1980 YILINDA Tito’nun ölümünün ardından Komünist Yugoslavya’da farklı etnik ve dini unsurlar arasında kurulan hassas denge bozulmaya başladı. Söz konusu hassas dengenin kritik ayağını oluşturan “zayıf Sırbistan güçlü Yugoslavya anlamına gelir” ilkesi yerini, parti ve güvenlik aygıtında ağırlıklı yer edinmiş olan Slavların (Sırp ve Karadağlılar) katkılarıyla “Büyük Sırbistan” hayaline bıraktı. Bu hayalin temel referans noktasını oluşturan; “Kosova Ortaçağ Sırp Krallığı’nın başkenti, Kosova’da yer alan Pec (İpek) kasabası ise Sırp Ortodoks Kilisesi’nin merkezidir” şeklindeki Sırp argümanları Yugoslavya bunalımının Kosova’da başlamasına zemin hazırladı. Gerçekten de ilk savaş her ne kadar Bosna Hersek’te yaşanmış ise de bunalımın başladığı yer Kosova idi. Zira Slobodan Miloseviç’in tartışmasız liderliği 1989 yılında Kosova Savaşı’nın 600. yıldönümü münasebetiyle yaptığı anti-Arnavut söylemler içeren ateşli milliyetçi konuşmasıyla Kosova’da tescillendi. Kosova ve Voyvodina bölgelerinin özerk statülerinin kaldırılması, 1980’ler boyunca Arnavutlar üzerinde oluşturulan baskının en üst noktasını gösteriyordu.
Savaş Öncesi Güçlendirilen Milliyetçilikler
1989 yılı boyunca Yugoslavya genelinde pek çok milliyetçi, etnik temelli siyasi oluşum ortaya çıktı. Kosovalı Arnavutlar, Kosova Yazarlar Birliği Başkanı İbrahim Rugova’nın kurduğu LDK (Kosova Demokratik Birliği) etrafında örgütlenirken, Bosnalı Hırvatlar Hırvatistan’daki HDZ (Hırvatistan Demokratik Birliği) ile aynı adı taşıyan Hırvat Partisi, Bosnalı Sırplar ise Hırvatistan’ın Sırp yoğunluklu Krajina bölgesindeki Sırp Partisi’nin Bosna’daki devamı olan SDS (Sırp Demokratik Partisi) etrafında toplandılar. Bosnalı Müslüman Boşnakların partisi ZDA (Demokratik Eylem Partisi) ise Aliya İzzetbegoviç önderliğinde 1990 yılında kuruldu. Dini olduğu kadar milliyetçi unsurlar da ihtiva eden ZDA yapılan ilk çok partili seçimlerde parlamentoda çoğunluğu elde etmenin de verdiği özgüvenle Boşnakların Bosna Hersek’in Sırplar ve Hırvatlar gibi kadim unsurlarından ve Yugoslavya’nın altı tarihi ulusundan biri olduğunu açıkladı. Böylece eski Yugoslavya döneminde merkezi yönetim tarafından reddedilen Boşnak kimliği ilk defa kabul edilmiş oldu. Bununla birlikte Bosna’da savaş çıktığı andan itibaren Bosna’nın bölünmemesi ve çok uluslu niteliğini koruması yönünde net bir tavır belirleyen ZDA şu ana kadar bu çizgisinden herhangi bir sapma göstermezken, diğer milliyetçi partiler Bosna’da ulus devlet kurma ve ileride de yanı başlarında bulunan Sırbistan ya da Hırvatistan’la birleşme hedefi ile hareket ettiler.
Balkanların genelinde yaşayan hemen hemen tüm dini (Müslüman, Ortodoks ve Katolik ) ve etnik (Sırplar, Arnavutlar, Hırvatlar, Boşnaklar, Rumenler vs.) unsurları içinde barındıran eski Yugoslavya’da bu unsurlar arasında kadim bir etnik husumetin varlığından söz etmek mümkün değildir. Çünkü Yugoslavya’nın dağılma sürecine kadar ne Bosna’nın, ne de Kosova’nın tarihinde etnik bir savaş yaşanmadı. Nitekim “etnik temizlik” tabiri de literatüre bu savaşlardan sonra girdi. Eski Yugoslavya topraklarında yaşanan bu iki büyük etnik karakterli savaşın tetikleyicisi; Sırbistan’da, Hırvatistan’ın Krajina bölgesinde ve Bosna’da örgütlenen milliyetçi Sırp partileri ve bunlara koşulsuz destek sağlayan Sırp ağırlıklı Yugoslav ordusu oldu. Sırpların Kosova’da, Bosna’da ve Hırvatistan’ın Krajina bölgesinde azınlık durumunda yaşıyor olmaları, Sırp radyo ve televizyonlarının bu bölgelerde Sırpların baskıya ve asimilasyona tabii tutuldukları propagandasına zemin hazırladı. Dolayısıyla Sırp milliyetçiliği ve aynı ivmede olmasa da ona tepki olarak 1980’lerde yeniden canlanan Hırvat ve Arnavut milliyetçilikleri siyasi liderler tarafından uzun dönemli siyasi projelerine meşruiyet kazandırma amacıyla güçlendirildi. Örneğin Sırp liderliği bu dönemdeki söylemlerinde Hırvatlarla olan kapanmamış hesabına -İkinci Dünya Savaşı sırasında Bosna-Hersek’i de içine alan Hırvat devletinin tüm diğer etnik gruplara karşı terör politikası uygulayan Ustaşa rejimi- söylemlerinde yer verdi. Sırp liderliğine göre Hırvatistan’ın Krajina bölgesindeki Sırplara yaptıkları Ustaşa rejimininkinden farklı değildi.
Şu anda eski Yugoslavya’dan ayrılarak bağımsızlığını ilan eden tüm cumhuriyetlerin azınlıkları ile problemleri mevcut. Bu problemlerin henüz çözülmemiş olması ve başta Bosna-Hersek olmak üzere hemen hemen hepsinde milliyetçi partilerin iş başında bulunması, Yugoslavya’nın dağılma sürecinin henüz tamamlanmadığını gösteriyor. Dayton Anlaşması’ndan sonra kurulan Bosna-Hersek Federasyonu’nu oluşturan iki birim (Bosna Sırp Cumhuriyeti ve Boşnak-Hırvat Federasyonu), federal iki birim gibi değil, bağımsız iki devlet gibi davranıyor. Her iki birimin kendilerine ait ordularının olması Bosna-Hersek’in toprak bütünlüğünün önündeki en önemli engel. Dayton anlaşmasıyla Federasyon içindeki Sırp ve Hırvat unsurlara neredeyse kendi anavatanları ile paralel ilişkiler kurabilmelerinin yolu açılırken, Boşnaklar Bosna’nın bütünlüğünü isteyen tek grup olarak yalnız bırakılmış durumdalar.
Balkanlara Dağılmış Arnavut Nüfus
1990’lı yıllarda Kosova Yugoslavya’da en tehlikeli iki milliyetçi hareketin –Sırp ve Arnavut milliyetçiliğinin- karşılaştığı bir alan olarak karşımıza çıktı. Nüfusunun % 90’ı Arnavutlardan oluşan Kosova’nın statüsünün belirsizliği problemi hâlâ çözümlenemedi. Kosova’da şu anda her ne kadar diplomasi yanlısı ılımlı İbrahim Rugova’nın liderliği söz konusu olsa da savaş sırasında etkin olan şiddet yanlısı Marksist örgüt UÇK’nın (Kosova Kurtuluş Ordusu) eski komutanlarının partileri seçimlerden ikinci ve üçüncü sırada çıkmaktalar. Ayrıca Arnavut milliyetçiliğini Kosova ile sınırlamak mümkün değildir. Zaten böyle bir sınırlama yapabilmiş olsaydık bambaşka karaktere sahip bir Arnavut milliyetçiliğinden bahsetmemiz gerekecekti. Bugün tüm Balkanlarda yaklaşık 7 milyon Arnavut bitişik bir coğrafyada fakat farklı devletlerin egemenliği altında yaşıyorlar. Bunun 3,5 milyonu Arnavutluk, 2 milyonu Kosova, 700 bini Makedonya ve geri kalanı da Karadağ ve Yunanistan’dadır. Yugoslavya’nın dağılması ve Sırp milliyetçiliğinin kontrol altına alınması, özgüvenleri artan Arnavutlar içinde bir Arnavut birliği kurulabileceği hayalini güçlendirdi. Kosova Savaşı sırasında Kosova’dan Makedonya’ya çok sayıda Arnavut’un gitmesi Makedon hükümetini kendi Arnavut varlığı nedeniyle rahatsız etti. Hem Makedonya, hem de Kosova, birinde meydana gelecek gelişmelerin diğerinde yankı bulacağının farkında. 2001 yılının Şubat ayında Makedonya’daki Arnavutlarla Makedon hükümeti arasında meydana gelen çatışmalar bölge ülkelerini olduğu kadar Batılı ülkeleri ve Türkiye’yi de rahatsız etti. Zira Makedonya söz konusu olduğunda tarihi Makedonya sorunu akıllara gelmekte ve başta Yunanistan ve Türkiye olmak üzere, Sırbistan’ın ve Bulgaristan’ın da yer alacağı bir savaştan korkulmaktadır. Kısacası Makedonya’da meydana gelecek bir istikrarsızlığı bu bölge sınırları içinde tutmak kolay olamayacaktır.
Karadağ Sorunu Devam Ediyor
Eski Yugoslavya’daki azınlık problemleri ve bu problemlerin canlı tuttuğu milliyetçilikler Bosna, Kosova ve Makedonya ile sınırlı değildir. Zira Slobodan Miloşeviç iktidara gelir gelmez yalnızca Kosova’nın özerkliğini kaldırmakla kalmadı; aynı zamanda Voyvodina ve Karadağ’daki yerel parti yetkililerini istifaya zorlayarak yerine kendi taraftarlarını getirdi. Ayrıca büyük çoğunluğu Müslüman Boşnaklardan oluşan Sancak bölgesini de statü problemi ile karşı karşıya bıraktı. Sancaklıların siyasi ve ekonomik tüm taleplerini baskı yoluyla kontrol altına aldı. Dağılan Yugoslavya’nın geriye kalan iki cumhuriyeti -Sırbistan ve Karadağ- 1992 yılında bir araya gelerek yeni Federal Yugoslavya Cumhuriyeti’ni ilan ettiler. Ancak Sırbistan’ın 1990’lı yıllar boyunca Karadağ’a federasyonun eşit üyesi değil de küçük üyesi gibi davranması, Karadağ’ın tam bağımsızlığını savunan Karadağ milliyetçilerini güçlendirdi. Bunun sonucunda geçtiğimiz yıl Sırbistan ve Karadağ birimlere daha fazla bağımsızlık tanıyan gevşek bir federasyon üzerinde anlaştılar. Bununla birlikte böyle bir anlaşmanın Karadağ milliyetçilerini tatmin ettiği söylenemez. Sırbistan’ın denize çıkışı Karadağ üzerinden sağlanmaktadır. Dolayısıyla ne Sırbistan’ın, ne de Sırp milliyetçilerinin Karadağ’dan vazgeçmesi pek mümkün değildir. Sırplar açısından düşündüğümüzde Karadağ milliyetçiliği inter-etnik değil intra-etnik bir milliyetçiliktir. Tarih boyunca Sırbistan’la ittifak halinde bulunmuş Karadağlıların Sırp dilini konuşan Ortodokslar olmalarına rağmen ayrı bir etnik gruba ait oldukları yolundaki iddiaları Sırplar tarafından asla kabul edilmez.
Kısacası bugün eski Yugoslavya topraklarında birbiriyle beslenen pek çok milliyetçiliğin hâlâ canlı tutulduğunu söylemek mümkün. Bir taraftan Bosna-Hersek’in Dayton’la oluşturulan çözülmeye müsait kırılgan yapısı Hırvat ve Sırp milliyetçilikleri tarafından tehdit edilirken, diğer taraftan yeni Yugoslavya Cumhuriyeti’nin Karadağ, Kosova ve Sancak ile sorunları devam etmektedir. Temennimiz yeni etnik savaşların yaşanmasına izin verilmeden bu sorunların çözülmesidir.
Paylaş
Tavsiye Et