Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Dosya
Rusya Orta Asya’daki gücünü artırıyor
Vügar İmanbeyli
ORTA Asya devletlerinin güvenlik zaafları, cılız orduları, kırılgan içyapıları ve aralarındaki ciddi sorunlar (etnik azınlıklar, sınırların hâlâ kesin tespit edilememesi, gümrük ve ulaşım problemleri), bölge dışından yapılan müdahaleleri mümkün kılıyor. NATO’nun İstanbul Zirvesi’nde Orta Asya devletleriyle daha fazla ‘ilgilenilmesi’ gerektiğinin deklare edilmesinden ve Avrupa Birliği’nin de onları yakın komşuluk ilişkileri programına dahil etmesinden anlaşıldığı kadarıyla gerek ABD, gerekse AB ülkeleri önümüzdeki dönemde bu bölgeye yönelik ilgilerini artıracaklar. Mamafih, Orta Asya’yı “arka bahçesi” olarak gören Rusya da, Putin döneminde bölgedeki nüfuzunu artırma peşinde olup 2004 sonbaharında inisiyatiflerine ivme kazandırmaya başladı.
Özbekistan Devlet Başkanı Kerimov’un Putin’le bir görüşmesinde de açıkça söylediği gibi, 1990’lı yıllarda Rusya, Orta Asya’daki rolünü yeterli düzeyde idrak edememişti. Fakat 2000’lere gelindiğinde Yeltsin’in “Rusya’ya göz kulak ol” diye iktidarı ‘gönüllü’ olarak teslim ettiği Vladimir Vladimiroviç, çağdaş Rus jeopolitik okulunun kurucusu A. Dugin’in ifadesiyle, artık “jeopolitiğin değişmez yasalarını, bereket versin ki, idrak ederek” hareket etti.
Putin, başlangıçta bölge ülkeleriyle ikili ilişkilere ağırlık verdi. 2002’den sonra ise Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) çerçevesindeki faaliyetleri tatminkâr bulmayarak Orta Asyalı üyeleri de içine katan, biri güvenlik, ikisi iktisadî amaçlı üç bölgesel örgütün kurulmasına önayak oldu; diğer bir bölgesel örgüte de üyelik için başvurdu. Rus dış politikasındaki görüşme trafiğinin daha ziyade Asya’da yoğunlaşmasının yanı sıra Orta Asya’ya yönelik bölgesel örgütlerin zirve toplantıları da yine 2004 sonbaharına tekabül etti.
12 eski Sovyet Cumhuriyeti’nden oluşan BDT, önceleri bu ülkelerin “birbirlerinden ayrılma sürecini” kolaylaştıran bir araç olarak görülüyordu. Putin döneminde bu algılama değişim geçirerek, BDT’nin artık üye devletlerin entegrasyon ihtiyacını giderecek bir şemsiye örgüt niteliği kazanmasına çalışıldı. Fakat örgütün etkinliği çeşitli eleştirilerin kaynağı oluyor; örneğin, Topluluğun İktisat Mahkemesi 10 yıldır faaliyet göstermesine rağmen toplam 62 davaya bakabildi. Ayrıca, bürokratik ve hantal örgüt-içi kurumların, emeklilik yaşına varanlar için iyi bir “istirahat yeri” olduğu söyleniyor. 16 Eylül’de Astana’daki devlet başkanları zirvesinde özellikle N. Nazarbayev, Topluluğun ağır işleyen yapısını tenkit ederek reform çağrısında bulundu. Bu toplantıda Putin’in dönem başkanlığına seçilmesi, bilhassa Orta Asya’da Rusya’nın nüfuzunu artırabilir.
Rusya’nın Orta Asya’da iktisadî etkinliğini artıran dış politika araçlarından biri, 2002’de tesis edilen ve Rusya, Belarus, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan’dan oluşan Avrasya Ekonomi Topluluğu (EvrAzES)’dur. EvrAzES’in 21 Eylül’de başbakanlar düzeyinde Moskova’da yapılan toplantısında gümrük sorunları dile getirildi ve çeşitli ihraç mallarına ruhsat verilmesi konusunda ortak kuralların tespit edildiği bir belge imzalandı. Toplantıda Rusya Başbakanı M. Fradkov, ekonomik gelişmeler ışığında ödemelerde ortak para birimi olarak rublenin dikkate alınmasını ve Dünya Bankası benzeri bölgesel bir kalkınma bankasının kurulmasını talep etti.
Belarus ve Ukrayna’nın da üye olduğu Ortak Ekonomik Platform (EEP) teşkilatı ise Rusya’nın Kazakistan’la (ve Orta Asya’yla) iktisadî münasebetlerini tanzim eden yeni örgütlerden bir diğeridir (Örgüt 2003’te kuruldu). 15 Eylül’de Astana’da teşkilatın düzenlediği devlet başkanları görüşmesinde EEP ülkeleri arasında, 1 Ocak 2005’ten itibaren doğal gaz ve petrol dahil karşılıklı ticarî alış verişlerde çifte KDV uygulamasının kaldırılması ve Temmuz 2005’e kadar serbest ticaret bölgeleri kurulmasıyla ilgili belgelerin hazırlanması kararlaştırıldı.
Rusya’nın son dönemdeki mühim girişimlerinden biri de Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Tacikistan’ın dahil olduğu Orta Asya İşbirliği Örgütü’ne (Örgüt Şubat 2002’de kuruldu) üye olmasıdır. Bu örgüt, iktisadî ilişkiler zemininde alt yapı, ulaşım, kültürel ve ekonomik işbirliği çalışmalarına odaklanma isteğindedir. Daha önce bölgesel işbirliğinde pek kayda değer bir etkinlik gösteremeyen örgüte, Özbekistan’ın ısrarı üzerine Rusya’nın yaptığı üyelik başvurusu, 18 Ekim’de Duşanbe’deki devlet başkanları zirvesinde büyük memnuniyetle kabul edildi. Afganistan delegasyonunun da hazır bulunduğu bu toplantıda konuşan Putin’in ifadelerinden Afganistan’a da açılım çabalarının olduğu anlaşılıyor. Tacikistan Devlet Başkanı’nın vurguladığı üzere, Rusya’nın katılımıyla mevcut üyeler arasındaki birçok çatışma noktalarının ortadan kalkacağı ve Rus sermayesinin daha aktif bir şekilde bölgeye çekileceği umut ediliyor.
Moskova, Orta Asya’daki askerî faaliyetlerini Mayıs 2002’de teşkil edilen Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü aracılığıyla da pekiştiriyor. Belarus, Ermenistan, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan’ın dahil olduğu bu güvenlik paktı, son yıllarda ortak tatbikatlar gerçekleştiriyor. Son günlerde Orta Asya’da Rusya’nın somut askerî varlığı pekişme yolundadır. Şöyle ki, ABD’nin yardımları durdurması üzerine Özbekistan, 2004 Haziran’ında güvenlik ve askerî işbirliği konusunda Rusya ile bir antlaşma imzaladı; buna göre, 2005’te ortak askerî tatbikatlar yapılacak. 2004 Ekim’inde ise, Tacikistan’daki Rus birlikleri hukukî statü kazandı ve Putin’in katılımıyla 5000 askerin bulunduğu üssün açılışı yapıldı. Ayrıca, Rus hava gücünün yerleşeceği bir havaalanının önümüzdeki yıl burada hizmete sokulması planlanıyor. Orta Asya’da Nurek Uzay Gözlem İstasyonu (Tacikistan), Kant Hava Üssü (Kırgızistan), Baykonur Uzay Üssü, Sarı Şagan Poligonu, Balkaş İzleme İstasyonu (Kazakistan) gibi stratejik noktalarda da Rus askerlerinin uzun dönemli antlaşmalarla konuşlandığı biliniyor.
A. Dugin ve bazı Rus uzmanlara göre, adı geçen örgütler birbirini tamamlamakta olup Rusya’ya yeni hareket kabiliyeti kazandırdı. Tabii ki bu örgütlerde Rusya, G. Orwell’in deyişiyle, “eşitler arasında daha eşit” konumdadır. Rusya’nın bölgeyle ilişkilerinin yoğunluk kazanmasının farkında olan analizciler ise, dış politikadaki bu “araç bolluğu”nun dezavantajlarına dikkat çekiyorlar.
BDT dışında adı geçen örgütlerin hiçbirine katılmayan tek ülke, Türkmenistan’dır. Türkmenbaşı, BDT toplantılarına da pek ilgi göstermiyor. Rusya, bu ülke ile 1990’lı yıllarda Rus azınlık hususunda problemler yaşasa da, 2000’li yıllarda bunlardan pek bahsedilmemekte, özellikle Itera Şirketi aracılığıyla doğal gaz alımı çerçevesinde iktisadî ilişkiler geliştirilmeye çalışılmaktadır.
Rusya, Orta Asya devletleriyle bağlantısını (Çin’le beraber) Şanghay İşbirliği Örgütü çerçevesinde de yürütmektedir. 23 Eylül’de Bişkek’te başbakanlar düzeyinde yapılan zirvede teşkilat çalışmalarının artık tamamlandığı, bundan sonra topyekûn işbirliğine geçileceği ifade edilerek ticaret, enerji ve ulaşım konuları ele alındı. Bölgede ciddî perspektife sahip olan bu örgütün uluslararası arenadaki etkinliğinin ileriki yıllarda artacağı tahmin ediliyor.
Bunların yanında Rusya, hem kamusal, hem de özel şirketleri vasıtasıyla Orta Asya’da yatırımlarını genişletiyor. Sözgelimi, Lukoil, Uzbekneftegaz’la doğal gaz sahasında 1 milyar dolarlık yatırım antlaşması imzaladı; Gazprom da Özbekistan’da aynı şartlarda iş yapacağını beyan etti. Kırgızistan’la Rusya arasındaki ticaret hacminin yılın ilk 9 ayında %55 artış kaydetmesinin yanında bugünlerde, Rusların Narın Nehri üzerinde iki büyük elektrik santrali inşa etmeleri konuşuluyor. Putin, 16 Ekim’de Duşanbe’de imzalanan antlaşmalarla Rus şirketlerinin önümüzdeki beş yılda Tacikistan’a da 2 milyar dolarlık yatırım yapacağını beyan etti.
Orta Asya devletlerinin başkanlarıyla çeşitli vesilelerle sürekli temas halinde olan Putin, görüşmelerde “ortak tarihî geçmiş ve birliktelik”e atıflar yapıyor; ama mazideki bu ‘birliktelik’in sömürgeci renginden hiç bahsetmeden. Öte taraftan bölge liderleri de Moskova’ya senelik ziyaretlerini eksik etmiyorlar (Örneğin, 11 Kasım’da A. Akayev bu yıl içinde üçüncü ziyaretini gerçekleştirmekteydi).
Beslan olayı akabinde, Rusya’nın uluslararası terörizme karşı mücadele ve bölgesel güvenlik söylemini fazlaca kullandığı, yeni bir güvenlik doktrini arayışına girdiği görülüyor. Kararlı gözüken Rusya’nın her halükarda bölgesel düzeydeki girişimlerini devam ettireceği ve Orta Asya’daki konumunu her yönden pekiştireceği şimdiden öngörülebilir. Küresel güçlerin Orta Asya’ya yönelik isteklerinin yeni bir safhaya girmesinden öyle anlaşılıyor ki, 1990’lı yıllarda ‘prova’sı yapılan “Büyük Oyun”un önümüzdeki yıllarda asıl ‘gösterisi’ni izleyeceğiz. Kim bilir, belki de birileri şimdi bunu ileriki yılların programına dahil etmekle meşguldür!

Paylaş Tavsiye Et