RUSYA Başbakanı Vladimir Putin’in 6 Ağustos’ta Ankara’yı günübirlik ziyareti, hem Türk-Rus ilişkilerinin çıtasını birçok alanda stratejik ortaklık düzeyine çıkardı hem de ilişkileri perçinleyen mutabakatlara yol açtı. Doğalgazdan petrole, nükleer enerjiden eğitime, gümrüklerden uzay çalışmalarına kadar birçok alanda işbirliğine karar verilmesinde Türk tarafının olağanüstü hazırlık çalışmalarının ve stratejik iradesinin etkisi hissediliyordu. Türk-Rus münasebetlerindeki bu çok boyutlu hamlelerin, bir anlamda satranç oyunundaki gambitleri hatırlattığını söylemek mümkün.
Gambit, satrançta inisiyatifi ele geçirmek ve merkezî alanda belli bir üstünlük elde etmek için bir piyon veya bir taşın feda edilmesiyle başlayan açılışlara/hamlelere denir. Diğer bir deyişle gambit, ileride faydalanmak üzere tavizler vermek anlamına gelir. Gambitler, beklenmeyen hamleler olup çok risklidirler; fakat tehlikeyle birlikte birçok imkanı da barındırırlar. Nitekim Rusya’nın çok satan yazarlarından Gürcü asıllı Boris Akunin, aynı isimli romanıyla gündeme getirdiği Türk Gambiti ifadesiyle, 93 Harbi (1877–78 Osmanlı-Rus Savaşı) esnasında Gazi Osman Paşa komutasındaki Osmanlı ordusunun Plevne’deki sıradışı manevralarını kastediyordu.
Putin’in ziyaretinde Türkiye’nin, Güney Akım olarak isimlendirilen ve Novorossiysk’ten başlayıp Bulgaristan’ın Varna kentine uzanacak olan doğalgaz boru hattının Karadeniz’deki münhasır ekonomik bölgesinden geçmesi için izin vermesi, buna karşılık Samsun-Ceyhan petrol boru hattına Rus petrolünün verilmesinin garanti edilmesi bir gambit manevrası addedilebilir. Zira söz konusu izin, bu projenin gerçekleştirilmesini tam da garanti etmiyor. 25 milyar avro maliyeti ile Güney Akım’ın çok masraflı olması ve yeni Bulgar hükümetinin de Rusya ile yapılan enerji anlaşmalarını askıya alması sebebiyle, söz konusu projenin gerçekleştirilme ihtimali azalıyor. Öte yandan bu projenin gerçekleştirilme ihtimali, Türkiye’nin kendi topraklarından geçecek diğer bir doğalgaz boru hattı olan Nabucco’nun hayata geçirilmesini zaafa uğratmıyor. Aksine doğalgazda çeşitlendirmeye gitmek isteyen Avrupalılar, Nabucco’nun yapımını hızlandıracaktır. Dolayısıyla Türkiye, yaptığı gambitle hem Samsun-Ceyhan’a petrol temin etmeye, hem de önceliği olduğunu ilan ettiği Nabucco’nun daha kısa sürede realize edilmesini sağlamaya çalışıyor.
AK Parti iktidarı döneminde Türk-Rus ilişkileri, siyasi, iktisadi ve enerji işbirliği gibi birçok alanda katmerlenerek gelişti. Putin’in ziyaretinin bu yakınlaşmaya son derece önemli bir ivme kazandırdığı görülüyor. Aralık 2002’de henüz bir parti lideri iken Kremlin’de Devlet Başkanı Putin tarafından kabul edilen Başbakan Recep Tayip Erdoğan, müteakip yıllarda Rus liderle diyaloğunu sürekli hale getirdi. Putin ve Erdoğan, iki ülke liderleri arasında en fazla görüşen isimler ve Ağustos ayında dokuzuncu buluşmalarını gerçekleştirdiler. 1 Mart Tezkeresi’nden itibaren Ankara’nın bağımsız hareket etme kabiliyetini göstermesi de Moskova ile özgüvene dayalı temasları tetikledi. Bunun sonucu olarak, Türkiye ile Rusya arasında 1990’lı yıllarda yaşanan gerginlikler, 2000’li yıllarda yerini stratejik işbirliğine bıraktı.
Türk-Rus ilişkilerinde siyasi diyaloğu besleyen temel unsurlardan biri şüphesiz ekonomi. Söz gelimi, 2002’de 5 milyar dolar olan ticaret hacmi 8 kat artarak günümüzde 40 milyar dolara yaklaştı. Bu çerçevede Rusya, Türkiye’nin birinci ticaret ortağı statüsüne yükseldi. Rus şirketlerinin Türkiye’deki yatırımları 4 milyar doları geçerken, Türk firmalarının da Rusya’daki yatırımları 2 milyar doları buldu. Bunun yanında, yaklaşık 2,5 milyon Rus, “bacasız ekonomi” sayılan Türk turizminin müdavimleri arasında. Putin’in ziyaretinin gündeminde de iktisadi konular ağırlıktaydı. Bu bağlamda, bir dizi belgeye imza atıldı. Güney Akım için Tük münhasır ekonomik bölgesinde fizibilite çalışmalarına izin verilmesi, Türkiye’nin 2011’de bitecek olan doğalgaz alımı anlaşmasının uzatılması, Samsun-Ceyhan’a Rus petrolünün temini, Lübnan, Suriye ve İsrail’e uzanacak olan 16 milyar metreküp kapasitesindeki Mavi Akım-2 doğalgaz boru hattının yapımı, elektrik alımı, nükleer santral inşası ve işletilmesi, gümrüklerdeki sorunların çözülmesi, uzay araştırmalarında işbirliği ve eğitim protokolü bunlar arasında önde gelenlerdendi. Tüm bunlar hayata geçirilirse Türkiye hızla, doğalgaz ve petrol boru hatlarının kesiştiği ve enerji nakleden bir ülkeye dönüşecek.
Enerji meselelerinin öne çıkması yüzünden basında pek üzerinde durulmayan bir hususu da kaydetmekte yarar var. Bu da Türkiye’de bir Türk-Rus koleji ve üniversitesi kurulması noktasında mutabakata varılması. Bunlar, ikili ilişkilerde önümüze çıkan tamamen yeni bir alanın unsurları. Üniversitelerdeki Rus Dili ve Edebiyatı bölüm kontenjanlarının ilk yerleştirmede yalnız %5’nin dolduğu bir ortamda, söz konusu eğitim kurumları sayesinde, Türkiye’de tarihsel olarak ihmal edilegelen Rusça eğitimi ve alan araştırmalarının da artık derinlemesine yapılacağı umuluyor. Eğitim ve araştırmada ortaya konacak işbirliği çabaları, topyekûn ilişkileri geliştirecek olan insan unsurunu yetiştirmeye yardımcı olacak ve ayrıca karşılıklı algılara da pozitif yönde etki edecektir.
Tüm bunların yanı sıra Türkiye ile Rusya arasında sorunlar da yok değil. Mesela, mevcut ticaret hacminin dörtte üç oranında Türkiye’nin aleyhinde gelişmesi bunlardan sadece biri. Diğer taraftan bölge ülkelerinden Türk-Rus yakınlaşmasına endişe ile bakanların olduğunu da unutmamak gerekir. Son olarak, Türk-Rus ilişkilerinin sağlıklı ilerlemesi için tarihle birlikte milli hafızaya da eklemlenmiş olumsuz algılamaların bertaraf edilmesinde yarar var. 20. yüzyılda iki defa acımasızca kendilerine saldıran Almanya’ya karşı Rusya’da olumsuz bir algılama bulunmazken, Rus insanın zihninde Türk imgesi pek çok negatif unsuru çağrıştırıyor. Aynı durum Türk insanı için de geçerli.
Mevcut anlaşmalarla Türk-Rus ilişkilerinde yoğun işbirliğinin hâkim olacağı yeni bir dönem başlayacak. Bu çerçevede Türkiye ile Rusya hükümetleri, imzalanan 20 belgenin hayata geçirilmesini denetleme ve ikili ilişkilerin derinleştirilmesi amacıyla hükümetler arasında üst düzey istişare mekanizması kurulmasına karar verdiler. Bu amaçla her yıl liderlerin ve ilgili bakanların da katılımıyla zirve toplantılarının yapılması planlanıyor. Bu da iki ülke arasında operasyonel düzeyde temasları sıklaştıracak ve işbirliği imkanlarını genişletecektir. Tarihsel olarak Türk-Rus ilişkilerinde işbirliği dönemleri çok kısa sürmüş ve bunlar yerini uzun süren husumet dolu yıllara bırakmıştır. Başa dönersek, Türk dış politikasında gambitler çoğaldıkça, gerek Rusya gerekse de komşu ülkelerle işbirliği dönemleri daha da uzayacaktır.
Paylaş
Tavsiye Et