AFRİKA’NIN en gelişmiş ve istikrarlı ülkelerinden biri olan Kenya, 27 Aralık’ta düzenlenen devlet başkanlığı seçimlerinin ardından çok zor günler yaşıyor. Devlet Başkanı Mwai Kibaki’nin, en güçlü rakibi Raila Odinga karşısında, çok az bir farkla galip geldiğinin ilan edilmesi üzerine ülke kaotik bir döneme girdi. Çünkü seçim sürecinde binlerce oy geçersiz sayılmış, kayıp imzaların ve mühürlerin yer aldığı şüpheli sayım cetvelleri ibraz edilmiş, Kibaki’nin kazandığı bazı seçim bölgelerindeki sandıklardan kayıtlı seçmen sayısının üzerinde oy kullanıldığı ortaya çıkmıştı. Kibaki sadece kendi doğum yeri olan merkez eyaletinde birinci gelebilmişti. Odinga ise ülkenin sekiz eyaletinden altısında Kibaki’nin önüne geçiyordu. Başta AB olmak üzere bütün yabancı ve yerli gözlemciler, ortada büyük bir usulsüzlük olduğunu söyleyerek hükümeti açıkça seçimlerde hile yapmakla suçladılar.
Bütün bu suçlamalara ve muhalefetin isyanına rağmen seçim komisyonu 30 Aralık’ta Odinga’nın %44, Kibaki’nin ise %46 oranında oy aldığını ve Kibaki’nin yeniden devlet başkanı seçildiğini açıkladı. Üstelik Kibaki’nin Ulusal Birlik Partisi (PNU) Meclis’teki 210 sandalyenin sadece 43’ünü kazanabilmiş, hükümet üyelerinin çoğu yeniden seçilememişti. Odinga’nın partisi Turuncu Demokrasi Hareketi (ODM) ise 99 sandalye kazanmıştı. Kibaki’nin itiraz ve suçlamaların hiçbirine aldırmayıp sonuçların ilanının hemen ardından alelacele yemin etmesi ülkeyi büyük bir karmaşaya sürükledi. Bu sonucu kesinlikle kabul etmediklerini ilan eden Odinga, Kibaki’yi diktatör olarak niteledi ve tüm halkı sonuçları protesto etmeye çağırdı. Ancak sokaklara dökülen Odinga yanlılarının hedefi hükümetle sınırlı kalmadı. Öfke, Kibaki’nin de üyesi olduğu ve 1963’teki bağımsızlıktan beri Kenya’nın ekonomik, siyasi ve kültürel hayatını kontrol eden Kikuyu kabilesine de yöneldi.
Halbuki bu Doğu Afrika ülkesinde seçimlere büyük umutlarla gidilmiş ve süreç normal seyretmişti. Çok tecrübeli bir siyasetçi olan ve 2002’de büyük bir halk desteğiyle devlet başkanı seçilen 76 yaşındaki Mwai Kibaki uyguladığı Keynesyen politikalar ve Batı’dan gelen yardımlar sayesinde, doğal parklar ve Hint Okyanusu kıyılarındaki plajlardan gelen turizm gelirlerine dayanan ekonomiye büyük bir ivme kazandırmıştı. Fakat diğer yandan işsizlik artmış, organize suçlar özellikle büyük şehirlerin güvenliğini tehdit eder hale gelmişti. Bütün bu sorunlar, seçim kampanyasını Kikuyuların yıllardır süren ayrıcalıklarına son verip zenginliği bütün kabileler arasında paylaştırma vaadi üzerine kuran Odinga’nın seçimleri şüpheli bir şekilde kaybetmesiyle birleşince Pandora’nın kutusu açılıverdi.
62 yaşındaki Raila Odinga çevrede bırakılan Luo kabilesindendi ve merkezin dışında kalan Luhya, Kalenjin, Kisii gibi kabilelerin de desteğini almıştı. Ancak Odinga’nın, kendi partisine de aynı ismi verecek kadar esinlendiği Ukrayna’daki Turuncu Devrim’de olduğu gibi gösterilerle yönetimi pes ettirme stratejisi bir anda şiddet sarmalına dönüştü. Protestolar çığırından çıktı, öfkeli Luo ve Kalenjinler başkent Nairobi ile Kisumu, Eldoret, Nakuru gibi büyük şehirlerdeki Kikuyuların ev ve işyerlerini yağmalamaya, otomobillerini yakmaya ve sokaklara barikat kurmaya başladılar. Rift Vadisi’ndeki çiftlikler, kasaba ve köyler palalı çetelerin saldırılarına uğradı. Şimdiye kadar 800’den fazla kişi hayatını kaybetti. 250.000 kişi batıdaki evlerini bırakıp ülkenin iç taraflarına kaçmak zorunda kaldılar, birçok insan da komşu ülke Uganda’ya geçti.
Kabile Çatışmasının Arka Planı
Afrika’ya özgü kör bir etnik nefret gibi görünen bu olayların ardında kabilesel görünümlü bir sınıf çatışması yatıyor. Kenya’da siyaset gölgesi altında yaşanan aslında, kabile yapısı etrafında şekillenen bir dışlanan halk ile imtiyazlı zümre arasındaki ekonomik mücadele. Kibaki’nin iktidarı bırakmamak için faul yapıp oyunu karıştırması, birbiriyle kesişen derin ekonomik ve etno-politik sorunları gün yüzüne çıkardı. Kenya 16. yüzyılda Portekiz sömürgesi haline gelmiş, 19. yüzyılın ikinci yarısında İngiliz sömürge imparatorluğuna dâhil edilmişti. İngilizlerin 1963’te çekilirken arkalarında büyüklü küçüklü 48 kabile arasındaki dengeleri alt üst eden bir yapı bırakmaları, bugünkü etnik husumetin de temelini oluşturdu.
İngilizlerin elinde bulunan geniş araziler ve çiftlikler, bağımsızlık sonrası topraksız halka dağıtılmak yerine Kikuyu kabilesinin önde gelenleri arasında paylaştırıldı. Kikuyular, nüfusun çoğunluğunu oluşturdukları Kenya’nın orta kesimlerinden Luo ve Kalenjinlerin çoğunlukta oldukları Batı bölgelerine göç ettiler. İngilizlerin ayrıcalıklarını Kikuyulara devretmelerinin başlıca nedeni, 1952-1960 arasında devam eden sömürgecilik karşıtı Mau Mau hareketinin büyük ölçüde Kikuyular tarafından yürütülmesiydi. Nitekim Kenya’nın ilk devlet başkanı olan Jomo Kenyatta bir Kikuyu’ydu ve kendi kabilesi ile diğer küçük kabilelerden oluşan bir burjuva sınıfı oluşturmaya çalıştı. 1978’de Kenyatta öldükten sonra iktidara gelen Daniel Arap Moi bir Kalenjin’di. Fakat mevcut yapıyı değiştirmek bir yana 2002’de görevinden ayrılıncaya kadar Kikuyuların hâkim pozisyonunu kemikleştirdi.
Kenya’nın 37 milyonluk nüfusu kabileler arasında şu şekilde dağılıyor: Kikuyu %22, Luhya %14, Luo %13, Kalenjin %12, Kamba %11, Kisii %6, Meru %6, diğer Afrika kabileleri %15. Kenya halkının çoğunluğu Hıristiyan olmakla beraber, nüfusun %10’u Müslümanlardan oluşuyor. Dinsel bir gerginliğin yaşanmadığı Kenya’da Müslümanların çoğunluğu, ABD’nin en yakın müttefiklerinden biri olan Kenya hükümetinin, terörle mücadele adına Müslümanlara karşı hukuk dışı uygulamalarda bulunması nedeniyle Odinga’yı desteklediler. Kenya, ABD’nin 11 Eylül sonrası stratejilerinin Afrika’daki en önemli mevzilerinden biri ve ABD’den her yıl 600 milyon dolardan fazla yardım alıyor. Kanada, İngiltere ve bazı AB ülkeleri de Kenya’ya her yıl milyonlarca dolar akıtıyor.
Kibaki ile Odinga, BM eski Genel Sekreteri Kofi Annan’ın arabuluculuğuyla 24 Ocak’ta bir araya gelip görüştüler; ancak uzlaşı sağlayamadılar. Annan 26 Ocak’ta Kenya’da yaşanan “toplu ve sistematik” insan hakları ihlallerini araştırmak için uluslararası bir soruşturma açılması çağrısında bulundu. ABD ve İngiltere, ticari ve stratejik çıkarları açısından hayati önem arz eden Kenya’daki istikrarsızlıktan büyük rahatsızlık duyuyor; iki rakibe güç paylaşımının bir yolunu bulmaları yönünde baskı yapıyor. Ancak Odinga barışı tesis etmenin tek yolunun yeni seçimler olduğunda ısrar ederken, Kibaki devlet başkanlığı görevini bırakmaya yanaşmıyor.
Kenya’da yaşanan insanlık dramı gittikçe derinleşirken, egosantrik liderlerin taktik hesapları koskoca bir ülkeyi iç savaşa götürüyor. Binlerce yıl bir arada yaşamış insanlar, sömürgecilik artığı bir yapının ortasında kör bir kardeş kavgasının içine sürükleniyorlar.
Paylaş
Tavsiye Et