TÜRKİYE’DEKİ işsizlik oranı çok yüksek. Bu rakamlarda genç işsizlik oranı ciddi bir yer tutuyor. OECD rakamlarına göre %21’in üzerine çıkan genç işsizlik oranı, genel işsizlik oranını da arttırıyor. Türkiye’de bu genç işsizlik oranının artması, bir yerde 28 Şubat’ta meslek okullarının orta kısımlarının kapatılması ve bu okullara olan talebin azalmasıyla bağlantılıdır. İşsizliğin artışında krizin dış şoklarının yanında, meslekî eğitim ve çıraklık eğitiminin işletmelerle paralel olarak kurulamaması ve meslek okullarının orta kısımlarının kapatılması etkilidir. Çünkü meslek liselerine talep azaldı ve düz liseye yönelme oldu. Dolayısıyla meslek sahibi olmayan, klasik lise diplomalı pek çok genç işsiz ortaya çıktı. Tabii özellikle medyada çıkartılan gürültüyle kriz sanki Türkiye’de çıkmış gibi bir hava yaratılması, bunun neticesinde iç talebin daralması ve dış talepteki daralmanın ihracatı etkilemesi de son dönemde işsizlikteki artışı tetikledi. Ama temel olarak Türkiye’de işsizliğin yüksek seviyelerde olmasının nedeni, meslek okullarının orta kısımlarının kapatılmasıdır diyebilirim. OECD raporu da buna işaret ediyor. Çünkü işgücü talebi ile işgücü arzı birbirine uymuyor.
Türkiye’de para kazanan bir şirketin, bir işadamının sosyal sorumluluk bilincinin olması gerekiyor. Siz vergi indirimlerini, teşvikleri, devlet yardımının her türlüsünü aldığınızda iyi; ama politika size “İstihdamı arttıralım, kriz sonrası durgunluğun yaratmış olduğu işsizlik sorununu çözelim” dediğinde bundan kaçının! Şirketiniz battığında gidip devlete yüklenebiliyorsunuz. Bankaların içini boşaltıp devlete ödettirebiliyorsunuz. Ama Başbakan’ın işsizliğin azaltılması için üyelerinin birer işçi alması önerisine TÜSİAD Başkanı diyor ki, “Efendim bu tabii ki kulağa hoş geliyor ama bir işçi alıp sürdürülemez”. Peki, bankaları boşaltanlar TÜSİAD ya da TOBB üyesi değil miydi? Vatandaşın sırtına 72 milyar doları yüklediler, vatandaş bunu hâlâ ödüyor. Bu sürdürüldüğüne göre demek ki siz de sürdürürsünüz. Ancak ellerini taşın altına koymaya pek yanaşmıyorlar. Sürekli devletten çare bekleyen bir anlayış var.
Mesela TOBB diyor ki, “Biz meslek lisesi eğitimli eleman istiyoruz”. Peki, meslek okullarının orta kısımları kapatılırken niye ses çıkarmadınız? Sizin 1,3 milyon üyeniz var. Bu üyelerden her yıl ortalama 3-4 bin lira para alıyorsunuz. Bu paralarla kurs açın her ilde. Meslek sahibi yapın çocukları, ondan sonra da işe alın. Siz hiçbir şey yapmayacaksınız, her şeyi devlet yapacak, size verecek. “Neredeyse ücretlerini de bize ödetecekler” diyor Başbakan. Haklı bir yerde. Senin hiçbir sorumluluğun olmayacak. Kâr üzerine kârlar senin olacak. Zarar ettiğinde de devlete ödeteceksin. Böyle işadamlığı olur mu? Bankacılık sektörü istihdamda rekor kırdı diye bir haber vardı geçen gün. 1999’da 174 bin 500 iken şimdi 175 bine ulaşmış. 11 yılda 500 kişi istihdam artışı rekor mu olur! Bu kadar kâra en az 50 bin kişi arttırmanız gerekiyordu.
İşsizlik sadece devletin çözeceği bir sorun değil. Devlet elbette üzerine düşeni yapacak. Mesela kamuya personel alacak. Bakın, Fransa nüfusu Türkiye’den daha az; ama Fransa’nın kamu personeli sayısı 5,5 milyonken Türkiye’ninki 3 milyon. Mesela şu an öğretmen açığı var. 5-7 yaş arası okul öncesi eğitimde okullaşma oranı %28. Bunun %100 olması gerekiyor. Bu geciktirilebilecek bir şey değil. O açıdan, 125 bin öğretmen açığı varsa bunu hemen dolduracaksınız.
Ama illa devlet yapsın şeklinde bir beklentinin yanlış olduğunu söylemeliyim. Özel sektörün de sosyal sorumluluğunu geliştirmesi gerekiyor artık. Meslek kuruluşları, işçi ve işveren sendikaları da buna katkı yapmalı. Sadece ücret sendikacılığı yapamazsınız. Toplanan aidatların işçinin ve çocuklarının eğitimine yatırılması lazım. O takdirde yapısal sorun dediğimiz, işgücü talebi ile işgücü arzı arasındaki uyumsuzluk da ortadan kalkar. Ayrıca işveren sendikaları ve odalar da kendi üyelerine destek vermeli. Batan üyesi varsa kurtarmalı. Kendi üyelerine verdikleri kredi 100 milyon lira. Halbuki 22 milyar dolar olduğundan bahsediliyor bu kuruluşların toplam paralarının. Dolayısıyla topladıkları paraları hiç olmazsa kendi üyelerine, düşük bir komisyonla, düşük bir gider farkıyla verebilirler. Zor durumda olanları kurtarabilirler. Sonra her ilde meslekî eğitim kursları açabilirler. Bunları yapmaları için önlerinde bir engel yok; ama yapmıyor hiçbiri. Herkes siyasetle uğraşıyor.
Paylaş
Tavsiye Et