ji­si­nin ku­rul­ma­sı ile Kürt­le­rin 1960 son­ra­sı ken­di­le­ri için bir tür Ke­ma­list çö­züm ola­rak gö­rü­le­bi­le­cek te­pe­den in­me dev­rim­ci­li­ğe yö­nel­me­le­ri ara­sın­da önem­li bağ­lan­tı­lar mev­cut. Fa­kat he­nüz o dö­nem­de or­ta­da 1930 ve­ya 1980’ler­de­ki gi­bi si­lah­lı bir mü­ca­de­le gi­ri­şi­mi yok­tu. 27 Ma­yıs’ın jü­ris­tok­ra­tik ide­olo­ji­si­nin 12 Ey­lül cun­ta­sı ta­ra­fın­dan ko­yu fa­şi­zan bir yo­ru­mu­nun ge­liş­ti­ril­me­si ile PKK’nın or­ta­ya çı­kış ko­şul­la­rı ve söy­le­mi­nin olu­şu­mu ara­sın­da da de­rin iliş­ki­ler söz ko­nu­su. 12 Ey­lül cun­ta­sı­nın li­de­ri Ke­nan Ev­ren’in ya­kın za­man­lar­da Kürt so­ru­nu­na yan­lış po­li­ti­ka­lar­la yak­laş­tık­la­rı­nı açık­ça iti­raf et­me­siy­le, Ab­dul­lah Öca­lan’ın İm­ra­lı’da­ki sa­vun­ma­sın­da, PKK’nın mü­ca­de­le­si­nin bir ce­ha­let ve or­ta­ya çı­kı­şı­nın ise ye­ter­siz bir si­ya­sal bi­linç içe­ri­sin­de ger­çek­leş­ti­ği­ni söy­le­me­si bu ba­ğa ve iliş­ki­ye işa­ret edi­yor.
Char­les Tilly’nin çok önem­li tes­pi­ti­ni dik­ka­te ala­rak söy­ler­sek; sa­vaş dev­le­ti, dev­let sa­va­şı ya­ra­tır. Bir baş­ka de­yiş­le, PKK te­rö­rü­nün or­ta­ya çı­kı­şı son­ra­sın­da Tür­ki­ye’de dev­let ka­pa­si­te­si ade­ta pat­la­dı. Ay­nı gü­zer­gah için­de PKK da ta­bi­ri ca­iz­se Fran­kens­te­in gi­bi (bu­ra­da dok­tor ro­lün­de cun­ta ida­re­si var) ser­pi­lip ge­liş­ti. Çün­kü ar­tık ya­yın­la­nan pek çok anı ve in­ce­le­me eser­den an­lı­yo­ruz ki, PKK’nın ebe­si ve se­be­bi hik­me­ti, 12 Ey­lül cun­ta­sı­nın ey­lem ve po­li­ti­ka­la­rı. Özel­lik­le Di­yar­ba­kır Ce­za­evi’n­de­ki in­san­lık-dı­şı uy­gu­la­ma­lar, be­lir­li bir dü­zey­de, ör­gü­tün söy­lem ve pra­ti­ği­ni oluş­tu­rur­ken da­yan­dı­ğı en mer­ke­zî re­fe­rans ol­du. Mo­dern dev­let pro­je­si­nin ol­maz­sa ol­maz­la­rın­dan ka­bul edi­len güç­lü ve vu­ruş gü­cü yük­sek bir or­du­nun ya­ra­tıl­ma­sı için PKK te­rö­rü ge­rek­li olan iş­le­vi üst­len­di. Ne­ti­ce­de dev­let ka­pa­si­te­sin­de mu­az­zam ge­liş­me­ler sağ­lan­dı (ba­zı ya­zar­la­ra gö­re bu sa­va­şın ma­li­ye­ti 200 mil­yar do­la­rı aş­tı); an­cak bu­nun mü­seb­bi­bi olan ör­güt de de­ne­ti­mi im­kan­sız bir cüs­se­ye ka­vuş­tu. Kon­tro­lün di­ya­lek­ti­ği za­man­la çö­zül­dü, he­sap­lar kar­ma­şık­laş­tı. Uzun sü­ren her sa­va­şın do­ğal bir so­nu­cu olan rant ya­ra­tı­mı da mu­az­zam bo­yut­la­ra ulaş­tı. PKK, za­man­la en az 12 Ey­lül cun­ta­sı­nın in­kar po­li­ti­ka­la­rı ka­dar, Kürt­le­rin ba­rış ve ev­rim için­de müm­kün ola­bi­le­cek ta­rih­sel ge­li­şi­mi ve öz­gür­leş­me­si önün­de­ki en cid­di en­gel­ler­den bi­ri­si ol­du. Sa­va­şın ya­rat­tı­ğı trav­ma hem Kürt­le­ri hem de Türk­le­ri ge­ri dö­nü­şü çok zor, kar­şı­lık­lı nef­ret po­li­ti­ka­la­rı­nı kö­rük­le­yen nok­ta­la­ra ge­tir­di.
 
Le­ni­nizm’den De­mok­ra­tik Kon­fe­de­ra­liz­me Tu­haf Yol­cu­luk
PKK te­rör ör­gü­tü­nün za­man için­de ge­çir­di­ği dö­nü­şüm, her­han­gi bir ör­gü­tün kal­dı­ra­ma­ya­ca­ğı ka­dar tu­tar­sız­lık­lar­la do­lu bir sü­re­ce ya­yı­lı­yor. Ör­güt, Öca­lan’ın ide­olo­jik ku­ru­cu ro­lü ile si­lah­lı mü­ca­de­le­yi meş­ru gö­ren dev­rim­ci-ay­rı­lık­çı Le­ni­nist ör­güt­len­me mo­de­lin­den, zo­run­lu ne­den­ler­le (Öca­lan’ın ya­ka­lan­ma­sıy­la) ya­şa­nan de­ği­şim so­nu­cu en uca ka­dar gi­de­rek, eko­lo­jik anar­şist­le­rin şid­de­ti amaç ve araç ola­rak dış­la­yan de­mok­ra­tik kon­fe­de­ra­lizm mo­de­li­ni sa­vun­ma nok­ta­sı­na gel­di. Bir yö­nüy­le bu de­ği­şim, Mark­sizm ile anar­şizm ara­sın­da­ki uzun mü­ca­de­le bağ­la­mın­dan ba­kıl­dı­ğın­da da il­ginç. An­cak ör­gü­tün be­nim­se­di­ği her iki söy­lem de, bü­yük öl­çü­de Do­ğu ve Gü­ney­do­ğu böl­ge­sin­de­ki feo­dal ve ya­rı-feo­dal iliş­ki ağ­la­rı­nın top­lum­sal bağ­la­mı için­de pra­ti­ğe dö­kül­me­ye ça­lı­şıl­dı. Fa­kat be­lir­gin bir söy­lem ola­rak 2000’le­rin ba­şın­da or­ta­ya atı­lan de­mok­ra­tik kon­fe­de­ra­lizm ta­le­bi­nin ar­dın­dan is­tek­le­ri ye­ri­ne gel­me­di­ği için ye­ni­den şid­de­ti araç ola­rak kul­la­nan es­ki kon­sep­te dö­nen PKK, ide­olo­jik kri­zi­ni iyi­ce de­rin­leş­tir­di. Ör­gü­tün ya­şa­dı­ğı cid­di aç­maz­lar, elin­de­ki si­lah­lı gü­cün bü­yük­lü­ğü ile meş­ru­iye­ti ara­sın­da­ki uçu­rum ne­de­niy­le ken­di­si­ni in­ti­har sal­dı­rı­la­rı dü­zen­le­ye­cek bir nok­ta­ya ge­tir­di. Bu in­ti­har po­li­ti­ka­sı, ke­li­me­nin en ya­lın an­la­mıy­la di­ya­lek­tik bir bi­çim­de, Tür­ki­ye’nin 12 Ey­lül’de in­şa et­ti­ği oto­ri­ter re­ji­mi de so­na doğ­ru ge­tir­di. So­ru­nu çöz­mek için zo­run­lu olan ana­ya­sal de­ği­şim, bir yan­dan 12 Ey­lül cun­ta­sı­nın ik­ti­dar tek­no­lo­ji­si­ni terk et­me­sini ge­rek­ti­rir­ken, di­ğer yan­dan PKK’nın or­ta­dan kalk­ma­sı­nı da zo­run­lu kı­lı­yor. Bu ne­den­le son ge­liş­me­le­ri, yol ay­rı­mı­na gi­den ve ge­ri dö­nü­şü ol­ma­yan bir ta­rih­sel sü­re­cin işa­re­ti ola­rak oku­mak ge­re­ki­yor.
PKK bu sü­reç­te de­mok­ra­tik kon­fe­de­ra­lizm ütop­ya­sı­na sa­rı­lır­ken, 12 Ey­lül re­ji­mi­nin ta­raf­ta­rı olan güç­ler ise AB-ABD kar­şı­tı bir ulu­sal­cı­lı­ğa yö­nel­di. AKP’nin mu­ha­fa­za­kâr de­mok­rat açı­lı­mı ise her iki kut­bun or­tak bi­çim­de kar­şı çık­tı­ğı bir ko­nu­mu tem­sil et­ti. Bel­ki de Tür­ki­ye’de “ik­ti­da­rın ger­çek sa­hip­le­ri”nin çö­züm ko­nu­sun­da bu ka­dar gö­nül­süz, si­ya­sal söy­lem­le­rin­de­ki ulu­sal­cı­lı­ğın bu ka­dar izo­las­yo­nist ol­ma­sı­nın bir se­be­bi, so­ru­nu çöz­me­nin ran­tı­nı hü­kü­met­te bu­lu­nan mu­ha­fa­za­kâr bir par­ti­ye ye­dir­me­me dü­şün­ce­si­dir. Fa­kat so­run ar­tık rant ye­me me­se­le­si­nin bo­yut­la­rı­nı çok­tan aş­tı. So­ru­na ger­çek bir çö­züm bul­mak za­ru­ret ha­li­ne gel­di. Bu du­rum­da son dö­nem­de hem PKK’nın söy­le­min­de­ki de­ği­şi­mi hem de ulu­sal­cı­lı­ğın yük­se­li­şi­ni, AKP’nin kur­du­ğu ta­rih­sel blok ve te­sis et­ti­ği söy­lem­sel he­ge­mon­ya­nın pa­ra­le­lin­de dü­şün­mek ge­re­ki­yor. Ko­nu­nun 2008 kon­jonk­tü­rün­de ha­ya­ti bir hal al­ma­sı­nın te­mel ne­de­ni ise Kürt so­ru­nu­nun, İkin­ci Kör­fez Sa­va­şı’ndan son­ra Ku­zey Irak’ta­ki Kürt­le­rin ka­de­riy­le de bir­leş­me özel­lik­le­ri gös­ter­me­si. Bu­gün 12 Ey­lül’de te­sis edi­len ana­ya­sal ve si­ya­sal dü­ze­nin yu­mu­şak kar­nı iş­te bu nok­ta. CHP’nin ulu­sal­cı­lı­ğı­nı pe­kiş­tir­me­si­nin te­mel et­ken­le­rin­den olan Kürt so­ru­nu­nun kar­ma­şık­laş­ma­sı, di­ğer bir ide­olo­jik kriz sar­ma­lı­nı işa­ret edi­yor.
 
PKK Ne­re­ye?
Ya­zı­nın için­de PKK’nın bir tür in­ti­har po­li­ti­ka­sı uy­gu­la­dı­ğın­dan bah­set­tim. Fa­kat da­ha da öte­si PKK’nın ge­tir­di­ği kan­lı mi­ras, kas­ve­te bu­lan­mış bir top­lum­sal ik­lim ve kar­şı­lık­lı hu­su­met­ler bu in­ti­har ey­lem­le­riy­le or­ta­dan kalk­mı­yor, ak­si­ne da­ha ağır­la­şı­yor. Öca­lan İtal­ya’da ya­ka­lan­ma­dan he­men ön­ce Öz­gür Po­li­ti­ka ga­ze­te­si­ne ver­di­ği mü­la­kat­ta ya­ka­lan­ma ih­ti­ma­li­ne kar­şı şöy­le de­miş­ti: “Bu­ra­da kah­ra­ma­nın mut­lak tra­jik ölüm de­ne­me­si yap­ma­sı ge­re­kir. Be­nim bu­na ne şan­sım var, ne de ya­pım el­ve­riş­li.” Fa­kat ya­ka­lan­ma­sı­nın üze­rin­den 10 yıl geç­tik­ten son­ra, PKK’nın de­mok­ra­si ta­le­bi ile kor­kunç bir şid­det sar­ma­lı ara­sın­da kur­du­ğu ölüm­cül denk­lem, Türk­le­rin ve Kürt­le­rin ba­rış için kul­la­na­bi­le­cek­le­ri ener­ji­le­ri­ni hız­la tü­ke­ti­yor. Bu söy­lem ve ey­lem re­per­tua­rı, Tür­ki­ye’de­ki has­sas si­ya­sal den­ge­le­ri ye­rin­den oy­na­tır­ken, 12 Ey­lül’ün top­lum­sal ve si­ya­sal ha­ya­tı­mız üze­rin­de ya­rat­tı­ğı tah­ri­ba­tı bir kez da­ha önü­mü­ze se­ri­yor. Bü­tün bu sü­reç­ten han­gi ak­tör­le­rin fay­da­lan­dı­ğı so­ru­su ise baş­ka bir in­ce­le­me­nin ko­nu­su.

Paylaş Tavsiye Et