Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Dosya
İstisnalar cumhuriyetinde kanuncu siyaset
Ahmet Okumuş
TÜR­Kİ­YE si­ya­se­ti üze­ri­ne ka­fa yo­ran ar­ka­daş­la­rı­mın ço­ğu son ha­di­se­le­rin ar­dın­dan Schmitt’çi bir pers­pek­ti­fin Türk si­ya­si ha­ya­tı­nı an­la­mak ve et­ki­le­mek­te tek ge­çer ak­çe ol­du­ğu­nu dü­şün­me­ye baş­la­dı. Ger­çek­ten de Tür­ki­ye’de si­ya­si sis­tem ken­di­ni hu­kuk dev­le­ti ol­mak­lı­ğıy­la meş­ru­laş­tır­ma ko­nu­sun­da bir hay­li özen­li ve ıs­rar­lı ol­sa da si­ya­si ha­yat Schmitt’çi is­tis­na­ilik­le­rin öte­si­ne hiç­bir za­man ge­çe­me­ye­cek, dost-düş­man ay­rı­mı si­ya­sa­lın ni­hai pa­ra­met­re­si ola­rak ka­la­cak, Tra­si­ma­kos Ef­la­tun’a alay­cı ba­kış­lar at­ma­yı sür­dü­re­cek tü­rün­den ki­nik bir his­si­yat her ya­nı kap­lı­yor. Bir hu­kuk dev­le­ti böy­le­si bir ki­niz­mi na­sıl olur da rah­min­de bü­yü­tür, in­ce­le­me­ye de­ğer.
 
Hu­kuk Dev­le­tin­de Meş­rui­yet Kat­man­la­rı
Top­lum ha­ya­tı­nın ya­sa adı ve­ri­len bir di­zi il­ke uya­rın­ca be­lir­li bir ni­za­ma bağ­lan­ma­sı çok es­ki de­vir­ler­den bu ya­na dev­let­li top­lum­la­rın aşi­na ol­duk­la­rı bir du­rum. Ka­dim ada­let da­ire­sin­de bu­yu­rul­du­ğu üze­re; “ci­han bir bağ imiş dî­vâ­rı dev­let, dev­le­tin na­zı­mı şe­ra­it­tir.” Ya­sa, dev­le­tin na­zı­mı, dü­ze­nin man­tı­ğı­dır. Zor araç­la­rı­nın gi­de­rek mer­ke­zi­leş­ti­ği, meş­ru güç kul­la­nı­mı­nın res­mî te­ke­le alın­dı­ğı mo­dern dev­let­ler­de ise ya­sa­nın dü­zen ku­ru­cu ka­rak­te­ri ye­ni bi­çim­ler al­mış­tır. Mo­dern dev­let bir yan­dan ge­nel ve so­yut ya­sa­la­rın ti­tiz bir bi­çim­de sis­tem­leş­ti­ril­di­ği ko­di­fi­kas­yon sü­reç­le­ri­nin ürü­nü iken, di­ğer ta­raf­tan er­ken mo­dern dö­nem­de zir­ve ya­pan hik­met-i hü­kü­met pra­tik­le­ri­ni te­va­rüs et­miş­tir. Son bir­kaç yüz­yı­lın si­ya­si sü­reç­le­ri­nin se­me­re­si olan hu­kuk dev­le­ti, ya­sa fik­ri ile hik­met-i hü­kü­met an­la­yı­şı­nın din­mez çe­kiş­me­si­nin bağ­rın­da şe­kil­len­miş­tir.
Özel­lik­le li­be­ral ge­le­nek için­de an­lam ka­za­nan hu­kuk dev­le­ti fik­ri, dev­let er­ki­ni sı­nır­la­mak ve key­fî güç kul­la­nı­mı­nı ber­ta­raf et­mek üze­re dev­let teş­ki­la­tın­da be­lir­li şe­kil ve içe­rik şart­la­rı gö­ze­tir. Ana­ya­sa, kuv­vet­ler ay­rı­lı­ğı, hu­ku­kun ege­men­li­ği ve yar­gı ba­ğım­sız­lı­ğı gi­bi il­ke­ler hu­kuk dev­le­ti­nin şe­kil şart­la­rı iken, öz­gür­lük, in­san onu­ru ve hak­la­rı gi­bi ide­al­ler de hu­kuk dev­le­ti­nin ara­dı­ğı içe­rik şart­la­rı ola­rak önem ka­zan­mış­tır. Bu çer­çe­ve­de hu­kuk dev­le­ti hu­kuk ma­ri­fe­tiy­le hak ve öz­gür­lük­le­re em­ni­yet sağ­la­yan dev­let­tir. Fa­kat he­men bu nok­ta­da hu­kuk dev­le­ti­nin pa­ra­dok­sal ka­rak­te­ri ken­di­ni ele ve­rir. Zi­ra Ana­ya­sa dev­le­tin esas teş­ki­la­tı­na (teş­ki­lat-ı esa­si) ru­hu­nu üf­ler­ken, dev­le­ti sı­nır­lar; ama ay­nı za­man­da meş­ru güç te­ke­li­ni de ona ve­rir. Ana­ya­sal ola­rak sı­nır­la­nan dev­let ve onun erk­le­ri meş­rui­yet ve kud­re­ti­ni de yi­ne Ana­ya­sa’dan alır. Öy­ley­se hu­kuk dev­le­ti iki yön­lü iş­le­me­ye açık ve mü­sa­it bir si­ya­si ku­rum­sal­laş­ma­dır. Bu iki yön­lü iş­le­ye­bil­me po­tan­si­ye­li hu­kuk dev­le­ti­nin te­mel me­se­le­si­ni if­şa eder: Ana­ya­sa’nın de­mok­ra­tik meş­rui­yet te­me­li.
Hu­kuk dev­le­ti ve ana­ya­sa­la­rın meş­ru­iye­ti söz ko­nu­su olun­ca iki te­mel kay­na­ğa mü­ra­ca­at edi­lir: İn­san hak­la­rı ve halk ege­men­li­ği. İn­san hak­la­rı­nı dil­len­di­ren bel­ge­ler ile ya­zı­lı Ana­ya­sa ge­le­ne­ği­nin ay­nı dö­nem­ler­de or­ta­ya çık­ma­sı in­san hak­la­rı ile ana­ya­sal meş­rui­yet ara­sın­da­ki ir­ti­ba­tın ta­ri­hî ve­si­ka­sı ola­rak oku­na­bi­lir. Ana­ya­sa­la­rın, fert­le­ri ik­ti­da­rın key­fî uy­gu­la­ma­la­rın­dan ko­rur­ken te­mel re­fe­rans nok­ta­sı in­san hak­la­rı­dır. Bu du­rum in­san hak­la­rı­nı bir yan­dan po­zi­tif hu­ku­kun bir par­ça­sı kı­lıp şu ya da bu öl­çü­de for­mel-ku­rum­sal hu­ku­kun içe­ri­ği­ne ka­tar­ken bir yan­dan da in­san hak­la­rı­na po­zi­tif hu­ku­kun üs­tün­de bir işa­ret fe­ne­ri, bir yol gös­te­ri­ci ko­nu­mu ve­rir. Fa­kat tam da in­san hak­la­rı­nın hu­ku­ki­leş­ti­ril­me­si ve ca­ri hu­ku­ka dâ­hil edil­me­si gi­bi bir sü­reç, ak­la ana­ya­sa­la­rın di­ğer bir meş­rui­yet il­ke­si olan halk ege­men­li­ği­ni ge­tir­me­li­dir. Zi­ra halk, hu­ku­kun yal­nız­ca nes­ne­si de­ğil öz­ne­si, mu­ha­ta­bı de­ğil mü­el­li­fi ol­du­ğu oran­da de­mok­ra­tik hu­kuk dev­le­tin­den bah­se­de­bi­li­yo­ruz. Mo­dern de­mok­ra­tik dev­let­ler­de in­san hak­la­rı da dâ­hil ol­mak üze­re si­ya­si-top­lum­sal ha­ya­ta nor­ma­tif is­ti­ka­me­ti­ni ve­ren tüm ni­hai re­fe­rans nok­ta­la­rı, an­cak ve an­cak halk ve hal­kın tem­sil­ci­le­ri ta­ra­fın­dan hu­ku­ki­leş­ti­ri­le­bil­dik­le­ri, ca­ri ya da po­zi­tif hu­ku­kun muh­te­va­sı ha­li­ne ge­ti­ri­le­bil­dik­le­ri oran­da si­ya­si an­lam­da iş­lev­sel­le­şir­ler. Bu ne­den­le hu­kuk dev­le­ti­nin te­mel amaç­la­rın­dan bi­ri in­san hak­la­rı ile halk ege­men­li­ği, fer­din hu­ku­ku ile ka­mu­nun/hal­kın hâ­ki­mi­ye­ti ara­sın­da ku­rul­ma­sı ge­re­ken ahenk­tir.
 
Ana­ya­sa Yar­gı­sı ve Ege­men Ka­muf­laj
Tür­ki­ye’de ya­şa­nan­lar hu­kuk dev­le­ti söz ko­nu­su ol­du­ğun­da me­se­le­nin sa­de­ce in­san hak­la­rı ile halk ege­men­li­ği, ya da si­ya­set ku­ra­mı­nın meş­hur ay­rı­mı­na atıf­la söy­ler­sek, mo­dern­le­rin öz­gür­lü­ğü ile ka­di­min öz­gür­lü­ğü ara­sın­da bir bağ­daş­ma me­se­le­si ol­ma­dı­ğı­nı gös­te­ri­yor. Tür­ki­ye’de hu­ku­ki ge­ri­li­min oda­ğı­na gi­de­rek halk ege­men­li­ği ile Ana­ya­sa yar­gı­sı yer­le­şi­yor. Prob­lem, Ana­ya­sa yar­gı­sı ile par­la­men­to­nun sis­tem için­de­ki nis­pi ko­num­la­rı ile il­gi­li. Esa­sen Ana­ya­sa yar­gı­sı hu­kuk dev­le­ti fik­ri­nin zo­run­lu bir un­su­ru de­ğil­dir. Hu­ku­kun üs­tün­lü­ğü­nü kur­ma ve ko­ru­ma­da Ana­ya­sa yar­gı­sı araç­lar­dan yal­nız­ca bir ta­ne­si­dir ve sık­lık­la hu­kuk dev­le­ti­nin di­ğer ya­pı­sal un­sur­la­rıy­la, özel­lik­le de kuv­vet­ler ay­rı­lı­ğı il­ke­si ile ge­ri­lim­li bir iliş­ki için­de­dir. Ana­ya­sa Mah­ke­me­si (ya da Yük­sek Mah­ke­me) tü­rü ku­rum­la­rın bu­lun­du­ğu he­men her ül­ke­de bu tür ku­rum­la­rın sis­tem içi ko­nu­mu­na da­ir cid­di tar­tış­ma­lar ya­pıl­mak­ta, ABD ve Al­man­ya’da Ana­ya­sa yar­gı­sı bi­rer sis­te­mik prob­lem ol­ma­yı sür­dür­mek­te­dir. Ana­ya­sal yar­gı ala­nı­nın ge­niş­le­me­si­nin ya­rat­tı­ğı en kri­tik so­run­lar­dan bi­ri de­rin­lik­siz bir si­ya­set tar­zı­nı bes­le­me­si­dir. “Ka­nun­cu si­ya­set” adı­nı ve­re­bi­le­ce­ği­miz ve si­ya­si me­se­le­le­ri mü­za­ke­re, mü­ca­de­le, ik­na ve uz­la­şı ye­ri­ne yar­gı sü­reç­le­ri­ne ram eden bir si­ya­set ki­pi­dir bu. Bü­tün cid­di me­se­le­ler ken­di­le­ri­ni Ana­ya­sa yar­gı­sı­nın/mah­ke­me­si­nin önün­de bu­lur. So­nun­da si­ya­set “ya hep ya hiç” uç­la­rın­da sey­re­den sı­fır-top­lam­lı bir oyu­na dö­nü­şür. Zi­ra yar­gı ka­rar­la­rı­nın ni­te­li­ği ge­re­ği or­ta­da bir ka­za­nan bir de kay­be­den ta­raf var­dır.
Tür­ki­ye’de de Ana­ya­sa Mah­ke­me­si’nin si­ya­si sis­tem için­de­ki ko­nu­mu çok­ça tar­tı­şıl­mış, Mah­ke­me’nin za­man za­man bir mu­ha­le­fet par­ti­si gi­bi ça­lış­tı­ğın­dan şi­ka­yet edil­miş­tir. Mah­ke­me­nin Ana­ya­sa’yı yo­rum­la­ma ile Ana­ya­sa va­zet­me ara­sın­da­ki in­ce çiz­gi­yi aş­tı­ğı ve sis­tem­de­ki ye­ri­ni par­la­men­to aley­hi­ne ge­niş­let­ti­ği da­ha 70’li yıl­lar­da gün­de­me ge­ti­ril­miş­tir (Bu prob­le­mi ilk di­le ge­ti­ren­ler­den bi­ri Müm­taz Soy­sal’dır). Ana­ya­sa yar­gı­sı­nın Tür­ki­ye’de hak ve öz­gür­lük­ler­den çok re­ji­min ve res­mî ide­olo­ji­nin kol­lan­ma­sı­nı ek­sen alan bir iş gör­me tar­zı­na yat­kın olu­şu ise kıs­men We­ber’in bü­rok­ra­si-de­mok­ra­si ge­ri­li­mi­ne denk dü­şen bu prob­le­mi de­rin­leş­ti­ri­yor. Öy­le ki, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si’nin son cum­hur­baş­kan­lı­ğı se­çim­le­ri­ne an­ga­je oluş bi­çi­min­de aşi­kar ol­du­ğu gi­bi, za­man za­man hu­ku­kun iç se­man­ti­ği­ni tü­ke­ten ya da ona şid­det uy­gu­la­yan yo­rum­lar­la hu­kuk dev­le­ti fik­ri­ni zo­ra so­ka­cak man­za­ra­lar or­ta­ya çı­ka­bi­li­yor. Hu­kuk­ta se­man­tik yıp­ran­ma, as­lın­da bir ege­men­lik açı­ğı­na işa­ret edi­yor.
Bu açı­dan ba­kıl­dı­ğın­da Tür­ki­ye si­ya­se­ti gi­de­rek Schmitt’çi si­ya­set ve hu­kuk ana­liz­le­ri­nin ayar­tı­cı­lı­ğı­na tes­lim ola­bi­le­cek bir nok­ta­ya doğ­ru iler­li­yor. Wei­mar hu­kuk­çu­su­na gö­re hu­kuk dev­le­ti il­ke­si, ik­ti­da­rı ve zor araç­la­rı­nı kı­ya­sı­ya bir norm­lar ala­nı­na ta­bi kıl­ma­ya ça­lış­sa da ege­men­lik norm­la­rın rağ­mı­na dö­nüp do­la­şıp ken­di as­lî on­tik kay­na­ğı­nı bu­lur. Zi­ra ya­sa ve ya­sal­lık nor­mal si­ya­set dö­nem­le­ri­ne in­hi­sar eder. İs­tis­na ha­li­nin te­cel­li et­ti­ği si­ya­si bağ­lam­lar­da ise ya­sa as­kı­ya alı­nır. İs­tis­na ka­pı­sı açı­lın­ca eşik­te be­li­ren ege­men­dir. İs­tis­na ha­li­nin ne­li­ği­ne ka­rar ve­ren ve ya­sa­yı as­kı­ya alan (ger­çek) ege­men, hu­ku­kun ne için­de ne dı­şın­da­dır. Öy­ley­se ya­sa­yı ya­sa­lık­tan et­me­ye, ya­sa yo­ru­mun­da is­tis­na alan­la­rı oluş­tur­ma­ya dö­nük her adım, için­de bir ege­men­lik id­dia­sı ta­şır. Bu tür bir ter­mi­no­lo­ji­den ha­re­ket­le Tür­ki­ye’de ege­men­li­ğin ne­re­de yu­va­lan­dı­ğı­nı söy­le­me cü­re­tin­de bu­lun­mak ye­ri­ne, hu­kuk dev­le­ti­nin ikir­cik­li du­ru­mu­nun ber­rak bir res­mi­ne sa­hip ol­du­ğu­mu­zu söy­le­mek­le ye­ti­ne­lim. Hu­kuk dev­le­ti sa­de­ce ege­men­li­ğe ya­sal sı­nır­lar ge­tir­mek­le kal­maz. Ki­mi za­man ege­me­ni gö­rün­mez kı­lar. Ege­men, norm­la­rın ar­dın­da gö­rün­mez­lik ka­za­nır, ken­di­ni giz­ler, gi­de­rek ano­nim­le­şir. El­bet­te ar­tık ken­di­sin­den ege­men di­ye söz edi­len, halk ya da mil­let de­ğil­dir.

Paylaş Tavsiye Et