SONBAHAR, ABD’nin güneyi için Karayipler üzerinden gelen tropik kasırgalar mevsimidir. Her sonbahar ortalama iki-üç kasırga, Meksika Körfezi’ndeki Florida, Alabama, Mississippi, Louisiana ve Teksas eyaletlerini vurur. Ancak rüzgârın hızı ve dalgaların yüksekliğini kullanarak kasırgaların şiddetini 1’den 5’e kadar derecelendiren Saffir-Simpson Kasırga Ölçeği’ne göre, bunlar çoğunlukla düşük ya da orta ölçekli kasırgalardır. Son 30 yılda meydana gelen kasırgalar, zaman zaman büyük maddî zarara yol açsa da, çok az sayıda ölüme sebebiyet vermiştir.
Ancak Ağustos sonlarında başlayan 2005 yılının kasırga sezonu, ABD halkı ile başkanları George Bush’un 11 Eylül’den sonraki en sarsıcı sonbaharı yaşamasına neden oldu. Önce New Orleans şehrini harabeye çeviren Katrina kasırgası geldi. Katrina, Karayip Denizi’nde alçak basınçlı bir hava sistemi olarak başlamıştı. Meksika Körfezi’ne doğru ilerlerken önce tropik fırtınaya, ardından da kasırgaya dönüştükten sonra 25 Ağustos’ta Florida sahillerine ulaştı. Florida’da 10’dan fazla insanın ölümüne sebep olduktan sonra Körfez üzerinden batıya, Mississippi ve Louisiana kıyılarına doğru ilerlemeye başladı.
Deniz seviyesinden 1,8 metre alçakta olan Louisiana’ya bağlı New Orleans şehri Belediye Başkanı Ray Nagin 27 Ağustos’ta acil durum ilan ederek kıyı şeridinde oturanlara evlerini boşaltma çağrısı yaptı. 28 Ağustos’ta Katrina 5. kategoriye yükselince Nagin, New Orleans’ta zorunlu tahliye ilan etti. 485 bin nüfuslu şehrin çoğu dahil olmak üzere 1 milyondan fazla insan bölgeyi terk etmek için yollara döküldü.
Katrina, 29 Ağustos sabahı saatte 250 km hızla New Orleans’ı vurmaya başladı. Şehri yükselen sulardan korumak için yapılan setler, kasırganın şiddetiyle yıkıldı. İnsanların bir kısmı Superdome Spor Salonu’na sığınırken, bazıları da -su üzerinde kalmışsa tabii- evlerinin çatısına çıkarak hayatta kalmaya çalıştılar. 30 Ağustos’ta Mississippi üzerinde hızını iyice düşüren Katrina, tropik bir fırtına olarak sona erdiğinde New Orleans’ın %80’i çamurlu sularla kaplanmıştı. Yoksulluk veya hastalık yüzünden kaçamayan binlerce insan, aç ve susuz bir halde kurtarılmayı bekliyordu. Ölenlerin cesetleri ve açılan mezarlardan çıkan tabutlar sularda yüzüyordu. Yağmalamalar, öldürmeler ve hatta tecavüzler baş gösterdi. Şehirde tam bir hukuksuzluk hüküm sürüyordu. Gelişmekte olan ülkelerde meydana gelen felaketlerde hemen yardıma koşan ABD, kendi topraklarında yaşanan felaketin kurbanlarına yardım etmekte geç kalmıştı. New Orleans’ta Afrika sahneleri yaşanırken, ABD’nin süper güç imajının yaldızları, tüm dünyanın gözleri önünde birer birer dökülüyordu. İran, Küba ve Venezüella dahil olmak üzere birçok ülke ABD’ye yardım teklifinde bulundu.
Katrina kasırgası Louisiana, Mississippi ve Alabama eyaletlerinde 200 km uzunluğunda bir kıyı şeridini etkiledi. Şiddetli rüzgârların yol açtığı dev dalgalar bazı yerlerde su baskınlarının sahilden kilometrelerce içeriye kadar ulaşmasına sebep oldu. Bush 30 Ağustos’ta tatilini yarıda kesti ve 31 Ağustos’ta felaket bölgesini havadan inceledikten sonra ancak durumun vahametinin farkına varabildi. Ray Nagin, Bush hükümetine öfke kusuyordu. The New York Times ve The Washington Post gibi Irak Savaşı’nı destekleyen hâkim medya bile Bush’u eleştirmeye başlamıştı. Söz konusu olan bir doğal felaketti ve engellenmesi imkânsızdı. Ama felaketin etkisini azaltmak için yapılması gerekenler insan elindeydi ve bu alanda sergilenen beceriksizliğin faturası doğal olarak Bush ve neo-con ekibine kesildi.
Yardım ve kurtarma çalışmalarına katılması gereken Ulusal Güvenlik Muhafızları’nın çoğu Irak’taydı. Uzmanların uyarılarına rağmen, New Orleans’ı korumak için yapılan setlerin kuvvetlendirilmesi için kullanılacak kaynaklar Irak Savaşı’na tahsis edilmişti. Vergi reformu adı altında zenginlerden alınan vergi oranları düşürülürken, Başkan Reagan döneminden beri törpülenen sosyal güvenlik fonları da iyice kuşa çevrilmişti. Ve felaketlerle mücadelenin koordinasyonundan sorumlu devlet kurumu FEMA (Amerikan Federal Acil Yönetim Ajansı) gereken tedbirleri alamamıştı.
New Orleans’a, bir kısmı Irak’tan getirilen, binlerce Ulusal Güvenlik Muhafızı sevk edildi. Gözlerinden umutsuzluk ve korku akan çoğu siyah binlerce insana yiyecek, su ve ilaç yardımı yapılırken, bir taraftan da şehir boşaltılıyordu. Öncelik yaşayanların kurtarılması olarak belirlendiği için cesetler felaketin üzerinden günler sonra toplanmaya başladı. Resmî rakamlara göre ölü sayısı 1000’i aştı. 13 Eylül’de Washington’da düzenlediği basın toplantısında federal hükümetin yardım ve kurtarma çalışmalarında yaşadığı gecikmenin sorumluluğunu üzerine alan Bush, 15 Eylül’de Louisiana’dan bir ulusa sesleniş konuşması yaptı. Felaketin etkilerini ortadan kaldırmak için gereken her şeyin yapılacağı sözünü veren Bush, yara alan karizmasını onarmaya çalışıyordu.
Katrina kasırgasının üzerinden bir ay bile geçmeden Körfez bölgesi, Rita kasırgasına maruz kaldı. Başta Teksas’ın Houston ve Galveston şehirlerinde yaşayanlar olmak üzere 2,8 milyon kişi, ABD tarihindeki en büyük üçüncü kasırga olacağı tahmin edilen Rita’dan kurtulmak için bölgeyi terk eti. Ancak korkulan olmadı ve şiddetini kaybeden Rita 3. kategoride bir kasırga olarak 24 Eylül sabahı Teksas ve Louisiana kıyılarını vurdu. Rita’dan kaçanları taşıyan bir otobüsün yanması sonucu ölen 24 yolcu ve yıkılan evinin altında kalan bir kişi dışında ölüm olayına rastlanmazken maddî hasar da beklenilenin altında kaldı. Louisiana’ya kadar uzanan alanda bir milyondan fazla ev elektriksiz kalırken, ABD’nin petrol üretiminin dörtte birini karşılayan Teksas’taki bazı petrol rafinerileri hasar gördü. Katrina’dan ders alınması ve bölge halkının çoğunlukla orta ve üst gelir grubundan ve beyazlardan oluşması, ölü sayısı ve maddî zararın azlığının bir diğer nedeniydi.
Katrina ve Rita kasırgaları, ırkçılık, fakirlik, kapitalizmin yıkıcılığı, çevrenin tahrip edilmesi, yolsuzluk, seçkinlerin açgözlülüğü gibi Amerikan siyasî, ekonomik ve toplumsal yapısının gizlenmeye çalışılan arazlarını tüm dünyaya açık eden bir turnusol kâğıdı işlevi gördü. Yağmur, rüzgâr ve dalgalar, siyah Amerikalıların isyanının müziği olan cazın merkezi New Orleans ile zengin beyazların şehri Houston arasındaki gelir uçurumunu daha da derinleştirdi. Felakete maruz kalanlar aynı ülkenin insanlarıydı ama yaşamları birbirinden okyanuslar kadar uzaktı. Ve bunun adı da Amerikan rüyasıydı. Güçlü bir kasırganın aniden kâbusa dönüştürdüğü bir rüya…
Paylaş
Tavsiye Et