Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (April 2007) > Türkiye Siyaset > Kuzey Irak yeni Kıbrıs’ımız olmasın!
Türkiye Siyaset
Kuzey Irak yeni Kıbrıs’ımız olmasın!
Taha Özhan - Talha Köse
TÜR­Kİ­YE son dört yıl­da dış po­li­ti­ka­da bel­li açı­lım­lar ger­çek­leş­tir­di. Türk dış po­li­ti­ka­sı­nın son dö­nem­de­ki ha­re­ket­li sey­ri­nin Irak’ın iş­ga­li ile olu­şan ye­ni du­ru­mun da­yat­tı­ğı mec­bu­ri gün­dem ve im­kan­lar­la da doğ­ru­dan ala­ka­sı var. Me­se­le Tür­ki­ye’nin bu ye­ni im­kan­la­rın ne ka­da­rı­nı ken­di ira­de­si dâ­hi­lin­de, ne ka­da­rı­nı ise ABD’nin oturt­ma­ya ça­lış­tı­ğı “ye­ni güç­ler den­ge­si” çer­çe­ve­sin­de kul­la­na­bil­di­ği­dir. Tür­ki­ye’nin bu­lun­du­ğu coğ­raf­ya­da ken­di ira­de­siy­le ta­yin ede­ce­ği si­ya­se­tin anah­ta­rı, ken­di hal­kıy­la ve kom­şu­la­rıy­la baş­ka baş­kent­ler üze­rin­den ko­nuş­ma­ma­yı öğ­ren­me­si­ne ve dev­let ku­rum­la­rı­nın kro­nik­le­şen ko­ru­ma­cı ref­leks­le­ri­ni aşa­rak ye­ni ger­çek­le­ri al­gı­la­ya­bil­me­si­ne bağ­lı. “Kır­mı­zı çiz­gi­ler”, “po­zis­yon­lar”, “güç­ler den­ge­si” ve “teh­dit al­gı­la­ma­la­rı” söy­lem­le­ri Tür­ki­ye’nin böl­ge­ye da­ir yak­la­şı­mı­nı kı­sır­laş­tı­rı­yor. Tür­ki­ye Irak’la il­gi­li si­ya­se­tin­de bir­bi­riy­le ça­tış­ma­yan ve fark­lı dü­zey­ler­de pa­ra­lel gi­den çok bo­yut­lu, ya­pı­cı bir si­ya­set di­li be­nim­se­mek zo­run­da.
Irak iş­ga­li ön­ce­si ABD ile bir­lik­te ha­re­ket et­me­miz ge­rek­ti­ği­ni sa­vu­nan­lar, bu­gün­ler­de Tür­ki­ye’nin Irak’ta ken­di ira­de­siy­le çiz­me­ye ça­lı­şa­ca­ğı yol ha­ri­ta­sın­dan da en faz­la ra­hat­sız olan­lar­dır. Bu ha­ri­ta­nın en can alı­cı mev­kii el­bet­te Ku­zey Irak. I. Kör­fez Sa­va­şı son­ra­sı de fac­to Kür­dis­tan Böl­ge­sel Yö­ne­ti­mi (KBY) ola­rak şe­kil­le­nen ve iş­gal son­ra­sı fe­de­ra­tif sta­tü­ye ka­vu­şan Ku­zey Irak, Tür­ki­ye’nin hem iç hem de böl­ge po­li­ti­ka­sı­nı doğ­ru­dan et­ki­le­me gü­cü­ne sa­hip. Irak iş­ga­li­ne ka­dar si­vil ve as­ke­rî bü­rok­ra­si­nin her dü­ze­yin­de­ki ak­tör­ler­le yo­ğun bir şe­kil­de gö­rü­şen KBY’nin şu an­da An­ka­ra’da mu­ha­tap alın­ma­ma­sı, Tür­ki­ye’nin ken­di si­ya­set ala­nı­nı da­ralt­tı­ğı­nın bir gös­ter­ge­si.
Irak iş­ga­li son­ra­sı or­ta­ya çı­kan tab­lo­da mer­ke­zî bir Bağ­dat yö­ne­ti­mi­nin kuv­vet­li ol­ma ih­ti­ma­li­nin or­ta­dan kalk­tı­ğı­nı gör­dük. Za­ten Irak Ana­ya­sa­sı da, ol­duk­ça za­yıf bir mer­ke­zî yö­ne­tim ve fe­de­ra­tif ya­pı(lar) şek­lin­de oluş­tu­rul­du. Sad­dam’ın Kürt ha­kim­ler ta­ra­fın­dan yar­gı­la­nıp Şi­i­ler­ce idam edil­me­si­nin gö­rün­tü­le­ri Irak’ın da so­na er­di­ği­ni ifa­de edi­yor­du. Bu ger­çek, Tür­ki­ye’de ve dün­ya­nın bir­çok böl­ge­sin­de tam ola­rak al­gı­la­na­ma­dı. Hal bu iken Tür­ki­ye’nin he­sap­la­rı­nı sa­de­ce mer­ke­zî hü­kü­met ve Türk­men si­ya­se­ti (Ker­kük) üze­rin­den yap­ma­sı ger­çek­çi dur­mu­yor. İş­gal son­ra­sı İran des­tek­li Şi­i­ler ile özerk­li­ği­ni 1991 son­ra­sı ol­gun­laş­tır­mış Kürt­ler, ken­di po­zis­yon­la­rı­nı Sad­dam ka­lın­tı­sı güç­ler ile Sün­ni Arap­lar kar­şı­sın­da bir­leş­tir­mek­te ge­cik­me­di­ler. Şi­i­ler Bağ­dat’ta, Kürt­ler ise Ker­kük’te ha­kim güç ol­ma he­def­le­ri­ni gün­dem­le­ri­nin bi­rin­ci mad­de­si yap­tı­lar. Bağ­dat kan gö­lü­ne dö­ner­ken; Ker­kük, bu­lun­du­ğu coğ­ra­fi böl­ge ve KDP-KYP dı­şın­da­ki grup­la­rın si­lah­lı gü­cü ol­ma­ma­sın­dan do­la­yı nis­pi bir is­tik­rar ha­va­sı içe­ri­sin­de kal­dı. Bü­tün bu ge­liş­me­ler ya­şa­nır­ken Tür­ki­ye de Bağ­dat’ta­ki ate­şin da­ha faz­la bü­yü­me­si­ni en­gel­le­mek üze­re Sün­ni­le­rin si­ya­si sü­re­ce dâ­hil edil­me­si için elin­den ge­le­ni yap­tı.
ABD’nin mez­hep­çi­lik üze­rin­den de­vam eden iç sa­va­şa ba­şın­dan be­ri se­yir­ci kal­ma­sı ise bu sü­re­ce do­lay­lı des­tek ver­di­ği şek­lin­de yo­rum­la­na­bi­lir. İs­lam dün­ya­sı­nın gö­be­ğin­de böy­le­si bir ça­tış­ma ala­nı­nın hem psi­ko­lo­jik hem de si­ya­si ran­tı ABD’nin ön­ce­li­ği ha­li­ne dö­nüş­tü. Hat­ta ABD, yer yer Tür­ki­ye’nin Sün­ni Arap­la­rın ya­nın­da, İran kar­şı­tı bir po­zis­yo­na otur­ma­sın­dan; ile­ri­de do­ğa­cak da­ha de­rin­lik­li ve böl­ge­sel bir Şi­i-Sün­ni ge­ri­li­min­de ta­raf gö­rün­me ih­ti­ma­lin­den de hoş­nut ol­du. Bu çer­çe­ve­de İran ile ya­şa­nan nük­le­er ge­ri­li­min as­lın­da çı­ta­nın yu­ka­rı­ya ko­nul­du­ğu sert bir pa­zar­lık sü­re­ci ol­du­ğu­nu ve bu ger­gin­li­ğin ile­ri­de ABD-İran uz­la­şı­sı­na git­me ih­ti­ma­li­ni he­sa­ba ka­tar­sak, Tür­ki­ye’nin Irak po­li­ti­ka­sı­nın ne Sün­ni Arap­la­ra ne Türk­men­le­re ne de Ker­kük ve­ya Kür­dis­tan me­se­le­si­ne odak­lan­ma­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni söy­le­ye­bi­li­riz. Bu me­yan­da ABD’nin et­nik-mez­hep­çi si­ya­se­tin­den faz­la­sıy­la mem­nun olan İran, Şii böl­ge­sin­de ağır­lı­ğı­nı ko­yar­ken, Kürt böl­ge­sin­de de in­ce gü­cü­nü so­nu­na ka­dar kul­la­nı­yor. Me­se­la İran, Kürt böl­ge­si­ne vi­ze uy­gu­la­mı­yor, her tür­lü ula­şım ko­lay­lı­ğı­nı sağ­lı­yor. Tür­ki­ye ise Ha­bur Ka­pı­sı’ndan gün­lük sa­de­ce 10 vi­ze (5’i Türk­men­le­re) ve­ri­yor. Bu bi­le tek ba­şı­na böl­ge­ye yak­la­şım fark­la­rı­nı iz­le­mek açı­sın­dan ye­ter­li.
Irak me­se­le­si ve iş­ga­lin do­ğur­du­ğu so­nuç­lar bu den­li de­rin ve kar­ma­şık iken, Tür­ki­ye’nin Irak po­li­ti­ka­sı­nı Türk­men­ler üze­rin­den in­şa et­me­ye ça­lı­şan an­la­yı­şı­nın ge­çen se­ne­nin son­la­rı­na doğ­ru za­yıf­la­dı­ğı­na ve da­ha şü­mul­lü bir yak­la­şı­mın ha­kim ol­ma­ya baş­la­dı­ğı­na şa­hit­lik et­tik. La­kin son 6 ay­dır bu po­li­ti­ka ye­ni bir kır­mı­zı çiz­gi­ye odak­lan­ma­ya baş­la­dı. Tür­ki­ye’de art ar­da ya­pı­lan Ker­kük kon­fe­rans­la­rı, ulu­sal­cı akım­la­rın Kürt düş­man­lı­ğı ile bi­len­miş Ker­kük söy­lem­le­ri, Bar­za­ni is­min­de sem­bol­le­şen Kürd(is­tan) düş­man­lı­ğı, DTP ve Öca­lan ta­ra­fın­dan dil­len­di­ri­len “KDP ve KYP ha­in­dir” söy­lem­le­ri, Ku­zey Irak’tan ge­len tah­rik edi­ci de­meç­ler ve PKK’yı Tür­ki­ye’de unu­tup Kan­dil’de def­te­ri­ni dür­me­yi dü­şü­nen ko­lay­cı yak­la­şım­lar eş­li­ğin­de nur to­pu gi­bi ye­ni bir kır­mı­zı çiz­gi­miz olu­ver­di: Ker­kük ve Kür­dis­tan! Ta­ma­men psi­ko­lo­jik harp dü­ze­yin­de de­vam eden bu tar­tış­ma­lar ve atış­ma­lar hiç­bir ras­yo­nel dış po­li­ti­ka açı­lı­mı­na yar­dım­cı ol­maz­ken, ül­ke içi ve sı­nır öte­si ki­nin bi­len­me­sin­den baş­ka bir şe­ye de ya­ra­ma­dı. Ar­ka bah­çe­miz­de­ki me­se­le­nin mu­ha­tap­la­rı­na me­saj ver­mek için ge­rek si­vil ge­rek­se as­ke­rî yet­ki­li­ler Was­hing­ton’un yo­lu­nu tu­tar ol­du­lar. Ker­kük’le, Er­bil’le Was­hing­ton üze­rin­den ko­nuş­ma­ya ça­lış­ma ga­ra­be­ti or­ta­lı­ğı ka­sıp ka­vur­du. So­nuç, MGK ka­ra­rı ile “di­ya­log ve mü­za­ke­re” ol­du. İm­za sa­hip­le­ri­nin ba­zı­la­rı, top­lan­tı­nın üs­tün­den da­ha bir haf­ta bi­le geç­me­den “biz gö­rüş­me­yiz” tav­rı­nı yi­ne­le­di­ler. Ni­ha­ye­tin­de Ku­zey Irak’la iliş­ki­ler “olum­lu bir MGK ka­ra­rı” ile “ir­ras­yo­nel çı­kış­lar ve so­nuç­la­rı” ara­sı­na sı­kı­şıp kal­dı.
 
Ku­zey Irak’ın Ger­çek­le­ri ve PKK
Sü­reç içe­ri­sin­de Ku­zey Irak’la ya da KBY ile doğ­ru­dan gö­rüş­me me­se­le­sin­de il­ginç bir­lik­te­lik­ler olu­şu­ver­di. DTP, Ab­dul­lah Öca­lan, Edip Ba­şer, TSK, ulu­sal­cı­lar, med­ya ve hü­kü­met­ten ba­zı isim­ler bir ce­nah­ta; Baş­ba­kan, Dı­şiş­le­ri Ba­ka­nı baş­ka bir ce­nah­ta po­zis­yon al­dı­lar. Me­se­le­nin özü unu­tu­lup, tar­tış­ma “gö­rü­şü­rüz, gö­rüş­me­yiz” psi­ko­lo­jik eşi­ği­ne ta­kı­lıp kal­dı. İşin il­gin­ci, “biz gö­rüş­me­yiz” di­yen­le­rin se­ne­ler­dir “gö­rüş­mek is­te­me­dik­le­riy­le” gö­rü­şü­yor ol­ma­sı; “gö­rü­şü­rüz” di­yen­le­rin ise “gö­rüş­mek is­te­dik­le­riy­le” bir kez bi­le mu­ha­tap ol­ma­ma­la­rıy­dı. Kürt li­der­ler­le Tür­ki­ye adı­na en yo­ğun iliş­ki tra­fi­ği­ni 1991’den bu ya­na biz­zat TSK’nın ken­di­si yü­rüt­mek­tey­di. 1990’lar­da An­ka­ra’da­ki top­lan­tı çı­kış­la­rın­da alı­nan gö­rün­tü­ler­le Ta­la­ba­ni ve Bar­za­ni med­ya­mız­da arz-ı en­dam eder­ken, TSK’nın im­da­dı­na ye­ti­ştiği KDP PKK’ya kar­şı çar­pı­şı­yor­du. KBY ile tüm bu ge­liş­me­ler ya­şan­ma­mış gi­bi dav­ra­na­rak iliş­ki­le­ri sı­fır­dan baş­la­tıp teh­dit­kar bir dil kul­lan­mak, Tür­ki­ye’nin ulu­sal ve böl­ge­sel çı­kar­la­rıy­la da çe­li­şi­yor.
Irak’ta, özel­lik­le de Ku­zey Irak’ta ya­şa­nan her ge­liş­me Tür­ki­ye’yi doğ­ru­dan et­ki­le­me po­tan­si­ye­li­ne sa­hip. 1980’ler­de in­kar po­li­ti­ka­la­rıy­la Tür­ki­ye Kürt­le­ri, PKK gi­bi Kürt­ler­le en son sos­yo­lo­jik ün­si­yet ku­ra­cak bir ör­gü­tün top­lum­sal ta­ba­nı ha­li­ne ge­ti­ril­di. Bu­gün iz­le­nen Ku­zey Irak si­ya­se­tiy­le de Kürt­ler uzun va­de­de Tür­ki­ye ai­di­ye­ti­ni kay­be­de­cek bir si­ya­si kı­va­ma ge­le­bi­lir­ler. Dün Ku­zey Irak Kürt­le­ri­ne “iyi Kürt”; ken­di Kürt­le­ri­mi­ze “kö­tü Kürt” mu­ame­le­si­ni uy­gun gö­ren­ler; bu­gün sa­de­ce “kö­tü Kürt­ler” si­ya­se­tiy­le ül­ke­mi­zin top­lum­sal ya­pı­sı­nı di­na­mit­le­ye­cek adım­lar atı­yor­lar.
Ha­len ken­di ku­rum­sal ya­pı­sı ve gü­ven­li­ği­ni tam ola­rak te­sis ede­me­yen ve iç sa­vaş teh­di­di­ni yo­ğun ola­rak ya­şa­yan KBY’nin bu aşa­ma­da PKK’ya kar­şı her­han­gi bir ope­ras­yon­da bu­lun­ma­sı­nı bek­le­mek ger­çek­çi gö­rün­mü­yor. Tür­ki­ye, KBY’yi bu ko­nu­da teh­dit et­mek ye­ri­ne or­tak ta­vır ge­liş­tir­me ko­nu­sun­da ik­na et­me­li. KDP ve KYP’ye bağ­lı peş­mer­ge­ler PKK’yı or­ta­dan kal­dı­ra­cak gü­ce ve ağır si­lah­la­ra sa­hip ol­ma­ya­bi­lir­ler; an­cak PKK ile mü­ca­de­le et­tik­le­ri­ne da­ir so­mut adım­lar­la Tür­ki­ye’yi ik­na et­mek du­ru­mun­da­lar. KBY’nin bu ko­nu­ya du­yar­sız ka­lı­yor­muş gi­bi bir gö­rün­tü çiz­me­si, Tür­ki­ye’de fark­lı al­gı­la­nı­yor ve böl­ge­sel yö­ne­ti­me da­ir olum­suz ha­va­yı bes­li­yor.
 
Ker­kük
Ker­kük me­se­le­si, Kürt So­ru­nu-PKK-Irak üç­ge­nin­de Tür­ki­ye’nin si­ya­si ve psi­ko­lo­jik eşi­ği ha­li­ne ge­li­yor. Ye­ni bir psi­ko­lo­jik eşi­ğin oluş­ma­sı­nı en­gel­le­mek üze­re ge­rek­li di­ya­log ze­mi­ni­nin hız­la oluş­tu­rul­ma­sı ge­re­ki­yor. Ker­kük so­ru­nu­nun en can alı­cı nok­ta­sı, bu se­ne ya­pı­la­cak olan ve Tür­ki­ye’de­ki ge­nel se­çim­le­rin ta­ri­hi­ne de denk ge­len re­fe­ran­dum­dur. Irak Ana­ya­sa­sı’nın 140. mad­de­si uya­rın­ca re­fe­ran­dum­dan ön­ce nor­mal­leş­me ve nü­fus sa­yım­la­rı­nın ya­pıl­ma­sı ge­re­ki­yor. Şu an­da nor­mal­leş­me sü­re­ci­nin %5’ten az kıs­mı ta­mam­lan­mış du­rum­da; bu ise tek­nik ge­rek­çe­ler­le ve Ana­ya­sa’nın 140. mad­de­si uya­rın­ca re­fe­ran­du­mun er­te­len­me­si­ni sağ­la­ya­bi­lir. Bu ko­nu­da Tür­ki­ye’nin bas­kı­la­rı Irak’ın içiş­le­ri­ne mü­da­ha­le ola­rak al­gı­la­na­ca­ğın­dan, Tür­ki­ye ge­re­kir­se nor­mal­leş­me sü­re­ci­nin hız ka­zan­ma­sı için her tür­lü des­te­ğe açık ol­du­ğu­nu be­lir­te­rek so­ru­na mü­da­hil ol­ma­yı de­ne­me­li. Nor­mal­leş­me sü­re­cin­de şef­faf ulus­la­ra­ra­sı ak­tör­le­re da­ha ak­tif des­tek­te bu­lun­mak da bir al­ter­na­tif ola­rak or­ta­ya kon­ma­lı. Ker­kük me­se­le­si kır­mı­zı çiz­gi­ler ara­sı­na hap­se­dil­me­me­li. Ta­raf­la­rın alt­ta ya­tan is­tek­le­ri­ni tat­min ede­cek mü­za­ke­re ala­nı ras­yo­nel bir dip­lo­ma­siy­le kul­la­nıl­ma­lı. Ger­gin­lik­ten böl­ge ak­tör­le­ri­nin fay­da sağ­la­ma­ya­ca­ğı, Ker­kük’ün böl­ge dı­şı mü­da­ha­le­le­re açık ha­le ge­le­bi­le­ce­ği he­sa­ba ka­tıl­ma­lı.
Re­fe­ran­du­mun er­te­len­me­si için Tür­ki­ye’nin üç bo­yut­lu bir si­ya­set iz­le­me­si ge­re­ki­yor. Ön­ce­lik­le Tür­ki­ye, kom­şu­su Ku­zey Irak ile uy­gun ka­nal­lar­dan di­ya­log ze­mi­ni­ni ge­niş­le­te­rek, ül­ke için­de­ki ger­gin psi­ko­lo­jik ha­va­nın olum­lu bir şe­kil­de de­ğiş­ti­ril­me­si için ça­lış­ma­lı. Ker­kük, Tür­ki­ye açı­sın­dan bir ölüm ka­lım me­se­le­si de­ğil. Ker­kük, Bağ­dat’a bağ­lan­ma­sı du­ru­mun­da Şi­i­le­rin, do­la­yı­sıy­la İran’ın da­ha faz­la söz sa­hi­bi ol­du­ğu bir yer ha­li­ne ge­le­cek. An­cak, Ker­kük KBY’ye dâ­hil olur­sa, Tür­ki­ye bu alan­da da­ha faz­la söz sa­hi­bi ola­bi­lir. Ker­kük’te asıl me­se­le pet­rol ile il­gi­li de­ğil; zi­ra pet­rol ya­sa ta­sa­rı­sı­na gö­re ta­raf­la­rın Ker­kük pet­rol­le­rin­den ala­cak­la­rı (nü­fus yo­ğun­lu­ğu il­ke­siy­le) yüz­de­ler bel­li ol­du. Bun­la­rın dı­şın­da­ki se­çe­nek ise, Ker­kük’ün Bağ­dat’a bağ­lı özerk bir böl­ge ha­li­ne gel­me­si. La­kin bu ih­ti­ma­lin ha­ya­ta geç­me­si için har­can­ma­sı ge­re­ke­cek ça­ba ve muh­te­mel si­ya­si ma­li­yet­ler ol­duk­ça ağır ola­bi­lir. Zi­ra Şi­i­ler ve Kürt­le­rin an­laş­tı­ğı bir denk­le­mi Irak’ta ter­si­ne çe­vir­mek ko­lay ol­ma­ya­cak­tır.
Ana­ya­sa’nın 140. mad­de­si­nin ilk aşa­ma­sı olan nor­mal­leş­me sü­re­ci­nin de te­mel­de üç aya­ğı bu­lu­nu­yor: Sad­dam ta­ra­fın­dan şeh­re yer­leş­ti­ri­len Arap­la­rın şeh­ri terk ede­rek gel­dik­le­ri böl­ge­le­re ge­ri dön­me­le­ri; da­ha ön­ce Ker­kük’te olup da yer­le­rin­den edi­len Kürt ve Türk­men­le­rin şeh­re dön­me­si ve ar­sa ile mülk­le­ri­nin ia­de edil­me­si; Ker­kük’ten ko­pa­rı­lan çev­re köy­le­rin ye­ni­den şeh­re en­teg­re edil­me­si. Şu an­da ar­sa ve mülk­le­rin ia­de­siy­le il­gi­li 60 bi­nin üze­rin­de­ki da­va­nın an­cak %5’i gün­de­me alın­mış ol­du­ğun­dan, tüm ve­ri­ler nor­mal­leş­me sü­re­ci­nin var­sa­yı­lan­dan da­ha uzun sü­re­ce­ği­ni gös­te­ri­yor.
Ba­zı Türk­men yet­ki­li­ler Ker­kük’e 600 bin Kürt’ün yer­leş­ti­ril­di­ği­ni id­di­a edi­yor. Kürt­le­rin Ker­kük’e bel­li oran­da göç ha­re­ke­ti baş­lat­tık­la­rı doğ­ru. An­cak Türk­men­le­rin dı­şın­da­ki kay­nak­lar bu ra­ka­mın 100-200 bin ara­sın­da ol­du­ğu­nu tah­min edi­yor­lar. Nü­fu­su bir mil­yo­nun bi­raz üze­rin­de olan Ker­kük’ün alt­ya­pı­sı böy­le bir gö­çe mü­sa­it de­ğil; Er­bil ve Sü­ley­ma­ni­ye gi­bi çok da­ha is­tik­rar­lı ve gü­ven­li şe­hir­ler var­ken, in­san­la­rı ade­ta pat­la­ma­ya ha­zır bir bom­ba ha­li­ne dö­nen Ker­kük’e göç et­tir­mek çok ko­lay ol­ma­sa ge­rek. Türk­men­le­re kar­şı soy­kı­rım ya­pıl­dı­ğı id­dia­sı da Tür­ki­ye ile KBY’nin iliş­ki­le­ri­ni ge­ri­yor. An­cak şu da bir ger­çek ki, böl­ge­de­ki zen­gin ve eği­tim­li Türk­men­ler ve Arap­lar, hat­ta ba­zı Kürt­ler, gü­ven­lik prob­le­mi ve ger­gin­lik­ler­den do­la­yı da­ha gü­ven­li böl­ge­le­re ve­ya Irak dı­şı­na göç edi­yor­lar. Ker­kük’te nor­mal­leş­me sü­re­ci­nin gü­ven­lik ve is­tik­rar te­sis edil­me­den sağ­la­na­ma­ya­ca­ğı an­la­şıl­ma­lı. Ben­zer tep­ki­le­ri KBY’yle iş­bir­li­ği ya­pan Türk­men­ler­den de duy­mak müm­kün. Irak Türk­men Cep­he­si’nin ilk ku­ru­cu­la­rın­dan olan ve şu an­da fark­lı par­ti­ler al­tın­da Kür­dis­tan böl­ge­sin­de tem­sil edi­len Türk­men­ler de bir an ev­vel nor­mal­leş­me sü­re­ci­nin ta­mam­lan­ma­sı­nı ar­zu edi­yor­lar. Hat­ta ateş­li bir şe­kil­de Kür­dis­tan böl­ge­si­ne dâ­hil ol­mak için ça­ba­lı­yor­lar.
Nor­mal­leş­me ta­mam­la­na­bi­lir­se, et­nik kö­ken­ler bağ­la­mın­da bir nü­fus sa­yı­mı ya­pıl­ma­sı, is­ter is­te­mez ay­rı­lık­la­rı kö­rük­le­ye­rek Ker­kük’ün bel­ki de en gö­ze çar­pan özel­li­ği olan çok kül­tür­lü ya­pı­sı­na olum­suz et­ki­de bu­lu­na­cak­tır. KBY de Ker­kük’ün ken­di kır­mı­zı çiz­gi­le­ri ol­du­ğu­nu ve bu ko­nu­da­ki dış mü­da­ha­le­le­ri düş­man­ca al­gı­la­dık­la­rı­nı net bir şe­kil­de ifa­de edi­yor. Ker­kük’le il­gi­li tüm bu ge­liş­me­ler bir ara­da dü­şü­nül­dü­ğün­de, ol­duk­ça muğ­lak sü­reç­ler ve ya­pıl­ma­sı ge­re­ken iş­ler ol­du­ğu hal­de bu ka­dar net kır­mı­zı çiz­gi­ler­le po­zis­yon­la­rın or­ta­ya ko­nul­muş ol­ma­sı, ta­raf­la­rın so­ru­na sağ­du­yuy­la yak­laş­ma­dı­ğı­nın bir gös­ter­ge­si. Ker­kük ko­nu­sun­da­ki ol­du­bit­ti­ler ve teh­dit­kar söy­lem­ler ça­tış­ma ris­ki­ni gün­de­me ge­ti­re­bi­lir. Me­se­le, kır­mı­zı çiz­gi­leri aşa­rak dü­zel­til­me­si ge­re­ken or­tak bir so­run ola­rak al­gı­la­na­bi­lir­se, ta­raf­la­rın tü­mü­nü de­ği­şik açı­lar­dan tat­min ede­cek çı­kış yol­la­rı bu­lu­na­bi­lir. Kar­şı­lık­lı iyi ni­yet ve sağ­du­yu olur­sa ve dış ak­tör­le­rin olum­suz mü­da­ha­le­le­ri iza­le edi­le­bi­lir­se, Ker­kük’te mü­za­ke­re için ol­duk­ça açık bir alan mev­cut.
Son tah­lil­de, Ku­zey Irak ile Tür­ki­ye ara­sın­da an­laş­ma alan­la­rı ça­tış­ma alan­la­rın­dan çok da­ha faz­la. Kar­şı­lık­lı si­ya­si adım­lar atı­lıp, psi­ko­lo­jik ba­ri­yer­ler or­ta­dan kal­dı­rı­lır­sa, ta­raf­la­rın her açı­dan ve­rim­li bir ge­le­cek ta­sav­vur et­me­le­ri müm­kün. Za­ho-Ker­kük yo­lu bo­yun­ca di­zil­miş Türk­çe rek­lam ta­be­la­la­rı­nın sa­yı­sı­nın An­ka­ra-İs­tan­bul ara­sın­da gö­rü­len Türk­çe rek­lam­lar­dan bir­kaç kat da­ha faz­la ol­ma­sı bi­le ger­gin­li­ğin iki ta­ra­fa da fay­da ge­tir­me­ye­ce­ği­nin bir de­li­li. Tür­ki­ye Kıb­rıs po­li­ti­ka­sı­nı psi­ko­lo­jik bir eşik ha­li­ne ge­ti­re­rek 30 yıl kay­bet­ti, “ye­ni Kıb­rıs’ımız Ku­zey Irak ol­ma­sın!”

Paylaş Tavsiye Et