İŞ kazaları, zarar ya da yaralanmaya yol açan, önceden planlanmamış ve beklenmedik bir olay olarak tanımlanır. İşveren tarafından, işyerinde verilen işleri yaparken veya başka bir yerde görevlendirildiğinde veya tahsis edilen araçla seyahat esnasında ortaya çıkan bedeni ve ruhi arızaya hukuki olarak iş kazası denir. Ülkemizdeki mevcut yasal düzenlemelere göre işverenler; işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, alınan önlemlere uyulup uyulmadığını denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları riskler, alınması gerekli tedbirler, yasal hak ve sorumlulukları konusunda bilgilendirmek ve gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadırlar. Ayrıca işverenler, işyerlerinde meydana gelen iş kazasını ve tespit edilecek meslek hastalıklarını en geç iki iş günü içinde yazı ile ilgili bölge müdürlüğüne bildirmekle yükümlüdürler.
Sanayiden sayılan, devamlı olarak en az elli işçi çalıştıran ve altı aydan fazla sürekli işlerin yapıldığı işyerlerinde işverenler, bir iş sağlığı ve güvenliği kurulu kurmak; işçi sayısına ve işin tehlike derecesine göre bir veya birden fazla işyeri hekimi çalıştırmak ve bir işyeri sağlık birimi oluşturmak; ayrıca iş güvenliğini sağlamak, iş kazaları ve meslek hastalıklarının önlenmesi için alınacak tedbirlerin belirlenmesi ve uygulanmasının izlenmesi hizmetlerini yürütmek için bir veya daha fazla iş güvenliği ile görevli mühendis veya teknik elemanı görevlendirmekle ve işçileri alınacak güvenlik önlemlerine uymaya zorlamakla yükümlüdürler. Bunun için önce işçiler çalıştıkları yerlerdeki tehlikelerden haberdar edilmelidir ki, ileride işçinin bu tehlikeleri bildiği halde uymadığı savunulabilsin. Buna göre işçilerin eğitim ve kültür dereceleri de göz önünde bulundurulmak şartıyla, işveren uyarı levhaları ile yetinmeksizin, kullanma talimatları düzenleme, eğitim çalışmaları yaparak işçilere deneyim kazandırma, işçileri sürekli denetleyip, alınmış önlemlere uymayı alışkanlık haline getirme, önlemleri yerine getirmeyen işçiyi işbaşı yaptırmama yetkilerine ve sorumluluğuna sahiptir.
İşçiler alınmış önlemlere uymak, tehlikeli bir durum yaratmamak için düzgün ve dikkatli bir biçimde çalışmak zorundadır. Eğer işçiler kurallara uymazlarsa meydana gelebilecek kazalardan dolayı sakat kalabilecek veya hayatlarını kaybedecekler, hizmet akitleri bildirimsiz ve tazminatsız olarak feshedilecek ve dolayısıyla işsiz kalacaklardır. Ayrıca kendi kusurundan dolayı zarara uğrayan işçinin işverenden tazminat talep hakkı kusuru oranında azaltılacaktır.
Yasalara Rağmen Yaşananlar İhmal mi, Yoksa Cinayet mi?
Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2007 yılı Bahar Hane Halkı İşgücü Anketi’yle birlikte gerçekleştirdiği “İş Kazaları ve İşe Bağlı Sağlık Problemleri” konulu araştırmasına göre, 2006’da çalışan her 100 işçiden 2,9’u iş kazasına uğradı; adeta yok sayılan bir kategori olan meslek hastalıklarında ise rapor edilen toplam vaka yalnızca 574. Öte yandan, iş kazası ve meslek hastalığı sonucu kaybedilen iş günü sayısı 2006’da 1.905.235 idi.
Sosyal Güvenlik Kurumu’nun 1998-2007 yıllarını kapsayan istatistiklerine göre, Türkiye’de 10 yılda 783.448 iş kazası yaşandı, 3.633 meslek hastalığı vakasına rastlandı. İş kazası ve meslek hastalıkları sonucu 8.507 kişi yaşamını yitirdi, 19.045.638 iş günü kaybedildi. Metalden eşya üretimi, inşaat, kömür madenciliği, dokuma sanayi ve nakil araçları en riskli sektörler arasında yer aldı.
İş Kazalarının Fark Edilen Yüzü: Tersane ve Kot Taşlama İşçileri
Tuzla Tersaneleri, iş kazalarının yoğun yaşandığı bölgelerden biri olarak öne çıkıyor. Gemi inşa sanayisindeki iş güvenliği ve çalışma şartlarını araştırmak üzere kurulan Meclis Araştırma Komisyonu için hazırlanan rapora göre, Türkiye’deki tersanelerin %52’sini barındıran bölge, sektördeki istihdamın %70’ini ve ihracatın %80’ini gerçekleştiriyor. Tuzla’daki 44 tersanede 3.383, 563 taşeron firmada ise 18.042 işçi çalışıyor. 1.500’e yakın alt işverenin bulunduğu bölgede taşeron sistemi üzerine kurulmuş bir üretim ve çalışma düzeni mevcut. Rapora göre, tersanelerde 2000 yılında 76, 2001’de 61, 2002’de 73, 2003’te 86, 2004’te 120, 2005’te 146, 2006’da 170 ve 2007’de 227 iş kazası meydana gelirken; bu kazalar sonucunda yıllara göre sırasıyla 4, 1, 5, 3, 5, 9, 10 ve 12 işçi öldü. Limter-İş sendikasının araştırmalarına göre, 1983-2003 döneminde 43 işçi iş kazası sonucu yaşamını yitirken; ölümlerin 22’si patlamalar, 9’u iskeleden düşme, 6’sı elektrik çarpması, 5’i üzerlerine ağır yük düşmesi, 1’i ise ambar kapakları arasında sıkışma sonucu gerçekleşti. Küresel kriz öncesinde yılda ortalama 150 geminin inşa edildiği Tuzla Tersaneleri, son bir yıldır hızlı bir gerileme yaşarken, özellikle taşeron işçiler işlerini kaybediyor.
Son yıllarda iş sağlığı ve güvenliği bağlamında tartışılan bir başka sektör de kot taşlama. Küçücük bir odaya kapatılarak ve yeterli koruma önlemi olmaksızın (sadece basit ağız maskeleriyle), yüksek basınçla kum püskürterek kotları ağartan işçiler, soludukları toz yüzünden silikozis hastalığına yakalanıyorlar. Resmî kayıtlara göre silikozis hastalığına yakalanan 550’ye yakın işçi olsa da, gerçek rakamın 3.000 civarında olduğu tahmin ediliyor. Sağlık Bakanlığı, kot taşlamada kullanılan maddelerin yasaklanmasıyla ilgili bir genelge yayınladı; ancak uygulamaların denetlenmemesi ve çok sayıda hastanın mevcut olması nedeniyle problem yakıcılığını koruyor. İşçilerin önemli bir kısmının hastalığın ve tehlikenin farkında olmaması da temel problemlerden biri. Nefes darlığına yol açarak işçileri çalışamaz ve oksijen desteğine bağımlı hale getiren, ağır vakalarda ise ölümle sonuçlanan hastalığın en etkin tedavisi akciğer nakli; ancak bürokratik zorluklar ve yeterli organ bulunamaması nedeniyle nakiller oldukça zor yapılıyor.
Önlemenin maliyetinin ödemekten her zaman daha ucuz olduğunu düşünerek, insan emeğine ve yaşamına saygıyı esas alan bir çalışma düzenini hâkim kılmak için herkesin ve her kesimin sorumluluk yüklenmesi gerekiyor. Bunu sağlamak için farkındalık yaratmak her halde ilk adım olacaktır.
Paylaş
Tavsiye Et