BÜYÜME rekorları kıran ekonomisi, gittikçe güçlenen ordusu ve artan siyasi nüfuzuyla süper güç olma yolunda hızla ilerleyen Çin, Ağustos ayına büyük bir heyecanla giriyor. Bu heyecanın nedeni ise başkent Pekin’in 8-24 Ağustos tarihleri arasında 29. Yaz Olimpiyat Oyunları’na ev sahipliği yapması. Son yirmi yılda yaşadığı dönüşümle dünyanın sayılı metropolleri arasına giren Pekin, Olimpiyatlar ile yeni bir paye daha kazanıyor. Binlerce medya mensubunun izleyeceği Pekin Olimpiyatları’nda, 28 spor dalında yapılacak 302 karşılaşmada dünyanın dört bir yanından gelen 10 binden fazla sporcunun mücadele etmesi bekleniyor.
Olimpiyatlar gibi büyük harcamalar gerektiren bir etkinliğin Batılı olmayan bir ülkede yapılması başlı başına sembolik anlamlar taşıyor. Çoğunlukla Avrupa ve Kuzey Amerika şehirlerinde düzenlenen Olimpiyatlar, Atlantik hattı ötesine, yine bir Batı ülkesi olan Avustralya dışında, sadece Japonya ve Güney Kore için çıkmıştı. Ancak dünyanın en çok idam cezası uygulanan, ağır insan hakları ihlalleri yaşanan ve Tibet ile Doğu Türkistan özerk bölgelerindeki sorunları uluslararası boyut kazanan Çin’in Olimpiyatlar ile ödüllendirilmesi, özgürlükçü çevreler tarafından çok sert eleştirildi. Avrupa ve ABD basınında Çin’in Olimpiyat düzenlemeyi hak etmediği açıkça dillendirildi ve Batılı liderlerin Pekin’deki açılış törenlerini boykot etmeleri istendi. Olimpiyat meşalesini dünyada dolaştıran Çinli atletler, geçtikleri çoğu yerde Tibet’in bağımsızlığını destekleyen gruplarca protesto edildiler.
Antik Yunan’dan Günümüze Olimpiyatlar
Olimpiyatlar, Antik Yunan’da Tanrı Zeus’u onurlandırmak için düzenlenen spor müsabakalarının günümüzde uluslararası organizasyon şeklinde yeniden hayata geçirilmiş halidir. İlk defa M.Ö. 776’da düzenlenen Olimpiyatlar, pagan Yunan toplumunda zamanla büyük bir dinî ve toplumsal değer kazanır. Günlerce süren oyunlarda başarılı olan atletler, adlarına şiir yazılması ve heykellerinin yapılmasıyla ödüllendirilir, halk arasında saygı görürler. Ancak Romalıların Yunanistan’da etkinlik kazanmasıyla Olimpiyatların ihtişamı da inişe geçer. Roma İmparatoru 1. Theodosius’un Hıristiyanlığı devletin resmî dini ilan etmesinin ardından Olimpiyatlar, pagan festivali olduğu gerekçesiyle M.S. 393’te yasaklanır.
Olimpiyatların canlandırılması fikri, 19. yüzyılda Avrupalı ve Yunan aydınlar tarafından gündeme getirilir. 1859, 1870 ve 1875’te Atina’da düzenlenen modern zamanların ilk Olimpiyatlarının katılımcıları, sadece Yunanistan ile Osmanlı İmparatorluğu’ndan gelen sporculardır. 1894’te Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) kurulur ve tüm dünyadan sporcuların mücadele ettiği 1896 Atina Yaz Olimpiyatları ile modern Olimpiyatlar başlar. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra görsel kitle iletişim araçlarının yaygınlaşmasıyla birlikte Olimpiyatlar, ev sahibi ülkeye dünya kamuoyu nezdinde itibar kazandıran bir gövde gösterisine dönüşür.
Antik Yunan’da olduğu gibi dört yılda bir düzenlenen Olimpiyatlar, günümüzde yaz ve kış oyunları olarak iki gruba ayrılıyor ve her oyun için farklı bir şehir seçiliyor. IOC 2008 Yaz Olimpiyatları’nı düzenleme hakkını Pekin’e 2001’de verdi. Pekin ile birlikte yarışan diğer şehirler Toronto, Paris, İstanbul ve Osaka’ydı. O tarihten beri Pekin’de yürütülen hazırlıklar, tıpkı Çin’in kendisi gibi devasa boyutlara vardı.
Pekin İçin Olimpiyat Zamanı
Maliyeti 50 milyar dolara ulaşan Pekin’deki hazırlıklar, makyaj ve inşaat olmak üzere iki kısımdan oluşuyor. Operasyonun makyaj kısmıyla şehre Batılı standartlara uygun bir imaj verilmesi hedefleniyor. Bu çerçevede hükümet göçmen işçi, dilenci, falcı gibi sokaklarda “kötü görüntü” yarattığı düşünülen insanları kent dışına yolladı. Lokantalarda sigara içilmeyen bölümler açıldı ve Olimpiyat süresince köpek eti pişirilmesi yasaklandı. DVD’ciler korsan Hollywood filmlerinden temizlendi, şehrin binlerce noktasına Batı tipi tuvaletler yerleştirildi, mevcut tuvaletler yeniden düzenlendi. Şehri süslemek için 40 milyon saksı çiçek ısmarlandı. Ve Pekin’in bezdirici hava kirliliğini azaltmak için olimpik stadyum yakınında New York’taki Central Park’ın iki katı büyüklüğünde bir orman oluşturuldu. Şehrin içindeki ve etrafındaki fabrikalar Temmuz sonunda kapatıldı. Olimpiyat tarihçisi David Wallechinsky’ye göre bunlar, gelmiş geçmiş tüm Olimpiyatlarda yapılanların en uç örnekleri.
Hazırlıkların esas pahalı ve kalıcı kalemini ise inşaat kısmı teşkil ediyor. İngiliz mimar Norman Foster tarafından tasarlanan şehrin fütüristik yeni havaalanı 3 milyar dolara mal oldu. 2008 Yaz Olimpiyatları’nın merkezi konumundaki Pekin Ulusal Stadyumu ise tüm Çinlilerin gururu. Yapımına 2003’te başlanan ve dış görünümünden dolayı “Kuş Yuvası” olarak adlandırılan stadyum 80 bin kişilik oturma kapasitesine sahip. Maliyeti 500 milyon dolar olan “Kuş Yuvası”nın mimari tasarımı Çinli sanatçı Ai Weiwei’ye ait. Yapım aşamasında hükümet ile anlaşmazlığa düşen Weiwei, sonradan proje ile arasına mesafe koydu. Çin hükümetini açıkça eleştirmekten kaçınmayan Weiwei, Olimpiyatlar’ın açılış törenlerinin koreografisini yapan, aralarında ünlü yönetmenler Steven Spielberg ve Zhang Yimou’nun da yer aldığı kişileri, sanatçı sorumluluklarını yerine getirmemekle suçladı.
Pekin Olimpiyatları “Tek Dünya, Tek Rüya” sloganı ile dünyaya barış mesajları yollasa da, Çin yönetimi, kendi ülkesinde yaşananların yanı sıra Burma’daki dikta rejimine ve Darfur bölgesinde katliam yapmakla suçlanan Sudan hükümetine verdiği destekle de tepki topluyor. Çin’in bu tutumu, BM Güvenlik Konseyi’nin veto hakkına sahip daimi üyesi olması hasebiyle, söz konusu ülkelere yönelik uluslararası müdahaleleri oldukça kısıtlıyor. Ancak Çin halkının büyük çoğunluğu, otoriter siyasi yapısını değiştirmeden kapitalist bir ekonomiye geçen ülkelerinin durumundan hoşnut görünüyor. Gençler arasında milliyetçilik gittikçe yükselirken, Çin’in iç ve dış politikalarına yönelik eleştiriler, emperyalizmin oyunu şeklinde algılanıyor. Bir buçuk milyara yaklaşan nüfusu ve binlerce kilometrekarelik toprağıyla Çin, dünyadaki mevcut dengeleri yerle bir edebileceği günü sabırla bekliyor.
Günümüzün ünlü düşünürlerinden Slavoj Zizek Le Monde diplomatique dergisinin Mayıs 2008 sayısında yayımlanan makalesinde Batı’nın, Çin’e yönelik eleştirilerinde adil davranmadığını, Çin’in otoriter kapitalizmini eleştirmesinin arkasında bunun kendi liberal kapitalizminden daha etkili olduğunun görülmesinden duyduğu korku olabileceğini söylüyor. Zizek’e göre Batı, soluğunu ensesinde hissettiği Çin’i durdurmak için onu vaktinden önce demokratikleşmeye zorlamak isteyebilir. Zizek’in tespitlerinde doğruluk payı bulunsa da Çin ejderhasının eline geçen ilk fırsatta ağzındaki alevleri sadece Batı’nın değil tüm dünyanın üzerine püskürtmekte gecikmeyeceği de biliniyor. Spor ile siyasetin kesişim noktasındaki Olimpiyatlar, bu ikilemi tüm keskinliğiyle yansıtıyor.
Paylaş
Tavsiye Et