DÜNYA siyasetinin hâkim ve yükselen güçlerinin büyük çoğunun konumlandığı Kuzey Yarımküre şimdilerde yaz günlerinin sıcaklığını yaşıyor. Ancak Kuzey Yarımküre’de ısınan sadece havalar değil. 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla yaşadığı sarsıntının ardından yeniden konsolide etmeye başladığı askerî, ekonomik ve siyasî gücü ile Kuzey Yarımküre’nin en büyük ülkelerinden biri olan Rusya’nın diplomatik manevraları da uluslararası siyaseti hararetlendiriyor.
Rusya, Çin, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Özbekistan’ın üye, Hindistan, Pakistan, İran ve Moğolistan’ın da gözlemci oldukları Şanghay İşbirliği Örgütü’nün 15 Haziran’da Çin’in Şanghay kentinde düzenlenen altıncı zirvesi, İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedînejad’ın da katılımıyla adeta Asya’nın gövde gösterisine dönüştü. Rusya’nın öncülüğünde 2001’de kurulan ŞİÖ, ABD’nin Orta Asya’daki nüfuzunu kırmayı ve bölge ülkeleri arasında enerji, güvenlik ve ticaret alanlarında güçlü bir işbirliği sağlamayı hedefliyor.
Şanghay Zirvesi’nde de yaptığı gibi 90’ların ikinci yarısından itibaren enerji merkezli hamleler ile oyun sahasını genişletmeye çalışan Rusya, Temmuz ayında St. Petersburg şehrinde düzenlenecek G-8 Zirvesi’ne ev sahipliği yapmaya ve bu suretle zenginler kulübüne üyeliğini tescillemeye hazırlanıyor. İşte tam da bu noktada, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in 2004 Aralık’ında Türkiye’yi ziyaret etmesi, ardından da Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 2005 yılı içerisinde iki defa Rusya’ya gitmesi ile büyük bir ivme kazanan Türk-Rus ilişkilerinin jeo-stratejik ve jeo-ekonomik boyutu ön plana çıkıyor.
Türkiye bugün sanayide ve özel tüketimde Mavi Akım Projesi bünyesinde inşa edilen boru hattı ile Rusya’dan gelen doğal gazı kullanıyor. Rus doğal gazının doğrudan Türkiye’ye aktarılmasını hedefleyen Mavi Akım, Türkiye’nin 25 yıl süreyle Rusya’dan yılda 16 milyar metreküp doğal gaz satın almasını öngören bir anlaşmanın imzalanmasıyla birlikte 1997’de başlamıştı. Büyük eleştirilere konu olması ve projeye imza atan hükümetin iki bakanının yolsuzluk suçlamalarıyla Yüce Divan’da yargılanmasına rağmen Mavi Akım hayata geçirildi.
Proje çerçevesinde Rus doğal gazını Samsun’a getiren, oradan da Ankara’ya ulaştıran 1265 km uzunluğunda bir hat inşa edildi. Karadeniz’in 2140 metre altına döşenen 392 km’lik bölümünün dünyanın şu an için en derin boru hattı olma özelliğini taşıdığı Mavi Akım ile ilk doğal gaz Şubat 2003’te Türkiye’ye ulaşmasına rağmen, resmî açılış 17 Kasım 2005’te yapılabilmişti. Yaklaşık 3,5 milyar dolara mal olan Mavi Akım için Rusya’nın enerji devi Gazprom ile İtalyan şirketi ENI ortaklık kurdukları için Samsun’da düzenlenen açılış törenine Erdoğan ve Putin’in yanı sıra dönemin İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi de katılmıştı.
Rusya ve Putin için büyük bir zafer olan Mavi Akım’a karşı ABD, Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) Ham Petrol Boru Hattı Projesi ile karşılık verdi. 1991’den beri gündemde olan projenin resmî anlaşması, 18 Kasım 1999’da Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın İstanbul’da yapılan zirvesinde bir araya gelen Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye cumhurbaşkanları tarafından, ABD Başkanı’nın da şahitliğinde imzalanmış, hattın inşasına da 2000’de başlanılmıştı. Hazar Denizi’nden çıkarılan petrolü Azerbaycan’ın başkenti Bakü ile Gürcistan’ın başkenti Tiflis üzerinden Adana’nın Ceyhan ilçesine ulaştıran 1174 km uzunluğunda boru hattı inşa edildi.
Şu ana kadar 3,9 milyar dolar harcanan ve bu rakamın daha da artması beklenen BTC projesini, İngiliz petrol şirketi BP’nin lider, SOCAR, Chevron, Statoil, TPAO, Itochu, Amerada Hess, ENI, ConocoPhillips, Inpex ve Total şirketlerinin ise hissedar olduğu bir konsorsiyum hayata geçirdi. 2008’de tam kapasiteye ulaştığında yılda 50 milyon ton petrol taşıyacak olan BTC ile gelen petrolün Akdeniz’deki ilk yüklemesi 4 Haziran’da gerçekleştirildi. Hattın resmî açılışı 13 Temmuz’da Türkiye, Azerbaycan, Gürcistan ve Kazakistan devlet başkanlarının katılımıyla Ceyhan’da düzenlenecek görkemli bir törenle yapılacak.
Azerbaycan’ın Karadeniz’e çıkışı bulunmaması yüzünden Hazar petrolleri şimdiye kadar önce Rusya limanlarına ulaşıyor, oradan da İstanbul ve Çanakkale Boğazları’nı geçen tankerler tarafından Avrupa’ya taşınıyordu. Kalitesi nedeniyle uluslararası enerji pazarında büyük rağbet gören Azeri petrolünü doğrudan Akdeniz’e ulaştıracak olması nedeniyle tarihî bir proje olarak nitelendirilen BTC boru hattı, bu sıfatı gerçekten hak ediyor.
Rusya’nın gerek sahip olduğu petrol ve doğal gaz kaynaklarını, gerekse de Orta Asya ve Kafkasya’daki kaynakların Avrupa’ya ulaşmasında oynadığı rolü gittikçe daha fazla ön plana çıkarması ABD’yi oldukça rahatsız ediyor. Bu aşamada Rusya’yı by-pass eden BTC ile Hazar petrollerinin akışını garanti altına alan ABD, Kazakistan petrollerinin de BTC üzerinden Akdeniz’e ulaştırılmasını istiyor. Kazakistan uzun süre direndiği bu talebi artık benimsemiş durumda. Türkiye, Samsun’dan Ceyhan’a ulaşacak ve Kafkas petrollerini taşıyacak bir hat daha yapmayı planlıyor. Türkiye Rus petrollerinin de bu hatla taşınmasından yana. Bu gerçekleşmese bile her halükarda Samsun Ceyhan hattının hayata geçirileceği ifade ediliyor.
BTC boru hattı ile izole edilmeye çalışıldığını söyleyen Rusya ise karşı hamle yapmakta gecikmedi. 21 Haziran’da Gazprom ve Macaristan’ın Mol şirketi arasında Rus doğal gazının Mavi Akım ile Türkiye üzerinden Avrupa’ya ihraç edilmesi için bir anlaşma imzalandı. 6,3 milyar dolarlık projeye göre Mavi Akım’la Türkiye’ye gelen Rus doğal gazı, yeni bir boru hattıyla Orta ve Güney Avrupa’ya ulaştırılacak. Mavi Akım’ın devamı niteliğindeki proje uyarınca Macaristan ve Slovenya’da iki büyük terminal kurulması öngörülüyor. Rusya’yı harekete geçiren bir diğer unsurun, Türkiye üzerinden İran doğal gazını Orta Avrupa’ya getirmeyi hedefleyen Nebucco Boru Hattı Projesi’ndeki ilerleme olduğu söylenebilir.
Enerjinin odak noktasını oluşturduğu son dönem Türk-Rus ilişkileri, Rusya’nın kendisini bir enerji devi olarak yeniden konumlandırma çabalarıyla birlikte daha da karmaşık bir yapıya bürünüyor. ABD’deki yeni-muhafazakâr çevrelerin ABD ile Rusya arasında yeni bir Soğuk Savaş yaşanmaya başladığı yönünde kamuoyu yaratma çabalarına hız verdikleri şu günlerde, Hindistan ile Çin’in enerji ihtiyaçlarının artmasıyla birlikte alternatifi henüz bulunmayan fosil yakıtların güvenli ve ucuz bir şekilde temin edilmesi, en hayatî uluslararası politika meselesi haline dönüşüyor. Ve bu durum, Türkiye’nin dünyanın enerji kavşaklarından birine dönüşme hayalinin gerçekleşme şansını da oldukça arttırıyor.
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in Bakü-Tiflis-Ceyhan’ın açılış töreninden önce 28-30 Haziran tarihlerinde Rusya’yı ziyaret etmesi Türkiye’nin, hem Rusya’nın Orta Asya ve Kafkasların enerji kaynakları üzerindeki kontrolünü kırmak, hem de bu ülkenin ABD tarafından tamamen izole edilmesini engellemek şeklinde formüle edilebilecek bir denge politikası peşinde koştuğunu gösteriyor.
Paylaş
Tavsiye Et