ORTA Doğu’da ABD’nin dayatmasıyla gerçekleştirilen reform sürecinde bir arpa boyu mesafe daha kat edildi! Firavunlar zamanından bu yana 3000 yıllık tarihinde Mısır, ilk kez yöneticisini seçimle belirleyecekti. Yıllardır değişmeyen ülke koşullarının yarattığı ümitsizlik ve vurdumduymazlığı hayat felsefesi hâline getiren Mısır halkı açısından sonuçlar, hiç de sürpriz değildi; Mısır siyasetine yeni bir heyecan da getirmedi.
Katılım zayıftı. 32 milyon kayıtlı seçmenin yalnızca 7 milyonu sandık başına gitti. İstatistiklere bu oran %23 olarak yansıdı. Oyların %88,6’sını alan Hüsnü Mübarek sonuçtan memnun görünse de, oy kullanmayan %77’lik kesim hesap edilince, aslında Mübarek’in Mısır seçmeninin beşte birinin oyuyla tekrar cumhurbaşkanı seçildiği gerçeği ortaya çıkıyor.
Mısır’da Otobüssüz Demokrasi Zor!
10 adayla start verilen seçim yarışı aslında üç aday arasında gerçekleşti; Ulusal Demokrasi Partisi (NDP) adayı Hüsnü Mübarek, Wafd Partisi adayı Numan Cuma (%2,9) ve Ghad Partisi adayı Eymen Nur (%7,6).
Mısır siyasetinde ağırlığı olan cephelerin seçimi boykot etmesi Mübarek’in işine yaradı. Eymen Nur’un Ghad Partisi ve Numan Cuma’nın Wafd Partisi, seçim deneyiminden ve Mübarek’in devlet başkanı olması hasebiyle elinde bulundurduğu muazzam imkânlardan yoksundular. “Bildiğin, bilmediğinden daha iyidir” sloganıyla seçim çalışmalarına start veren Mısır Yönetimi, oldukça başarılı bir seçim kampanyası yürüttü.
Çeyrek asırlık başkanlığı döneminde Şarm eş-Şeyh’te halkının sorunlarından uzak bir hayatı yeğleyen Mübarek, seçimler öncesinde ekonomik refah sözü verdi. Siyasî alanda reform vaadinde bulundu. Ancak ülkenin en büyük sorunlarından biri olan yolsuzluklar hakkında tek bir açıklama bile yapmadı. El-Quds el-Arabî gazetesi başyazarı Abdulbari Atwan, Mübarek’in yolsuzlukla mücadele sözü vermemesinin sebebini “Eğer böyle bir şey yapsa idi, işin ucunun kendisine dokunacağını biliyordu.” şeklinde açıklıyordu.
Hüsnü Mübarek dışındaki tüm adaylar polis devleti tedbirleriyle karşı karşıya kaldı. Adaylara yalnızca 18 gün süreyle propaganda yapma imkânı verildi. Yine Mübarek seçim kampanyasını hükümete ait toplu taşıma araçlarıyla yürütürken, diğer partilerin bu olanaklardan mahrum olduğu görüldü. Seçimlerde aday olan bir parti İskenderiye’de düzenleyeceği mitinge taraftarlarını götürecek otobüsleri kiralayamadığından mitingi iptal etmek zorunda kaldı!
Muhalefetsiz Demokrasi!
Seçimler sırasında yaşanan olaylar ise, sonuçların doğruluğu hakkında kafalarda soru işaretlerinin doğmasına yol açtı. Etkisi 24 ila 48 saat devam ettiği iddia edilen mürekkeplerin hemen çıkıvermesi, bazı kişilerin mükerrer oy kullandığı iddialarının ortaya atılmasına neden oldu. Muhalefet, yıllanmış seçmen listelerinde adı geçenlerin yaklaşık üçte birinin ya vefat etmiş ya da başka ülkelere yerleşmiş olduğunun altını çiziyordu.
Öte yandan siyasî partiler kanununda yer alan tuzak maddelerin cılız bıraktığı Mısır muhalefet partilerinin seçimlerde parçalanmış bir görüntü arz etmesi ve siyasî partilerin birbirlerine karşı düşmanca bir tavır takınması, halkın muhalefete olan güveninin sarsılmasına sebep oldu.
Muhalefetin gücü oranında gelişme gösteren çok partili hayatı öngören demokratik sistemin Mısır’da hangi oranda tutunacağı ise, bu gelişmeler ışığında çok da fazla ümit vaat etmiyor.
Muhalefetin içine düştüğü en önemli çıkmazın Mübarek karşısında hiçbir şansları yokken seçimlere katılmaları olduğunun altını çizen el-Quds el-Arabî’den Yusuf Nur Awad, bu partilerin “diktatörce yönetilen bir ülkenin liderinin, yerini sağlamalaştırmak üzere halkla meşruiyetini sağlama çabasına yardım etme” hatasına düştüğünü vurguluyordu.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen seçim sonrası dönemin, öncesine göre büyük bir değişime uğrayacağını söyleyen Fehmi Huveydi, olumlu-olumsuz bütün yönleriyle idrak edilen bu seçimin küçük boyutlu bir imtihan olduğunu; asıl büyük imtihanın Kasım ayında yapılacak olan parlamento seçimlerinde verileceğini söylüyor. Huveydi yazısında devamla, “Sanıyorum ki alışılanın ve bilinenin dışında Mısır toplumunda bir bilinç hâli meydana gelmiştir. Artık halkımız, korku ve sessizlik duvarının yıkılmasıyla en az yarım asırdır devam ettirdiği seyirci rolünden sıyrılacak ve sokaklara çıkacak gücü kendisinde buluyor.” diyor.
Mısır’ın askerlerce yönetilen bir polis devleti olma özelliğinden demokrasiye geçişinin öyle göründüğü kadar kolay olmadığı ortada. Zira baskıcı rejimlerin ülkeyi yönetmekte kullandığı yöntemlerin değişmesi için uzun bir süreç gerekmekte. Ancak çeşitli zeminlerde Mısır’ın lider ülke olması gerektiği yönünde açıklamalar yapan ABD Başkanı Bush’un, Irak tecrübesinin başarısızlığının hemen ertesinde düzenlenen Mısır seçimlerini fazlaca önemsemesi ve Mısır’ın oldukça büyük sayıda bir entelektüel ve düşünür kitlesine sahip olması bakımından Arap dünyasındaki diğer ülkelerden farklılık göstermesi, Orta Doğu’daki değişimin lokomotif ülkesi olması konusunda Mısır’ın kâr hanesine yazılabilir.
Paylaş
Tavsiye Et