Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (November 2007) > Kapak > Sorun içerde; dışarda değil
Kapak
Sorun içerde; dışarda değil
Bekir Berat Özipek
TÜR­Kİ­YE ye­ni­den bo­ğu­cu bir at­mos­fe­re doğ­ru sü­rük­le­ni­yor. Bu sü­reç­te si­ya­si ira­de ka­rar­lı bir du­ruş ser­gi­le­ye­me­ye­cek olur­sa, hem ken­di­si­ni hem de top­lu­mu kö­tü gün­ler bek­li­yor de­mek­tir. Bir kez içi­ne gir­di­ğin­de, ne­fes al­mak ve de­mok­ra­si­yi ya­şat­mak için ih­ti­yaç duy­du­ğu ok­si­je­nin her adım­da bi­raz da­ha azal­dı­ğı­nı his­se­de­bi­le­ce­ği ka­ran­lık bir yol bu. Tür­ki­ye son el­li yıl­da, si­ya­si re­ji­min de­mok­ra­tik­leş­me­si­ne iliş­kin adım­la­rın atıl­dı­ğı her dö­ne­min ar­dın­dan bir da­ral­ma sü­re­ci ya­şa­dı. Bu da­ral­ma, ge­nel­lik­le dar­be­ler, muh­tı­ra­lar ve on­la­rın oluş­tur­du­ğu hü­kü­met­ler eliy­le ya­pıl­dı. Son ola­rak 28 Şu­bat, Özal dö­ne­min­de eko­no­mik ve si­ya­si an­lam­da top­lu­mun de­za­van­taj­lı ço­ğun­lu­ğu le­hi­ne ka­za­nı­lan de­ğer­le­rin, on­dan ge­ri alın­ma­sı şek­lin­de oku­na­bi­lir. O ta­rih­ten son­ra köp­rü­le­rin al­tın­dan çok su­lar ak­tı. Bu­gün de 2000’li yıl­lar­da ger­çek­leş­ti­ri­len re­form­lar­la ka­za­nı­lan­lar bir kez da­ha ge­ri alın­ma­ya ça­lı­şı­lı­yor.
Tür­ki­ye’de ku­ru­lu dü­ze­ni de­mok­ra­tik­leş­tir­me­ye, si­vil­leş­tir­me­ye, hu­ku­kun ev­ren­sel il­ke­le­ri­ne uy­gun ha­le ge­tir­me­ye ça­lış­mak, sta­tü­ko­dan fay­da sağ­la­yan, da­ha doğ­ru­su eko­no­mik ve sı­nıf­sal an­lam­da sa­hip ol­du­ğu ay­rı­ca­lık­lı ko­nu­mu sta­tü­ko­nun de­va­mı­na bağ­lı gö­ren bir ‘oli­gar­şi’yle mü­ca­de­le et­me­yi gö­ze al­mak de­mek. DP’den AK Par­ti’ye, esas ola­rak de­za­van­taj­lı ço­ğun­lu­ğa da­ya­nan ve sos­yal pi­ra­mi­din alt ve or­ta kıs­mın­dan ve­ya ‘çev­re’den oy alan par­ti­le­rin ka­de­ri bu. On­lar is­te­me­se­ler bi­le sı­nıf­sal, eko­no­mik ve fik­rî fark­lı­lık­la­rı­nı ic­ra­at­la­rı­na yan­sı­tır­lar ve ça­tış­ma da bu­ra­da baş­lar.
Bu sü­reç­te­ki par­ti ve­ya li­de­rin önün­de iki yol var­dır: Bun­lar­dan il­ki, ken­di ta­ba­nı­nın da ih­ti­yaç duy­du­ğu eko­no­mik ve si­ya­si re­form­la­rı ger­çek­leş­tir­mek, “Es­ki Sı­nıf”ın ho­mur­dan­ma­sı pa­ha­sı­na de­mok­ra­tik­leş­me­ye ön­cü­lük et­mek ve böy­le­ce ve­ri­li ay­rı­ca­lık­la­rın be­lir­le­di­ği sta­tü­ko­yu dö­nüş­tür­mek­tir. Sa­bır­lı, inat­çı ve ha­ta kal­dır­ma­yan uzun bir yol­dur bu; ama tek çı­kar yol­dur. İkin­ci­si ise sta­tü­ko­dan ya­rar­la­nan züm­re­le­rin ve on­la­rın bir par­ça­sı olan ve do­la­yı­sıy­la on­la­rın çı­kar­la­rı­nı sa­vu­nan üst dü­zey bü­rok­ra­si­nin ira­de­si­ne bo­yun eğe­rek, sü­rek­li ola­rak da­ra­lan alan­da “ic­ra­yı si­ya­set” et­me­ye ça­lış­mak­tır. 57 yıl­lık ta­ri­hî tec­rü­be­nin gös­ter­di­ği, bu yo­lun doğ­ru yol ol­ma­dı­ğı­dır.
Bi­rin­ci yol, sa­bır­lı, inat­çı ve ha­ta kal­dır­ma­yan bir si­ya­se­te ve bu­nun sü­rek­li­li­ği­ne ih­ti­yaç gös­te­rir. Sü­rek­li­lik özel­lik­le önem­li­dir; çün­kü ay­nı sü­reç­te kay­be­de­cek­le­ri faz­la olan­lar da ken­di çı­kar­la­rı­nı sa­vun­ma ref­lek­si için­de­dir­ler. Ör­ne­ğin bu ref­lek­si en çar­pı­cı bi­çim­de tem­sil eden bü­rok­ra­tik güç­ler, ilk gün­den iti­ba­ren si­ya­si ik­ti­da­rın ira­de­si­ni kır­ma de­ne­me­le­ri­ne gi­ri­şir­ler. Bu ba­zen bir bü­rok­ra­tın bir si­ya­set­çi­ye ha­ka­re­ti olur, ba­zen de med­ya­ya ser­vis edi­len ve Mec­lis’i aşa­ğı­la­yan bir ‘ha­ber’. Si­ya­si ik­ti­da­rın hu­ku­ki sü­reç­le­ri iş­let­me­me­si du­ru­mun­da dai­ma bir son­ra­ki adı­ma ge­çi­lir.
 
Yo­rul­mak Çık­ma­za Gö­tü­rür
Dev­let ile top­lum, bü­rok­ra­si ile de­mok­ra­si, atan­mış­lar ile se­çil­miş­ler ara­sın­da de­vam eden bu mü­ca­de­le­de, ikin­ci­le­ri tem­sil eden si­ya­si ik­ti­da­rın yor­gun­luk be­lir­ti­le­ri gös­ter­me­si so­nun baş­lan­gı­cı­dır. Bu du­rum­da­ki hü­kü­met­le­rin ka­de­ri, çık­maz olan ikin­ci yo­la gir­mek, son­ra da ken­di eliy­le sağ­la­dı­ğı de­mok­ra­tik ka­za­nım­lar­la bir­lik­te sah­ne­yi terk et­mek­tir.
AK Par­ti hü­kü­me­ti de, Tür­ki­ye’de önem­li re­form­la­ra ve ya­kın ta­rih­te Özal dö­ne­min­den son­ra­ki açı­lım­la­ra im­za atan bir si­ya­si ak­tör ola­rak bu­gün bir yol ay­rı­mın­da. 2004’ten iti­ba­ren yor­gun­luk be­lir­ti­le­ri gös­ter­se de, Cum­hur­baş­kan­lı­ğı se­çi­mi sü­re­cin­de ya­şa­nan hu­kuk­suz­lu­ğa tes­lim ol­ma­yı­şı, 27 Ni­san’a ür­kek de ol­sa di­re­ne­bil­miş ol­ma­sı umut ve­ri­ciy­di. Tür­ki­ye top­lu­mu, Cum­hu­ri­yet mi­ting­le­rin­den ulu­sal­cı pro­pa­gan­da­la­ra, ‘va­tan­se­ver’ çe­te­ler­den yar­gı­nın si­ya­sal­laş­ma­sı­na ka­dar pek çok ko­nu­da sı­kış­tı­rı­lan bu al­ter­na­ti­fi 22 Tem­muz’da­ki de­va­sa des­te­ğiy­le ye­ni­den ik­ti­da­ra ta­şı­dı ve ona ih­ti­yaç duy­du­ğu mo­ral ve sos­yal des­te­ği faz­la­sıy­la ver­di.
An­cak için­de bu­lun­du­ğu­muz sü­reç­te onu yu­ka­rı­da ta­nım­la­nan ikin­ci yo­la sok­mak için çok da­ha fark­lı ve et­ki­li yön­tem­le­rin de se­çil­miş ol­du­ğu gö­rü­lü­yor. Tra­jik olan, Kürt mu­ha­le­fe­ti­nin de onu bu ikin­ci yo­la sok­ma ça­ba­la­rı­na bir şe­kil­de hiz­met et­me­si. Yıl­lar­ca si­vil ve de­mok­ra­tik çö­züm, ana­ya­sal va­tan­daş­lık ve eği­tim hak­kı gi­bi ta­lep­le­rin “Si­vil Ana­ya­sa” gi­ri­şi­mi çer­çe­ve­sin­de ilk kez ula­şı­la­bi­lir bir he­def ha­li­ne gel­di­ği bir or­tam­da, PKK sal­dı­rı­la­rı­nın tır­ma­nı­şı­nı ve DTP’nin çö­zü­me kat­kı­sı ol­ma­yan bir söy­lem­le si­ya­si at­mos­fe­ri ağır­laş­tır­ma­sı­nı na­sıl açık­la­ma­lı? Hü­kü­me­tin tez­ke­re çı­kar­mak zo­run­da bı­ra­kıl­dı­ğı, MGK’nın Irak’a am­bar­go için “tav­si­ye ka­ra­rı” al­dı­ğı ve ola­ğa­nüs­tü hal ilan edil­me­si için MHP’nin ta­lep­te bu­lu­na­bil­di­ği bir or­tam bu. Ve de­mok­ra­tik bir hü­kü­me­tin bu ka­dar as­ker ce­na­ze­si­nin gel­di­ği bir or­tam­da şa­hin­le­re kar­şı da­ha faz­la di­ren­me­yi ba­şa­ra­ma­ya­ca­ğı, çö­züm ol­ma­ya­ca­ğı­nı bi­le bi­le ba­tak­lı­ğa gir­me­ye ra­zı edi­le­bi­le­ce­ği bir or­tam. Ür­kek­çe de ol­sa de­mok­ra­tik­leş­me­ye ça­lı­şan bir si­vil hü­kü­me­te kar­şı ‘oli­gar­şi’ ile PKK’nın ay­nı çiz­gi­de yer al­dı­ğı, de­mok­ra­tik re­jim­den ola­ğa­nüs­tü hal re­ji­mi­ne gö­tü­re­cek ka­pı­yı iki­si­nin bir­lik­te zor­la­yıp ara­la­ma­yı ba­şar­dı­ğı bir sü­reç. PKK’nın çö­züm is­te­yen Kürt­le­re, yıl­lar­dır sa­vun­du­ğu açı­lım­la­rın ari­fe­sin­de sü­re­ci ne­den sa­bo­te et­ti­ği­ni hiç­bir za­man an­la­ta­ma­ya­ca­ğı bir sü­reç. De­mok­ra­tik­leş­me sa­hi­ci bir he­def ol­ma­ya baş­lar baş­la­maz her­ke­sin ken­di ro­lü­nü ger­çek yü­züy­le ve ger­çek di­liy­le oy­na­ma­ya baş­la­dı­ğı, her­ke­sin sah­ne­de­ki ger­çek ye­ri­nin bel­li ol­du­ğu bir tra­je­di.
İş­te hü­kü­me­tin ha­ya­ti ter­ci­hi de bu nok­ta­da so­mut­la­şı­yor. Hü­kü­met ikin­ci yo­lun ba­şı­na hiç bu ka­dar ya­kın dur­ma­mış ve muh­te­me­len ken­di­si­ni hiç bu ka­dar ça­re­siz his­set­me­miş­ti. Hü­kü­met ya İs­pan­ya gi­bi, şid­de­tin do­ru­ğa çık­tı­ğı bir or­tam­da “ina­dı­na de­mok­ra­si, ina­dı­na öz­gür­lük” di­ye­cek ve so­ru­nu asıl in­cel­di­ği yer­den ko­pa­ra­cak; ya­ni Kürt so­ru­nu­na ba­rı­şı te­mel alan bir çö­züm için ce­sa­ret­le eli­ni ma­sa­ya vu­ra­cak ya da mey­dan­la­ra yan­sı­yan öf­ke­ye tes­lim olup, 1990’la­rın ba­şın­da­ki kör dö­vü­şü­ne ge­ri dö­ne­cek. Bu­nu yap­tı­ğın­da yi­ne gen­ce­cik fi­dan­lar so­la­cak ve re­ji­min mi­li­ta­rist­leş­me­si­ne pa­ra­lel ola­rak de­mok­ra­si­nin as­kı­ya alın­ma­sı da ko­lay­la­şa­cak.
Bu­gün hü­kü­me­te ya­kın ve uzak her­ke­sin ah­la­ki bir so­rum­lu­lu­ğu var. Ya­şa­dı­ğı ül­ke­nin ye­ni­den oto­ri­ter­yen bir re­ji­me sav­rul­ma­sı­nı is­te­me­yen, ba­rış­tan ve ada­let­ten ya­na olan, ak­lı­nı ve vic­da­nı­nı mil­li­yet­çi his­le­ri­ne kur­ban et­me­yen her­ke­sin uya­rı­da bu­lun­ma­sı, bu yo­lun teh­li­ke­si­ne işa­ret et­me­si ge­rek. Tez­ke­re­nin, Irak’a ha­re­ka­tın çö­züm ol­ma­dı­ğı­nı, so­ru­nun içe­ri­de ol­du­ğu­nu ve bu­ra­da çö­zül­me­si ge­rek­ti­ği­ni yük­sek ses­le du­yur­mak, ya­şa­dı­ğı­mız sü­re­ci doğ­ru ana­liz et­mek ve çö­züm öner­mek zo­run­da­yız. Hü­kü­me­te, bu tu­za­ğa düş­me­me­si ve ira­de­si­ni baş­ka­la­rı­na dev­ret­me­me­si ge­rek­ti­ği­ni, de­mok­ra­tik mu­ha­le­fe­te de onu da­ha öz­gür­lük­çü pers­pek­tif­ten eleş­tir­me­si ge­rek­ti­ği­ni an­lat­ma­lı­yız. Bu­gün ta­ri­hin te­ker­rür et­me­me­si­nin yo­lu sa­de­ce bu­ra­dan ge­çi­yor ola­bi­lir.

Paylaş Tavsiye Et