Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (November 2008) > Kapak > Anayasa Mahkemesi Türkiye için taşınmaz bir yüktür
Kapak
Anayasa Mahkemesi Türkiye için taşınmaz bir yüktür
Mustafa Şentop
ANA­YA­SA Mah­ke­me­si (AYM) ta­ra­fın­dan ve­ril­miş iki ka­ra­rın ge­rek­çe­si, Mah­ke­me’nin var­lı­ğı ve gö­re­vi ile il­gi­li tar­tış­ma­la­rı ye­ni­den baş­lat­tı. An­cak tar­tış­ma­la­rın yeterince cid­di ve yo­ğun ol­du­ğu­nu söy­le­mek, ma­ale­sef müm­kün de­ğil. Bu­nu, tar­tış­ma­nın ta­raf­la­rı­nın “yor­gun­lu­ğu”na ve özel­lik­le, hü­kü­me­tin ar­tık ye­ni bir ham­le ya­pa­bi­le­ce­ği­ne da­ir inan­cın kay­be­dil­me­si­ne bağ­la­ya­bi­li­riz. Yi­ne de, uy­gu­la­ma­da her­han­gi bir fay­da hâ­sıl et­me­ye­ce­ği­ni dü­şün­sek de, bil­me­nin ve ger­çe­ği gör­me­nin in­sa­na bir so­rum­lu­luk yük­le­di­ği­ne ina­nı­yo­ruz; bu so­rum­lu­luk da bil­di­ği­ni söy­le­mek­tir, kay­da ge­çir­mek­tir. İti­ka­dı­mız­ca, sa­de­ce söy­le­mek da­hi baş­lı ba­şı­na bir kıy­met ifa­de eder.
AYM’nin açık­la­nan iki ge­rek­çe­li ka­ra­rın­dan önem­li ola­nı “ana­ya­sa de­ği­şik­lik­le­ri­nin ip­ta­li”ne iliş­kin ka­ra­rı­dır. AK Par­ti’nin ka­pa­tıl­ma­sı da­va­sı ka­ra­rı ta­li; ön­ce­kiy­le bir­lik­te dü­şü­nül­dü­ğün­de “önem­siz­leş­miş” bir ka­rar­dır. AYM, ana­ya­sa de­ği­şik­lik­le­ri­nin ip­ta­li ka­ra­rı ile ken­di­si­ne öy­le bir yol aç­mış, öy­le bir mis­yon yük­le­miş­tir ki, AK Par­ti’yi ve­ya baş­ka par­ti­le­ri, ya da TBMM’yi ka­pat­sa da ka­pat­ma­sa da si­ya­si güç den­ge­le­ri ve ana­ya­sal ya­pı ba­kı­mın­dan de­ği­şen bir şey ol­ma­ya­cak­tır. Baş­ka bir ifa­dey­le AYM, ken­di­si­ne öy­le bir rol biç­miş­tir ki, AK Par­ti’yi ka­pat­ma­ma­sı, par­ti­nin ve si­ya­se­tin ka­pa­tıl­ma­dı­ğı an­la­mı­na gel­me­mek­te­dir.
 
AYM, Ana­ya­sa’da­ki Yet­ki­le­ri­ni Aşı­yor
Yü­rür­lük­te­ki 1982 Ana­ya­sa­sı’na gö­re AYM, ana­ya­sa de­ği­şik­lik­le­ri­ni sa­de­ce şe­kil ba­kı­mın­dan de­net­le­ye­bi­lir. 1960’la­rın so­nun­dan iti­ba­ren or­ta­ya çı­kan ve 70’ler­de yo­ğun­la­şan tar­tış­ma­lar dik­ka­te alı­na­rak, AYM’nin sı­nır ta­nı­maz tu­tu­mu­nun ve key­fi­li­ği­nin önü­ne ge­çe­bil­mek için 1982 Ana­ya­sa­sı’nda “şe­kil ba­kı­mın­dan de­ne­tim” açık bir şe­kil­de ta­rif edil­miş­tir. Bu­na gö­re, şe­kil ba­kı­mın­dan de­ne­tim, sa­de­ce, ana­ya­sa de­ği­şik­lik­le­ri­nin a) ye­ter­li sa­yı ile tek­lif edil­me­si, b) ye­ter­li sa­yı ile ka­bul edil­me­si ve c) gö­rü­şül­me­si sı­ra­sın­da “ive­di­lik­le” gö­rüş­me ya­sa­ğı­na uyul­ma­sı hal­le­ri ile sı­nır­lan­dı­rıl­mış­tır. Bu üç hu­su­sun ne an­la­ma gel­di­ği ise Ana­ya­sa’nın, ana­ya­sa de­ği­şik­lik­le­riy­le il­gi­li 175. mad­de­sin­de açık­lan­mak­ta­dır.
AYM, Ana­ya­sa’nın 4. mad­de­siy­le “ko­ru­ma” al­tı­na alın­mış olan 2. mad­de­de­ki “Cum­hu­ri­ye­tin ni­te­lik­le­ri”nin de­ğiş­ti­ri­le­me­ye­ce­ği hu­su­su­nu, 1982 Ana­ya­sa­sı’nda yer alan hü­küm­de­ki açık­lık kar­şı­sın­da, as­la de­net­le­ye­mez. Böy­le bir de­ne­ti­min, “ya­sak­lan­mış” bir de­ne­tim ol­du­ğu açık­tır. Bu­na rağ­men AYM, “ye­ter­li sa­yı ile tek­lif edil­me­si” şar­tı­nı yo­rum­la­ya­rak, bu­nun, “tek­li­fin ya­pı­la­bi­lir olup ol­ma­dı­ğı” açı­sın­dan da de­net­le­me im­ka­nı ver­di­ği­ni ile­ri sür­mek­te­dir. An­cak bu, söz ko­nu­su Ana­ya­sa mad­de­sin­den ha­re­ket­le ula­şıl­mış bir yo­rum de­ğil, ön­ce­den ve­ril­miş bir ka­ra­ra, bir ka­naa­te ba­ha­ne bul­mak için “uy­du­rul­muş” si­ya­si bir yo­rum­dur. Ana­ya­sa hük­mü, “tek­lif edi­le­bi­lir­lik” me­se­le­si­ni, 4. mad­de bağ­la­mın­dan 2. mad­de de dâ­hil ol­mak üze­re, baş­ka şart­lar ba­kı­mın­dan de­ğil, sa­de­ce “sa­yı” ba­kı­mın­dan ka­bul et­miş­tir. Ak­si hal­de “tek­lif edi­le­bi­lir­li­ğin” baş­ka şart­la­rı da var­dır; me­se­la, 175. mad­de­de ana­ya­sa de­ği­şik­lik­le­ri­nin “ya­zı­lı” ola­rak tek­lif edil­me­si ge­rek­li gö­rül­mek­te­dir. AYM bu ba­kım­dan da bir tek­lif edi­le­bi­lir­lik de­ne­ti­mi ya­pa­maz; tek­lif edi­le­bi­lir­lik de­ne­ti­mi sa­de­ce ye­ter­li sa­yı ba­kı­mın­dan ya­pı­la­bi­lir.
Öte yan­dan AYM’nin 4. mad­de üze­rin­den 2. mad­de de­ne­ti­mi ya­pı­la­bi­le­ce­ği­ne da­ir ka­na­ati­ni bir an için doğ­ru ka­bul et­sek bi­le, son ka­ra­rı­nın apa­çık bir şe­kil­de hu­kuk­suz ol­du­ğu ger­çe­ği de­ğiş­me­ye­cek­tir. Ana­ya­sa’nın 4. mad­de­si, bel­ki AYM üye­le­ri­nin bi­le tam ola­rak oku­ma­dı­ğı bir mad­de­dir. Bu mad­de hük­mü bir in­ce­lik ta­şı­mak­ta­dır: “Ana­ya­sa­nın 1 in­ci mad­de­sin­de­ki Dev­le­tin şek­li­nin Cum­hu­ri­yet ol­du­ğu hak­kın­da­ki hü­küm ile 2 nci mad­de­sin­de­ki Cum­hu­ri­ye­tin ni­te­lik­le­ri ve 3 ün­cü mad­de­si hü­küm­le­ri de­ğiş­ti­ri­le­mez ve de­ğiş­ti­ril­me­si tek­lif edi­le­mez.” Dik­kat­li bir gö­zün fark ede­ce­ği üze­re, bu mad­de­de ko­ru­ma al­tı­na alı­nan, 1. ve 3. mad­de­ler­de­ki “hü­küm” iken, 2. mad­de­de­ki sa­de­ce “ni­te­lik­ler”dir. Mad­de “hük­mü” ile mad­de­nin için­de yer alan “ni­te­lik­ler” ara­sın­da önem­li bir fark var­dır; “hü­küm” mad­de­nin hem mad­di hem de yo­rum­la ula­şı­la­bi­le­cek içe­ri­ği­ni kap­sar­ken, “ni­te­lik­ler” ifa­de­si sa­de­ce ke­li­me­le­rin ken­di­si­ne atıf yap­mak­ta­dır. 2. mad­de­de, 1. ve 3. mad­de­ler­de­ki du­rum­dan fark­lı ola­rak ni­te­lik­le­rin biz­zat ken­di­le­ri­nin de­ğiş­me­si ön­len­mek­te­dir.
Şu ha­liy­le, AYM’nin 4. mad­de üze­rin­den 2. mad­de de­ne­ti­mi ya­pa­bi­le­ce­ği­nin bir an için ka­bu­lü ha­lin­de bi­le, yal­nız­ca mad­de­de ya­zı­lı olan ni­te­lik­le­rin de­ğiş­ti­ri­lip de­ğiş­ti­ril­me­di­ği­ne ba­ka­bi­le­ce­ği söy­le­ne­bi­lir. “Ni­te­lik­ler”in an­la­mı de­ğiş­miş mi­dir, içe­ri­ği bo­şal­tıl­mış mı­dır, yak­la­şı­mı ta­ma­men key­fi ve Ana­ya­sa’nın 4. mad­de­sin­de­ki açık­lık do­la­yı­sıy­la ge­çer­siz bir yak­la­şım­dır. AYM, 148. mad­de­de yer alan ve ni­çin ko­nul­du­ğu her­kes­çe bi­li­nen bir sı­nır­la­ma­yı “yo­rum”­la aşa­rak ve 4. mad­de­de yer alan açık bir hük­mün ala­nı­nı yi­ne “yo­rum”­la ge­niş­le­te­rek bir ka­rar ver­miş­tir. As­lın­da Mah­ke­me, Ana­ya­sa’nın 148. ve 4. mad­de­le­ri­ni “de­ğiş­tir­miş”, 148. mad­de­ye ye­ni bir hü­küm ek­le­miş­tir. AYM’yi “fonk­si­yon gas­pı” ile suç­la­ma­mı­zın da se­be­bi bu­dur; çün­kü Mah­ke­me, TBMM’ye ait olan bir yet­ki­yi üst­len­miş, gasp et­miş­tir.
Ner­dey­se ta­ma­mı hu­kuk­çu ol­ma­yan ba­zı pro­fes­yo­nel yo­rum­cu­lar, AYM ka­ra­rı­nı des­tek­ler­ken, Mah­ke­me’nin Ana­ya­sa’da yer alan yet­ki­le­ri­ni ve de­net­le­me sı­nır­la­rı­nı gör­mez­den ge­lip sa­de­ce ka­fa­la­rın­da biç­tik­le­ri ro­lü ye­ri­ne ge­ti­rip ge­tir­me­di­ği­ni önem­se­mek­te­dir­ler. Bu yo­rum­cu­lar AYM’nin, TBMM ve si­ya­se­tin üze­rin­de yer alan bir ve­sa­yet or­ga­nı, “res­mî ide­olo­ji”nin de­ne­ti­mi­ni ya­pan bir ku­rum ol­ma­sı­nı ar­zu ede­bi­lir­ler. Ama ol­ma­sı­nı ge­rek­li gör­dük­le­ri bu du­rum, yü­rür­lük­te­ki Ana­ya­sa’da ol­ma­yan bir şey­dir. “Ol­ma­sı ge­re­ken” ile “olan”, “ha­yal” ile “ger­çek” bir­bi­ri­ne ka­rış­tı­rıl­ma­ma­lı­dır. Bah­si ge­çen yo­rum­cu­la­rın önem­li bir so­ru­nu da, “hu­ku­ki­lik” ile “mah­ke­me ka­ra­rı”nı eş­de­ğer say­ma­la­rı­dır. Ger­çi “Er­ge­ne­kon­cu­la­rı tu­tuk­la­yan mah­ke­me ka­ra­rı” gi­bi ka­rar­lar on­la­ra gö­re “hu­ku­ki” de­ğil­dir, sa­de­ce iş­le­ri­ne ge­len ka­rar­lar “hu­ku­ki”dir. Kı­sa­ca­sı AYM ka­ra­rı­nın so­run­lu ol­du­ğu, hu­kuk için­den de­ğil de dai­ma hu­kuk dı­şı/si­ya­si yo­rum­lar­la sa­vu­nul­ma­ya ça­lı­şıl­ma­sın­dan da an­la­şıl­mak­ta­dır.
AK Par­ti’nin ka­pa­tıl­ma­sı da­va­sın­da­ki ka­rar ise, ar­tık te­mel ya­sa­ma (ana­ya­sa­yı de­ğiş­tir­me) yet­ki­si elin­den alın­mış bir TBMM söz ko­nu­su ol­du­ğun­dan önem­siz ha­le gel­miş­tir. An­cak bu ka­rar­da­ki çok önem­li bir çe­liş­ki­ye işa­ret et­mek lü­zum­lu­dur. Ana­ya­sa’nın 69. mad­de­si­ne gö­re, “la­ik­li­ğe kar­şı ey­lem­le­rin oda­ğı ha­li­ne gel­miş” bir si­ya­si par­ti için iki tür ka­rar ve­ri­le­bi­lir: Ka­pat­ma ve­ya ha­zi­ne yar­dı­mı­nın ke­sil­me­si. Eğer odak olan par­ti, gü­cü ve fa­ali­yet­le­riy­le et­ki­li ise ka­pat­ma; de­ğil­se ha­zi­ne yar­dı­mı­nın ke­sil­me­si ka­ra­rı ve­ril­mek­te­dir. AK Par­ti gi­bi, se­çim­ler­de oy­la­rın ya­rı­sı­nı al­mış, TBMM ço­ğun­lu­ğu­na sa­hip ve ik­ti­da­rı elin­de bu­lun­du­ran bir par­ti­nin “odak” ol­du­ğu tes­pit edil­miş­se ka­pa­tıl­ma­sı ge­re­kir; eğer ha­zi­ne yar­dı­mı­nın ke­sil­me­si ce­za­sı ve­ril­miş­se, “odak” ol­ma tes­pi­ti yan­lış de­mek­tir. Ya­ni AYM’nin tes­pi­ti ile “ce­za” ara­sın­da­ki iliş­ki­de bir so­run var­dır. Ya tes­pit doğ­ru ce­za yan­lış, ya da ce­za doğ­ru tes­pit yan­lış­tır. Bu çe­liş­ki bi­le, baş­lı ba­şı­na, AYM ka­ra­rı­nın bir “si­ya­si he­def”i ger­çek­leş­tir­mek için ko­ta­rıl­dı­ğı­nı gös­ter­mek­te­dir.
AYM’nin son bir­kaç yıl­lık fa­ali­ye­ti, özel­lik­le de son iki ka­ra­rı, açık bir şe­kil­de Mah­ke­me’nin ül­ke si­ya­se­tin­de bir “ak­tör” ola­rak yer tut­tu­ğu­nu gös­ter­mek­te­dir. Ana­ya­sa’ya gö­re, si­ya­se­tin ak­tör­le­ri bel­li­dir; ay­rı­ca, hu­kuk dı­şı bir ak­tö­rün si­ya­se­te dâ­hil ol­ma­sı ne müm­kün­dür, ne de doğ­ru­dur. O yüz­den de Tür­ki­ye aci­len, AYM’nin yet­ki­le­ri­ni na­sıl dü­zen­le­ye­ce­ği­ni bı­ra­kıp doğ­ru­dan Mah­ke­me’nin var­lı­ğı­nı ve ya­pı­sı­nı tar­tış­ma­lı­dır. Ka­na­ati­miz­ce, ku­ru­lu­şun­dan be­ri or­ta­ya koy­du­ğu tu­tum ve ka­rar­la­rıy­la AYM, Türk hu­kuk ha­ya­tın­da her­han­gi bir fay­da hâ­sıl et­me­miş­tir. Bu se­bep­le AYM’nin kal­dı­rıl­ma­sı ge­rekir. Bu müm­kün ol­maz­sa, AYM’nin ya­pı­sı de­ğiş­ti­ril­me­li, der­hal TBMM’nin de üye se­çi­mi­ne kat­kı­da bu­lun­du­ğu bir olu­şu­ma ge­çil­me­li­dir. Bu iki ka­rar da yü­rür­lü­ğe gi­rer gir­mez et­ki­li ola­ca­ğın­dan, Mah­ke­me ya mev­cut ola­ma­dı­ğın­dan ya da ya­pı­sı de­ğiş­ti­ğin­den, ka­rar­lar AYM de­ne­ti­mi­ne de ta­bi tu­tul­ma­ya­cak­tır. Türk hu­kuk ha­ya­tı için, bu iki­si dı­şın­da ka­lan se­çe­nek­ler biz­zat AYM ta­ra­fın­dan im­ha edil­miş­tir. Unu­tul­ma­ma­lı­dır ki, mah­ke­me­ler hu­ku­kun ve ada­le­tin ger­çek­leş­ti­ril­me­si için mev­cut­tur, baş­ka iş­ler için mah­ke­me­ye ge­rek yok­tur.

Paylaş Tavsiye Et