Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (March 2008) > Dosya > Tarih boyunca başörtüsü
Dosya
Tarih boyunca başörtüsü
Bedriye Yılmaz
TA­RİH kay­nak­la­rı ve ar­ke­olo­jik bul­gu­la­ra gö­re ka­dı­nın ba­şör­tü­süy­le bir­lik­te ör­tün­me­si ge­le­ne­ği­nin, İs­lam’dan bin­ler­ce yıl ön­ce Sü­mer, Urar­tu, Hi­tit, Es­ki Yu­nan ve Hint me­de­ni­yet­le­rin­de mev­cut ol­du­ğu bi­lin­mek­te­dir. Mi­lat­tan ön­ce ev­li Ger­men ka­dın­la­rı­nın da yüz­le­ri­ni ört­mek­si­zin baş­la­rı­nı ört­tük­le­ri, ta­ri­hî kay­nak­lar­da ye­ri­ni al­mış­tır. Ay­rı­ca mev­cut ilahî ki­tap­lar ve ya­şa­nan ge­le­nek­te de bu şe­kil­de­ki ör­tün­me­ye şa­hit olun­mak­ta­dır. Ta­bii ay­nı kay­nak­la­ra gö­re ör­tün­me­yen ka­dın­lar da mev­cut­tur. Gi­yim ko­nu­sun­da bi­li­nen en es­ki hukuki dü­zen­le­me, Ham­mu­ra­bî ve Or­ta Asur ka­nun­la­rın­da yer al­mış­tır. Ka­nun met­ni­ne gö­re, ba­şör­tü­sü, so­ka­ğa çı­kan, baş­ka bir de­yiş­le ka­mu­sal ala­na gi­ren hür ka­dın­la­rın bir sem­bo­lü ola­rak ta­nım­lan­mış ve hukuki gü­ven­ce al­tı­na alın­mış­tır. Bu ka­nu­na gö­re ay­rı­ca kö­le ka­dın­lar ve fa­hi­şe­ler ke­sin­lik­le baş­la­rı­nı ört­me­ye­cek­ler­dir. Ba­şı açık ol­ma­sı zo­run­lu olan ka­dın­lar ör­tü­ne­rek bu ku­ra­lı ih­lal et­tik­le­rin­de on­la­rı gö­rüp ih­bar et­me­yen­ler­le bir­lik­te ce­za­lan­dı­rıl­mak­ta­dır­lar.
Tev­rat’ta ka­dı­nın ba­şı­nı ört­me­siy­le il­gi­li doğ­ru­dan bir hü­küm yer al­ma­yıp yal­nız­ca ba­zı olay­la­rın hi­kâ­ye edil­di­ği me­tin­ler­de ba­şör­tü­sü ve pe­çe­ye atıf­ta bu­lu­nul­du­ğu gö­rü­lür. Tev­rat’ta­ki ifa­de­le­re gö­re ba­şör­tü­sü­nün ge­nel ola­rak ken­din­den ön­ce­ki ge­le­ne­ğin bir de­va­mı şek­lin­de hür (say­gın ve soy­lu) ka­dın­la­ra ait bir sta­tü sem­bo­lü an­la­mı­nı ko­ru­du­ğu söy­le­ne­bi­lir. Tev­rat’ın atıf­la­rı da­ha son­ra Ya­hu­di söz­lü ge­le­ne­ğin­de ba­şör­tü­sü­nün ka­tı ku­ral­la­ra bağ­lan­ma­sı için ye­ter­li ol­muş; bu­nun­la bir­lik­te ba­şör­tü­sü, say­gın­lı­ğın ya­nın­da if­fe­tin, pa­gan kül­tü­re kar­şı ta­vır alı­şın ve ka­dı­nın ko­ca­sı­na ai­di­ye­ti­nin de bir gös­ter­ge­si ola­rak an­lam­ca ço­ğal­mış­tır.
Hı­ris­ti­yan­lık, Ya­hu­di­lik­te ka­nun­la­şan uy­gu­la­ma­yı sür­dür­müş­tür. Ba­şör­tü­sü İn­cil’de Pav­lus’un Ko­rint­li­ler’e yaz­dı­ğı bir mek­tup­la ye­ri­ni al­mış­tır. Bu met­ne gö­re ba­şör­tü­sü di­ğer ilahî din­le­rin me­tin­le­rin­de hiç­bir şe­kil­de bu­lun­ma­yan bir se­be­be, ka­dı­nın ya­ra­tı­lış­ça er­kek­ten aşa­ğı­da yer al­ma­sı­na bağ­lan­mış­tır. Bugün Ba­tı’da ve Ba­tı et­ki­sin­de­ki top­lum­lar­da ba­şör­tü­sü­nün ka­dı­nın kö­le­li­ği­ni/ikin­cil­li­ği­ni ve top­lum dı­şı­na iti­li­şi­ni ifa­de et­ti­ği şek­lin­de­ki yay­gın gö­rü­şün te­me­lin­de tam da bu İn­cil’de­ki yer alış bi­çi­mi­nin ol­du­ğu söy­le­ne­bi­lir.
Kur’ân’ın nü­zu­lün­den ön­ce Arap top­lu­mu­na ge­lin­di­ğin­de ise baş­la­rı­nı yüz­le­riy­le bir­lik­te ve­ya yüz­le­ri açık ola­rak ör­ten ka­dın­lar ve er­kek­le­rin ya­nın­da az sa­yı­da da ol­sa ört­me­yen­le­re de rast­lan­mak­ta­dır. Mo­dern dö­ne­me ka­dar ge­le­nek­sel top­lum­la­rın he­men hep­sin­de ka­dın­la­rın ya­nın­da er­kek ve ço­cuk­la­rın da baş­la­rın­da çe­şit­li şe­kil­ler­de baş­lık ve ör­tü bu­lun­du­ğu ha­tır­lan­ma­lı­dır. Esa­sen ba­şın tü­müy­le açık olu­şu sa­de­ce ka­dın­lar için de­ğil tüm in­san­lar için nev­zu­hur bir du­rum­dur.
Arap top­lu­mun­da izar (etek), dır (el­bi­se) gi­bi giy­si­le­rin üze­rin­de ba­şa ör­tü­len, ör­tün­me şek­li ve bü­yük­lü­ğü­ne gö­re çe­şit­li isim­ler alan baş ör­tü­le­ri mev­cut­tur. Bu ör­tü tür­le­rin­den Kur’ân met­nin­de yer alan­lar, “hi­mar” ve “cil­bab”tır. Hi­mar, yüz açık ola­rak gi­yi­len bir ba­şör­tü­sü­dür; bu ba­şör­tü­le­rin en bü­yü­ğü olan cil­bab ise bir şal gi­bi tüm giy­si­le­rin üze­ri­ne sa­lın­mak­ta ve çe­şit­li uzunluklarda ola­bil­mek­te­dir.
Dö­ne­min Arap top­lu­mun­da ge­nel ola­rak ata­er­kil bir ya­pı mev­cut­sa da be­lir­gin sos­yal ta­ba­ka­laş­ma ay­rı­mın er­kek-ka­dın ola­rak ya­pıl­ma­sın­dan zi­ya­de asil-kö­le ola­rak ya­pıl­ma­sı­na yol aç­mış­tır. Bu­na gö­re aris­tok­rat ka­dın­lar dü­şük se­vi­ye­li ka­bi­le er­kek­le­rin­den ve kö­le­ler­den da­ha faz­la nü­fu­za sa­hip­tir. Ca­ri­ye ve kö­le­ler en dü­şük sta­tü­de yer al­mak­ta, hukuki uy­gu­la­ma­lar­da mül­ki­ye­te tâ­bi ol­duk­la­rın­dan bir mal ile eşit de­ğer­de tu­tul­mak­ta­dır­lar. Ca­ri­ye­ler fu­huş yap­ma­ya zor­la­na­bi­lir­ken; bu, hür ka­dın­lar­dan ke­sin­lik­le bek­le­nen bir du­rum de­ğil­dir. Ay­rı­ca bu dö­nem­de top­lum­sal ri­tü­el­ler­le be­lir­len­miş çe­şit­li ni­kâh şe­kil­le­ri mev­cut­tur ki bun­lar fu­huş bi­le sa­yıl­ma­mak­ta­dır. Nes­lin ka­rış­ma­sı­na yol açan bu tür iliş­ki­ler, Kur’ân’ın, na­zil ol­ma­ya baş­la­dı­ğı ilk yı­lın­dan iti­ba­ren or­ta­dan kal­dır­ma yö­nün­de üze­rin­de dur­du­ğu ko­nu­lar­dan ol­muş­tur. Bu dö­nem­de ca­ri­ye ve ha­fif meş­rep ka­dın­lar cil­bab kul­lan­ma­mak­ta, hi­mar kul­la­nan­lar ise uç­la­rı­nı ar­ka­la­rı­na sa­la­rak de­kol­te­le­ri­ni açık bı­ra­ka­bil­mek­te­dir. Dö­ne­me ait giy­si ta­rif­le­ri­ne gö­re el­bi­se­le­rin ya­ka kı­sım­la­rı ol­duk­ça açık­tır, bu ne­den­le gö­ğüs­le­rin bir kıs­mı da gö­rü­le­bil­mek­te­dir. Hür ka­dın­lar ise ge­nel ola­rak ör­tü­lü­dür­ler. Bu uy­gu­la­ma ör­tün­me­nin, Or­ta Asur ka­nun­la­rın­da ye­ri­ni bu­lan, Tev­rat ve İn­cil’de işa­ret edi­len hür­lük/say­gın­lık yö­nü­nün de­va­mı ni­te­li­ğin­de gö­rün­mek­te­dir.
Ka­dı­nın ör­tün­me­sin­den söz eden Kur’ân ayet­le­ri Ah­zab ve Nur su­re­le­rin­de yer alır. Bu iki­si ara­sın­da ön­ce na­zil olan Ah­zab Su­re­si’nde­ki ayet­ler­dir ki bun­lar Kur’ân’ın nü­zu­lü­nün 17., hic­re­tin 5. yı­lın­da Hen­dek Sa­va­şı’nı ta­kip eden ay­da gel­miş­tir. Söz ko­nu­su aye­tin an­la­şı­la­bil­me­si, dö­ne­min şart­la­rı­nın bi­lin­me­si ve aye­tin bir­lik­te na­zil ol­du­ğu di­ğer ayet­ler­le beraber okun­ma­sı­na bağ­lı­dır. Ah­zab Su­re­si 59. ayet şöy­le­dir: “Ey Pey­gam­ber, eş­le­ri­ne, kız­la­rı­na ve ina­nan­la­rın ka­dın­la­rı­na söy­le, cil­bâb­la­rı­nı üst­le­ri­ne sal­sın­lar, on­la­rın ta­nın­ma­sı ve in­ci­til­me­me­si için en el­ve­riş­li olan bu­dur. Al­lah çok ba­ğış­la­yan, çok esir­ge­yen­dir.”Aye­tinnü­zul se­be­bi, tef­sir, ha­dis ve ta­rih kay­nak­la­rı­nın an­la­tı­mı­na gö­re şöy­le­dir: Üze­ri­ne cil­bab alan ka­dın­lar ‘hür’, al­ma­yan­lar ‘ca­ri­ye’dir. Kö­tü ni­yet­li er­kek­ler hür ka­dın­la­ra her­han­gi bir say­gı­sız­lık ya­pa­maz­ken, ca­ri­ye­le­re söz­lü ve­ya fii­lî ta­ciz­de bu­lu­na­bil­mek­te­dir­ler. Özel­lik­le ge­ce vak­ti cil­ba­bı­nı al­mak­sı­zın dı­şa­rı çı­kan hür bir ha­nım ta­nın­ma­dı­ğın­dan, ca­ri­ye ol­du­ğu zan­nıy­la ta­ci­ze ma­ruz ka­la­bil­mek­te­dir. İş­te bu ayet, hür ka­dın­la­rın do­ku­nul­maz­lı­ğı­nı sağ­la­ma­ya yö­ne­lik ola­rak, câ­ri olan cil­bab ge­le­ne­ği­nin uy­gu­lan­ma­sı­nı is­te­miş­tir. Be­lir­til­di­ği gi­bi bu ge­le­nek Kur’ân ön­ce­si uzun bir geç­mi­şe sa­hip­tir. Hür-ca­ri­ye ay­rı­mı­nı esas ala­rak hür ka­dın­la­ra do­ku­nul­maz­lık sağ­la­yan bu aye­te da­ya­na­rak, bu­gün Müs­lü­man ka­dın­la­rın çar­şaf vb. to­puk­la­ra ka­dar uza­nan yek­pa­re bir giy­siy­le ör­tün­me­si ge­re­ği­ni çı­kart­mak aye­ti ken­di bağ­la­mın­dan ko­par­mak an­la­mı­na ge­le­cek­tir.
Bu ayet­ten yak­la­şık bir yıl son­ra ge­len Nur Su­re­si 31. ayet ise şöy­le­dir: “Mü­min ka­dın­la­ra da söy­le: ‘Göz­le­ri­ni sa­kın­sın­lar, ırz­la­rı­nı ko­ru­sun­lar. Ziy­net­le­ri­ni gös­ter­me­sin­ler. An­cak ken­di­li­ğin­den gö­rü­nen­ler ha­riç. Ba­şör­tü­le­ri­ni (hu­mu­ri­hin­ne) ya­ka­la­rı­nın üze­ri­ne koy­sun­lar. Ziy­net­le­ri­ni kim­se­ye gös­ter­me­sin­ler. Yal­nız ko­ca­la­rı­na ya­hut ba­ba­la­rı­na ya­hut ko­ca­la­rı­nın ba­ba­la­rı­na ya­hut oğul­la­rı­na ya­hut ko­ca­la­rı­nın oğul­la­rı­na ya­hut kar­deş­le­ri­ne ya­hut kar­deş­le­ri­nin oğul­la­rı­na ya­hut kız kar­deş­le­ri­nin oğul­la­rı­na ya­hut ka­dın­la­rı­na ya­hut el­le­ri­nin al­tın­da bu­lu­nan­la­rı­na ya­hut ka­dı­na ih­ti­ya­cı bu­lun­ma­yan er­kek­ler­den tâ­bi­le­ri­ne ya­hut he­nüz ka­dın­la­rın mah­rem yer­le­ri­ni an­la­ma­yan ço­cuk­la­ra. Giz­le­dik­le­ri süs­le­ri­nin bi­lin­me­si için ayak­la­rı­nı vur­ma­sın­lar’. Ey mü­min­ler, top­lu­ca Al­lah’a tev­be edin ki fe­lâ­ha ere­si­niz.” Tef­sir, ha­dis ve ta­rih kay­nak­la­rı­na gö­re dö­ne­min ka­dın­la­rı za­ten ba­şör­tü kul­lan­mak­ta, an­cak ba­zı ka­dın­lar bun­la­rı sırt­la­rı­na sa­la­rak de­kol­te­le­ri­ni açık bı­rak­mak­ta, bu gi­yim tarz­la­rıy­la da ca­ri­ye­le­re ben­ze­mek­te­dir­ler. Bir ri­va­ye­te gö­re Hz. Ai­şe ba­şör­tü­le­ri­nin sağ uç­la­rı­nı ön­le­rin­den ge­çi­rip sol omuz­la­rı­na ata­rak ör­tün­dük­le­ri­ni be­lirt­miş­tir. Bu aye­tin nü­zul se­be­bin­den an­la­şıl­dı­ğı ka­da­rıy­la ba­zı ka­dın­lar için ken­din­den ön­ce ge­len Ah­zab Su­re­si 59. aye­tin tav­si­ye­si ye­ter­li ol­ma­mış gö­rün­mek­te­dir. Bu ayet­le sırt­la­ra sa­lı­nan ba­şör­tü (hi­mar) uç­la­rı­nın el­bi­se ya­ka­la­rı­nın üze­ri­ne ör­tül­me­si is­ten­miş ve de­kol­te­le­ri­ni kim­le­re gös­te­re­bi­le­cek­le­ri be­lir­til­miş­tir. Ay­rı­ca aye­tin ba­şın­da ge­çen “göz­le­rin sa­kı­nıl­ma­sı, ırz­la­rın ko­run­ma­sı” bu ayet ön­ce­sin­de­ki 30. ayet­te er­kek­ler­den de is­te­nen bir du­rum­dur.
Ta­be­rî, İbn Ebî Hâ­tim, Cas­sâs, Ze­mah­şe­rî gi­bi ilk dö­nem mü­fes­sir­le­rin tef­sir­le­ri, ge­rek bu dö­ne­mi an­la­tan ta­rih ki­tap­la­rı, ge­rek­se ha­dis ri­va­yet­le­ri­ne şöy­le bir göz atıl­dı­ğın­da da­hi ba­şör­tü­sü­nün ken­din­den ön­ce ol­du­ğu gi­bi o dö­nem­de de kul­la­nıl­dı­ğı, Kur’ân’ın yön­len­dir­me­siy­le kul­la­nı­mı­na bir çe­ki­dü­zen ve­ril­di­ği gö­rü­le­bi­lir.
Aye­tin yo­rum­lan­ma­sın­da ilk ve kla­sik dö­nem tef­sir­le­rin­de it­ti­fa­ka ya­kın bir du­rum söz ko­nu­su iken; gü­nü­müz­de mü­fes­sir ola­rak ni­te­len­di­ri­le­me­ye­cek ba­zı yo­rum­cu­la­rın, aye­tin“Ziy­net­le­ri­ni gös­ter­me­sin­ler. An­cak ken­di­li­ğin­den gö­rü­nen­ler ha­riç. Ba­şör­tü­le­ri­ni ya­ka­la­rı­nın üze­ri­ne koy­sun­lar.” kıs­mı ile il­gi­li ola­rak or­ta­ya at­tık­la­rı yo­rum­lar tar­tış­ma­la­ra ne­den ol­mak­ta­dır. Bu yo­rum­la­rın or­tak özel­li­ği, ayet­le­rin, ge­le­nek­sel yo­rum yön­te­min­den fark­lı ola­rak ta­rih­sel bağ­la­mın­dan ve bu bağ­lam­da kul­la­nı­lan dil­den ko­pa­rı­la­rak yo­rum­cu­nun için­de bu­lun­du­ğu sos­yo-kül­tü­rel ve psi­ko-sos­yal şart­la­rın iti­ci gü­cüy­le, salt me­tin­sel­ci bir oku­may­la yo­rum­lan­mış ol­ma­sı­dır. İti­ci güç­le­rin fark­lı­lı­ğı, hem Kur’ân’ın na­zil ol­du­ğu dö­nem­den hem de bir­bi­rin­den çok fark­lı, zıt de­ni­le­bi­le­cek öz­nel yo­rum­la­rın or­ta­ya çık­ma­sı­na ne­den ol­muş­tur. Ör­ne­ğin, bu yo­rum­lar­dan bi­ri­ne gö­re, ayet­te, ör­tül­me­si is­te­nen yer gö­ğüs ol­du­ğun­dan, ba­şın ka­pa­tıl­ma­sı­na da­ir bir ifa­de yer al­ma­mak­ta­dır. Bu­ra­da yo­rum­cu “hi­mar-hu­mur” söz­cük­le­ri­ni, ko­nuy­la il­gi­li ri­va­yet­le­ri, mü­fes­sir ve­ya fa­kih­le­rin gö­rüş­le­ri­ni hat­ta atıf­ta bu­lun­du­ğu söz­lük­le­ri dik­ka­te al­mak­sı­zın, tek ve ge­nel kök an­la­mıy­la “ör­tü” ola­rak al­mış ve bu­nun­la göğ­sün ör­tü­le­ce­ği­ni be­lirt­miş­tir. Ko­nuy­la il­gi­li çok sa­yı­da­ki ha­dis ri­va­ye­ti­ni dik­ka­te al­ma­yan, bu ri­va­yet­le­ri, kla­sik tef­sir­le­ri, ge­le­ne­ğe ait tüm eser­le­ri ve bin­ler­ce yıl­dır ya­şa­yan ge­le­ne­ği tü­müy­le “bi­lim dı­şı, hu­ra­fe” ola­rak de­ğer­len­di­ren yo­rum­cu, “er­kek­ler­le ka­dın­la­rın ay­nı kap­tan ab­dest al­ma­la­rı” ile il­gi­li ri­va­ye­ti (mü­te­va­tir ola­rak ni­te­ler), “hi­mar” söz­cü­ğü­nün kök an­la­mıy­la bir­lik­te aye­tin tek tef­sir kay­na­ğı ola­rak kul­lan­mak­ta­dır. Yo­rum­cu “bi­lim­sel” bul­du­ğu bu tek yo­ru­mun ri­va­ye­ti­nin, mü­te­va­tir olup ol­ma­dı­ğı­nı (ki ahad ha­ber ol­du­ğu söy­len­miş­tir), ha­dis­te ge­çen ka­dın­lar­la er­kek­le­rin bir­bi­ri­nin mah­re­mi ola­bi­le­cek­le­ri­ni, su ka­bı­nı kul­lan­ma sı­ra­sı­nın yanı sıra ka­bın bü­yük­lü­ğü ve kaç ki­şi­nin bu­lun­du­ğu­nun da bi­lin­me­di­ği­ni dik­ka­te ala­rak bi­lim­sel(!) bir ça­lış­ma­da bu­lun­muş mu­dur?
Aye­tin “ken­di­li­ğin­den gö­rü­nen­ler ha­riç” (açık­ta bı­ra­kı­la­bi­le­cek alan) kıs­mı­nı, kla­sik tef­sir ve fı­kıh kay­nak­la­rın­dan ödünç alı­nan “örf: el-‘âde­tu’l-câ­riy­ye” (uy­gu­la­na­ge­len ge­le­nek) esa­sı­nı kul­la­na­rak “alı­şıl­mış açık­lık” ola­rak ta­rif edip tüm mo­dern gi­yim­le­ri (sa­hil­le­rin yaz gi­yim­le­ri dâ­hil) bu kap­sa­ma alı­ver­mek de aye­ti tüm bağ­lam­la­rın­dan ko­pa­rıp ha­va­da ası­lı bir me­tin ola­rak de­ğer­len­dir­me­nin bir ne­ti­ce­si ol­sa ge­rek­tir. Örf, uzun bir za­man di­li­mi içe­ri­sin­de ve vah­yin de et­ki­siy­le Müs­lü­man top­lu­mun bü­yük ke­si­mi ta­ra­fın­dan yoğ­ru­la­rak or­ta­ya çık­mış du­rum­lar için kul­la­nı­la­bi­lir; ki ayet ta­ra­fın­dan da teş­vik edi­len bin­ler­ce yıl­dır de­vam eden ka­dın gi­yi­mi, ken­di coğ­ra­fi-kül­tü­rel özel­lik­le­ri­ni yan­sı­tan çe­şit­li­lik­te­ki ba­şör­tü­lü ka­dın gi­yi­mi­dir. Tü­ke­ti­min kö­rük­len­me­si­ni sağ­la­yan öz­gür­lük söy­lem­le­ri ve mo­da­nın et­ki­siy­le sü­rek­li de­ği­şik­lik gös­te­ren ve­ya te­pe­den in­me bir dev­rim­le top­lu­ma da­ya­tı­lan bir gi­yim tar­zı­nın (ya­şam bi­çi­mi­nin) Müs­lü­man top­lu­mun iç­sel­leş­tir­di­ği (içi­ne sin­dir­di­ği) “örf” kap­sa­mın­da ele alı­na­ma­ya­ca­ğı çok açık­tır.

Paylaş Tavsiye Et
Yazara ait diğer yazılar
Bedriye Yılmaz