ALMANYA’DA yapılan erken seçimler pat durumuyla sonuçlandı. Sağ ana muhalefet lideri Angela Merkel’in Hıristiyan Demokrat Birliği (CDU) ve Bavyera’daki müttefiki Hıristiyan Sosyal Birliği (CSU) %35,2, Başbakan Schröder’in Sosyal Demokrat Partisi (SPD) ise %34,4 oy aldı. Seçim kampanyasına yirmi puanın üzerinde bir farkla başlayan Merkel’in en az %40 oy alıp liberal FDP ile koalisyon yapması bekleniyordu. Berlin’deki hesap, çarşıdaki oy sandıklarına uymayınca koalisyon ihtimalleri altüst oldu.
Seçimi Küçük Partiler Kazandı
Tarihine düşen Hitler gölgesinden sonraki anayasaya göre, Almanya’da hükümet olabilmenin şartı, mecliste salt çoğunluğa sahip olmak. Merkel’in muhtemel koalisyon ortağı FDP’nin %10,5 ile tarihinin en yüksek oyunu alması, muhafazakâr bir koalisyon kurulmasına yetmedi. SPD’den ayrılanların kurduğu milliyetçi Sol Parti %8,1; Schröder’in koalisyon ortağı Yeşiller ise %8,7 oranında oy aldı. Küçükler büyüklerin pasta payını tırtıkladı; bir önceki genel seçime göre CDU’nun 3,3’lük ve SPD’nin 4,2’lik oyu küçük partilere gitti. Şimdi seçimin galibi iki büyük parti, küçükleri bir araya getirmenin peşinde. 1966-1969 arasında ülkeyi yöneten son “büyük koalisyon”dan beri CDU ve SPD birlikte hükümet kurmadı; her zaman küçük partilerle anlaşma yoluna gitti.
Türkler Solda
Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkan ve belirsiz bir “imtiyazlı ortaklık” teklifinde ısrar eden Merkel’in zaferinin pirüsleşmesinde 600 bin Türk seçmenin çoğunlukla sola oy vermesi de etkili oldu. Federal Meclis Bundestag’a girebilen Türk kökenli 5 milletvekili de sol partilerden zaten: SPD’den Lale Akgün, Yeşiller’den Ekin Deligöz, Sol Parti’den Hakkı Keskin, Sevim Dağdelen ve Hüseyin Kenan Aydın.
Aslında SPD’de Türkiye’nin AB üyeliğine karşı olan Egon Bahr, Peter Glotz ve Helmut Schmidt gibi önemli isimler olduğu gibi, CDU’da bunu destekleyen Karl Lamers, Volker Rühe, Ruprecht Polenz gibi namlı politikacılar da var. Ancak iki parti liderlerinden Schröder’in desteği karşısında, Merkel’in karşıtlığını açıkça seçim kampanyasında dile getirmesi Türkleri korkuttu. Bu nedenle Türkiye, iktidardaki AKP gibi “muhafazakâr demokrat” olan Merkel’in Hıristiyan Demokrat Birliği’yle ideolojik olarak aynı zeminde duruyorsa da, Almanya’da “solcu” olmayı tercih etti.
Jutland Savaşı Gibi
Seçim sonuçları I. Dünya Savaşı sırasında, Mayıs 1916’da, Danimarka açıklarında Alman ve İngiliz donanmaları arasında geçen ve sonunda her iki tarafın da zafer iddiasında bulunduğu Jutland Savaşı’na benziyor. Schröder de Merkel de muzaffer olduklarını ileri sürüyor ve başbakanlık iddiasından vazgeçmiyor. Merkel hasmıyla koalisyon ihtimallerine göz kırpsa da, şansölyelikten ödün vermiyor; Schröder, CDU/CSU bloğunu, mecliste ikisinin ayrı temsil edilmesi gerektiği savıyla çözmeye çalışıyor, bunun için meclise önerge veriyor.
Merkel ve partisi, kendisinin bir dahaki seçime kadar başbakan olmayacağı bir koalisyona girmeyeceğini açıklarken; Schröder cephesi daha ziyade politikalar üzerinde konuşuyor, makama sırayla oturulmasını teklif ediyor.
Almanya’da basın, Schröder ve Merkel’in “büyük koalisyon”da birleşmesini ifade eden “Schmerkel” ve partilerin renklerinden yola çıkarak “Jamaica”, “trafik lambası” gibi afacan benzetmeler ve kelime oyunları kullandı. Angela Merkel ise seçim kampanyasında, isminden dolayı Rolling Stones’un Angie adlı meşhur şarkısını dinletti. İngiltere’nin Demir Lady’si Margaret Thatcher’a benzetilmiş olsa da, Merkel o kadar karizmatik değil; kurduğu ekip de, özellikle maliye bakanı adayı Kirchhof, çok eleştiri aldı. Angie ve Lady atıflarındaki Anglosakson koku da boşuna değil: Merkel, Irak’ı işgal eden Amerikan-İngiliz önderliğindeki savaş koalisyonuna katılmayı savunmuş ve hükümetin aksi istikametteki politikalarını desteklemediğini Amerikan basınında hararetle ifade etmişti.
Dişe diş bir kavgada kaybeden şimdilik Almanya’nın kendisi. Rolling Stones’un şarkıda sorduğu gibi: “Angie, Angie, when will those clouds all disappear? Angie, Angie, where will it lead us from here?”
Paylaş
Tavsiye Et