ABD ile Rusya’yı son sekiz yılda karşı karşıya getiren konuların ne olduğu sorgulandığında şüphesiz karşımıza uzun bir liste çıkar. Bu uzun listenin ilk maddesini, tek kutuplu dünyanın zafer sarhoşluğuna kapılan Washington’ın dünya uluslarına yönelik hodgam tutumu oluşturabilir. Öte yandan a) Rusya’nın yakın çevresine müdahale olarak algılanan ve bir “çevreleme” stratejisinin sonucu olarak okunan Gürcistan ve Ukrayna’da gerçekleşen renkli devrimler; b) ABD’nin Doğu Avrupa’ya yerleştirme kararı aldığı ve hukuksal altyapısını oluşturduğu füze kalkanı projesi; c) Moskova’nın bunlara karşılık geçtiğimiz yıl Ağustos ayında Gürcistan’a yönelik askerî müdahalesi ve Ukrayna örneğinde olduğu gibi enerjiyi bir silah olarak kullanması; d) İran ya da Kuzey Kore nükleer krizleri gibi küresel etkileri olan konularda ABD’nin elini zayıflatması; e) dev enerji rezervleriyle bölgede tekel olması, alternatif yolları engelleme çabası; f) son olarak da Rusya’nın çevre ülkeler üzerindeki etkisini kullanarak Afganistan operasyonunun lojistiği için kritik önemde olan üslerin kapatılmasını sağlaması, sorunlar listesinin diğer önemli maddeleri olarak sıralanabilir.
ABD Başkanı Barack Obama, Ocak ayında göreve geldiği ilk günden bu yana devraldığı miras ile realist politikalar arasında denge kurma arayışında. Bu yüzden İslam dünyasına zeytin dalı uzatıp “karşılıklı saygı çerçevesinde ilişkilerimize yeniden başlayalım” mesajını verdiği Kahire’deki konuşmasına paralel bir yaklaşımla, 6-8 Temmuz tarihleri arasında bu defa Rusya’nın başkenti Moskova’ya ziyarette bulundu. Ziyaret öncesinde de Rusya ile sağlıklı bir diyalog kurma stratejisi açısından taktik bir adım atarak “reset butonuna basalım” ya da “ilişkileri sıfırlayalım” mesajı gönderdi. Obama’nın “reset”leme teklifi, dünya basınında olumlu beklenti yaratsa da, geziden çıkan sonuç ve sonrasında yaşanan gelişmeler, Rusya ile diyalog konusunda Obama’nın henüz yolun başında olduğunu gözler önüne serdi.
Rusya’dan “Somut Yanıt” Tehdidi
Öncelikle, her ne kadar “reset” sözcüğü bölgede ABD yanlısı olarak nitelenen ülkelerde tedirginlik yaratsa da Obama’nın gezisinden, temel sorunlarla ilgili herhangi bir çözüm çıkmadı. Üstelik ABD tarafından yapılan açıklamalarla, özellikle iki ülke arasında tansiyonu yükselten Gürcistan ve Ukrayna meseleleri daha çetrefilli bir hal aldı. Zira Moskova’ya çevre ülkelerin iç işlerine karışmama çağrısı yapan Obama’dan daha ileriye giden ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden, Obama’nın Moskova gezisi sonrası Gürcistan ve Ukrayna’ya gitti; Batı yanlısı yönetimlere “Rusya ile yakınlaşma pahasına size sırtımızı dönmeyeceğiz” mesajı verdi. Ayrıca Biden, dış politikada “kötü polis” rolü üstlendiği izlenimi uyandıran konuşmasında tonunu sertleştirirken, Rusya Devlet Başkanı Dimitri Medvedev’e yanıt verdi ve “Rusya’nın ayrıcalıklı bölgesi” gibi bir tanımlamayı kabul etmediklerini ifade etti. Dahası her iki ülkenin NATO üyeliği konusunda ABD’nin desteğinin sürdüğünü de vurguladı. Rusya’nın Biden’ın açıklamalarına tepkisi ise 23 Temmuz’da geldi. Moskova “Gürcistan Devlet Başkanı Saakaşvili, Biden’dan ordusunu yenilemesini istedi” şeklindeki haberlere tepki göstererek, Washington’ın Gürcistan’ın silahlandırılması yönünde atacağı her adıma “somut yanıtlar” vereceği uyarısında bulundu.
Pozisyonlardan Geri Adım Yok
Benzer bir durum füze kalkanı projesi için de geçerli. Obama, Moskova’daki Yeni Ekonomi Okulu’nda öğrencilere seslenirken füze kalkanı projesine değindi ve Rusya’nın sert tepkisini çeken proje için Bush ile benzer bir yaklaşım ortaya koydu. Bilindiği üzere Polonya ve Çek Cumhuriyeti’ne kurulması beklenen füze kalkanının mimarı Bush, kalkanın Rusya’ya karşı değil, İran’ın uzun menzilli füzelerine karşı inşa edileceğini savunmaktaydı. Obama da benzer sözlerle savunduğu füze kalkanının İran’a karşı geliştirileceğini, Rusya’yı hedef almadığını yineledi. Bu sözler bir pazarlık olarak, yani “Rusya’nın füze kalkanından ancak İran’ın nükleer çalışmalarına sağladığı korumayı kaldırması halinde kurtulabileceği” mesajı olarak değerlendirildi. Obama ülkesine döndükten iki gün sonra buna yanıt veren Medvedev, ABD’nin kalkan projesinden vazgeçmemesi halinde Rusya’nın da Polonya sınırına füze yerleştirmeye devam edeceğini belirtti. Öte yandan ziyaretle birlikte Rusya’nın İran nükleer krizi ve diğer sancılı konulardaki tavrını değiştirdiğine yönelik hiçbir izlenim edinilemedi.
Ziyaret sırasında ve sonrasında yapılan bu açıklamalar iki ülke arasında hayati öneme sahip konularda pozisyonların korunduğu anlamına geliyor. Geçtiğimiz ay Ankara’da imzalanan bir anlaşmayla hayat bulan Nabucco projesinde gözlendiği gibi, iki ülke enerji konusundaki pozisyonlarından da geri adım atmıyor. Rusya, özellikle Avrupa üzerindeki enerji tekelini kıracak alternatif hiçbir enerji güzergahına sıcak bakmadığını belli ederken, Beyaz Saray’ın Avrasya Enerji Kaynakları Özel Temsilcisi Richard Morningstar ise aynı günlerde Washington’da yaptığı açıklamada ABD’nin enerji stratejisinin üç temel ayağından birisini “enerji yollarının çeşitlendirilmesi” olarak açıkladı.
Obama’ya Afganistan Hediyesi
Yine de Obama’nın Moskova gezisinden eli boş döndüğünü ileri sürmek haksızlık olur. Zira Obama, Bush’un aksine, öncelikle Moskova’yla iletişimi amaçlıyor. Obama geçmiş dönemde uygulanan politikaların bir sonucu olarak çıkarlar çatışsa ve politikalar zıtlık gösterse dahi, Rusya’ya karşı çatışmacı bir söylemin geliştirilmesinin küresel konularda Washington’ın elini zayıflattığını görüyor. Zira BM Güvenlik Konseyi Daimi Temsilcisi Rusya ile konuşmadan İran ya da Kuzey Kore gibi sorunların çözülemeyeceği, Rusya’ya rağmen Afganistan’da başarılı olunamayacağı, enerji güvenliğinin ya da Rusya’nın geniş çevresinde istikrarın sağlanamayacağı açık.
Obama, Moskova’yla kurduğu bu iletişimin ilk meyvesini Afganistan konusunda aldı. Görüşmelerde varılan anlaşma gereği Rusya, ABD ordusunun Afganistan’a lojistik desteği için hava sahasını kullanma izni verdi. Üstelik bununla da kalınmadı, ABD için oldukça stratejik bir üs olan Kırgızistan’daki Manas askerî üssünün tekrar Amerikan ordusunun hizmetine verilmesi sağlandı. Medvedev, Kırgız yönetiminin bu kararı Şanghay İşbirliği Örgütü toplantısında dile getirdiğini ve kendilerinin de bunu desteklediklerini belirtti. Ayrıca Obama’nın elde ettiği diğer bir kazanç ise Stratejik Saldırı Silahlarının Sınırlandırılması konusundaki Ortak Anlayış Belgesi. İleride imzalanması planlanan yeni Nükleer Silahların Azaltılması Anlaşması (START)’nın temelini oluşturan bu belge, nükleer savaş başlıklarının yedi yılda 1.500-1.675’e, başlıkları taşıyan füzelerin ise 500-1.000’e indirilmesini gerektiriyor.
Paylaş
Tavsiye Et