Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (March 2008) > Dünya Siyaset > Başkanlık yarışı ABD’nin kaderini belirleyecek
Dünya Siyaset
Başkanlık yarışı ABD’nin kaderini belirleyecek
Nuh Yılmaz
ABD’DE Ka­sım ayın­da ya­pı­la­cak baş­kan­lık se­çim­le­ri için De­mok­rat Par­ti (DP) ve Cum­hu­ri­yet­çi Par­ti (CP) aday­la­rı­nı be­lir­le­ye­cek ön­se­çim­ler bü­tün dün­ya­da il­giy­le iz­le­ni­yor. Ba­zı­la­rı ta­ra­fın­dan Ame­ri­kan gös­te­ri dün­ya­sı­nın en son ürü­nü ola­rak de­ğer­len­di­ril­se de ye­ni ABD baş­ka­nı­nın kim ola­ca­ğı, han­gi it­ti­fak­lar­la se­çi­le­ce­ği tek sü­per güç­lü dün­ya­da her­ke­si ya­kın­dan il­gi­len­di­ri­yor. An­cak hep­sin­den önem­li­si bu se­çim­ler ABD’nin ken­di iç ya­pı­sı­nı, si­ya­sal sis­te­mi­ni, ül­ke içi ik­ti­dar den­ge­le­ri­ni de et­ki­li­yor. Se­çim­ler sa­de­ce si­ya­set­te de­ğil ırk­çı­lık, post-ko­lon­ya­lizm, kim­lik si­ya­se­ti gi­bi şu an­da ön­gö­re­me­di­ği­miz bir­çok alan­da de­ği­şik­li­ğe yol aça­cak.
ABD’de baş­kan­lı­ğa aday ol­ma bir eya­let­te bel­li sa­yı­da ba­ğım­sız seç­me­nin o eya­le­tin se­çim ku­ru­lu­na be­lir­ti­len ta­rih­ler ara­sın­da baş­vu­ru yap­ma­sı ha­lin­de müm­kün. An­cak son 150 yıl­dır bü­tün baş­kan­lar ya DP ya da CP’den se­çil­di. Her par­ti­nin ken­di aday­la­rı­nı be­lir­le­mek için ay­rı ku­ral­la­rı var. CP’nin ada­yı ol­mak için eya­let­ler­de ya­pı­lan ön­se­çim­ler­de el­de edi­len top­lam de­le­ge­le­rin sa­yı­sı­nın, Ağus­tos so­nun­da­ki par­ti kon­gre­sin­de salt ço­ğun­luk sa­yı­sı olan 1191’e ulaş­ma­sı ge­re­ki­yor. CP’de ba­zı eya­let­ler­de en çok oyu alan aday eya­le­te ay­rı­lan bü­tün de­le­ge­le­ri alır­ken, ba­zı eya­let­ler­de ise de­le­ge­ler pay­la­şı­lı­yor. O yüz­den CP’nin ada­yı­nın be­lir­len­me­si hem da­ha ça­buk hem sür­pri­ze da­ha açık. DP’de ise Ağus­tos so­nun­da­ki kon­gre­de, top­lam de­le­ge sa­yı­sı­nın ya­rı­sın­dan bir faz­la­sı olan 2025’i bu­lan, res­men aday olu­yor. An­cak DP’nin me­ka­niz­ma­sın­da, par­ti için­de­ki sol ka­na­dın et­ki­si­ni kır­mak üze­re oluş­tu­ru­lan sü­per­de­le­ge sis­te­mi­ne gö­re top­lam de­le­ge­le­rin %20’si par­ti yet­ki­li­le­ri, es­ki baş­kan­lar, Kon­gre üye­le­ri gi­bi isim­ler­den olu­şu­yor. DP ta­ra­fın­dan ata­nan bu sü­per­de­le­ge­ler is­te­dik­le­ri ada­yı seç­mek­te ser­best­ler. Bu yüz­den de bü­yük kon­gre ya­pıl­ma­dan sü­per­de­le­ge eği­li­mi res­mî sa­yı­ya dö­nü­şe­mi­yor. Bir baş­ka önem­li nok­ta da, her eya­le­tin ge­nel se­çim­ler­de­ki gi­bi se­çim böl­ge­le­ri­ne ay­rıl­ma­sı (el­bet­te bu bö­lün­me­ler­de ırk gi­bi has­sas ko­nu­la­ra gö­re uy­gu­la­ma­lar da ya­pı­lı­yor). Eya­let ba­zın­da %30 ya da %35’i ge­çen aday­lar eşit sa­yı­da de­le­ge pay­la­şı­mı­na gi­di­yor; tek­li ra­kam ol­du­ğun­da ise ar­tık de­le­ge ön­de bi­ti­ren ada­ya ve­ri­li­yor. Bu sis­tem yü­zün­den DP’de ani de­ği­şim müm­kün de­ğil. Bu bil­gi­ler ışı­ğın­da son du­ru­ma ba­kar­sak: CP ada­yı John McCa­in 976 de­le­gey­le ra­ki­bi 245 de­le­ge­li Mi­ke Huc­ka­be­e’ye fark ata­rak, aday­lı­ğı­nı ilan et­mek için gün sa­yı­yor. DP ta­ra­fın­da ise sü­per­de­le­ge­ler­de 241’e 181 Hil­lary Clin­ton ön­de iken, nor­mal de­le­ge­ler­de Oba­ma 1193’e 1034 ön­de gö­rü­nü­yor.
Sa­yı­sal bo­yu­tu­nu izah et­me­ye ça­lış­tı­ğı­mız ha­di­se­nin si­ya­si ve top­lum­sal bo­yu­tu ise çok da­ha ka­rı­şık. Bir za­man­lar Je­an Ba­ud­ril­lard’ın “si­ya­se­tin si­mü­las­yo­na dö­nüş­tü­ğü coğ­raf­ya” de­di­ği ABD’de, post-mo­dern si­ya­set si­mü­las­yo­nu­nun ilk de­fa kim­lik si­ya­se­ti­ne dö­nüş­tü­ğü­ne şa­hit olu­yo­ruz. Bu se­çim­ler­le ABD’de­ki ka­pa­lı plü­tok­ra­tik ya­pı bi­raz da­ha ge­niş­ler­ken ya da ar­tık ak­sa­ma­ya baş­lar­ken, di­ğer yan­dan da fark­lı id­di­alar­la or­ta­ya çı­kan isim­ler mer­ke­ze ek­lem­le­ni­yor. Kim­lik ta­lep­le­ri­nin gel­di­ği nok­ta, ta­ri­hin­de­ki bü­tün baş­kan­la­rı­nı WASP il­ke­si­ne (be­yaz, Ang­losak­son, Pro­tes­tan) gö­re se­çen (gö­rev­dey­ken öl­dü­rü­len Ka­to­lik J.F.Ken­nedy ha­riç) ABD için cid­di bir dö­nü­şüm. Ha­di­se­nin bir baş­ka bo­yu­tu ise ABD’nin ya­şa­dı­ğı kim­lik bu­na­lı­mı. Her ne ka­dar “yük­sek si­ya­set” uz­man­la­rı sü­per gü­ce kim­lik bu­na­lı­mı­nı ya­kış­tır­mak­tan im­ti­na et­se de, ABD ken­di­si­ni na­sıl ta­nım­la­ya­ca­ğı, yo­la na­sıl de­vam ede­ce­ği nok­ta­sın­da tam bir yol ay­rı­mın­da. Bun­dan son­ra ABD ya prag­ma­tik ola­rak fark­lı­lık­la­rı yok et­mek ye­ri­ne haz­me­de­rek yo­lu­na de­vam edip iç ba­rı­şı­nı sağ­la­ya­cak ya da ırk­çı ön­yar­gı­la­rı­nı ter­cih ede­rek ırk­çı­lı­ğı­nın ger­çek­ten de ka­te­go­rik ol­du­ğu­nu gös­te­re­cek.
Her iki par­ti de, ül­ke için­de­ki çe­şit­li blok­la­rı bir ara­da tut­ma­ya ça­lı­şa­rak, ken­di iç­le­rin­de mü­ca­de­le ede­rek, ye­ni olu­şan grup­la­rı iç­le­ri­ne ala­rak mü­ca­de­le­ye de­vam eden koa­lis­yon par­ti­le­ri. Her ne ka­dar sü­rek­li eleş­ti­ril­se de Ge­or­ge W. Bush, meş­hur da­nış­ma­nı ate­ist-fun­de­man­ta­list Karl Ro­ve’un da yar­dı­mıy­la par­ti­si için­de­ki Evan­je­lik fun­da­man­ta­list Pro­tes­tan­lar, İs­ra­il yan­lı­sı ra­di­kal ide­olo­jik grup­lar, gü­ney­li es­ki ırk­çı ke­sim, kür­taj kar­şıt­lı­ğı ve eş­cin­sel ev­li­li­ği­ne kar­şı mu­ha­fa­za­kâr un­sur­lar, kü­çük çift­çi­ler, bü­yük pet­rol ve si­lah zen­gin­le­ri gi­bi fark­lı grup­la­rı bir ara­da tut­ma­yı be­cer­miş­ti. An­cak CP’de bir­leş­ti­ri­ci ol­ma an­la­mın­da Bush’un ye­ri­ni dol­du­ra­bi­le­cek bir aday çık­ma­dı. O yüz­den CP için faz­la li­be­ral ka­çan John McCa­in is­mi et­ra­fın­da uz­la­şıl­dı. McCa­in’in ko­nu­mu ne­re­dey­se ke­sin­leş­miş ol­ma­sı­na rağ­men Huc­ka­be­e’nin hâ­lâ ya­rış­tan çe­kil­me­me­si, mu­ha­fa­za­kâr-fun­de­man­ta­list-ırk­çı eki­bin McCa­in is­min­den duy­du­ğu ra­hat­sız­lı­ğı gös­te­ri­yor. 150 yıl ön­ce­ki ABD iç sa­va­şın­dan be­ri ye­nil­gi psi­ko­lo­ji­sin­den bir tür­lü sıy­rı­la­ma­yan bu ke­sim, Bush’la bi­raz ne­fes al­mış­ken yi­ne ken­di ka­bu­ğu­na çe­ki­li­yor; mer­ke­ze tep­ki­si­ni, ka­zan­ma şan­sı ol­ma­yan pa­pa­za oy ve­re­rek gös­te­ri­yor.
DP’de aday­lı­ğı kim ka­za­nır­sa ka­zan­sın so­nuç hüs­ran ola­cak. De­mok­rat­lar ge­le­nek­sel ola­rak re­fah dev­le­ti yan­lı­la­rı, çev­re­ci­ler, be­yaz alt sı­nıf, His­pa­nik­ler, Ka­to­lik­ler, si­yah­lar, yaş­lı­lar, eği­tim­li-pro­fes­yo­nel üst-or­ta sı­nıf, fe­mi­nist­ler, sol ka­nat ve li­be­ral­ler gi­bi ke­sim­le­rin koa­lis­yo­nun­dan olu­şu­yor. Clin­ton­la­rın se­çi­mi ka­zan­mak için baş­ta si­yah­lar ol­mak üze­re bu ke­sim­le­rin bir kıs­mı­nı dış­la­ma­sı bö­lün­me­ye yol aç­tı. Oba­ma’nın si­yah ol­ma­sı­na rağ­men bu ka­dar des­tek bul­ma­sı ise par­ti­nin bir­li­ği­ni sa­vun­ma­sın­dan kay­nak­la­nı­yor. Bu­nun da öte­sin­de Oba­ma is­mi baş­ta genç­ler ve pro­fes­yo­nel­ler ol­mak üze­re par­ti­ye ba­ğım­sız­la­rı da kat­ma po­tan­si­ye­lin­den do­la­yı rağ­bet gö­rü­yor. Bu yüz­den DP elit­le­ri par­ti ta­ba­nı­nın da­ha faz­la ya­ra al­ma­sı­nı en­gel­le­mek için son za­man­lar­da Oba­ma’ya des­te­ği­ni ar­tır­dı.
Si­yah bir baş­kan­la ABD ya­pı­sal ırk­çı­lı­ğı he­men de­ğiş­ti­ri­le­me­se bi­le, si­yah­lar­la dev­let ara­sın­da ateş­kes ilan edil­miş ola­cak. Oba­ma’lı bir ABD’nin Af­ri­ka ya da Or­ta­do­ğu’da al­gı­lan­ma bi­çi­mi­ni ha­yal et­mek bi­le dev­let elit­le­ri­ni he­ye­can­lan­dır­ma­ya ye­ti­yor. Bu­gün­ler­de ne­den Oba­ma’ya kar­şı de­rin dev­let di­ren­ci azal­dı di­ye dü­şü­nen­le­re, Bush’un git­ti­ği ül­ke­ler­de ya da ABD için­de na­sıl kar­şı­lan­dı­ğı­nı ha­tır­lat­mak ge­re­kir. Ame­ri­kan kar­şıt­lı­ğı­nı yok et­mek için mil­yar­lar­ca do­lar akı­tan ABD, Oba­ma ile bu so­ru­nu çok da­ha kı­sa za­man­da çö­ze­bi­le­ce­ği­ni gör­dü. Ni­te­kim Tan­zan­ya’da Bush’a en çok so­ru­lan so­ru Oba­ma hak­kın­da idi. Elit­ler Oba­ma aday­lı­ğı­na bu açı­dan ba­kar­ken, da­ha eleş­ti­rel ke­sim­se Oba­ma’dan “sür­priz” bek­len­ti­si için­de. On­la­rın umu­du da, bu de­ği­şik­li­ğin sa­de­ce imaj ya da mak­yaj­la sı­nır­lı kal­ma­ya­bi­le­ce­ği­ne, Oba­ma’nın ger­çek­ten de ABD’yi dün­ya­da da­ha adil bir ül­ke ha­li­ne ge­ti­re­ce­ği­ne da­ir inanç­tan kay­nak­la­nı­yor. Oba­ma’nın var­lı­ğı bi­le ABD si­ya­si ya­şa­mı­nı al­tüst et­me­ye yet­ti; ye­ni kit­le­le­ri se­çim­le­re dâ­hil ede­rek si­ya­se­tin ala­nı­nı ge­niş­let­ti; küs­kün­le­ri ge­ri ge­tir­di; Kat­ri­na ka­sır­ga­sı, 11 Ey­lül, eko­no­mik kriz yü­zün­den mo­ral­le­ri bo­zu­lan ABD’li­le­re mo­ral ver­di. Se­çim­le­rin ka­de­ri ABD’nin 21. yüz­yı­la ce­va­bı­nın ne ol­du­ğu­nu da gös­te­re­cek.

Paylaş Tavsiye Et