Türkiye’de 3,5 milyon insan “İşin gücün yok mu senin?” sorusuna “Maalesef yok…” cevabını veriyor. Bu cevap 3,5 milyon insanın ve ailelerinin hayatını idame ettirecek gelirden, düzenli bir sağlık güvencesinden, uygun bir sosyal ortamdan ve topluma katkı sağlayan bir birey olma duygusundan mahrum kalması anlamına geliyor. Ve bu kadar insan tüm bu mahrumiyetlerle mücadele etmeye çalışırken, Meclis koridorlarında birbirlerini kovalayan milletvekillerinden belirli aralıklarla memleketin gidişatından endişe ettiklerini açıklayan patron kulüplerine, meydanlarda halay çeken sendikacılardan her durumdan kendilerine vazife çıkarmaya bayılan meslek kuruluşlarına kadar hiç kimse durumun vahametine paralel bir ciddiyetle çaba harcamıyor. Ne istihdam yükünü özel sektörün kucağına bıraktığı halde çalışanlar üzerindeki mali imtiyazlarını bırakmayan devlet, ne de devletin sağladığı yatırım olanaklarından faydalandığı halde işsizliği bireysel bir sorun olarak algılamaya devam eden özel sektör, 3,5 milyon insanın hayatını altüst eden bu gerçeğe istatistikî bir veri olarak bakmanın ötesine gidebiliyor.
Bu ayki dosyamızda küresel ekonomik krizle ilişkilendirilen işsizliğe yerel gerçekliklerin çerçevesinden bakan Nihat Gümüş, tutarlı bir insan kaynakları politikasının gerekliliğine dikkat çekiyor.
Tarımdan sanayiye yapısal dönüşümün sağlanamadığını belirten Sadık Ünay, ekonomik kalkınmaya odaklanan yöneticilerin insani kalkınmayı göz ardı etmelerinin neticelerini anlatıyor.
Kayıp 10 yıl olarak nitelenen 90’lı yıllar boyunca gizlemek yoluyla bertaraf edilen işsizliğin faturasının küresel krizle birlikte ağırlaştığını belirten İbrahim Öztürk, yeni döneme uygun bir “Ulusal İstihdam Stratejisi” oluşturmanın gerekliliğine vurgu yapıyor.
Erdal Tanas Karagöl, işsizliğin nedenlerinden ziyade sosyal sonuçları üzerinde yoğunlaşırken; Seyfettin Yüksel, ekonomik krizle birlikte aile bütçesine katkıda bulunmak isteyen kadınların işgücüne katılımlarının arttığını söylüyor.
İşsizliğin psiko-sosyal boyutu ile ilgilenen Mehmet Dinç, toplumsal dayanışmanın hem işsizliğin çözümünde hem de sorunun etkilerinin azaltılmasında etkili olabileceğini savunuyor.
Mehmet Altan, gelir dağılımındaki adaletsizlikten yola çıkarak siyasetin işsizlik konusundaki kayıtsızlığından şikayet ederken; 28 Şubat sonrası köreltilen meslek liselerinin fonksiyonunu hatırlatan Süleyman Yaşar da TÜSİAD, TOBB gibi kuruluşlar ile özel sektörü işsizler hakkında duyarsız davrandıkları gerekçesiyle eleştiriyor.
Türkiye’de bir kişinin işsiz kalması trajedi olurken, 3,5 milyon insanın işsiz kalması basit bir istatistik olmaktan öteye geçemiyor.
Paylaş
Tavsiye Et