KUTSAL topraklara gidiş her zaman farklı bir heyecandır. Özellikle Hac döneminde bu heyecan doruğa çıkar. Cidde havaalanında hac terminaline indiğinizde, ortalık ana baba günüdür; İslam dünyasının değişik ülkelerinden gelmiş on binlerce kişi aynı üniforma altında (ihramlarıyla) Mekke’ye bir an önce ulaşma arzusuyla telaş içindedir. Kimi valizlerini kovalar, kimi yaşlıların elinden tutar. Havaalanında işlemlerini bitirenler otobüslerle yola koyulur. Otobüsün içi “Lebbeyk” sesleriyle yankılanır; dualar, salâvatlar birbirine karışır. Mekke’ye yaklaştıkça heyecan iyice artar.
İşin aslını sorarsanız o heyecan anlatılmaz, yaşanır!
Hele hele ilk defa yaşanan heyecanın tarifi hiç olmaz. Ama bu defasında öyle olmadı!
Suudi Arabistan Kralı Abdullah bin Abdülaziz’in çağrısı üzerine yapılan 3. Olağanüstü İslam Konferansı Örgütü Zirve Toplantısı’nı takip etmek üzere Cidde’ye inmiştik. Suudi Arabistan Enformasyon Bakanlığı’nın konuklar için tahsis ettiği araçlarla Mekke’ye doğru yola çıktığımızda, itiraf edeyim ki, Hac yolculuğunda yaşadığım heyecan yoktu. Üzerimizdeki ihram, Haccın duygularını yaşatmaya yetmedi!
Kabe’ye açılan ana yollardan biri Ecyad Caddesi. Adını bir zamanlar üzerinde Ecyad Kalesi’nin bulunduğu Ecyad Dağı’ndan alır. Ecyad Caddesi üzerindeki Şüheda Otel, İKÖ Zirvesi basın merkezi olarak tahsis edilmişti.
Otelin girişinde Suudi Arabistan özel güçleri vardı. Ellerindeki otomatik silahları ile adeta kuş uçurtmuyorlardı. Aslında sadece otel değil, bölge tamamen yoğun güvenlik kontrolü altındaydı. Çünkü Mekke, 57’den fazla İslam ülkesinden devlet adamlarını ağırlayacaktı. En küçük tatsızlık zirveye gölge düşürürdü.
Kabe’yi o kadar sakin görmek her zaman rastlanan bir durum değildir. Etrafı adeta boştu. Bunun iki nedeni vardı: Bir, mevsim; iki, zirve. Zirve, umrenin bittiği, Haccın da tam olarak henüz başlamadığı ara dönemde yapıldı. Dolayısıyla Hacı adayları henüz gelmedi. Diğer taraftan zirve için alınan güvenlik önlemleri çerçevesinde Kabe’ye açılan yollar trafiğe kapatıldı. Dükkanlar zirve boyu kapılarını açmadı. Halk yok; tam bir ıssızlık hâkim. Öyle ki; Hac döneminde bir tavaf yaklaşık bir saat zaman alırken, zirve sırasında her tavaf en fazla 10- 15 dakika sürüyordu!
İşte olağanüstü zirve, böylesi bir ortamda Kabe’nin yakınındaki Safa Tepesi tarafına düştüğü için bu adı alan Safa Sarayı’nda yapıldı.
Zirvenin Gündemi: İslam Dünyasında Reform!
Zirvenin ana gündem maddesi “İslam dünyasında reform” ve “İKÖ’nün yeniden yapılandırılması” şeklinde özetlenebilir. Önce aralarında Abdullah Gül’ün de bulunduğu dışişleri bakanları Cidde’de toplandı ve liderlerin imzasına açılacak üç ana belge üzerinde çalıştılar: Mekke Bildirisi, 10 yıllık eylem planı ve sonuç bildirisi.
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer gitmediği için Türkiye’yi Meclis Başkanı Bülent Arınç’ın temsil ettiği zirvenin açılış konuşmasını Kral Abdullah yaptı. Kral konuşmasında, İslam dünyasına “İslamî söylemde itidal” çağrısı yaptı.
İKÖ Zirvesi öncekilerden farklı bir atmosferde yapıldı. Çünkü Genel Sekreter Ekmeleddin İhsanoğlu’nun ifadesiyle “bir heyecan ve ruh” vardı. Bunun nedeni de, zirvede onaylanan Mekke Bildirisi, 10 yıllık eylem planı ve sonuç bildirisinde yer alan hususlar. Zira belki de ilk defa İslam ülkeleri liderleri bir araya gelerek “reform” ve “değişim” talebini konuşuyor ve işin ilginç tarafı, reformun kaçınılmazlığı konusunda hem fikirler!
Bunun için “İslam dünyasının içinde bulunduğu sorunların tespiti ve bunların aşılmasının yolları” konuşuldu ve 10 yıllık eylem planı kabul edildi. İslam ülkelerindeki “insan hakları ihlalleri” izlenme altına alındı. Dinî düşüncede fanatizm kınanırken, Avrupa ülkelerinde son günlerde ortaya çıkan İslam karşıtlığı da eleştirildi; İslamî söylemde itidal kabul edildi.
Türkiye’de Kadın Konferansı
İslam dünyası içinde çok mezheplilik ve mezhepler arası diyalog teşvik edildi. Dışta ise medeniyetler arası diyalog vurgusu yapıldı.
İslam ülkelerinde kadın haklarının iyileştirilmesi gerektiği vurgulandı. Bu amaçla bir konferans düzenlenmesi kararlaştırıldı ve Türkiye’nin teklifi üzerine 1. İslam Ülkeleri Kadın Konferansı Türkiye’de yapılacak!
Ayrıca 10 yıllık eylem planının takibi için bir yürütme kurulu oluşturulacağı açıklandı.
Dikkatimi çeken şu oldu: Üzerinde konuşulan ve üç ayrı belgede yer alan maddeler İslam ülkelerinde somut karşılığı olan maddeler. Dolayısıyla bu kez, İslam ülkeleri “bir şeyler yapmak için bir araya geldiler” izlenimi uyandı bende.
İslam Fıkıh Konseyi!
Alınan kararlar arasında en dikkat çeken ise İslam Fıkıh Konseyi’nin etkin hale getirilmesi düşüncesiydi. Böylece yeni doğacak fıkhî meseleler karşısında ortak görüş üzerinde birleşme hedefleniyor. Çünkü konseyin üyeleri farklı İslam ülkelerinden uzmanlardan oluşacak ve Müslümanları ilgilendiren sorunlar hakkında “ortak görüş” sergileyecek. Bu, bir başka açından tek fetvanın yaygınlaştırılması anlamına da geliyor.
Aslında İslam Fıkıh Konseyi, İKÖ bünyesinde 1981 yılında kuruldu; ancak âtıl kaldı ve ciddi bir çalışma yapmadı bu güne kadar. Halbuki en azından her yıl Müslümanlar arasında sorun olan Ramazan’ın başlangıç ve bitişi gibi meselelerde bir referans olabilirdi. Bundan sonra olur mu? En azından bu zirvede bazı ”eylem planları” konuşuldu.
Zirve esnasında kafama takılan asıl soru şu oldu: Daha önce de İKÖ Zirvesi takip ettim. İslam ülkelerinin içinde bulunduğu durumu aşağı yukarı biliyorum. İKÖ Genel Sekreteri’nin bahsettiği “yeni ruh ve heyecan” önceki zirvelerde yoktu. Ama işin ilginç tarafı önceki zirvelere katılan liderlerin aynısı bu zirveye katılmıştı. Değişen kimse yoktu. Dolayısıyla heyecanın kaynağı neydi? Bunu Genel Sekreter’e sorduğumda, gülümseyerek, 11 Eylül sonrasında yaşananları anlattı. Anlaşılan hem İslam ülkeleri dışında yaşanan gelişmeler, hem de İslam dünyası içinden gelen “reform talepleri” liderleri buna zorlamıştı.
İKÖ’nün Yapısı Değişecek mi?
Gerek 10 yıllık eylem planı, gerekse Mekke Bildirisi’nde altına imza atılan maddelerin hayata geçirilmesinin önündeki asıl sorun, planlanan yapısal değişikliklerin geleceği. Çünkü vaat edilenlerin gerçekleşip gerçekleşmediğini takip edecek yapı İKÖ’dür. 57 üyesiyle BM’den sonra uluslararası en büyük teşkilat olan İKÖ, hep ”pasif” yapısıyla tanındı. Bu zirvede örgütün daha aktif olması yönünde eğilimler ortaya çıktı. Genel Sekreter İhsanoğlu bunun için çok gayret sarf etti. Konuşulanların ne kadarının hayata geçirileceğini zaman gösterir; ama en azından “İslam Ordusu kurulması” veya “İslam Adalet Konseyi”nin işlevsel hale getirilmesi gibi İslam ülkeleri arasında yaptırım gücü olacak önerilerden bahsedilmesi bile önemliydi. Çünkü İKÖ’deki bu konuşulanlar alışılmışın dışında! Dolayısıyla “Mekke Zirvesi’ndeki eylem planının hayata geçirilmesi, biraz da İKÖ içerisinde yapısal değişiklerin ne kadar gerçekleşeceğine bağlı” desek abartmış olmayız.
Ancak her şeye rağmen İslam ülkeleri arasında, örgütün pasif kalacağı endişesi yok değil. Zira alınan kararların hepsi “tavsiye” niteliğinde. Cezayir Devlet Başkanı adına konuşan Abdülaziz Belhadım, “İKÖ, kararların uygulanmasının garanti altına alınacağı bir yapıya büründürülmeli” derken bu endişeye değiniyordu. Bu kaygıların tarihsel arka planı var: İKÖ örgüt olarak, 1969 yılında Mescid-i Aksa’nın yakılması olayı üzerine toplanan ilk İslam zirvesiyle ortaya çıktı. Bugün örgüt bünyesinde 16 ülkenin üye olduğu “Kudüs Komitesi” bulunuyor. Ancak bu komitenin Kudüs için bir şeyler yaptığını, en azından bu satırlar yazılıncaya kadar, duymadık!
Ama her şeye rağmen örgütün adının değiştirilmesi dâhil, yapısal değişikliğin ve genel sekreterin yetkilerinin artırılması gerektiğinin vurgulanması, bende, örgütte bir kıpırdanma olduğu duygusu uyandırdı.
Liderler Tavafta
Zirve sürerken liderler özellikle gecenin ilerleyen saatlerinde Kabe’de tavafa indiler. Bir gece tavafta İran cumhurbaşkanı ve İslam ülkelerindeki tek kadın lider olan Bangladeş cumhurbaşkanını gördüm. Her ikisi de ayrı zamanlarda geldiler. O anda Kabe’de bulunan hacı adayları cumhurbaşkanlarıyla birlikte tavaf yaptılar. Birden yıllar öncesini hatırladım. Bir hac mevsiminde Pakistan’da askerî darbeyle iktidara gelen Cumhurbaşkanı Pervez Müşerref’le, onun iktidardan uzaklaştırdığı eski Başbakan Navaz Şerif’i aynı anda tavafta görmüştüm!
Zirvenin son günü kapanış oturumunu beklemeden Safa Sarayı’ndan ayrıldım. Senenin en boş günlerini yaşayan Kabe’ye indim. Birkaç saat sonra ani bir hareketlilik yaşandı. Önce askerler Kabe’nin etrafında bir halka oluşturarak tavaf yapanları biraz uzaklaştırdılar. Ardından, Kabe’de ender anlardan biri yaşandı: Kabe’nin kapısı açıldı; liderler grup halinde tavaf yaptılar ve sonra da Kabe’nin içine girdiler.
Bir ilginçlik de şuydu: İKÖ’ye katılan bazı ülkelerin liderleri Müslüman olmadıkları için Mekke’ye gitmediler ve onlar için Cidde’de özel bir düzenleme yapıldı; zirveyi oradan canlı yayınla takip ettiler.
Şeytan Taşlamada İzdiham Tarihe Karışıyor!
Kabe’nin hemen karşısında dikkat çeken devasa bir bina bulunuyor. Bu, yıkılan Ecyad Kalesi’nin yerine yapılmakta olan Kral Abdülaziz Vakfı binası. 7 kule ve bir ticaret merkezinden oluşuyor. Kulelerden birindeki otelden Kabe doğrudan görünebiliyor. İçerisinde 35 bin kişi aynı anda Kabe’nin imamına uyarak namaz kılabilecek. Tıp merkezi, alışveriş merkezi, kapalı otoparkı, müzesi ve ilginç tasarımıyla dünyanın en büyük yüzölçümüne sahip kompleks olacak burası.
Binanın giriş katında, şeytan taşlama köprüsü projesinin maketi var. Suudi hükümeti şeytan taşlama köprüsünü 4 kata çıkarıyor. Proje iki yıl içinde tamamlandığında, geçen yıllarda yaşanan izdiham felaketleri de tarihe karışmış olacak.
Hira’dan Mekke’ye Veda
9 Aralık günü Cuma namazında Kabe yine doldu taştı. “Rahman’ın konukları” kutsal topraklara yavaş yavaş gelmeye başlamıştı. Artık Mekke yeniden o heyecanlı günlerinden birini yaşamaya hazırlanıyordu.
O gün sabah Mekke’yi Nur Dağı’ndan seyrettik. Dağın zirvesinde ilk vahyin indiği Hira Mağarası, sırtını Mekke’ye vermiş geniş ufuklara doğru açılıyordu.
Hazreti Peygamber’in tefekkür için neden burayı seçtiğini oraya gidince anlıyor insan...
Dağ çok dik. Ama hacı adayları ilerlemiş yaşlarına da bakmadan insanlığa “oku” ilahî emrinin verildiği o mekânı görmek için nefes nefese dağa tırmanıyorlardı.
Akşam Mekke’den ayrılırken hafızamda, soluk soluğa “oku” emrine tırmanan Pakistanlı yaşlı bir kadın vardı. Sürekli dinlenerek tırmanıyordu dik yamaca. Heyecan ve coşku yüklü bir azimle…
Paylaş
Tavsiye Et