Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Dünya Siyaset
İsrail Lübnan Savaşı’nı neden kaybetti?
A. Kemal Bersay
GE­ÇEN ay, ABD’nin Irak Sa­va­şı’nı ne­den kay­bet­ti­ği­ni in­ce­le­me­ye ça­lış­mış­tık. Bu in­ce­le­me­de uy­gu­la­dı­ğı­mız dört­lü ik­ti­dar şe­ma­sı­na da­ya­nan ana­li­tik çer­çe­ve­yi, İs­ra­il’in kay­bet­me­ye mah­kûm ol­du­ğu Or­ta­do­ğu’da­ki ye­ni sa­va­şı an­la­mak için de kul­la­na­bi­li­riz. Tıp­kı ABD gi­bi İs­ra­il’in de as­ke­rî, ik­ti­sa­dî, si­ya­sî ve kül­tü­rel/ide­olo­jik se­bep­ler­le bu sa­va­şı ka­zan­ma­ya güç ye­ti­re­me­di­ği söy­le­ne­bi­lir.
Ola­ya ön­ce as­ke­rî güç açı­sın­dan ba­ka­lım. ABD’nin si­ya­sî, eko­no­mik ve as­ke­rî yar­dım­la­rı­na sır­tı­nı da­ya­yan İs­ra­il Or­du­su, hem Fi­lis­tin (Ha­mas), hem Lüb­nan, hem de Su­ri­ye’nin as­ke­rî güç­le­ri­ne kı­yas­la ezi­ci bir ko­num­da­dır. İs­ra­il Dev­le­ti­’ne kuş­kuy­la ba­kan Ya­hu­di grup­la­rın bi­le bü­yük ço­ğun­lu­ğu­nu ik­na ede­cek de­re­ce­de öz­gü­ven ka­zan­dı­ran 1967’de­ki Al­tı Gün Sa­vaş­la­rı’ndan be­ri İs­ra­il, ken­di or­du­su­nu ye­nil­mez ilan et­miş­ti. Ay­rı­ca 300’den faz­la nük­le­er si­la­ha sa­hip bir ül­ke İs­ra­il. An­cak her ne ka­dar Ari­el Şa­ron’dan Ehud Ol­mert’e ka­dar ül­ke­nin yö­ne­ti­ci­le­ri ti­pik bir se­çil­miş ırk ol­ma he­ze­ya­nıy­la (öte­ki) in­san­la­rın ha­ya­tı­nı hi­çe sa­yan gö­zü dön­müş ca­ni dav­ra­nış­la­r ser­gi­le­se de, nük­le­er si­lah­lar kul­la­nı­la­bi­lir de­ğil­dir. Bu­nun se­be­bi de Si­yo­nist­le­rin gö­zü dön­müş­lük de­re­ce­si de­ğil; nük­le­er si­lah kul­la­nı­mı­nın ken­di­le­ri için do­ğu­ra­ca­ğı acı so­nuç­lar­dır Tel Aviv’in or­ta­sı­na da bir nük­le­er bom­ba atıl­ma­sı gi­bi.
Di­ğer ta­raf­tan İs­ra­il’in ye­nil­mez­li­ği ef­sa­ne­si de yı­kıl­mış­tır: Ha­mas’ın Utanç Du­va­rı’nın al­tın­dan uzun­ca bir tü­nel ka­za­rak, Hizbullah’ın da sınırı geçerek İs­ra­il­li askerleri kaçırmaları ve İs­ra­il’in hun­har­ca sal­dı­rı­la­rı­na kar­şı bu­gü­ne ka­dar gös­ter­dik­le­ri di­re­niş bu­nun ka­nı­tı­dır. Bek­len­me­dik öl­çü­de bir di­re­niş gös­te­ren Hiz­bul­lah ve özel­lik­le Ha­mas’ın ey­lem­le­ri İs­ra­il’i şo­ke et­miş­tir. Zi­ra 100’den fazla as­ke­ri­ni kay­be­den İs­ra­il, Fi­lis­tin­li­le­ri en­gel­le­mek için in­şa et­ti­ği ve sa­vaş son­ra­sın­da sı­nır çiz­gi­si yap­ma­yı dü­şün­dü­ğü du­va­rın çok işe ya­ra­ma­dı­ğı­nı, ay­rı­ca Ha­mas üye­le­ri­nin is­ter­ler­se İs­ra­il iç­le­ri­ne ka­dar his­set­tir­me­den so­ku­lup ey­lem­le­ri­ni ya­pa­rak sağ-sa­lim ge­ri dö­ne­bi­le­cek­le­ri­ni an­la­mış­tır.
Eko­no­mik açı­dan ise bi­lin­di­ği gi­bi İs­ra­il ABD’ye ba­ğım­lı bir ül­ke­dir. Son yir­mi yıl­dır ABD’den yıl­da 3 mil­yar do­lar ci­va­rın­da kar­şı­lık­sız yar­dım al­mak­ta­dır. Ta­bii bir de ulus­la­ra­ra­sı ser­ma­ye­nin İs­ra­il eko­no­mi­si­ne ver­di­ği mu­az­zam des­te­ği de unut­ma­mak ge­re­kir. An­cak sa­va­şın ve sü­rek­li si­lah sa­na­yi­si­ne ya­tı­rım yap­ma zo­run­lu­lu­ğu­nun ge­tir­di­ği büt­çe yü­kü İs­ra­il eko­no­mi­si­ne dar­be vur­mak­ta­dır. Ay­rı­ca sü­rek­li iz­le­di­ği ger­gin­lik po­li­ti­ka­sı yü­zün­den ya­ban­cı ya­tı­rım­cı­lar için de İs­ra­il gü­ven­li bir ül­ke gö­rün­tü­sü ver­me­mek­te­dir. Bu se­bep­le ge­nel ola­rak sa­na­yi ve tu­riz­min ge­li­şe­me­me­si, İs­ra­il’in önün­de­ki bir baş­ka önem­li en­gel­dir. Ku­rul­du­ğu gün­den be­ri sü­rek­li sa­vaş ha­lin­de olan bir ül­ke­nin ik­ti­sa­dî ola­rak ge­liş­me­si de müm­kün de­ğil; do­la­yı­sıy­la İs­ra­il eko­no­mi­si­nin prob­lem­le­ri or­ta ve uzun va­de­de bu sa­va­şın ba­şa­rı­lı ol­ma­sı­nı zor­laş­tı­rı­yor.
Si­ya­sî yön­den ise du­rum da­ha da kö­tü­dür. Ken­di stra­te­jik çı­kar­la­rı­na za­rar ver­se de, ir­ras­yo­nel bi­çim­de ko­şul­suz ola­rak uzun za­man­dır bu ül­ke­yi des­tek­le­yen ABD dı­şın­da İs­ra­il’in des­tek­çi­si yok­tu bu sa­vaş­ta; hat­ta Ha­mas ve Hiz­bul­lah’ı te­rö­rist ka­bul eden bü­yük güç­ler bi­le İs­ra­il ta­ra­fı­nı tut­mak­tan ka­çın­dı­lar. İs­ra­il’in özel­lik­le böl­ge ül­ke­le­rin­den des­tek gör­me­me­si bu sa­va­şı kay­be­de­ce­ği­nin bir işa­re­tiy­di. Or­ta­do­ğu’da­ki en kri­tik iki ül­ke­den İran, za­ten İs­ra­il’in en bü­yük düş­ma­nı; iz­le­di­ği stra­te­jik de­rin­lik po­li­ti­ka­sıy­la böl­ge­de­ki et­kin­li­ği­ni git­tik­çe ar­tı­ran Tür­ki­ye ise -çok ye­rin­de bir ka­rar­la- ken­di çı­kar­la­rı­nı ko­ru­mak için İs­ra­il’e des­tek ol­ma­dı. İro­nik bir bi­çim­de İs­ra­il’i des­tek­le­yen­ler yal­nız­ca pet­ro-do­lar­lar üze­ri­ne ku­rul­muş olan ik­ti­dar­la­rı­nı ko­ru­ma te­la­şı­na dü­şen Suu­di Ara­bis­tan, Mı­sır, Ür­dün gi­bi Arap ül­ke­le­ri­nin dik­ta­tör­le­riy­di; zi­ra -tıp­kı İs­ra­il gi­bi!- meş­rui­yet kri­zi ya­şa­yan bu ha­ne­dan­lar ken­di son­la­rı­nın da gel­mek­te ol­du­ğu­nun fe­na hal­de far­kın­da­lar.
Di­ğer ta­raf­tan İs­ra­il’in ve bu sa­va­şı plan­la­yan ABD’de­ki ye­ni mu­ha­fa­za­kâr­la­rın asıl he­def­le­ri Lüb­nan de­ğil, İran ve Su­ri­ye’dir. İs­ra­il’in kur­ban ola­rak seç­ti­ği Fi­lis­tin ve Lüb­nan­lı Müs­lü­man­lar üze­ri­ne acı­ma­sız­ca bom­ba yağ­dır­ma­sı­nın ne­de­ni, İran ve Su­ri­ye’yi teh­dit et­mek­tir; Lüb­nan’ı di­nî/mez­he­bî ola­rak par­ça­la­mak da ikin­cil he­de­fi­dir. Fi­lis­tin için esas he­de­fi ise ulus­la­ra­ra­sı hu­ku­ka gö­re Fi­lis­tin’e ait olan Ku­düs’e sa­hip ol­mak ve Fi­lis­tin­li­le­ri kü­çük bir ala­na hap­set­mek­tir. An­cak ulus­la­ra­ra­sı si­ya­sî are­na­da gi­de­rek da­ha da yal­nız­la­şan İs­ra­il uzun va­de­de ba­şa­rı­sız ol­ma­ya mah­kûm­dur. Ka­de­rin bir cil­ve­si ola­rak, in­san­lık ta­ri­hi­nin en bü­yük te­rö­rist ey­le­mi olan ABD’nin 2. Dün­ya Sa­va­şı so­nun­da yak­la­şık 250.000 ki­şi­nin ölü­mü­ne yol açan atom bom­ba­la­rıy­la Hi­ro­şi­ma ve Na­ga­za­ki’ye sal­dır­ma­sı­nın (6–9 Ağus­tos 1945) yıl­dö­nü­mü gün­le­ri­ne rast­la­yan İs­ra­il’in Ka­na Kat­lia­mı, bu acı­ma­sız sa­va­şı da­ha da sa­vu­nu­la­maz kıl­mış­tır. Bu kat­li­am, bü­tün dün­ya­da ol­du­ğu gi­bi İs­ra­il va­tan­daş­la­rı nez­din­de de -ya­vaş da ol­sa- sa­va­şa yö­ne­lik si­ya­sî des­te­ğin azal­ma­sı­nı be­ra­be­rin­de ge­tir­miş­tir.
Sa­va­şın ide­olo­jik bağ­la­mı ise du­ru­mun en kö­tü bo­yu­tu­dur. Zi­ra bu ah­lak­sız sal­dır­gan­lık hiç­bir şe­kil­de meş­ru­laş­tı­rı­la­maz. İs­ra­il’in sal­dır­gan­lı­ğı oran­tı­sız güç kul­la­nı­mı­nın çok öte­si­ne geç­miş du­rum­da­dır; ay­rı­ca sa­va­şın ba­ha­ne­si ola­rak kul­lan­dı­ğı, Ha­mas ve Hiz­bul­lah’ın as­ker ka­çır­ma­sı da ulus­la­ra­ra­sı ku­ral­la­ra gö­re bi­rer te­rö­rist ey­lem de­ğil­dir. Bu­nun ya­nın­da İs­ra­il’in ka­dın-ço­cuk, yaş­lı-genç ay­rı­mı yap­ma­dan si­vil­le­ri kat­let­me­si dün­ya ka­muo­yu vic­da­nın­da sa­va­şın meş­ru­iye­ti­ni onul­maz bi­çim­de ya­ra­la­mış­tır. Sağ­dan so­la ide­olo­jik yel­pa­ze­nin tü­mü­nü tem­sil eden grup­la­rın İs­ra­il’e kar­şı bir­leş­me­si­ne se­bep ol­ma­nın ya­nın­da bu sa­vaş, bir­çok­la­rı­nın gö­zün­de Ha­mas ve Hiz­bul­lah’ı da kah­ra­ma­na dö­nüş­tür­müş­tür.
Ay­rı­ca, ABD’nin Irak’ta ya­şa­dı­ğı­na ben­zer bir prob­lem İs­ra­il için de söz ko­nu­su­dur: Ya­pı­lan kat­li­am­la­rı bü­tün dün­ya­ya anın­da ile­ten Or­ta­do­ğu med­ya­sı ve İn­ter­net bi­rer kit­le ile­ti­şim si­la­hı iş­le­vi gö­re­rek İs­ra­il’in at­tı­ğı her bom­ba­nın ken­di iti­ba­rı­nı vur­ma­sı­na ve dev­let ola­rak meş­ru­iye­ti­nin da­ha da sor­gu­la­nır ha­le gel­me­si­ne yol aç­mak­ta­dır. İs­ra­il­li yö­ne­ti­ci­le­rin med­ya­dan dün­ya­ya yan­sı­yan, si­vil kur­ban­la­ra yö­ne­lik en ufak bir em­pa­ti ih­ti­va et­me­yen ta­vır­la­rı, vic­dan­la­rı da­ha da ya­ra­la­ya­rak bel­ki de dün­ya­nın en ge­liş­miş te­rör ör­gü­tü olan İs­ra­il’in meş­rui­yet kri­zi­ni de­rin­leş­tir­mek­te­dir. Do­la­yı­sıy­la kı­sa va­de­de el­de et­ti­ği -kan ve göz­ya­şı bi­çi­min­de­ki- as­ke­rî ‘ka­za­nım­la­ra’ rağ­men İs­ra­il, si­ya­sî, ik­ti­sa­dî ve ide­olo­jik/kül­tü­rel alan­lar­da­ki ba­şa­rı­sız­lı­ğı se­be­biy­le or­ta ve uzun va­de­de bu sa­va­şı (da) kay­bet­me­ye mah­kûm­du(r).

Paylaş Tavsiye Et