AMERİKA’NIN “gelmiş geçmiş en önemli diplomatlarından biri” olarak değerlendirilen George Kennan, 16 Şubat 2004 tarihinde yüz yaşını doldurdu. Kennan’ın yüz yaşını doldurması üzerine bir biyografi yazısı kaleme alınabilirdi; ancak burada daha ziyade Kennan’ın yüz yaşını doldurması vesilesiyle Amerikan resmî çevrelerinde Kennan ile ilgili olarak yapılan değerlendirmelerden hareketle, çağdaş Amerikan siyasetine ilişkin bazı sorular sormak istiyorum.
Siyaset bilimcilerin aşina oldukları bir isim olan Kennan, Sovyetler Birliği’nde sıradan bir diplomatken 1946 yılının başında Sovyetler Birliği’nin dış politika felsefesini yorumladığı ve ABD-SSCB ilişkilerinin nasıl olması gerektiğine ilişkin bazı önerilerde bulunduğu “Uzun Telgraf” isimli bir raporla adını duyurdu. Kennan’ın, Amerikan büyükelçisi başdanışmanı sıfatıyla Moskova’da bulunduğu sırada hazırladığı bu rapor, İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Amerika’nın Sovyetler Birliği ile bir uzlaşma zemini aradığı sıralarda, Rusya’nın “yayılmacı planları”na dikkat çekiyor ve uzlaşma zemini aramak yerine, Rusya’yı dört bir yandan kuşatacak bir “çevreleme” (containment) siyaseti gütmenin Amerikan çıkarları açısından aciliyet taşıdığını ifade ediyordu. Sovyet dış politikasının komünist ideoloji ve geleneksel yayılmacı Rus siyaseti olmak üzere iki kaynağı olduğunu belirten Kennan, Rusya’nın tarihsel olarak kendi nüfuzunu genişletme arayışı içerisinde olduğunu iddia ediyordu. Bu nedenle halihazırda Amerika ve Rusya arasındaki gerilim bir iletişim problemi olarak görülemezdi. Amerika, Sovyet tehdidi ile uzun dönemde mücadeleye hazır olmalıydı. Zira arada ciddi bir felsefe farkı bulunmaktaydı. Rusya kendi dışındaki dünyaya geleneksel bir güvensizlik psikozu içerisinde bakıyordu ve bu nedenle komünist bir ideolojiyi benimsememiş olsa dahi, ABD açısından problem olmaya devam edecekti. Hele ki komünizmi benimseyen Rusya, ABD için amansız bir düşmana dönüşüyordu. Kennan, Sovyetler probleminin kısa vadeli bir askeri çözüm yerine, uzun vadede sabırlı, ancak kesin ve dikkatli bir çevreleme politikası ile aşılabileceğini söylüyordu. Amerikalılar Sovyetler’in daha fazla yayılmasını önlemek için kendi müttefikleri ile işbirliği kurmalı ve gerekirse Doğu Avrupa’daki Sovyet kontrolünü dahi kabul etmeliydiler. Sovyetler Birliği’ni temelde bir askerî tehdit olarak değil, siyasî bir tehdit olarak gören Kennan’a göre, eğer Sovyet yayılmacılığı “çevreleme politikası” ile durdurulmazsa Amerikan toplumunun iç bütünlüğü sarsılacak; geleneksel Amerikan yaşam tarzı zedelenecek ve Amerika’nın uluslararası otoritesi ortadan kalkacaktı. Bu rapor Henri Kissinger’ın deyimiyle “Washington’ın dünya görüşüne yeniden şekil veren az sayıdaki elçilik raporlarından birisiydi.” Nitekim kırk beş yıllık bir süre için Soğuk Savaş dönemi ABD dış politikasının parametreleri bu rapordaki öneriler doğrultusunda oluşturuldu.
Uzun yıllar Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nda çalışmaya devam eden Kennan, diğer yandan ABD dış politikasında olumsuz gördüğü noktaları, yazdığı yazılarda ve verdiği konferanslarda eleştirdi. Örneğin, NATO’nun oluşumuna, Kore Savaşı sırasında Birleşmiş Milletlerin 38’inci paralelin altına asker göndermesine, Amerika’nın Vietnam Savaşı’na girmesine karşı çıkan Kennan, Soğuk Savaş’ın bitiminin ardından ABD dış politikasında merkezî bir unsur haline gelen askerî yayılmacılığı da eleştirdi. Birinci Körfez Savaşı’nı eleştiren Kennan, ABD’nin dünyanın olur olmaz her yerinde asker bulundurmasına da karşı çıktı. Halihazırda Amerika’nın Irak saldırısını ve Irak’ta asker bulundurmaya devam etmesini de doğru bulmayan Kennan, zaman zaman iç politikada da “sistem karşıtı” olarak bilinen başkan adaylarını destekledi.
George Kennan, 100. yaş günü vesilesiyle mezunu olduğu Princeton Üniversitesi’nde 20 Şubat 2004 tarihinde gerçekleştirilen bir törenle anıldı. Kennan’ın kendisinin hazır bulunamadığı törende uzun bir konuşma yapan ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell, George Kennan isminin Amerikan siyaseti açısından ne anlama geldiğini anlattı. Powell’ın konuşması Kennan’ın bazı muhalif çıkışları üzerinde durmuyor; bir sembol figür olarak Kennan’ın Amerikan siyasetine neler kattığını anlatıyordu. Powell, konuşmasını iki noktaya hasretmişti: Birincisi, Kennan’ın kişiliğini ve devleti için yaptıklarını övmek, ikincisi de Bush yönetiminin dış politikasının “olumlu” gidişatı üzerinde durmak. Bush dönemi Amerikan dış politikasının oluşumunda Kennan’ın kendilerine ilham kaynağı olduğunu ifade eden Powell, Soğuk Savaş yılları ile Bush dönemi arasında paralellikler kuruyor ve “geçmişteki gibi yine kazanmak”tan söz ediyordu. Yalnızca terörizm gibi olumsuz şeyler karşısında savaşmanın yeterli olmadığını, aynı zamanda özgürlük, bağımsızlık ve demokrasi gibi olumlu değerler için de savaşmak gerektiğini öne süren Powell, bu noktanın kendilerine Kennan tarafından ilham edildiğini söylüyordu. Kennan’ı uluslararası ilişkiler alanının dehası olarak takdim eden Powell, konuşma boyunca, Kennan’ın idealleri ile pratik siyaset arasında çok iyi bir denge kurduğunu belirtiyordu.
Peki acaba Powell ya da onun gibi düşünenlerin Kennan’ın muhalif çıkışlarını görmezden gelip, günümüz Amerikan politikasının oluşumundaki etkilerini ön plana çıkarmalarını nasıl anlamak gerekiyor? Devlet erkanının görüp de bazı akademisyenlerin göremediği bir şey mi var? Ya da bu tören, devletin kendisine hizmet etmiş bir diplomatına ödediği basit bir vefa borcu olarak mı değerlendirilmelidir? Kennan’ın, tüm muhalif çıkışlarına rağmen, halihazırda bir duayen olarak takdim edilmesi Amerikan demokrasisine mi işaret etmektedir? Yoksa yapılan yalnızca Powell’ın yaşlı bir diplomatı “siyasete alet etmesi” midir?
Tarihsiz bir toplumda siyaset yapmanın doğası, mümkün olabildiğince fazla sembol figür üretmeyi zorunlu kıldığından, George Kennan isminin çağdaş Amerikan siyasetinin bir idolü olarak takdim edilmesi makul bir çabayı yansıtıyor. Diğer taraftan George Kennan’ın muhalif çıkışlarını da doğru yorumlamak gerekiyor. Kennan, tüm kariyeri boyunca ABD’nin uzun dönemli siyasal çıkarları üzerinde durdu ve kısa vadeli askerî çözümlerin Amerikan çıkarları açısından zararlı olduğunu iddia etti. Kennan’ın felsefî hareket noktası, Amerika’nın tüm dünya toplumlarını değiştirebilme gücüne sahip olduğu fikriydi.
Daha da önemli olan bir diğer nokta da, ABD’nin bir dünya gücü haline gelebilmesini, İkinci Dünya Savaşı sonrasında yaptığı sıçramaya ve bu dönemde ürettiği siyasal kültüre borçlu olmasıdır. ABD’nin bir dünya gücü olduğu dönemde siyasal kültürün üretimine katkıda bulunanlar, çağdaş Amerikan siyasetinin temel kavramlarını oluşturdular. Dolayısıyla, Soğuk Savaş dönemi Amerikan siyasetinin oluşumuna katkıda bulunan isimlerin gördüğü takdir, yalnızca devlet politikasındaki süreklilik esası gereğince değildir; bu dönemin isimlerine en temelde “kurucu” özellikleri dolayısıyla değer verilmektedir. Soğuk Savaş sona erse de dönemin değer ve kavramları ABD dış politikasına etki etmeyi sürdürmektedir.
Paylaş
Tavsiye Et